Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/365 E. 2022/1039 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/365 – 2022/1039
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/365
KARAR NO : 2022/1039

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

… : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACI : … … …
VEKİLİ : Av…

DAVALI : …
VEKİLİ : Av…
DAVA : Tazminat

KARAR TARİHİ : 17/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09.09.2017 tarihinde sürücü … …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile sürücü … …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması neticesinde Bitlis ili bölgesinde çift taraflı, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazada yolcu olarak bulunan müvekkilleri … ve … … …’in yaralanarak malul kaldığını, kazada … plakalı aracın asli ve tam kusurlu olduğunu bu nedenle … … için 100,00 TL geçici, … … … için 100,00 TL tam iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketinden temerrüt tarihi itibariyle faiziyle tahsilini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; 6.165,76 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının 30/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; maluliyet raporunun 11.10.2008 tarih Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenmesi gerektiğini, mahkemece hükmolunan tazminattan hatır taşıması indirimi yapılmasının hatalı olduğunu, hükme esas alınan hesap raporunun hatalı olduğunu belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacı vekili tarafından dava açılmadan önce müvekkili sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığını, usulüne uygun başvuru bulunmadığından vekalet ücretinden sorumluluklarının bulunmadığını, davacı tarafın başvuru sırasında sunulması gerekli evrakları sunmadığını, hükmolunan tazminata uygulanan faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, davacının hem istiap haddi aşılan araçta yolculuk ettiğini hem de emniyet kemerinin takılı olmadığını, bu nedenle hükmolunan tazminattan en az %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasında meydana gelen yaralanmadan kaynaklı kalıcı iş göremezlik ve geçici iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulü ile; 6.165,76 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının 30/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili maluliyet raporunun 11.10.2008 tarih Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, hükme esas alınan İstanbul ATK 2. İhtisas dairesi tarafından düzenlenen 22/11/2019 günlü raporun davacının kazadan sonraki tüm tedavi evrakları, hastane kayıtları incelenmiş ve gelişen süreçte davacının yeni tarihli film ve grafileri incelenmek sureti ile kaza tarihindeki mevzuat hükümlerine uygun şekilde hazırlanmıştır. Bu nedenle davacı vekilinin maluliyet raporunun hatalı yönetmeliğe göre düzenlendiği yönündeki istinaf talebinin reddi gerekmiştir.
Davacı vekilinin hatır taşıması indirimine yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili her ne kadar mahkemece hükmolunan tazminattan hatır taşıması indirimi yapılmasının hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de,
Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nin 51.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve ödenceden indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir.
Somut olayda; davaya konu trafik kazasında, davacının, davalı sigorta şirketine sigortalı aracın sürücüsü dava dışı … … ile misafirlik ilişkisi dolayısı ile yolculuk ettiğinin ve kazanın bu yolculuk sırasında meydana geldiğinin sabit olduğu, ayrıca bu taşımadan ücret alınmadığı gibi sürücünün herhangi bir menfaatinin de bulunmadığı anlaşılmakla mahkemece hükmolunan tazminattan hatır taşıması indirimi yapılmış olmasında herhangi bir yanlışlık bulunmamaktadır. Bu yönü ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı sigorta vekilinin usulüne uygun başvuru yapılmadığı, faiz tarihi ve vekalet ücretine yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı sigorta vekili her ne kadar davacı vekili tarafından dava açılmadan önce müvekkili sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığını ileri sürmüş ise de,
2918 Sayılı yasanın 26/04/2016 tarihli 6704 sayılı kanunun 5. Maddesi ile değişik 97. maddesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” şeklindedir.
Bu açıklamalara göre eldeki dosyaya baktığımızda; davacı vekili tarafından davanın açılmasından önce davalı sigorta şirketine gerekli tüm belgelerle, kaza tutanakları, hastane epikrizleri, hesap bilgileri vd. ile usulüne uygun olarak başvuru yapıldığı, ancak davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı, öte yandan yargılama sırasında da davacının maluliyetinin belirlendiği ancak davalı sigorta şirketi tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı sigorta vekili usulüne uygun başvuru bulunmadığından vekalet ücretinden sorumluluklarının bulunmadığını ileri sürmüş ise de davacı tarafından yukarıda açıklandığı gibi gerekli tüm belgelerle usulüne uygun başvuruda bulunulduğu anlaşılmakla davalı vekilinin vekalet ücretinden sorumluluğunun bulunmadığı yönündeki istinaf başvurusunun da reddi gerekmiştir.
Davalı vekili hükmolunan tazminata uygulanan faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de, sigorta şirketi poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince kendisine başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Somut olayda davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine 17/12/2017 tarihinde başvuru yapmıştır. Davalı sigorta şirketi kendisine başvuru yapıldıktan itibaren 8 iş günü sonrasında yani 30/12/2017 tarihinde temerrüdün oluştuğu, bu tarihten itibaren faize karar verilmesinin yerinde olduğu görülmüştür. Buna göre davalı vekilinin faiz tarihine yönelik istinaf talebinin reddi gerekmiştir.
Davalı sigorta vekilinin hükmolunan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili davacının hem istiap haddi aşılan araçta yolculuk ettiğini hem de emniyet kemerinin takılı olmadığını belirterek hükmolunan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek kararı istinaf etmiştir.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın md. 52. maddesinde (Borçlar Kanunu’nun 44.) düzenlenmiştir. Zarar görenin kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda kazaya karışan … plaka sayılı aracın … Marka 3+1 yer adedi olan kamyonet olduğu, araç sürücüsü dava dışı … … 20/09/2017 günlü ifade tutanağında “09/09/2017 günü … plaka sayılı … şahsıma ait ve kendi sevk ve idaremdeki aracımla Bitlis Tatvan istikametinde yanımda misafirlerim olan … …, arka koltukta yine misafirlerim olan … …, … …, … … … ve … … ile birlikte seyir halindeydim.” şeklinde ifade verdiği anlaşılmıştır.
Buna göre toplam 4 kişinin binmesi gereken araçta 6 kişinin binmiş olduğu dikkate alındığında emniyet kemeri takılı olmasının fiilen mümkün olmadığı, davacının hastane kayıtları incelendiğinde omuz çıkığı humerus şaft kırığı kafa travması ile muayene olduğu, emniyet kemeri takılmaması ile davacıda meydana gelen yaralanma arasında illiyet bağı bulunduğu dikkate alındığında hükmolunan tazminattan %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken bu yönde bir hüküm kurulmamış olması hatalı olmuştur. Bu nedenle davalı vekilinin müterafik kusura yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir.
Davacı vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Mahkemesince hükme esas alınan 20/07/2020 günlü aktüer bilirkişi raporuna davacı vekili tarafından 23/07/2020 günlü dilekçesi ile itirazda bulunulmuş, mahkemesince yapılan değerlendirmede bu itirazın reddine karar verilmiştir. Ne var ki, mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda aktüer bilirkişinin davacının zararının belirlenmesi noktasında doğru bir şekilde TRH 2010 yaşam tablosu kullanılmasına rağmen hatalı bir uygulama ile 1,8 teknik faiz yöntemi kullanılmak sureti ile zararın belirlendiği anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı, Danıştay 8. Dairesinin 2020/5413 sayılı dosyasında ZMMS Genel Şartlarının bazı maddelerine ilişkin verilen yürütmeyi durdurma kararı sonucu oluşan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararları ile uyumlu şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak sureti ile hesap raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

Buna göre davacının istinaf başvurusunun değerlendirilebilmesi bakımından güncel içtihatlar kapsamında bilirkişiden ek rapor alınmış, alınan rapora göre davacının kalıcı iş göremezlikten kaynaklı zararının 20.684,00 TL olduğu anlaşılmıştır.
Davacı … …’un sigortalı araç içerisinde misafir olarak bulunduğu, bu kapsamda bu taşımadan kaynaklı olarak belirlenen zarardan ilk derece mahkemesinin kararında belirtildiği gibi %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra yukarıda açıklandığı gibi davacının kazanın oluşumu sırasında emniyet kemerinin takılı olmadığı, 4 kişilik araçta 6 kişi olarak yolculuk etmek sureti ile müterafik kusurunun bulunduğu anlaşıldığından belirlenen tazminatan %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekmektedir. Sonuç olarak Yargıtay 4. HD’nın yerleşik içtihatlarında belirtildiği gibi davacının zararından hatır taşıması ve müterafik kusur nedenleri ile toplam %40 oranında indirim yapılması neticesinde davacının geçirmiş olduğu kazadan kaynaklı olarak kalıcı iş göremezlik zararının 12.410,40 TL olduğu görülmektedir.
Davacı vekili dairemizce alınan hesap bilirkişi raporundan sonra 29/04/2022 günlü dilekçe ile ıslah dilekçesi vermek sureti ile 20,684,00TL kalıcı iş göremezlik zararının davalıdan tahsilini talep etmiş ise de, HMK 357. Maddesinde Bölge Adliye Mahkemesinde hangi işlemlerin yapılamayacağı hususu düzenlenmiştir. Buna göre, Bölge Adliye Mahkemelerinde davanın ıslahı istenemez. Anılan emredici nitelikteki yasal hüküm karşısında dairemizde tahkikat işlemi yapılmış ise de, alınan rapor kapsamında davacının davasını yasal olarak ıslah etme imkanı bulunmamaktadır. Davacı vekili tarafından sunulan söz konusu ıslah dilekçesi davacının yasal olarak Islah olanağı bulunmadığından yok hükmündedir.
Benzer şekilde Dairemizin 2019/1432-2020/1135 esas karar sayılı dosyasında Dairemizce alınan bir bilirkişi raporundan sonra davacının TMK 1007 maddesinden kaynaklı zararının daha yüksek olması nedeni ile davacı tarafından verilen ıslah dilekçesine itibar edilmemiş ve bu ıslah dilekçesi de yok hükmünde kabul edilerek ilk derece mahkemesince verilen miktar itibari ile karar aynen tekrar edilmiş ancak davacının zararı tespit edilerek fazlaya dair hakları saklı tutulmuştur. Buna ilişkin verilen karar temyiz edilmiş ve Dairemiz kararı Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 2020/10952 2022/6542 esas karar sayılı kararı ile onanmak sureti ile kesinleşmiştir. Bu itibarla davacı vekili tarafından yasal olarak ıslah imkanı olmadığı halde verilen ıslah dilekçesi yok hükmünde kabul edilmiştir.
Davacının dava dilekçesinde 100,00 TL kalıcı iş göremezlik talep ettiği, ilk derece mahkemesinde sunmuş olduğu ıslah dilekçesi ile 7.707,20 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı isteminde bulunduğu dikkate alındığında davacının ilk derece mahkemesindeki talebi ile bağlı kalınarak maddi tazminat davasının kabulüne karar verilmiş ve davacının zararının daha yüksek olduğu belirlenmiş olduğundan fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar vermek gerekmiştir.
HMK 353/1-b-2 maddesine göre” Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına karar verilmesi kanaati ile, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE;
2-HMK’nın 353/1b-2 maddesi gereğince Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas … Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA,
-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1. fıkrası (b) bendinin 2. maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
3-Davanın KABULÜ İLE; 7.707,20 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının 30/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine, FAZLAYA DAİR İSTEMİN SAKLI TUTULMASINA,
4-a)-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 526,48 TL karar harcından, ıslah harcı ile birlikte peşin yatırılan 108,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 417,68 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-b)-İlk derece mahkemesince … günlü karar ile davalıdan tahsiline karar verilen 312,38 TL harcın davalıdan tahsil edilmemiş olması ve fakat harç tahsil müzekkeresi çıkartılmış olması halinde söz konusu harç tahsil müzekkeresinin tahsil edilmeksizin iadesinin ilk derece mahkemesince istenilmesine,
4-c)-İlk derece mahkemesince … günlü karar ile davalılardan tahsiline karar verilen 312,38 TL karar harcının davalıdan tahsil edilmiş olması halinde söz konusu tahsil edilen harcın, dairemizce davalıdan tahsiline hükmolunan 417,68 TL karar harcından mahsubuna, bakiyenin (105,38 TL) davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan dava açılırken yatırılan davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvuru harcı, 54,40 TL peşin harç ile 54,40 TL ıslah harcı yargılama aşamasında yapılan 7 tebligat gideri 38,50 TL, bilirkişi ücreti 600,00 TL olmak üzere toplam 801,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının ilgililerine iadesine,

İstinaf giderleri bakımından;
8-Davacı vekili duruşmaya katıldığından ve tek duruşma yapıldığından hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre hesaplanan 2.550,00 TL vekalet ücretinin davalıdan davacıya verilmesine,
9-Davalı vekili duruşmaya katılmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
10-Kesin olan iş bu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
11-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
12-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,

13-Davacı tarafından istinaf aşamasında harcaması yapılan tebligat, posta gideri, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 613,50 TL istinaf giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
14-Davalı tarafından istinaf aşamasında harcaması yapılan 9,50 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
15-Davacı vekili tarafından dairemizde alınan bilirkişi raporundan sonra yapılan ıslah başvurusu yok hükmünde bulunduğundan davacı vekilinin bu dilekçe ile birlikte ıslah harcı olarak yatırmış olduğu 80,70 TL harcın yatıran davacıya karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere duruşmalı olarak yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.17/05/2022

… Üye Üye Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır