Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2593 E. 2023/1465 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2593 – 2023/1465
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2593
KARAR NO : 2023/1465

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2021
NUMARASI : 2017/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av.
DAVALI :
VEKİLİ : Av.
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 13/09/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 23/06/2021 tarih ve 2017/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/08/2016 tarihinde davacının idaresindeki … plakalı aracıyla seyir halindeyken, plakası belli olmayan bir otomobil ve tırın neden olduğu kaza nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yaralamalı trafik kazası meydana geldiği, davacının ciddi oranda geçici ve kalıcı sakatlığa duçar olduğu, bu kazanın gerçekleşmesinde firari araç sürücülerinin tazminatı gerektirir derecede kusurlu olduğu, araçların tespit edilememesi nedeniyle davada … sorumlu olduğu, bu nedenle 250,00 TL geçici, 60.000,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kazanın beyanlarındaki şekilde gerçekleştiğini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlaması gerektiği, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davalı kurumun ZMMS teminat limitleri ve plakası tespit edilemediği beyan edilen aracın kusur oranı ile sınırlı sorumlu olduğunu, bu nedenle, kazanın beyan edilen şekilde gerçekleştiğini kabul anlamına gelmemek kaydıyla, ATK trafik ihtisas dairesi nezdinde kusur incelemesi yapılmasını ve kazanın gerçekleşmesinde plakası tespit edilemediği beyan edilen aracın kusuru bulunmaması nedeniyle davanın reddini talep ettiklerini, maluliyet oranının ATK tarafından tespit edilmesi gerektiği belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 1.989,00 TL geçici iş göremezlik ve 77.548,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının 30/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili; İlk derece mahkemesinin bilirkişi listesinde yer alan … tarafından HMK’nun 293. md uyarınca hazırlanan uzman görüşü raporu ile bilirkişi/kusur raporları arasındaki çelişkiyi gidermeden karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, tanık … keşif sırasındaki beyanlarında firari araç sürücüsünün kullandığı araç ile önünde seyir halinde olan davacı-müvekkil …’nun kullandığı aracı geçmek için makas atmak olarak da tabir edilen hareketi yaptığını beyan ettiğini, Ankara ATK tarafından hazırlanan raporda kabul edilen kazanın oluş şekli ile savcılık soruşturması sırasında dinlenen tanık …’in beyanındaki oluş şeklinin farklı olduğunu, bilirkişi raporu ile uzman görüşü ciddi şekilde çelişkiler içerdiğini, bu nedenle çelişkinin giderilmesi amacıyla kusur raporu alınması gerektiğini, hükme esas alınacak maluliyet raporlarının maluliyet tespiti işlemleri yönetmeliğine göre düzenlenmesi gerekirken davacı müvekkilin maluliyet oranının özürlülük ölçütü sınıflandırması ve özürlülüre verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmeliğine göre belirlenmesi ve belirlenen bu oran üzerinden yapılan tazminat hesaplamasının hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, tazminat hesabı yapılırken ölüm tablosu olarak TRH 2010 yaşam tablosu ve hesap formülü olarak prograsif rant formülü kullanılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı vekili; Kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen, tespit edilemeyen aracın varlığının/türünün ve kazaya kusuru ile sebebiyet verdiğinin ispatının şüpheye yer bırakmayacak şekilde sağlanmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, dosya kapsamında, davacının ifadesi dışında tanık beyanı, kamera görüntüsü vs. hiçbir delilin bulunmadığını, kaldı ki kaza tespit tutanağında tespit edilemeyen araç sürücüsünün kusursuz olduğunun tespit edildiğini, geçici iş görmezlik taleplerinin teminat kapsamı dışında olduğunu, Yargıtay’ın son kararları da dikkate alınarak, gerçek zararın hesaplanmasında TRH 2010 yaşam tablosunun ve 1.8 Teknik Faizin esas alınması gerektiğini, bu talepleri kabul edilmeyecekse, olay tarihine göre hesaplamanın PMF Tablolarına yapılması gerektiğini, yerel Mahkeme kararının dayandığı hesap raporunun bu yönüyle hatalı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, davacı için tespit edilen sakatlık oranlarında çelişkiler bulunduğunu, dosyada mübrez raporların davacının % 8 ve % 23 oranında sakatlığını ortaya koyduğunu, raporlar arasında bu çelişkinin ve fahiş fark hakkındaki tereddüt giderilmeden kurulan hükmün eksik incelemeye dayandığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, TBK’nun 49, 50, 54 ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan maddi tazminat davasıdır.

İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin müvekkilinin sorumluluğu gerektiren bir kazanın varlığının ispat edilemediğine yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davalı … sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için; davacının yaralanmasının trafik kazasından kaynaklı olması ve söz konusu yaralanmaya sebebiyet veren aracın kaza anı itibari ile geçerli bir ZMMS poliçesinin bulunmaması, araç sigortalı olsa dahi sigortalının tespit edilememiş olması gerekmektedir.
6098 sayılı Borçlar kanunun 49. ve 50. md.leri gereğince; davacı, kazanın çift taraflı olduğunu, başka bir aracın kendisine ya da kullandığı araca çarpmasıyla kazanın gerçekleştiğini, kusurun plakası tespit edilmeyen araçta olduğunu ispatlamak zorundadır.
Somut olayda davacının kaza tarihi olan 08.05.2016 tarihinde sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen bir araç ile trafik kazasına karıştığı ve yaralandığı davacının beyanları ile soruşturma aşamasında beyanı alınan tanık …’in beyanlarıyla tespit edildiğinden davalı … meydana gelen zarardan sorumluluğu bulunduğu dikkate alınarak davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin kusur durumuna yönelik istinaf başvurusunun birlikte incelenmesinde;
Kaza tespit tutanağında davacı sürücü …’nun manevraları düzenleyen genel kurallara uymadığı belirtilmiştir.
Yerel Mahkemece alınan 02.04.2018 tarihli kusur raporunda kazanın gerçekleşme şekline yönelik farklı durumlar esas alınarak kusur belirlemesi yapılmış olmakla raporun tanık … ile davacının beyanları esas alınarak hazırlanan kısımlarında davacı sürücünün hız sınırlarına uyma ve hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamadığından %25 kusurlu olduğu, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen diğer araç ya da araçların ise toplamda %75 kusurlu olduğu belirtilmiştir. Davacının kusur durumunun tek ya da birden fazla araç olması ihtimalinde dahi aynı olduğu anlaşılmaktadır.
Dosyaya sunulan 25.10.2026 tarihli uzman görüşü raporunda davacının %25 oranında tali kusurlu olduğu, plakası tespit edilemeyen firari sürücünün ise %75 oranında asli kusurlu olduğu belirtilmiştir
Yerel Mahkemece Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 21.10.2019 tarihli kusur raporunda ise davacının %75 oranında asli kusurlu olduğu, plakası tespit edilemeyen firari sürücünün ise %25 oranında tali kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Yerel Mahkemece daha önce kusur raporu düzenleyen bilirkişiden alınan 24.11.2020 tarihli EK kusur raporunda davacının %75 oranında asli kusurlu olduğu, plakası tespit edilemeyen firari sürücünün ise %25 oranında tali kusurlu olduğu belirtilmiştir.
ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 21.10.2019 tarihli kusur raporu ile 24.11.2020 tarihli ek kusur raporu davacının %75 oranında asli kusurlu olduğu, plakası tespit edilemeyen firari sürücünün ise %25 oranında tali kusurlu olduğu belirtilen raporlar birbiri ile uyumlu ve hükme esas alınmış ise de Yerel Mahkemece daha önce alınan ve davacının kusur durumunun tek ya da birden fazla araç olması ihtimalinde dahi %25 olduğunu belirten kusur raporu ile dosyaya sunulan 25.10.2016 tarihli uzman görüşü raporu ve kaza tespit tutanağı arasında çelişki bulunmaktadır.
Mahkemece dosyada bulunan kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla dosyanın İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti gibi kurum ve kuruluşlardan seçilecek uzman bilirkişi heyetine tevdii ile dosyada kusur raporları arasında yer alan çelişkinin giderilmesi gerektiği anlaşılmakla taraf vekillerinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf başvurusunun birlikte incelenmesinde;
Davacı vekili maluliyet raporunun hatalı yönetmelik esas alınarak düzenlendiğini, davalı vekili ile davacıya ait maluliyet raporları arasında çelişki bulunduğunu iddia etmektedirler.
Bilindiği üzere Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli tıp Kurumu 3. İhtisas dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim dalı başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden alınacak rapora göre belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre, 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki meydana gelen kazalar için 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu alınması gerekmektedir.
Somut olayda mahkemesince hükme esas alınan 29.03.2019 tarihli Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporunun, kaza tarihi olan 08.05.2016 tarihinde yürürlükte bulunan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlendiği ve diğer raporun Çukurova Dr. Aşkım Tüfekçi Devlet Hastanesinden alınan 22.12.2016 tarihli engelli sağlık kurulu raporu olduğu, farklı bir usule göre düzenlendiği, her iki raporun düzenlenme amacı, maluliyete esas uygulanan yönetmeliğin farklı olması, engelli sağlık kurulu raporunun üniversite Adli Tıp Anabilim dalı başkanlığı tarafından düzenlenmemiş olması sebebiyle raporlar arasında çelişkiden bahsedilmeyeceği, mahkemece Yargıtay içtihatlarına uygun olarak rapor düzenlemeye yetkili kurum tarafından doğru yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen raporun hükme esas alındığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin bu yöndeki istinaf başvurusunun ayrı ayrı reddi gerekmiştir.
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf başvurusunun birlikte incelenmesinde;
Davalı vekili hükme esas alınan hesap raporunda prograsif rant yöntemi kullanılmasının hatalı olduğunu, hesaplamanın TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faize göre yapılması gerektiğini, davacı vekili ise hesaplamanın TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemine göre yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de hükme esas alınan 02.04.2021 tarihli aktüer raporunun Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı, Danıştay 8. Dairesinin 2020/5413 sayılı dosyasında ZMMS genel şartlarının bazı maddelerine ilişkin verilen yürütmeyi durdurma kararı sonucu oluşan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararları ile uyumlu şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak sureti ile hazırlandığı ve bu haliyle hükme esas alınmasının yerinde olduğu anlaşılmakla taraf vekillerinin bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Ancak; kaldırma kararı içeriğinde belirtildiği üzere, kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesinin ardından alınacak kusur raporu dikkate alınarak, yeni düzenlenecek raporun düzenleme tarihi itibariyle geçerli veriler kullanılarak yeniden bir hesap raporu alınması gerekliliği gözden kaçırılmamalıdır.
Davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Anayasa Mahkemesi 17/7/2020 Tarih, Esas 2019/40, Karar 2020/40 Sayılı Kararı ile; Genel şartlar TTK’nın 1425, Sigortacılık Kanunu 11 ve KTK’nın 95. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak idarece çıkarıldığı için, KTK ve TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerinde genel olarak temel unsurları belirlenmiş hususlarda bu temel unsurlara aykırı olmamak şartı ile genel şartların hükümleri uygulanacaktır. (Aynı yönde Yargıtay 17 HD’nin 2019/6271 E 2020/8104K sayılı kararı)
Açıklanan sebeplerle eldeki davada; iptal edilen Karayolları Trafik Kanun’un 90. maddesindeki “Genel Şartlar” ibaresi gereğince teminat dışı bırakılan geçici iş göremezlik tazminatı yönünden, yukarıda yazılı Anayasa Mahkemesi kararı gereği davalı Sigorta Şirketinin sorumluluğunda olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, mahkemece kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla yeniden kusur bilirkişi raporu ve buna uygun hesap raporu alınması gerektiğinden, HMK’nın 353/1-a-6. bendine göre davanın esasıyla ilgili olarak gereken delillerin toplanmadığı anlaşıldığından açıklanan nedenlere dayalı davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca ayrı ayrı kısmen kabulüyle kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.a-6. maddesi gereğince ayrı ayrı KISMEN KABULÜ İLE,
Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 23/06/2021 tarih ve 2017/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yukarıda belirtilen sebeplerle eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra davanın yeniden görülüp karar verilmesi için dosyanın yerel Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
7-Talep halinde inceleme konusu kararın icrasının geri bırakılması için İİK’nın 36/1 maddesi gereğince, varsa, İstinaf eden tarafça yatırılan nakit teminatların veya sunulan banka teminat mektuplarının dosya kapsamı ve kararın niteliğine göre İİK’nın 36/5. fıkrası gereğince yatıran/sunan tarafa İADESİNE,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.13/09/2023

Başkan Üye Üye Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.