Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2546 E. 2023/709 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2546 – 2023/709
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2546
KARAR NO : 2023/709

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MERSİN 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av…

DAVALI : …
VEKİLİ : Av…
İHBAR OLUNANLAR : 1- …
VEKİLİ : Av…
2- …
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 04/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.07.2021 tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15.10.2015 tarihinde … … … idaresindeki … plaka sayılı aracın geri geri giderken müvekkili … …’e çarptığını ve müvekkilinin bu kaza nedeniyle ağır şekilde yaralandığını, olay akabinde düzenlenen kaza tespit tutanağına göre tarafların olay yerini terk ettiğinden herhangi bir kusur hesaplamasının yapılamadığını, müvekkilinin kaza nedeniyle Mersin Toros Devlet Hastanesinde tedavi gördüğünü ancak tüm tedavilere rağmen müvekkilinin vücudunda sakatlık meydana geldiğini, olayla ilgili olarak Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … hz. sayılı dosyası ile soruşturma açıldığını, kazaya karışan … plaka sayılı vasıtanın kaza tarihinde Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta poliçesinin bulunmadığını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maluliyet tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya sebebiyet veren ve sigortasız olduğu iddia edilen aracın sürücüsü ve işletenine davanın ihbarını talep ettiklerini, Türkiye Sigortalar Birliği’nden kazaya karışan aracın kaza tarihi ve saatini kapsar şekilde geçerli sigorta poliçesinin olup olmadığının sorulmasını, müvekkili kurumun sorumluluğunun tespitini, davaya konu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespitinin adli tıp vasıtasıyla yapılmasını, davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden maluliyete ilişkin sağlık raporu alınmasını, davaya konu maluliyet tazminatının uzman bilirkişilerce hesaplanmasını, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilerek müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesini talep ettiklerini belirterek haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece davanın kabulü ile; 9.929,00 TL geçici iş göremezlik ve 161.372,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatını dava tarihi olan 31/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; karara dayanak yapılan maluliyet raporunun hatalı olduğunu, hükme esas alınamayacağını, müvekkili kurumun geçici iş göremezlik tazminatından sorumluluğunun bulunmadığını, yeni genel şartların yürürlüğe girmesi sonrası gerçekleşen kazalarda geçici iş göremezlik zararından Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumlu olduğunu, maluliyet tazminatı hesaplamasında TRH 2010 tablosunun kullanılması halinde uygulanacak teknik faiz oranının 1,8 olması gerektiğini, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılmış rücuya tabi ödenen tazminat miktarı tespit edilerek müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkili kurum aleyhine ancak dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek, açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasında meydana gelen maluliyetten kaynaklı kalıcı iş göremezlik ve geçici iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın kabulü ile 9.929,00 TL geçici iş göremezlik ve 161.372,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatını dava tarihi olan 31/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili karara dayanak yapılan maluliyet raporunun hatalı olduğunu, hükme esas alınamayacağını ileri sürmüştür.
Eldeki dosyaya baktığımızda Mahkemesinde hükme esas alınan maluliyet raporu incelendiğinde raporun kaza tarihi olan 15.10.2015 tarihinde yürürlükte olan 30.03.2013 tarihli 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre hazırlanması gerekirken, kaza tarihinde yürürlükte olmayan 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlendiği, usulüne uygun şekilde düzenlendiği anlaşılmıştı ise de,
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.

Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/801 E.-2017/9091 K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir. İlk rapora itiraz etmeyen ve o raporda belirtilen miktarlara razı olan tarafın lehine olacak şekilde sonraki rapora göre karar verilemez…”
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda mahkemesince hükme esas alınan maluliyet raporu her ne kadar hatalı yönetmeliğe göre belirlenmiş ise de, Mahkemesince hükme esas alınan davacının maluliyetine ilişkin kurul raporunun davalı vekiline usulünce 22.06.2020 gününde tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından süresi içerisinde itiraz edilmemekle kesinleşen maluliyet raporuna karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceği anlaşıldığından davalının bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiş ve reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadıkları yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili her ne kadar geçici iş göremezlik zararından sigorta şirketlerinin sorumluluğunun bulunmadığını, bütün sorumluluğun Sosyal Güvenlik Kurumunda olduğunu ileri sürmüş ise de,
09/10/2020 günlü resmi gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı dikkate alındığında davacının zararının belirlenmesinde 01/06/2015 günlü ZMSS genel şartlarının tümü ile dikkate alınamayacağı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle davacının tedavi sürecinde uğramış olduğu geçici iş görmezlik zararının davacının gerçek zararı niteliğinde olduğu, dolayısıyla davalı sigorta şirketi tarafından davacının uğramış olduğu bu zararın karşılanması gerektiği anlaşıldığından bu miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır bu yönü ile buna dair istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.(Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/6271 esas ve 2020/8104 karar sayılı 03/12/2020 günlü kararı)
Davalı vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili maluliyet tazminatı hesaplamasında TRH 2010 tablosunun kullanılması halinde uygulanacak teknik faiz oranının 1,8 olması gerektiğini ileri sürmüş ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin AYM kararından sonra vermiş olduğu yeni tarihli içtihatlarında zarara uğrayanın gerçek zararının tespiti bakımından TRH 2010 yaşam tablosu ve % 10 arttırım, indirim yöntemi kullanılması gerektiğini işaret etmiştir. Mahkemece hükme esas alınan hesap raporunun da buna uygun şekilde düzenlendiği anlaşılmakla davalı vekilinin hesap raporuna itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin SGK’dan rücuya tabi ödeme alınıp alınmadığının tespit edilerek tazminattan mahsup edilmesi gerektiği yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili davacının SGK’dan ödeme alıp almadığının tespiti ile tazminattan indirilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, dosya içerisinde mevcut SGK Mersin Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 11.02.2016 günlü cevabı yazısı ve eki belgeler incelendiğinde davacıya geçirmiş olduğu kaza nedeni ile rücuya tabi herhangi bir ödeme yapılmadığı bilgisinin verildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin faiz tarihine yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili müvekkili kurum aleyhine dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini belirtmiş ise de, eldeki dosyaya baktığımızda mahkemece hükmolunan tazminat miktarına zaten dava tarihi olan 31.12.2015 tarihinden yasal faiz işletildiği anlaşılmakla davalının bu yöndeki itirazları kabul edilmemiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.07.2021 tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 11.701,57 TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 2.925,39 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye 8.776,18 ‬TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.04.05.2023

Başkan Üye Üye Katip
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır