Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/563 E. 2022/761 K. 04.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/563 – 2022/761
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/563
KARAR NO : 2022/761

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av…

DAVALI :1-…
DAVALILAR : 2-…
3-…
VEKİLİ : Av…
DAVA : Tazminat

KARAR TARİHİ : 04/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30/04/2014 günü davalı … …’ın kullandığı … plakalı aracın müvekkilinin kullandığı … plakalı motorsiklete çarpması sonucu yaralandığını belirterek 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan, 10.000,00 TL manevi tazminatın ise davalılar … Plastik ve Ambalaj San.ve Tic. Paz. İth. İhr. Ltd. Şti. ve … …’dan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar … Plastik ve Ambalaj San.ve Tic. Paz. İth. İhr. Ltd. Şti. ve … … vekili cevap dilekçesinde özetle; meydana gelen kazada kusurlarının bulunmadığını, tüm kusurun davacı üzerinde bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davetiye tebliğine rağmen diğer davalı … Anonim Türk Sigorta A.Ş’nin davaya cevap vermediği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile; sürekli iş göremezlikten doğan 34.535,04 TL maddi tazminatın 1.000,00 TL’lik kısmının davalı sigorta şirketi yönünden 09/07/2014 tarihinden, diğer davalılar … Plastik ve Ambalaj San.ve Tic. Paz. İth. İhr. Ltd. Şti. ve … … yönünden kaza tarihi olan 30/04/2014 tarihinden itibaren, 33.535,04 TL’lik kısmının tüm davalılar yönünden ıslah tarihi olan 16/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte adı geçen davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 4.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 30/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … Plastik ve Ambalaj San.ve Tic. Paz. İth. İhr. Ltd. Şti. ve … …’dan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalılar … Plastik ve Amb. San. Tic. A.Ş ve … … vekili istinaf dilekçesinde; meydana gelen kazada davacının tam ve ağır kusurlu olduğunu, hükme esas alınan kusur raporunda bilirkişilerce hatalı değerlendirme yapıldığını ve müvekkiline kusur izafe edildiğini, meydana gelen kazada müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını, hükme esas alınan hesap raporunda davacının %4 maluliyet oranına göre hesaplama yapıldığını, ancak davacının bir maluliyetinin söz konusu olmadığını, ayrıca hesap raporunda geçici iş göremezlik ve daimi maluliyet yönünden ayrı ayrı hesaplama yapılmasının da hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda davacının bakiye ömrünün hatalı tespit edildiğini, davacı tarafından sunulan ıslah dilekçesinin süresinde yapılmadığını, mahkemece gerekçeli karar içeriğinde kalıcı zarar tazminatının 41.786,43 TL olduğundan bahsedilidğini, ancak hüküm kısmında 34.535,04 TL’lik tazminata hükmedildiğini, mahkemece tespit edilen tazminat miktarlarının gerekçeli kararda belirsiz olduğunu belirterek uslu ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle meydana gelen yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karara karşı davalılar … Plastik ve Amb. San. Tic. A.Ş ve … … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davalılar vekilinin kusura yönelik istinaf talepleri yönünden yapılan incelemede;
Davalılar vekili meydana gelen kazada davacının tam ve ağır kusurlu olduğunu, müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını ileri sürmüş ise de,
Dosya arasında mevcut kazanın hemen akabinde düzenlenen kaza tespit tutanağı incelendiğinde davalı … plaka sayılı araç sürücüsü … …’ın sola dönüş kuralına ihlal etmemesi nedeni ile asli kusurlu olduğu, dosyamız davacısının ise sevk ve idaresindeki aracının hızını kavşaklara yaklaşırken azaltmamak kuralını ihlal ettiğinden tali kusurlu olduğu bildirilmiştir.
Mahkemece aldırılan 29/12/2015 tarihli kusur raporu incelendiğinde kazanın oluşumunda … plakalı kamyonet sürücüsünün … …’ın sola dönüş kuralını ihlal etmesi nedeni ile %75 oranında asli, dosyamız davacısı … …’ın ise sevk ve idaresindeki aracın hızını aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol hava ve trafik durumunun getirdiği şartlara ayarlayamaması nedeni ile %25 oranında tali kusurlu olduğu bildirilmiştir.
Buna göre mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun olayın oluş ve özelliklerine uygun olduğu, kazanın hemen akabinde düzenlenen kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olduğu, davalı sürücü … …’ın sola dönüş kuralını ihlal etmesi nedeniyle dava konusu kazanın meydana gelmesinde %75 oranında asli kusurlu kabul edilmiş olmasında herhangi bir yanlışlık bulunmadığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin kusura yönelik istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir.
Davalılar vekilinin davacının maluliyetinin bulunmadığına yönelik istinaf nedenleri yönünden yapılan incelemede;
Davalılar vekili her ne kadar hükme esas alınan hesap raporunda davacının %4 maluliyet oranına göre hesaplama yapıldığını, ancak davacının bir maluliyetinin söz konusu olmadığını ileri sürmüş ise de, dosya içerisinde mevcut ATK 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 24/07/2020 tarihli maluliyet raporu incelendiğinde, davacının kaza nedeni ile %4 oranında maluliyetinin bulunduğunun bildirildiği, söz konusu raporun davacının kazadan sonraki tüm tedavi evrakları, hastane kayıtları incelenmiş ve gelişen süreçte davacının yeni tarihli film ve grafileri incelenmek sureti ile kaza tarihindeki mevzuat hükümlerine uygun şekilde hazırlandığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davalılar vekilinin davacının maluliyetinin bulunmadığı yönündeki istinaf başvurusunun reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davalılar vekilinin ıslahın süresinde olmadığı yönündeki istinaf talebi yönünde yapılan incelemede;
Davalılar vekili davacı tarafından sunulan ıslah dilekçesinin süresinde yapılmadığını ileri sürmüş ise de,
Her ne kadar HMK 181. Maddesinde ıslah için davasını ıslah etmek üzere bir hafta kesin süre verilmesi gerektiği hüküm altına alınmış ise de, mahkemenin 01/10/2020 günlü oturumunda davacıya açık bir şekilde “Davasını ıslah etmek üzere gelecek celseye kadar” süre verildiği görülmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu … esas ve … Karar sayılı 21.02.2018 günlü kararında “…2709 sayılı T.C. Anayasası’nın 36’ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak sureti ile yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Yine Anayasanın ‘Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesi uyarınca; “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.”
Maddeye 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanunun 16’ncı maddesi ile eklenen ikinci fıkra uyarınca, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” düzenlemesi getirilmiştir.
Bu bağlamda anılan madde hükmüyle hak arama özgürlüğü Anayasal bir kurum olarak, diğer temel haklar gibi düzenlenmiş ve Anayasa güvencesine bağlanmış, Anayasa’da kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır.
Vatandaşlara hak arama özgürlüğü konusunda anayasal bir hak tanınırken, devlete de, onların bu haktan yararlanmayı sağlayacak şartları hazırlama görevi yüklenmiştir. Devlet için öngörülen bu zorunluluk ilgilinin anayasal haklar içinde yer alan hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilmesini sağlayacaktır.
Bu anayasal görevin yerine getirilmesi için getirilen yasal düzenlemeler ve kurulan kurumların görevleri de bu bilinçle değerlendirilmelidir.
Bu kapsamda anayasal teminat altına alınmış hak arama özgürlüğünden bahsedebilmek için, devletin işlemlerinde işleme karşı başvuru yollarını ve süresini açıkça, ilgililerde kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gerekir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi 20.01.2016 gün ve … Başvuru numaralı kararında “…Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri çerçevesinde izah edildiği gibi davaya iş mahkemesi sıfatı ile bakan Asliye Hukuk Mahkemesinin, kararında bu sıfatı kullanmadığı gibi kanun yolu ve süresini de doğru bir şekilde belirtmediği;
Mahkemenin kısa kararını, usul hükümlerine uygun olarak tefhim etmediği;
Ayrıca gerekçesiz verilen kısa kararda, temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren başlaması gerektiğine ilişkin Kanun hükmü ve mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü göz önüne alındığında, temyiz süresini tefhimden başlatarak dilekçenin reddine karar veren HGK’nın değerlendirmesinin, mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içerisinde olduğunun kabul edilemeyeceği; yapılan yorumun, başvurucuların temyiz hakkını kullanmalarını imkânsız kılacak ölçüde ve kanun hükümlerine olağanın dışında bir anlam vermek suretiyle elde edildiği;
Bu açıdan kararın, başvurucuların mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediği sonucuna varılmıştır.” şeklindeki tespiti ile başvurucuların Anayasa’nın 36’ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.” şeklindeki gerekçe ile HMK 181 maddesinde yer alan 1 haftalık kesin süreyi aşar şekilde süre verilmiş olmasının sonuca etkili olmadığını belirtmiştir.
Eldeki dosyada mahkemesince 01/10/2020 celsede davacı vekiline “gelecek celseye kadar davasını ıslah etmek üzere” süre verilmiş davacı vekili bu süreye uygun şekilde selse arasında 20/10/2020 gününde davasını ıslah etmiştir.
Bu ıslah dilekçesi davalılar vekiline usulünce 25/10/2020 gününde tebliğ edilmiş ve davalı vekiline ıslaha karşı cevap vermek süresi tanınmış ve … günlü oturumda mahkemesince kısa karar tefhim edilmiştir.
Buna göre ıslah dilekçesinin davalıya usulünce tebliğ edilmiş olması davalıya bu ıslaha karşı cevap vermek üzere yeterli süre verilmiş olması dikkate alındığında HMK 181 maddesinde belirtilen 1 haftalık kesin sürenin katı bir şekilde uygulanması durumunda adil yargılanma hakkı kapsamında olan mahkemeye erişim hakkının engellenmesi sonucunu doğurabileceği anlaşıldığından mahkemenin HMK 181 maddesinde belirtilen 1 haftalık kesin süreden sonra yapılan ıslah dilekçesini kabul ederek hüküm kurmasında bir yanlışılık bulunmamaktadır.
Davalılar vekilinin geçici iş göremezlik tazminatın yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu yönündeki istinaf talepleri yönünden yapılan incelemede;
Davalılar vekili davacının geçici iş göremezlik talebi bulunmadığını, bu nedenle geçici iş göremezlik tazminatı yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesi incelendiğinde davacı vekilinin “geçici” maluliyete ilişkin açıkça talepte bulunmadığı, sadece fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL daimi iş gücü kaybı zararı talebinde bulunduğu, davacı vekili tarafından mahkemece alınan hesap raporunda sonra 13/10/2020 tarihli bedel artırım dilekçesi sunulduğu, bu dilekçede kalıcı ve geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 34.535,04 TL tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
6100 Sayılı HMK.nın 297. maddesinde verilen hükümde, iddia ve savunma yönünden toplanan deliller, delillerin tartışması, varılan sonuçla ilgili hukuki nedenler, taraflara Yüklenen borç ve sağlanan hakların kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıkça yazılması gerektiği belirtilmiştir.
HMK.nın 26. maddesine göre Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı HMK 176. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunun değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır.
Islah yoluyla önceki talebin tamamen değiştirilmesi veya genişletilmesi mümkün olmakla birlikte, ıslah yoluyla dava dilekçesinde bulunmayan yeni bir talebin eklenmesi olanağı yoktur.
Buna göre davacının dava dilekçesinde geçici iş göremezlik tazminatı talebi bulunmadığı, dava dilekçesinde talep edilmeyen bir istemin ıslah yolu ile sonradan eklenmesinin mümkün olmadığı, davacı vekili tarafından dava dilekçesi ile talep edilmeyen geçici iş göremezlikten kaynaklanan maddi tazminat davası yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olduğu anlaşılmakla davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin kabulü ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HMK 355 maddesi gereğince dairemizce istinaf eden tarafın sıfatı ve istinaf nedenleri ile sınırlı olarak inceleme yapılmaktadır. Bu kapsamda ilk derece mahkemesinin kararına yönelik olarak davalı … Anonim Sigorta A.Ş tarafından istinaf başvurusunda bulunulmadığından bu davalı yönünden hükmolunan maddi tazminat miktarı kesinleşmiş olmakla dairemizce yeniden kurulan hükümde sadece istinaf eden davalıların maddi tazminat miktarından sorumlu oldukları kısım belirlenmiş buna göre hüküm tesis edilmiştir.
Mahkemenin gerekçesi incelendiğinde, davacının sürekli iş göremezlik zararının gerekçe kısmının bir bölümünde “34.535,03 TL” yazıldığı bir bölümünde ise “41.786,43 TL” yazıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar sürekli iş göremezlik zararına ilişkin olarak farklı zarar miktarlarının yazılması çelişki oluşturuyor ise de, dosya arasında bulunan aktüer bilirkişi raporunda davacının kalıcı iş göremezlik zararının 30.592,95 TL olduğu bellidir. Mahkemesince bu kalıcı iş göremezlik zararı ve davacının talep etmemiş olduğu 3.942,09 TL geçici iş göremezlik zararının toplanmak sureti ile 34.535,05 TL kalıcı iş göremezlik zararının bulunduğu şekilde gerekçe yazılmış olması hatalı ise de, söz konusu yanlışlığın maddi hatadan kaynaklandığı, bu durumun sonuca etkili olmadığı ve sonuç olarak dairemizce de davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak yeniden hüküm tesis edilmiş olması dikkate alındığında bu istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
HMK 353/1-b-2 maddesine göre” Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla davalılar vekilinin geçici iş göremezlik tazminatı yönünde yapmış oldukları istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına karar verilmesi kanaati ile, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar … Plastik ve Amb. San. Tic. A.Ş ve … … vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE;
2-HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
3-DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE;
3-a)-Davacının sürekli iş göremezlikten kaynaklanan davasının kabulü ile; 34.535,04 TL maddi tazminatın (davalılar … Plastik ve Amb. San. Tic. A.Ş ve … …’ın maddi tazminatın 30.592,05 TL’si ile sınırlı sorumlu olmak üzere) 1.000,00 TL’lik kısmının davalı sigorta şirketi yönünden 09/07/2014 tarihinden, diğer davalılar … Plastik ve Ambalaj San.ve Tic. Paz. İth. İhr. Ltd. Şti. ve … … yönünden kaza tarihi olan 30/04/2014 tarihinden itibaren, sigorta şirketi yönünden 33.535,04 TL’lik kısmının davalılar … Plastik ve Amb. San. Tic. A.Ş ve … … yönünden ise 29.592,05 TL’lik kısmının ıslah tarihi olan 16/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte adı geçen davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-b)- İlk derece mahkemesinin geçici iş göremezlik zararının tahsiline dair kararının davalı … Sigorta A.Ş vekili tarafından istinaf edilmeden bu davalı bakımından kesinleşmiş olması da dikkate alındığında davacının ıslah dilekçesi ile talep etmiş olduğu geçici iş göremezlik talebine ilişkin 3.942,09 TL yönünden usulüne uygun şekilde harcı yatırılmak sureti ile açılan bir dava bulunmadığından davalılar … Plastik ve Ambalaj San.ve Tic. Paz. İth. İhr. Ltd. Şti. ve … … yönünden KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-c)-4.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 30/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … Plastik ve Ambalaj San.ve Tic. Paz. İth. İhr. Ltd. Şti. Ve … …’dan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine,
4-Maddi tazminat yönünden Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.359,08 TL karar harcından ıslah harcı ile birlikte peşin alınan 154,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.204,88 TL’nin davalılardan (davalılar … Plastik ve Amb. San. Tic. A.Ş ve … …’ın harcın 1.944,54 TL’si ile sınırlı sorumlu olmak üzere) davalılardan müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına,
5-Manevi tazminat yönünden Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 273,24 TL karar ve ilam harcının davalılar … Plastik ve Ambalaj San.ve Tic. Paz. İth. İhr. Ltd. Şti. ve … …’dan müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 34,20 TL peşin harç, 25,20 TL başvurma harcı ve 120,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 179,40 TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 1.934,65 TL yargılama giderinin (davalılar … Plastik ve Amb. San. Tic. A.Ş ve … …’ın yargılama giderinin 1713,76 TL’si ile sınırlı sorumlu olmak üzere ) davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-Manevi tazminat davası için ayrıca bir yargılama yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davacı vekili kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 5.180,26 TL vekalet ücretinin (davalılar … Plastik ve Amb. San. Tic. A.Ş ve … …’ın vekalet ücretinin 5.100,00 TL’si ile sınırlı sorumlu olmak üzere) davalılardan müteseelsilen alınarak davacıya ödenmesine,
10-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 4.000,00 TL vekalet üceritinin davalılar … Plastik ve Ambalaj San.ve Tic. Paz. İth. İhr. Ltd. Şti. ve … …’dan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
11-Davalılar … Plastik ve Ambalaj San.ve Tic. Paz. İth. İhr. Ltd. Şti. ve … … kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden manevi tazminatın reddolunan kısmı yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 4.000,00 TL vekalet üceritinin davacıdan alınarak davalılar … Plastik ve Amb. San. Tic. A.Ş ve … …’a verilmesine,
12-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının ilgililerine iadesine,

İstinaf giderleri bakımından;
13-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
14-Kesin olan iş bu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
15-Davalılar … Plastik ve Amb. San. Tic. A.Ş ve … … tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
16-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.04/04/2022

Başkan Üye Üye Katip
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır