Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2740 E. 2023/1776 K. 10.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2740 – 2023/1776
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2740
KARAR NO : 2023/1776

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/06/2021
NUMARASI : 2018/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 10/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/06/2021 tarih ve 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 06/11/2017 tarihinde … plaka sayılı araç seyir halinde iken direksiyon kontrolünü kaybetmesi neticesinde tek taraflı, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsü …’ün 2918 sayılı K.T.K’nun yönetmeliği’ne bağlı 52/1-A kuralını ihlal ettiğinin tespit edildiğini belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 100,00 TL olmak üzere zararın kapsamı belli olduktan sonra miktarı açıklanacak sürekli iş gücü kaybı tazminatının … Sigorta A.Ş’den sigorta limitini aşmamak üzere, temerrüt tarihinden işletilecek ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın ZMMS Poliçesi ile sigortalı olduğunu, netice ve talep kısmında hangi alacak kalemlerini istediğini, hangi kalem için ne kadar harç yatırıldığının açıklatılmasını aksi takdirde davanın HMK’nın 115/2 maddesi hükmünce usulden reddine karar verilmesini, araç sürücüsünün kusuru kesin nitelikte olmadığı gibi dosya kapsamında kusur oranını belirleyen herhangi bir ceza dosyası bulunmadığını, öncelikle kusura ilişkin araştırma yapılması gerektiğini, davacı tarafın kalıcı ve geçici iş göremezlik tazminatlarını ilişkin taleplerini yerinde olmadığını, davacının bugüne kadar … plakalı araç sürücüsünden herhangi bir zarar talebinde bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, dosyada davacı tarafın maluliyetine ilişkin hiçbir belge bulunmadığını belirterek, davanın usul ve esasa ilişkin itirazlarınını kapsamında reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle; 72.481,60 tl maddi tazminatın 17/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili; 03.03.2021 tarihli Adli Tıp Raporunda çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranı tespit işlemleri yönetmeliğine tespit edilen %10,3 maluliyet oranının yargılamaya esas alınması gerektiğini, Yargıtay’ın tazminattan indirim yapılabilmesi için, olayda zarar görenin kusurunun bulunması, zarar görenin kusuru saptanamıyorsa, tazminattan indirim yapılmasının yasaya aykırı olduğu görüşünü benimsediğini, davalı sigorta şirketinin hukuki ve somut bir delile dayanmayan açıklamalarıyla müterafik kusur indirimi yapılmasını talep ettiğini belirterek müterafik kusur indirimi uygulanmadan yeniden karar verilmesini talep etmiştir.
Karara karşı davalı … A.Ş. (… Sigorta A.Ş.) vekili; Yerel mahkeme tarafından müvekkili şirkete, usulüne uygun başvuruda bulunmadığını, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, davacı tarafından müvekkili şirkete kendisinden istenilen belgelerin eksik sunulduğunu, bilirkişi raporu alındığını, söz konusu raporun müvekkili şirket tarafından davacıdan talep edilmesine rağmen kusur raporunun müvekkili şirkete sunulmadığını, müvekkili şirketin kesin olmayan ve taraflarca bizzat itiraz edilmiş kusur oranına göre davacıya tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, davacının henüz tedavisi sonuçlanmadan kesinleşmiş bir sağlık raporu almaksızın, maluliyetini ispat dahi etmeksizin müvekkil şirkete tazminat ödenmesi için başvuruda bulunduğunu, müvekkili şirkete usulüne uygun bir başvuru bulunmadığını, eldeki davanın açılmasına müvekkili şirketin sebebiyet vermediğini, hal böyleyken müvekkili şirket aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin usule ve mevzuata aykırı olduğunu, dosyadan alınan aktüer hesap raporunun mevzuata, içtihatlara ve dosya kapsamına aykırı olduğunu, Anayasa Mahkemesinin iptali kararı sonrası TRH-2010 Yaşam Tablosu kullanılmasına karşın 1,8 Teknik faiz uygulanmadan prograsif rant yöntemi ile hesaplama yapılmasının bozma sebebi olduğunu, dosyadan alınan hesap raporunda, davacının askerlik çağında gelir elde etmeyeceği nazara alınmadığını, raporda davacının askerlik dönemi için pasif dönem hesabının yapılmadığını, sürekli sakat kalanın askerliğe elverişli olmadığına dair resmi bir belgesi yok ise muhtemel askerlik süresince hesaplama dışı bırakılması gerektiğini, dosyadan maluliyet raporunun Adli Tıp 3. İhtisas dairesinden alınmasına karar verilmiş olmasına karşın maluliyet raporunun Adli Tıp 2. İhtisas dairesi tarafından verildiğini, davacının hatır için taşınmakta olduğunun açık olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından hatır taşıması indirimi yapılmamasının da bozmayı gerektirdiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası neticesinde meydana gelen yaralanma nedeniyle kalıcı iş göremezlikten kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin usulüne uygun başvuru yapılmadığına yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davalı sigorta vekili her ne kadar davacı vekili tarafından dava açılmadan önce müvekkili sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığını ileri sürmüş ise de,
2918 Sayılı yasanın 26/04/2016 tarihli 6704 sayılı kanunun 5. Maddesi ile değişik 97. maddesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” şeklindedir.
Bu açıklamalara göre, davacı tarafça davanın açılmasından önce davalı sigorta şirketine yapılan başvurusundaki evrakları içerir hasar dosyasının incelenmesinde; davacı vekili tarafından davanın açılmasından önce davalı sigorta şirketine kaza tespit tutanağı, kolluk evrakı, hastane epikriz raporu, tedavi evrakları, banka hesap bilgileri ile usulüne uygun olarak başvuru yapıldığı, ancak davalı şirket tarafından ödeme yapılmadığı, başvurunun kazanın ardından 5 aylık süre içerisinde yapıldığı dikkate alındığında davacının maluliyetini gösterir heyet raporu alınarak sunulmasının bu süre içerisinde mümkün olmadığı, kaza tespit tutanağının varlığı ve kazanın tek taraflı olduğu dikkate alındığında kusur raporu sunulmasının zorunlu olmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekili usulüne uygun başvuru bulunmadığından vekalet ücretinden sorumluluklarının bulunmadığını ileri sürmüş ise de davacı tarafından yukarıda açıklandığı gibi gerekli tüm belgelerle usulüne uygun başvuruda bulunulduğu anlaşılmakla davalı vekilinin vekalet ücretinden sorumluluğunun bulunmadığı yönündeki istinaf başvurusunun da reddi gerekmiştir.
Davalı vekili hükmolunan tazminata uygulanan faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de, sigorta şirketi poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince kendisine başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Somut olayda davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine 04/04/2018 tarihinde başvuru yapmıştır. Davalı sigorta şirketi kendisine başvuru yapıldıktan itibaren 8 iş günü sonrasında yani 17/04/2018 tarihinde temerrüdün oluştuğu, bu tarihten itibaren faize karar verilmesinin yerinde olduğu görülmüştür. Buna göre davalı vekilinin faiz tarihine yönelik istinaf talebinin reddi gerekmiştir.
Davacı vekili ile davalı vekilinin maluliyet durumuna yönelik istinaf başvurusunun birlikte incelenmesinde;
Davalı vekili maluliyet raporunun ATK 3. İhtisas Dairesi’nden alınmasına yönelik ara karar kurulduğu halde raporun 2. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenmiş olması nedeniyle hükme esas alınamayacağı, davacı vekili ise hatalı yönetmelik esas alınarak düzenlenen maluliyet raporunun hükme esas alınamayacağını ileri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuş ise de;
Bilindiği üzere Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli tıp Kurumu İhtisas dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim dalı başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden alınacak rapora göre belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre, 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki meydana gelen kazalar için 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu alınması gerekmektedir.
Somut olayda; mahkemesince hükme esas alınan 19.02.2021 tarihli Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporunda, kaza tarihi olan 06.11.2017 tarihinde yürürlükte bulunan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlenen kısmına itibar edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmakla, mahkemece Yargıtay içtihatlarına uygun olarak rapor düzenlemeye yetkili kurum tarafından doğru yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen raporun hükme esas alındığı anlaşılmakla, davacı vekili ile davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun ayrı ayrı reddi gerekmiştir.

Davalı vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davalı vekili hükme esas alınan hesap raporunda prograsif rant yöntemi kullanılmasının hatalı olduğunu, hesaplamanın TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faize göre yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de, hükme esas alınan 12.04.2021 tarihli aktüer raporunun Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı, Danıştay 8. Dairesinin 2020/5413 sayılı dosyasında ZMMS genel şartlarının bazı maddelerine ilişkin verilen yürütmeyi durdurma kararı sonucu oluşan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararları ile uyumlu şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak sureti ile hazırlandığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekili her ne kadar hükme esas alınan hesap raporunda davacının askerlik süresinde gelir elde etmediğinin dikkate alınmadığını ileri sürmüş ise de, davacının kaza öncesinde askerlik hizmetini yerine getirmediğinin kabulü halinde kazadan kaynaklı olarak %5 maluliyet derecesi ve niteliği göz önüne alınarak askerlikte geçireceği sürede de efor tazminatı verilmesi gerektiği dikkate alındığında; askerlik süresince gelir elde etmeyeceği ve buna bağlı olarak toplam tazminattan askerlik süresinin düşülmesinin kabulü ile bu süre boyunca tazminat verilmemesi gerektiğine ilişkin istinaf sebebi haksız bulunmuştur. (Benzer yönde Yargıtay 4. HD’nin 2021/7068 E ve 2022/455 K sayılı kararı)
Davacı vekilinin müterafik kusur indirimi yapılmaması gerektiği yönündeki istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın md. 52. maddesinde (Borçlar Kanunu’nun 44.) düzenlenmiştir. Zarar görenin kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Davacının … plakalı traktörün kabini içerisinde gayrı nizami şekilde yolculuk ettiği, yolun eğimli ve yağan yağmurdan dolayı ıslak olması nedeniyle sürücünün traktörün hakimiyetini kaybederek şarampole savrulması neticesi düşüp yaralanması ile sonuçlanan olayda yolculuk edilmesine uygun olmayan yerde yolculuk ederek müterafik kusurlu olduğu anlaşıldığından, müterafik kusur indirimi yapılması yerinde görülmekle davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği yönündeki istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve tazminattan indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söze edilemeyecektir. Ayrıca Hakim tazminattan mutlaka indirme yapmak zorunda değilse de bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda; … plakalı traktör sürücüsü dava dışı …’ün ceza soruşturmasında vermiş olduğu beyanlarında kendisinin köy yollarının kilit taşı yapılma işini para karşılığında köy muhtarından aldığını, kilit taşı döşeme işinde aralarında davacının da bulunduğu 6 işçi çalıştırdığını, kendisinin kullandığı traktöre davacı ve dava dışı diğer işçiyle birlikte kilit taşı doldurarak döşeme yapacakları yere hareket ettiklerini ve bu esnada kazanın meydana geldiğini belirtmiş olmakla davacının işçi olduğu ve iş sahibinin kullandığı traktörle kilit taşı yapmak amacıyla gittikleri sırada kazanın meydana geldiği, aracı davacıyı kilit taşı yapmak üzere götüren usta konumundaki …’ün kullandığı anlaşılmakla olayın bu oluşuna göre artık hatır taşımasından söz edilemeyeceğinden Mahkemesi’nce hatır taşıması indirimi yapılmamış olması yerinde görülmekle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin reddedilen kısma yönelik kendilerine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği yönündeki istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Yasal düzenlemeler gereği, TBK’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceğinden davalı vekili lehine müterafik kusur nedeniyle yapılan indirimden dolayı vekalet ücretine hükmedilmemesinin yerinde olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 210,55‬ TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 4.951,22 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 1.238,00 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 3.713,22 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından (72.481,60TL) miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.10/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.