Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/566 E. 2022/694 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/566 – 2022/694
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/566
KARAR NO : 2022/694

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av…

DAVALI : …
VEKİLİ : Av…
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 28/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
AZILDIĞI TARİH : …

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 06/03/2016 tarihinde yaya olan müvekkile sürücüsü ve plakası bilinmeyen bir aracın çarpması sonucu yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini ve sakat kaldığını, bu kazanın oluşumunda kusurlu olan ve plakası bilinmeyen aracın geçerli bir poliçesi olmadığından … hesabı tazminatı gerektirir derecede kusurlu olduğunu, meydana gelen kazada müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığını belirterek, 100,00 TL geçici 100,00 TL kalıcı iş göremezlik nedeniyle maddi tazminat tutarının temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ayrıca 07/09/2020 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile dava değerini arttırarak 4.088,25 TL geçici iş göremezlik, 40.526,00 TL kalıcı iş gücü kaybı olmak üzere toplam 44.614,25 TL tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; usule yönelik itirazın karara bağlanmasına, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece davanın kabulü ile, 4.088,25 TL geçici iş göremezlik nedeniyle maddi tazminatın dava tarihi olan 08/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 40.526,00 TL kalıcı iş gücü kaybı nedeniyle maddi tazminatın dava tarihi olan 08/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; kazanın beyan edilen şekilde gerçekleştiğinin ispatlanması gerektiğini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen, tespit edilemeyen aracın varlığının, türünün ve kazaya kusuru ile sebebiyet verdiği hususunun ispatlanamadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, 14/07/2020 günlü maluliyet raporunun hükme esas alınamayacağını, davaya konu olayın 01/06/2015 tarihinden sonra gerçekleştiğinden davacının maluliyetinin Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi hakkında yönetmelik hükümlerine göre ve Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilen hastane tarafından belirlenmesi ve zararın buna göre hesaplanması gerektiğini belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklı cismani zarar nedeniyle geçici iş göremezlik ve sürekli maluliyet tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davacı tarafından kazanın üçüncü bir aracın kusuru nedeni ile meydana geldiği hususunun kanıtlanamadığı, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
5684 sayılı sigortacılık Kanunun … Hesabı başlıklı 14. maddesi “
Bu Kanunun 13 üncü maddesi, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile bu Kanunla mülga 21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak aşağıdaki koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği nezdinde … Hesabı oluşturulur.
Hesaba;
a) Sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için,
b) Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için,
c) Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddî ve bedensel zararlar için,
ç) Çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar için,
d) Yeşil Kart Sigortası uygulamaları için faaliyet gösteren Türkiye Motorlu Taşıt Bürosunca yapılacak ödemeler için, başvurulabilir…..” hükmünü içermektedir .
Buna göre rizikonun meydana geldiği tarihte 2918 sayılı kanun gereğince Zorunlu Mali Mesuliyet sigortası bulunmayan, yada sigortası olupta sigortalısı belirlenemeyen kazalar neticesinde kişiye gelen bedensel zararlar için … hesabı oluşturulacağı ve bu tip zararlardan dolayı … hesabının sorumlu olduğu kabul edilmiştir. … hesabının sorumluluğu rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları ile sınırlıdır.
Bu itibarla davalı … hesabının sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için davacının yaralanmasının trafik kazasından kaynaklı olması ve söz konusu yaralanmaya sebebiyet veren aracın kaza anı itibari ile geçerli bir ZMMS poliçesinin bulunmaması, araç sigortalı olsa dahi sigortalının tespit edilememiş olması gerekmektedir.
Davacı vekili dava dilekçesinde her ne kadar 06/03/2016 tarihinde yaya olan müvekkiline sürücüsü ve plakası bilinmeyen bir aracın çarpması sonucu yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini ve sakat kaldığını maddi tazminat isteminde bulunmuş ve mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş ise de,
Davacının şikayeti üzerine yürütülen soruşturma dosyası incelendiğinde, davacı … 08/03/2016 günlü emniyetteki ifadesinde, olay günü arkadaşları ile birlikte piknik yaptığını, birlikte gezdiklerini, kendisinin ön tarafta yürüdüğünü, nasıl olduğunu anlamadan ağaçların içerisinden süratli bir şekilde bir aracın gelerek kendisine çarptığını, çarpmanın etkisi ile bilincini kaybetmiş olduğunu, bir süre sonra ambulans geldiğini, ondan sonra kendisine geldiğini, ambulansın kendisini alıp hastaneye götürdüğünü, olay sırasında arkadaşları … … ve … …’in yanında olduğunu, kendisine çarpan aracın beyaz renkli … …marka bir araç olabileceğini belirtmiştir.
Davacı geçirmiş olduğunu iddia etmiş olduğu trafik kazasından kaynaklı olarak kaldırılmış olduğu hastanede yine dosya arasında bulunan tedavi evraklarına göre kendi isteği ile tüm sorumluluğu alarak hastaneden ayrıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı aynı kazaya ilişkin olarak mahkemesinde tanık olarak … … isimli kişiyi bildirmiştir. Bu tanığın ismi soruşturma aşamasında bildirilmemiş, davacının soruşturma aşamasında yanında olduğunu belirtmiş olduğu … … ve .. … isimli kişiler ise açılan tazminat davasında tanık olarak dinletilmemiştir.
Davacı tanığı … … ise mahkemedeki ifadesinde “… ile piknik yaptık, birlikte oturuyorduk. …’ın telefonu çaldı, bunun üzerine yanımızdan kalkarak biraz uzaklaştı. O sırada gri renkli doblo veya cady tarzı ticari bir araç piknik alanında dirift yapıyordu. Bir anda ortalık karıştı. Olay yerine gittiğimde … yerde yatıyordu. Gri renkli araç …’a çarpıp kaçmış, hemen …’ın yanına gittim. Ne olduğunu sordum. “Abi bana araç çarptı” diye söyledi. ” şeklinde ifade vermiştir.
Her şeyden önce yukarıda belirtildiği gibi mahkemesinde dinlenen tanık soruşturma evresinde dinlenmemiş ve ismi bildirilmemiştir. Davacı tanığı beyanında davacıya gri renkli bir aracın çarptığını belirtmiş, davacı ise emniyette kendisine beyaz renkli bir aracın çarptığını ifade etmiştir. Tanık beyanında, davacının kaza sonrasında kendinde olduğunu ve hatta kendisine ne olduğunu sorduğunda kendisine bir araç çarptığını ifade etmiştir. Davacı ise kaza sonrasında kendisinden geçtiğini, ambulans geldikten sonra kendisine geldiğini ne olduğunu sorduğunda arkadaşlarının kendisine bir aracın çarptığını söylediklerini ifade etmiştir. Yine, tanık ve davacı kazaya sebebiyet verdiği iddia olunan aracın modeli konusunda da farklı beyanlarda bulunmuşlardır.
Tüm bu sebeplere göre davacının, kazanın plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen bir aracın sebebiyet verdiğini, kazanın bu şekilde oluştuğuna ilişkin olarak herhangi bir delil göstermediği, kamera görüntüsü vs. hiçbir delil sunulmadığı, tanık beyanı ile davacının beyanı arasında çelişki bulunduğu, bu şekilde davacı tarafından olayın trafik kazası olduğu ve bir aracın kazaya sebebiyet verdiği hususunun kanıtlanamadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece sadece davacının beyanına ve bu beyan ile çelişkili olan tanık beyanına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacının kendisine bir aracın çarpması neticesinde kazanın meydana geldiği hususunda yeterli delil bulunmamakta davacı sigortalısı tespit edilemeyen bir aracın kusurlu davranışı nedeni ile meydana gelen trafik kazası nedeni ile yaralandığını dosyadaki mevcut delil durumu ile ispatlayamamıştır. Bu nedenle davacı tarafından ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği halde kabulü yönünde karar verilmesinin hatalı olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiştir.

HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
HMK 353/1-b-2 maddesine göre” Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince davanın reddine şeklinde yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına karar verilmesi kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE;
2-HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, …Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
3-DAVANIN REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının ıslah harcı ile birlikte peşin alınan 181,20 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 100,50 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı sigorta şirketi kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının ilgililerine iadesine,
İstinaf giderleri bakımından;
8-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
10-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
11-Davalı tarafından istinaf aşamasında harcaması yapılan 48,50 TL istinafa dosya gönderme masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.28/03/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır