Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/549 E. 2022/1024 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/549
KARAR NO : 2022/1024

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSKENDERUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
Av. …
İHBAR OLUNAN : …
DAVA :Tazminat(Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 17/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ..

İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.10.2020 tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29.09.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında karşıdan karşıya geçmeye çalışan davacı …’e davalıların işleteni, sürücüsü ve … poliçesi ile sigortacısı olduğu … plaka sayılı aracın çarpması sonucu davacının ağır şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün asli kusurlu, davacının ise kusursuz olduğunu, davacının kaza tarihinde üniversite öğrencisi olduğunu 06.10.2016-05.12.2016 tarihleri arasında 2 ay istirahat raporu verildiğini ve evde yatalak halde olduğunu, davacının halen kendisine gelemediğini, istirahat sürecinde okula devam edemediği için sınav dönemini kaçırdığını ve bu nedenle üniversiteyi 1 sene geç bitirip hayata geç atılacağını, Samandağ’daki ikametinden MKÜ Hastanesine gidiş-geliş masrafının çok olacağını, ortopedik rahatsızlığı nedeniyle en az iki refakatçi ile özel araçla gidip gelmek zorunda olduğunu, ayrıca davacının yaşadığı kaza, oluşan maluliyeti, okuluna devam edememesi ve daha sonra babasının vefat etmesi üzerine cenaze ve taziye törenine katılamaması nedeniyle büyük üzüntü ve elem duyduğunu ileri sürerek şimdilik 10.000,00 TL maddi zarar, tedavi masrafı, bakıcı ve refakatçi gideri, yoksun kalınan kazanç/davacının üniversite eğitiminden en az 1 yıl geri kalacağı nazara alınarak oluşan maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen; 100.000,00 TL manevi tazminatın ise kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … şirketi hariç diğer davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar … ve … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazanın meydana gelmesinde davacının kusurlu olduğunu, müvekkilinin atfı kabil kusurunun olmadığını, kusur oranlarının belirlenmesi ve ceza davası sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının belirli bir gelirinin bulunmadığını işgücü talebinin yersiz olduğunu, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacının babasının vefat etmesinin iş bu dava ile ilgisinin bulunmadığını, ticari avans faizi talebinin yersiz olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının davadan önce müvekkiline başvurmaması nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, kazaya karışan … plakalı aracın kaza tarihi itibarıyla müvekkili nezdinde KYZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, geçici iş göremezlik tazminatının poliçe teminat kapsamında olmadığını, davacının maluliyetinin ve kusur durumunun ATK tarafından belirlenmesi gerektiğini, tazminat hesabında poliçe yeni genel şartlarında belirlenen usul ve esaslara göre hesaplama yapılması gerektiğini, avans faizi talebinin yersiz olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, maddi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabulü ile, 14.048,91 TL maddi tazminatın davalı … ve davalı … Mot. Araçlar. San. Tic. Ltd Şti yönünden kaza tarihi olan 29.09.2016; davalı … şirketi yönünden dava tarihi olan 26.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, manevi tazminat talebi yönünden davacının davasının kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı … ve davalı … Mot. Araçlar. San. Tic. Ltd Şti yönünden kaza tarihi olan 29.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte ilgili davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili; Gerekçeli kararda davacının öğrenci olması nedeniyle geçici iş göremezlik zararının oluşmadığına kanaat getirilmiş ise de davacının bir yıl süre ile eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldığı dosya kapsamıyla ve dinlenen tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, davacının kaza nedeniyle sosyal hayata 1 yıl geç atılmasının zararı takdir edilmediğini, bu nedenle Yerel Mahkemenin maddi tazminat miktarı yönünden kararının hukuka aykırı olduğunu, davacının henüz 18 yaşında iken maruz kaldığı kaza nedeniyle bir yıla yakın süre başkalarının yardımına muhtaç olacak şekilde evde yatalak kaldığını, kazadan hemen sonra babasının vefat etmesi nedeniyle cenaze törenine katılamaması nedeniyle ömür boyu unutamayacağı manevi bir acı yaşadığını, davacının bir yıl süre ile okulundan geri kalması ve kazaya bağlı olarak mezuniyet tarihinin gecikmesi ve dolayısıyla sosyal hayata geç atılması nedeniyle manevi zararının yüksek olduğunu, bu nedenle Yerel Mahkemece amacına uymayacak şekilde sadece 5.000.00 TL manevi tazminat hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı … Vekili; Davacının dava konusu taleplere ilişkin davadan önce müvekkil sigorta şirketine yapılmış başvurunun bulunmadığını, dava açıldıktan sonra yapılan başvurunun ise gerekli evraklarla yapılmadığından usulüne uygun bir başvuru olmadığını, usulüne uygun bir başvuru yapılmaması dava açılmasına sebep olduğundan müvekkil şirket aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece hükmedilen tazminata ticari faiz işletilmesine karar verildiğini, oysa sigortalı aracın ruhsatında kullanım amacı hususi olarak belirtildiğini, yerel mahkemec soyut iddialara dayanan davacı beyanları esas alınarak iş hayatına geç atılma adı altında bir tazminata hükmedilmesinin kabul edilemeyeceğini, davacının münhasıran kaza nedeniyle okulunu uzattığı ispat olunamadığından poliçe teminatı dışındaki bu talebin reddedilmesi gerektiğini, davacı okulunu uzatmış ise davacının niçin okulunu uzattığının, buna davacıda mevcut yaralamanın sebep olup olmayacağının, yaralanma nedeniyle okuluna devam etmesinde tıbben bir engel olup olmadığının mahkemece araştırılması gerektiğini, yargılama sırasında belirttikleri itirazlarının hiçbirinin gerekçeli kararda tartışılmadığını, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalılar … Ltd. Şti. ve … vekili; olay yerine yakın yaya geçidi olmasına rağmen yayanın aksini davranarak yolu gerektiği gibi kontrol etmeden ve taşıt trafiğine engel olacak şekilde geçiş yapmak istediğini, yakın ve frenle durulamayacak mesafede olan aracın önüne kontrolsüz çıktığı için olayda asli ve tamamen kusurlu olduğunun kabulünün gerektiğini, hükme esas alınan 29/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda son derece haksız ve mesnetsiz bir tespit yapıldığını, müvekkilinin olayda kusur atfedilecek bir davranışının bulunmadığını, manevi tazminatın bir tarafın zararına ve diğer tarafın zenginleşmesine neden olmaması gerektiğinden, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılması gerektiğini, davacının sürekli maluliyetinin bulunmadığı, söz konusu trafik kazasının meydana geldiği süre zarfında davacı öğrenci olup (18yaşından küçük) herhangi bir kazanç elde etmediğinden kaza yapan davacının tedavi gördüğü süre içerisinde ve iyileşinceye kadar çalışmama ve bu sebepten iş ve kazanç kaybına uğramasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin aracın işleteni olmadığından herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, pasif husumet yokluğundan işbu davanın müvekkil şirket açısından usulden reddi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
Davalı … şirketinin başvurunun usulüne uygun olmadığı yönündeki istinaf talebinin incelemesinde:
Davacı vekili tarafından mahkemece kendisine verilen kesin süre içerisinde davalı kuruma 28.11.2017 tarihinde başvurunun bulunduğu davacı vekili tarafından dosya arasına sunulan belge ile anlaşılmakta ise de dava şartı olması sebebiyle mahkemece başvurunun usulüne uygun olup olmadığının tespiti amacıyla davalı … şirketinden hasar dosyası getirtilerek inceleme yapılması gerektiğinden davalı … şirketi vekilinin başvuru şartına yönelik istinaf sebebi haklı bulunmuştur.
Öncelikle başvurunun usulüne uygun olup olmadığının araştırılması gerektiğinden davalı … şirketinin sair istinaf sebepleri bu aşamada inceleme konusu yapılmamıştır.
Davalılar … Ltd Şti ve … vekilinin davalı … Ltd Şti yönünden husumete ilişkin istinaf sebebinin incelenmesinde;
İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde yapılmıştır.
2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür. (17. HD.’nin 07.07.2020 tarihli 2019/4203 E. 2020/4419 K sayılı ilamı)
2918 sayılı KTK’nın 85. Maddesindeki yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Bunun yanında, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesinde “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü gibi Yasa’nın 20/d maddesinde tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin ancak noterler tarafından yapılacağı hükmüne yer verilmiştir. Ancak böyle bir satış ve devir işlemi, araç üzerindeki mülkiyet hakkını devre elverişlidir. Bu devrin yöntemince aracın kayıtlı olduğu tescil müdürlüğüne bildirilmemesi yüzünden aracın tescil kaydında bir değişiklik yapılmaması satışa konu aracın mülkiyetinin geçişini engellemez ise de, anılan yasa maddesinde belirtilen türden resmi bir satış ve devir işlemi yapılmaksızın, satış işlemine dayalı olarak işleten sıfatının ve araç üzerindeki mülkiyet hakkının devredildiğinin kabulü mümkün değildir.
Somut olayda; Kaza 29.09.2016 tarihinde meydana gelmiş olup, kaza tespit tutanağında sürücü … sevk ve idaresindeki geçici tescilli olan … plakalı aracın kazaya karıştığının belirtildiği, soruşturma aşamasında beyanı alınan sürücü …’in beyanlarında, söz konusu aracı yeni aldığını ve yeni aldığı için aracı aldığı yer olan … … …’ya aracın tescilini yaptırmak üzere seyir halindeyken kazanın meydana geldiğini belirttiği, soruşturma dosyası arasında … plakalı aracın geçici trafik belgesinin bulunduğu ve belgenin sürücü … adına düzenlendiği ve geçerlilik süresinin 28.09.2016 -30.09.2016 tarihleri aralığı olduğu, … plakalı aracın geçici trafik belgesinde yer alan şasi numarası ile uyumlu … plakalı tescilli aracın 29.09.2016 tarihinde … adına tescilli olduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre davalı sürücü …’in kazadan önce satın aldığı ve kendi fiili hakimiyeti altında bulundurduğu geçici tescilli aracı ile seyir halindeyken dava konusu kazanın meydana geldiği, davalı sürücü …’in aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu, kaldı ki kaza ile aynı gün aracın kendi adına tescil edildiği de anlaşıldığından davalı … Ltd Şti’nin aracın işleteni olmadığı ve bu nedenle aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiği halde kabulüne karar verilmesi hatalı görülmekle bu yöndeki istinaf başvurusu haklı bulunmuştur.
Davalılar … Ltd Şti ve … vekilinin kusura ilişkin istinaf sebebinin incelenmesinde;
Davalı sürücü …’in idaresindeki … plakalı geçici tescili aracı ile seyir halindeyken olay mahalline geldiğinde aracının sağ ön kısımları ile karşıdan karşıya geçmekte olan davacı yaya …’e çarpması neticesinde dava konusu kazanın meydana geldiği, kaza noktasına 25 m uzaklıkta yaya geçici levhasının bulunduğu, davacı yayanın yaya geçidine 4m mesafe uzaklıktan karşıdan karşıya geçtiği anlaşılmakla; kaza sonrası düzenlenen kaza tespit tutanağına göre davacı yayanın yaya kusurlarından 68/1-B-3 maddesini, davalı sürücünün ise sürücü kusurlarından 52/1-A maddesini ihlal ettiğinin belirtildiği, ceza mahkemesinden alınan 19.03.2018 tarihli kusur raporuna göre davacı yayanın kusursuz, davalı sürücünün asli kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 29.11.2018 tarihli kusur raporuna göre ise davalı sürücünün %70 oranında asli, davacı yayanın %30 oranında tali kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmakla, dava konusu kazanın oluşumunda davalı sürücü …’in zamanında etkili fren ve direksiyon tedbirine başvurmadığı, ilk geçiş hakkını yaya geçidi mahallinden geçiş yapan davacı yayaya vermediği bu nedenle asli kusurlu olduğu, davacı yaya …’in her ne kadar yaya geçidi mahallinden geçiş yapsa da geçişini kontrollü sürdürmediği, kendi can güvenliğini tehlikeye düşürdüğü korunma tedbirlerine başvurmayarak tali kusurlu olduğu anlaşıldığından, kaza tespit tutanağı ile ceza dosyasında alınan kusur raporu arasındaki çelişkiyi giderdiği anlaşılan ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 29.11.2018 tarihli kusur raporunun hükme esas alınması, 03.10.2016 tarihli CD izleme tutanağı da dikkate alınarak yerinde görülmekle davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.
Davalılar … Ltd Şti ve … vekilinin hükmolunan maddi tazminata ilişkin istinaf sebebinin incelenmesinde;
Davacı vekili, müvekkilinin kaza tarihinde üniversite öğrencisi olduğunu, kaza nedeniyle istirahat sürecinde okuluna devam edemediği ve sınav dönemini kaçırdığından dolayı üniversiteyi bir sene geç bitirip hayata geç atılacağından dolayı hayata ve mesleğe geç atılma nedeniyle tazminat talebinde bulunmuş, davacının 2016-2017 yılı eğitim-öğretim yılı başında dava konusu kazayı geçirdiğinden okulu olan İskenderun Teknik Üniversitesi Elektronik Meslek Yüksek Okulu’na devam edemediğini ve sınıfta kaldığını belirtmiştir.
Mahkemece bu iddia araştırılmış, İskenderun Teknik Üniversitesi Öğrenci İşleri Başkanlığı’nın 11.10.2019 tarihli cevabında davacının öğrencisi olduğu İskenderun Teknik Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Elektronik ve Otomasyon Bölümü’ne 12.08.2016 tarihinde kaydının yapıldığı, 2016-2017 güz kaydını dondurduğu, 2016-2017 bahar dönemi ders kaydının yapıldığı, 2017-2018 güz ve bahar dönemi ders kaydının yapıldığı, 2018-2019 güz ve bahar dönemi ders kaydının yapıldığı, 2019-2020 güz dönemi ders kaydının yapıldığı bildirilmiştir.
Mahkemece davacının öğrenim gördüğü üniversite öğrenci işleri başkanlığına yeniden müzekkere yazılarak davacı ile aynı tarihte kayıt yaptıran diğer öğrencilerin mezun olacağı muhtemel tarihin, davacının derslerine fiilen başlama tarihinin, davacının okul dönemini dondurmasa idi mezun olacağı muhtemel tarihin ve davacının okulunun uzamasında kaza nedeniyle giremediği sınavların ve ya da derslerin bulunup bulunmadığı, bunun yanı sıra kaza ile bağlı olmaksızın başarısız olduğu başka derslerin de etkili olup olmadığının sorularak, davacının okulunun uzamasına münhasıran kaza nedeniyle dondurduğu dönemin ve/veya giremediği sınavların ya da devamsızlığının etkili olup olmadığının, etkili olmuş ise bu sürenin ne kadarlık kısmının münhasıran kazadan kaynaklandığının tespit edilerek( Benzer nitelikte (Yargıtay 17. HD.’nin 21.01.2019 tarih 2016/4551 E., 2019/416K. sayılı ilamı), davacının sonucuna göre hesaplama yapılması amacıyla ek rapor alınması gerektiği anlaşıldığından eksik araştırma ile hüküm kurulduğu kanaatine varılmakla davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi haklı bulunmuştur.
Davacı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatı talebine ilişkin istinaf sebebinin incelenmesinde;
Davacının kaza tarihinde üniversite öğrencisi olduğu gelir getiren bir işte çalışmadığı gerekçesiyle geçici iş görmezlik tazminatı isteminin reddine karar verilmiş ise de; yalnızca meslek sahipleri ve çalışıp kazanç elde etmekte olanların değil, uğranılan kaza nedeniyle günlük işlerini yapamayan veya yapmakta zorlanan (daha fazla güç sarfeden) diğer kişilerin de maddi tazminat(efor tazminatı) talep edebileceğinin kabulü gerekmekte olup, olay sırasında 18 yaşında ve üniversite öğrencisi olan davacının dokuz aylık geçici iş göremezlik dönemi için maddi tazminat isteyebileceği hususu gözetilerek karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu haklı bulunmuştur.
Davacı vekilinin ve davalılar … Ltd Şti ve … vekilinin manevi tazminata ilişkin istinaf sebebinin incelenmesinde;
Kaldırma sebepleri dikkate alınarak yapılacak araştırmanın manevi tazminatın tayininde önem arz edileceği anlaşılmakla taraf vekillerinin bu yöndeki istinaf başvurusu bu aşamada incelenmemiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, mahkemece sigorta şirketine usulüne uygun başvuru bulunup bulunmadığının araştırılması amacıyla hasar dosyasının getirtilmesi, davacının okulunun uzamasına münhasıran kazanın neden olup olmadığının araştırılması amacıyla müzekkere yazılması gerektiğinden, HMK’nın 353/1-a-6. bendine göre davanın esasıyla ilgili olarak gereken delillerin toplanmadığı anlaşıldığından açıklanan nedenlere dayalı, davacı vekili, davalı … şirketi vekili ve davalılar … Ltd Şti ve … vekilinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin; davalı … şirketi vekilinin ve davalılar … Ltd Şti ve … vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kabulüyle kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine, davalılar … Ltd Şti ve … vekilinin istinaf başvurusunun davalı … Ltd Şti.’nin davada husumetinin bulunmadığı anlaşıldığından kabulüne, davacı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatı talebi yönünden yapmış olduğu istinaf başvurusu yerinde görüldüğünden kabulüne karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin, Davalı … şirketi vekilinin, davalılar … Ltd Şti ve … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.a-6. maddesi gereğince KABULÜ İLE,
İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.10.2020 tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yukarıda belirtilen sebeplerle eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra davanın yeniden görülüp karar verilmesi için dosyanın yerel Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı, davalı … şirketi, davalılar … Ltd Şti ve … tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davacı, davalı … şirketi, davalılar … Ltd Şti ve … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.17/05/2022

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.