Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/421 E. 2022/863 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/421 – 2022/863
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/421
KARAR NO : 2022/863

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2020
NUMARASI : 2016/… Esas, 2020/… Karar

DAVACI : … T.C.
VEKİLİ : Av.
DAVALI : GÜVENCE HESABI
VEKİLİ : Av.
DAVA : Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi Tazminat

KARAR TARİHİ : 19/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Adana 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/12/2020 tarih ve 2016/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15/06/2015 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile seyir halinde iken karşı istikametten gelen sürücüsü ve plakası bilinmeyen bir araca çarpmamak için sağ tarafa manevra yapması sonucu devrilmesiyle yaralamalı trafik kazasının meydana geldiği, bu kaza sebebiyle müvekkilinin ciddi mahiyette kalıcı maluliyete duçar olduğu, müvekkilinin tüm tedavilere rağmen eski sağlığına kavuşamadığı ve esaslı oranda daimi sakat kaldığı, bu nedenlerle öncelikle davanın kabulü ile şimdilik 200,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza tarihi 15/06/2015 olduğundan 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Genel Sigortası Şartlarının işbu davada uygulanmasının gerektiği, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespiti ve aracın plakasının ve sürücüsünün tespit edilemediğinin ispatının gerektiği, davaya konu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespiti içi Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden kusur durumuna ilişkin rapor alınmasının ve bu doğrultuda hüküm kurulmasının gerektiği, davacının daimi maluliyet durumunun tespiti için Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Dairesinden maluliyete ilişkin sağlık raporunun alınmasının gerektiği, davaya konu maluliyet tazminatının uzman bilirkişilerce hesaplanmasının gerektiği, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilerek kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesinin gerektiği, öncelikle davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, açılan davanın kısmen kabulü ile, 138.522,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının ve 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının 03/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlekte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili; davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Dairesinden Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğe Uygun Olarak Hazırlanmış Sağlık Raporu alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı ile ilgili müvekkil kuruma yükletilen bu tazminatın hukuka aykırılık teşkil etmekte olup bozma sebebi olduğunu, davacının müterafik kusuru nedeniyle hükmedilen tazminattan indirim yapılması gerektiğini, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilerek müvekkil kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, SGK tarafından davacıya ödenen tutarın da geçici iş göremezlik tazminatından düşülmesi gerektiğini, müvekkil kurum aleyhine karar verilmesi halinde ancak dava tarihinden itibaren ve ancak yasal faiz oranlarına hükmedilmesi gerektiğini, temerrüt tarihinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava, meydana gelen trafik kazası sonucu açılan geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatı talebine yöneliktir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup karar davalı vekili tarafından usulüne uygun başvuru olmadığı, maluliyet raporunun hatalı olduğu, geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadıkları, müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği, SGK’dan yapılan ödeme var ise düşülmesi gerektiği, temerrüt tarihinin hatalı olduğu ileri sürülerek istinaf edilmiştir.
Usulüne uygun başvuru yapılmadığına yönelik yapılan incelemede;
Davacının 21.01.2016 tarihinde Güvence Hesabına başvurması üzerine şirketçe 09.03.2016 tarihinde talebin reddedildiği, dosyanın içinde kaza tespit tutanağı, sağlık raporu ve tüm hastane/tedavi evraklarının bulunduğu, bu durumda davalının iddiasının, davacının haklarının sürüncemede kalmasına yol açacak nitelikte olduğu, halen dahi ödeme yapılmamış olması da gözetildiğinde başvurunun sonuçsuz kaldığının kabulü ile anılan maddede düzenlenen dava şartı gerçekleştiğinden uyuşmazlığın esasına girilerek karar verilmesi yerinde olmakla bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.

Maluliyet raporuna yönelik yapılan incelemede;
Bilindiği üzere Yargıtayın 4. Ve 17. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli Tıp Kurumu İhtisas dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim dalı başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan mevzuat yönetmelik hükümlerine uygun olacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki kazalar için 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu,
Davalı vekili hükme esas alınan maluliyet raporunun hatalı yönetmeliğe göre alındığını belirtmiş ise de, ilk olarak alınan Çukurova ATK raporunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre hazırlandığı ve maluliyet oranının %33,2 olduğunun bildirildiği, mahkemece alınan ATK 2.İhtisas Kurulunun 05.11.2018 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre hazırlanan raporunda maluliyet oranını %40,2 olarak belirlendiği, itiraz üzerine alınan 11.09.2019 tarihli ATK 2. İhtisas Kurulunun Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik’e göre hazırlanan raporunda maluliyet oranının %25 olarak belirlendiği anlaşılmıştır.
Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen11.09.2019 tarihli maluliyet raporunun kaza tarihi olan 15/06/2015 tarihinde yürürlükte bulunan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlendiği, maluliyet oranları arasındaki farkın esas alınan yönetmeliklerin farklı olmasından kaynaklandığı anlaşılmakla, davalı vekilinin maluliyet oranın yanlış tespit edildiğine ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Geçici iş göremezlik tazminatı yönünden yapılan istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde:
Anayasa Mahkemesi 17/7/2020 Tarih, Esas 2019/40, Karar 2020/40 Sayılı Kararı ile; a) Karayolları Trafik Kanun’un 90. Maddesinin “Genel Şartlar” ibarelerini iptal etmesi sonucu zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar, öncelikle Karayolları Trafik Kanununun hükümlerinin, bu kanunda düzenlenmeyen hususlarda ise Türk Borçlar Kanununun haksız fiile ilişkin hükümlerinin usul ve esasları çerçevesinde belirlenecektir. Bu kanunlarda açıkça düzenlenmiş hususlarda genel şartlar ile kanunun kapsamını daraltan yada genişleten hükümleri uygulanmayacaktır. Genel şartlar TTK’nın 1425, Sigortacılık Kanunu 11 ve KTK’nın 95. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak idarece çıkarıldığı için, KTK ve TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerinde genel olarak temel unsurları belirlenmiş hususlarda bu temel unsurlara aykırı olmamak şartı ile genel şartların hükümleri uygulanacaktır. (Aynı yönde Yargıtay. 17 Hukuk Dairesinin 2019/6271 esas ve 2020/8104 sayılı kararı)
Açıklanan sebeplerle eldeki davada; iptal edilen Karayolları Trafik Kanun’un 90. maddesindeki “Genel Şartlar” ibaresi gereğince teminat dışı bırakılan geçici iş göremezlik tazminatı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmekle davalı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Müterafik kusura yönelik yapılan istinaf incelemesinde:
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın md. 52. maddesinde (Borçlar Kanunu’nun 44.) düzenlenmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/16106 E- 2016/11047 K, 2016/7611 E- 2016/6717 K, 2015/18011 E., 2017/2430 K. sayılı kararı, 16/05/2017 tarih ve 2016/1864 E., 2017/5519 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, davacının kask takmadığının tanık ve bilirkişi raporları ile sabit olup dosya kapsamına göre davacının yaralanmasının kafa bölgesinde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu halde davacının kaza sırasında kask takmadığı, bu durumun müterafik kusur oluşturduğunun kabul edilmesi ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin istikrarlı uygulamalarına göre BK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan %20 oranında indirim yapılması gerekirken bu hususta olumlu olumsuz karar verilmemesi hatalı olmuştur.
Temerrüt tarihine yönelik yapılan istinaf incelemesinde:
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Öte yandan 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 14. maddesi gereğince ihdas edilen Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 15.maddesi gereğince rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte Güvence Hesabının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, ödememe halinde temerrüt ihbar tarihinde gerçekleşmektedir. Davacı vekili tarafından davalıya 21.01.2016 tarihinde başvuruda bulunduğu dikkate alındığında, faiz başlangıç tarihinin bu tarih olduğu, mahkemece 03.02.2016 tarihinden itibaren faiz hükmedilmesinin davalının lehine olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/1836 Esas ve 2020/4711 sayılı ilamı)
SGK’dan yapılan ödemenin düşülmesi gerektiğine yönelik yapılan incelemede:
Dairemizce Adana SGK İl Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabında davacıya ödeme yapılmış olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesinde; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir” düzenlemesi getirilmiştir.
Yine 6098 sayılı Borçlar kanunun 55. md.si “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.” hükmümün tersi ile yorumuyla, ifa amacını taşıyan rücuya tabi sosyal güvenlik ödemeleri belirlenerek destekten yoksun kalma tazminatından düşülmesi gerekmektedir.
Açıklanan sebeplerle mahkemece SGK tarafından yapılan ödemenin rücu edilip edilmediği, rücu için dava açılıp açılmadığının araştırılması, rücu edilen miktar varsa bu miktarın belirlenmesi, edilmemiş ise rücuya tabi miktarın belirlenerek rücu edilebilecek miktarın düşülerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususta araştırma yapılmadan karar verilmesi hatalı olmuştur.

HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
Tüm bu anlatılanlar ışığında mahkemece SGK tarafından yapılan ödemenin rücu edilip edilmediği, rücu için dava açılıp açılmadığının araştırılması, rücuya tabi miktarın belirlenerek rücu edilebilecek miktarın düşülerek sonucuna göre davalının usuli kazanılmış hakları dikkate alınarak alınan 03.02.2020 rapor tarihi dikkate alınarak davacının bakiye zararının TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemine göre belirlenerek karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma yapıldığı, bu nedenle HMK’nın 353/1-a-6. bendine göre davanın esasıyla ilgili olarak gereken delillerin toplanmadığı anlaşıldığından açıklanan nedenlere dayalı davalı vekilinin istinaf taleplerinin, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kısmen kabulüyle, kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.a-6. maddesi gereğince KABULÜ İLE,
Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/12/2020 tarih ve 2016/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yukarıda belirtilen sebeplerle eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra davanın yeniden görülüp karar verilmesi için dosyanın yerel Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.19/04/2022

Başkan Üye Üye Katip
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.