Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2660 E. 2022/2055 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2660 – 2022/2055
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2660
KARAR NO : 2022/2055

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE :…
ÜYE :…
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSKENDERUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/07/2021
NUMARASI : 2019/… Esas, 2021… Karar

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av….
Av….

DAVALI : GÜVENCE HESABI
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 01/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.07.2021 tarih ve 2019/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 23.12.2017 günü meydana gelen kazada müvekkil ağır şekilde yaralandığını ve malul kaldığını, İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığını, ancak kazaya sebebiyet veren kişi ve aracın tespit edilemediğini, müvekkilinin kaza sebebiyle sol ayak bileğinin kırıldığını, kaza sonrası KTK hükümleri gereği davalı fona başvuru yapıldığını ancak sürekli ve kalıcı olarak bir vücut fonksiyon kaybı olmadığı gerekçesi ile reddedildiğini beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL geçici ve sürekli maluliyetten kaynaklı maddi tazminatın davalı kurumdan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkili kuruma başvurusu sırasında sunmuş olduğu sağlık raporuna göre davacının kazaya bağlı maluliyeti bulunmadığını, T.C. Sağlık Bakanlığı … Devlet Hastanesi tarafından verilen 07.08.2018 tarih ve… sayılı rapora göre davacının davaya konu kazaya ilişkin herhangi bir maluliyetini mevcut olmadığından davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespiti ve araç plakası ve sürücüsünün tespit edilemediğinin ispatı gerektiğini, davaya konu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının, davacının daimi maluliyet durumunun, aktüerya hesabının yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik nedeni ile doğan zararlara ilişkin maddi tazminat taleplerinin teminat dışında olduğunu, müvekkili kurumun bu talepler nedeniyle sorumluluğu bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece davanın ıslah talebi doğrultusunda kısmen kabul kısmen reddi ile; 9.378,49 TL geçici iş göremezlik, 88.830,94 TL sürekli iş göremezlik maddi tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin ise reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; hükme esas alınan kusur raporunun hatalı olduğunu, müvekkilinin meydana gelen kazada kusurunun bulmadığını, mahkemece alınan kusur raporunun davalının itiraz etmediğini, %75 kusur oranı açısından usulü kazanılmış haklarının bulunduğunu, hüküm altına alınan tazminata hükmedilen faiz tarihinin hatalı olduğunu, hükme esas alınan aktüer raporunun 2020 tarihindeki asgari ücret üzerinden hesaplanmış ise de hükmün 2021 yılında kurulduğunu hükme esas alınan hesap raporunun 2021 yılı asgari ücret tablosu kullanılmak sureti ile düzenlenmesi gerektiğini, iş bu taleplerinin mahkemece kabul edilmediğini belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; hükme esas alınan maluliyet raporunu kabul etmediklerini, davacının maluliyet raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Genel Kurulundan maluliyete ilişkin sağlık kurulu rapor alınması gerektiğini, kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespitinin hatalı olduğunu, kusur raporları arasında çelişki bulunduğunu, davacının kazanın gerçekleşmesinde asli ve ağır kusurunun bulunduğunu, bu nedenle genel kuruldan kusur yönünden rapor alınmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının kaza tarihinde 14 yaşında olduğunu bu nedenle geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilemeyeceğini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespiti ve araç plakası ve sürücüsünün tespit edilemediğinin ispatlanması gerektiğini, müvekkili kurumun ATK rapor ücretini azmin yükümlülüğünün bulunmadığını, SGK tarafından davacıya ödeme yapıldı ise müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, faiz tarihinin hatalı olduğunu, hükmolunacak tazminata dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeni ile meydana gelen maluliyetten kaynaklı kalıcı iş göremezlik ve geçici iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın ıslah talebi doğrultusunda kısmen kabul kısmen reddi ile; 9.378,49 TL geçici iş göremezlik, 88.830,94 TL sürekli iş göremezlik maddi tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin ise reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekilinin hesap raporuna yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili hükme esas alınan hesap raporunun hatalı olduğunu, hükme esas alınan hesap raporunun 2021 yılı asgari ücret tablosu kullanılmak sureti ile düzenlenmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, eldeki dosyaya baktığımızda hükme esas alınan hesap raporunun davacı vekiline usulünce 21.12.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından söz konusu rapora karşı itirazda bulunulmadığı , 25.12.2020 tarihli dilekçesi ile ıslah talebinde bulunduğu, ayrıca ilk derece mahkemesince kurulan 09.07.2021 günlü duruşmada da davacı vekilinin yeni bir hesap raporu alınması yönünde talebinin bulunmadığı anlaşılmıştır. HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre davacı vekili tarafından süresi içerisinde itiraz edilmemekle kesinleşen hesap raporuna karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceği anlaşıldığından davacı vekilinin hükme esas alınan hesap raporunun 2021 yılı asgari ücret tablosu kullanılmak sureti ile düzenlenmesi gerektiği yönündeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin kusura yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili hükme esas alınan kusur raporunun hatalı olduğunu, müvekkilinin meydana gelen kazada kusurunun bulmadığını, mahkemece alınan kusur raporuna davalının itiraz etmediğini, %75 kusur oranı açısından usulü kazanılmış haklarının bulunduğunu belirterek kararı istinaf etmiştir.
Eldeki dosyaya baktığımızda mahkemesince ilk olarak keşif neticesinde alınan 18.11.2019 günlü kusur raporuna göre davacının %25 oranında kusurlu, plakası tespit edilemeyen otomobil sürücüsünün ise %75 oranında kusurlu olduğu yönünde tespit yapılmıştır. Söz konusu rapor taraflara usulünce tebliğ edilmiş, rapora karşı davacının itirazda bulunduğu ancak davalı vekili tarafından hiçbir itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece Karayolları Teknik Fen Heyetinden kusur oranlarının tespiti için yeniden rapor alınmış, söz konusu rapora göre bu kez davacının %35 oranında kusurlu olduğu, plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün ise %65 oranında kusurlu olduğu yönünde tespit yapılmış, mahkemece söz konusu rapora göre davacının %35 oranında kusurlu olduğunun kabulü ile hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
“Usuli kazanılmış hak” kavramı Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş usul hukukunun vazgeçilmez ana temellerinden olup, bir davada kesinleşen kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu gibi, bu usul kuralı davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade eder.
Bu açıklamalar ışığında mahkemece ilk alınan 18.11.2019 günlü kusur raporuna davalı vekilinin bir itirazının bulunmadığı, davacının itirazı ile kusur oranın davacı aleyhine değiştiği, bu bakımdan yukarıda açıklandığı gibi davalının %75 oranındaki kusura itirazının bulunmamasının davacı lehine artık usulü kazanılmış hak oluşturduğu, davacının itirazı ile alınan kusur raporunda kusur oranının davacı aleyhine daha yüksek çıkmış olması ve davalının ilk alınan rapora itirazının bulunmaması nedeni ile davacının kazanılmış hakkına riayet edilerek davacının %25 oranında kusurlu olduğu ve buna göre tazminata karar verilmesi gerektiği halde Mahkemesince davacının usulü kazanılmış hakkının ihlal edilmek sureti ile davacının %35 oranındaki kusuruna göre tazminat kararı verilmesi hatalı olmuştur. Bu yönü ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davacının 136.662,99TL olarak belirlenen kalıcı iş göremezlik zararından %25 oranında davacının kusuru oranında indirim yapılarak davacının 102.497,25TL kalıcı iş görmezlik tazminat talep etme hakkı olduğu belirlenmekle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili ve davalı vekilinin faiz tarihine yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili ve davalı vekili ilk derece mahkemesince hükmedilen tazminata uygulanan faiz tarihinin hatalı olduğunu belirterek kararı istinaf etmişlerdir.
Eldeki dosyaya baktığımızda maddi tazminatın dava tarihi olan 28.02.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği görülmüştür.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 14. maddesi gereğince ihdas edilen Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 15.maddesi gereğince rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte Güvence Hesabının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, ödememe halinde temerrüt bu tarihte gerçekleşmektedir.
Davacı vekili tarafından davalıya davadan önce usulünce başvuruda bulunulduğ,u davalı tarafından 07.01.2019 tarihinde davacının sürekli ve kalcı olarak bir vücut fonksiyon kaybının bulunmadığı gerekçesi ile davacının taleplerinin reddedildiği, bu nedenle mahkemece istemin reddine karar verilen 07.01.2019 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihi olan 28.02.2019 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin faiz tarihine yönelik istinaf talebinin reddine, davalı vekilinin dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği yönündeki istinaf talebinin ise reddine karar vermek gerekmiş, ilk derece mahkemesi kararının bu yönü ile kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davalı sigorta vekili davacının kaza tarihinde 14 yaşında olduğunu, bu nedenle geçici iş göremezlik tazminatı yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
Eldeki dosyaya baktığımızda davacının kaza tarihinde 14 yaşında olduğu, dosya içerisinde mevcut 29.04.2019 günlü ekonomik sosyal durum araştırma tutanağına göre davacının çalışmadığı ve ilk okul mezunu olduğu dosya içindeki bilgelerden anlaşılmaktadır. Davacının geçici iş görmezliği 29.04.2020 tarihli maluliyet raporuna göre 9 ay olarak belirlenmiş olup, bu sürenin sonunda davacı halen 18 yaşını doldurmamıştır. Buna göre Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları ve Dairemizin bu içtihatlar ile uyumlu kararları gereğince yaşı küçük olan herhangi bir yerden geliri bulunmayan çocuklar lehine geçici iş göremezlik tazminatına karar verilemeyeceği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince bu gerekçe ile geçici iş göremezlik talebinin reddine karar verilmesi gerekirken geçici iş göremezlik tazminatı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu yönü ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin maluliyet ve kusura yönelik yapmış olduğu istinaf başvuruları yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili hükme esas alınan maluliyet raporu ve kusur raporunun hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de,
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/801 E.-2017/9091 K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir. İlk rapora itiraz etmeyen ve o raporda belirtilen miktarlara razı olan tarafın lehine olacak şekilde sonraki rapora göre karar verilemez…”
Somut olayda Mahkemesince hükme esas alınan maluliyet raporunun davalı vekiline 03.06.2020 gününde, kusur raporunun ise 23.11.2019 gününde usulünce tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından süresi içerisinde itiraz edilmemekle kesinleşen raporlara karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceği anlaşıldığından davalının bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.

Davalı vekilinin kazaya plakası belirlenemeyen bir aracın sebebiyet sebebiyet verdiğinin ispatlanamadığı yönündeki istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili her ne kadar davacı tarafından kazaya plakası tespit edilemeyen bir aracın sebebiyet verdiğinin ispatlanamadığını ileri sürmüş ise de, İskenderun C. Başsavcılığının 2018/… Soruşturma sayılı dosya içeriğindeki beyanlar, adli muayene raporları, davacılar tarafından sunulan tedavi evrakları ve tarihi, hastaneye başvuru tarihi dikkate alındığında davacının plakası tespit edilemeyen bir aracın çarpması neticesinde yaralandığı sabittir. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin adli tıp rapor ücretinin kendilerinden tazmin edilmesinin hatalı olduğu yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili her ne kadar müvekkili kurumun ATK rapor ücretini tazmin yükümlülüğünün bulunmadığını ileri sürmüş ise de, söz konusu masrafın davacının maluliyetinin tespiti için yapılan zorunlu bir masraf olduğu, bu nedenle yargılama gideri olarak kabul edilmesinde herhangi bir yanlışlık bulunmadığı, yargılama harç ve giderlerinin kural olarak davada haksız çıkan tarafa, yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletileceği anlaşılmakla davalı vekilinin söz konusu giderden sorumlu olmadıkları yönündeki istinaf talepleri yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin SGK’dan yapılan ödemenin mahsup edilmesi gerektiği yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de eldeki dosyaya baktığımızda mahkemece SGK’ya davacılara rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığı hususunda müzekkere yazılmış, SGK tarafından verilen 19.12.2017 günlü cevabı yazı incelendiğinde davacıya rücuya tabi ödeme yapılmadığı bildirilmiştir. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
HMK 353/1-b-2 maddesine göre” Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına karar verilmesi kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının KISMEN KABULÜ İLE,
2-HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.07.2021 tarih ve 2019/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
3-DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE;
3-a)-Davacının kalıcı iş göremezlikten kaynaklı tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE; 102.497,25 TL maddi tazminatın 07.01.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine,
3-b)-Davacının geçici iş göremezlikten kaynaklı tazminat talebinin REDDİNE,
4-Harç Yönünden:
4-a)-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 7.001,59 TL karar ve ilam harcından ıslah harcı ile birlikte peşin alınan 559,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.442,19‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-b)-İlk derece mahkemesince 09.07.2021 günlü karar ile davalıdan tahsiline karar verilen 6.149,29 TL harcın davalıdan tahsil edilmemiş olması ve fakat harç tahsil müzekkeresi çıkartılmış olması halinde söz konusu harç tahsil müzekkeresinin tahsil edilmeksizin iadesinin ilk derece mahkemesince istenilmesine,
4-c)-İlk derece mahkemesince 09.07.2021 günlü karar ile davalıdan tahsiline karar verilen 6.149,29 TL karar harcının davalıdan tahsil edilmiş olması halinde söz konusu tahsil edilen harcın, dairemizce davalıdan tahsiline hükmolunan 6.442,19 TL karar harcından mahsubuna, bakiye 292,90 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
4-d)-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL peşin harç, 515,00 TL ıslah harcı ve 44,40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 603,80 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 16.374,59 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Başvuru tarihi itibariyle hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL Arabuluculuk ücretinin kabul ve red oranına göre oranlama yapılarak 895,… TL’sinin davalıdan 424,54 TL’sinin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
8-Davacı tarafından yapılan tebligat, müzekkere, bilirkişi ücreti, keşif masrafı, adli tıp rapor fatura bedeli ve posta masrafı olmak üzere 3.253,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 2.206,77 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının ilgililerine iadesine,

İstinaf giderleri bakımından;
10-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
11-Kesin olan iş bu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
12-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
13-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
14-Davacı tarafından istinaf aşamasında harcaması yapılan tebligat ve posta gideri olmak üzere 72,00 TL istinaf yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 48,84 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.01.11.2022

Başkan Üye Üye Katip
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır