Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2359 E. 2023/528 K. 11.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2359 – 2023/528
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2359
KARAR NO : 2023/528

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MERSİN 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/07/2021
NUMARASI : 2018/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av.

DAVALI :
VEKİLLERİ : Av.
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 11/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.07.2021 tarih ve 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 19/06/2018 tarihinde sürücü …’in sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı araç ile seyir halinde iken, davacının içinde bulunduğu aracın GMK göçmen kavşağı içinde dönüş yaptığı esnada, kanunen geçiş üstünlüğü olan davacının içinde bulunduğu araca yol vermesi gerekirken, yol vermeyerek söz konusu kazaya sebebiyet verdiğini, söz konusu kaza neticesinde davacının ciddi şekilde yaralandığını, vücudunun muhtelif yerlerine platin takıldığını, bir takım ciddi ameliyatlar geçirdiğini, belli bir süre yoğun bakımda kaldığını, iş gücü kaybı ile birlikte ciddi anlamda maluliyet oluştuğunu ve yürüyemediğini, psikolojik olarak da kazanın etkisini üzerinden atamadığını, kazanın oluşumunda 2918 Sayılı kanun madde 57/b-6 fıkrası gereğince davacının herhangi bir kusuru bulunmadığını, meydana gelen zarardan sürücünün yanı sıra ZMMS yapan sigorta şirketlerinin de sorumlu olduğunu, gerçek zararının tespit edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın kabulü ile, şimdilik davacının tedavi masrafları, iş gücü kaybı ve maluliyeti olduğundan uğramış olduğu zararların tazmini nedeni ile 100,00 TL maddi zararın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline yargılama gideri ve vekalet ücretlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 22.09.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; dava dilekçesinde belirtilen 100,00 TL dava değerini 50,00 TL sürekli maluliyet olmak üzere 74.849,39 TL olarak arttırdıklarını belirtmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı şirkete yapmış olduğu başvuruya cevap verilmemiş olduğu iddiasının haksız ve gerçeklikten uzak olduğunu, davalı sigorta şirketinin sorumluluğu sigortalı aracı işletenin kusur oranı ile sınırlı olduğunu, trafik kazasının meydana gelmesinde sürücünün kusurunun açık bir şekilde tespit edilmesinin gerektiğini, davacının ticari faiz talebinin haksız ve dayanaksız olduğunu, yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, davacının davalı şirkete eksik evrak ile başvuru yaptığını, davanın kabulü anlamına gelmeyeceğini, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini, dava konusu talep tutarlarından müterafik kusur ve hatır taşıması indiriminin yapılmasının gerektiğini, getiri-gelir kaybı gibi kazaya bağlı oluşan yansıyan veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilebilecek tazminat taleplerinin teminat dışında yer alması gerektiğini, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini, masraf ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, 59.879,52 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının 30/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, ilk olarak değer arttırım dilekçesi verilerek söz konusu dava değerinin belirlendiğini, değer arttırım talebinden sonra ıslah dilekçesi verilerek dava değerini ıslah ettiklerini, gerekçeli kararda bahsedilenin aksine sadece bir defa ıslah talebinde bulunduklarını, mahkemece ilk verilen değer arttırım dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, davanın ıslah dilekçesi doğrultusunda tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle meydana gelen maluliyetten kaynaklı kalıcı iş göremezlik ve geçici iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile; davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, 59.879,52 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının 30/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekili tarafından açılan dava dilekçesinde, davacının uğramış olduğu trafik kazası nedeni ile 50,00 TL geçici iş göremezlik zararı, 50,00 TL kalıcı iş göremezlik zararı tazminatı isteminde bulunmuştur. Söz konusu tazminat taleplerinin belirsiz alacak davası olarak açıldığı görülmektedir. Mahkemesince, kusur raporu ve maluliyet raporu alındıktan sonra davacının kalıcı ve geçici iş göremezlik zararlarının belirlenmesi için aktüer hesap raporu alınmış olup, söz konusu rapora göre davacının kalıcı iş göremezlik zararının 74.849,39 TL olduğu,18.09.2020 günlü rapor ile belirlenmiştir. Davacı vekili tarafından 22.09.2020 günlü bedel arttırım dilekçesi ile %8 maluliyete göre belirlenen 74.849,39 TL tazminatın davalı sigorta şirketinden tazmini talep edilmiştir.
Davacının bedel arttırım talebinden sonra mahkemesince davacının maluliyet oranının doğru yönetmeliğe göre belirlenmesi için ATK İhtisas Kurulundan maluliyet raporu alınmış olup, 30.12.2020 günlü söz konusu rapora göre davacının maluliyetinin %10,3 olduğu belirlenmiştir. Mahkemesince söz konusu maluliyet raporundan sonra aktüer uzmanı bilirkişiden davacının zararının belirlenmesi için ek rapor alınmıştır. 15.06.2021 günlü ek rapor incelendiğinde, davacının ilk maluliyet raporuna itirazının olmaması nedeni ile davalı lehine oluşan usulü kazanılmış hak dikkate alınarak %8 oranındaki maluliyet oranı dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Söz konusu tespit davacının ilk alınan maluliyet raporuna itirazının olmaması nedeni ile davalı lehine usulü kazanılmış hak ilkesine uygundur. Yine, bilirkişi tarafından seçenekli olarak hesaplama yapıldığı görülmüştür. Buna göre ilk olarak 2020 yılı asgari ücret verileri kullanılarak %8 maluliyete göre davacının zararının 118.996,99 TL olduğu belirlenmiş, 2021 yılı asgari ücret verilerine göre ise davacının zararının 143.610,49 TL olduğu tespiti yapılmıştır. Davacı vekili, söz konusu ek rapordan sonra mahkemesine sunmuş olduğu 16.06.2021 günlü ıslah dilekçesi ile dava değerini 143.610,49 TL’ye yükseltmiştir.
Bilindiği üzere, Yargıtay 4 Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamalarına göre belirsiz alacak davalarında davacı tarafından verilen ilk arttırım dilekçesinin bedel arttırım dilekçesi niteliğinde olduğu, ikinci arttırım dilekçesinin ise ıslah dilekçesi niteliğinde olduğu, bu şekilde ikinci kez verilen arttırım dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak kabulü ile buna göre hüküm kurulması gerektiği belirtilmektedir. Bu noktada davacı vekilinin davada iki kez ıslah yaptığının kabulü mümkün değildir.
Bu noktada davalı lehine oluşan usulü kazanılmış haklar dikkate alınarak davacının 2020 yılında alınan hesap uzmanı bilirkişi raporuna itiraz etmemiş olması nedeni ile 2021 yılında alınan ek raporda 2020 yılı asgari ücret verileri kullanılarak yapılan hesaplama esas alınmak sureti ile davacının zararının tespiti gerekmektedir. Zira, davacı 2020 yılında alınan ilk asıl rapora karşı herhangi bir itirazda bulunmamış, aksine bu rapora uygun şekilde bedel arttırım isteminde bulunmuştur. Bu noktada davalı şirket lehine 2020 yılı asgari ücret verileri bakımından usulü kazanılmış hak oluştuğu görülmüştür. 2020 yılında hazırlanan bilirkişi raporu ile ek rapor arasındaki farkın hesaplama yönteminden kaynaklandığı görülmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı, Danıştay 8. Dairesinin 2020/5413 sayılı dosyasında ZMMS Genel Şartlarının bazı maddelerine ilişkin verilen yürütmeyi durdurma kararı sonucu oluşan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararları ile uyumlu şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak sureti ile hesap raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Buna göre, mahkemesince alınan 2021 tarihli ek raporun Yargıtay içtihatları ile uyumlu olduğu, davacının zararının TRH 2010 yaşam tablosu kullanılarak prograsif rant yöntemi ile belirlendiği dikkate alındığında mahkemesince alınan ek rapordaki 2020 yılı asgari ücret verilerine göre hüküm kurmak gerekmiştir. Şu halde, davacının uğramış olduğu kaza nedeni ile araçta yolcu olarak bulunması dikkate alındığında kazanın oluşumunda davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığı, ne var ki mahkemesince yapılan %20 oranındaki müterafik kusur indirimine ilişkin olarak davacının istinaf başvurusunun olmadığı ve bu yönü ile %20 oranındaki müterafik kusur oranının kesinleşmiş olması dikkate alındığında davacının uğramış olduğu kaza nedeni ile maluliyetten kaynaklı zararının 95.197,59 TL olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemesince buna uygun şekilde karar verilmesi gerektiği halde ilk alınan aktüer bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Bu yönü ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Davacının, uğramış olduğu kazadan kaynaklı olarak gerçek zararının 118.996,99 TL olduğu anlaşılmakla davacının ıslah dilekçesi ile talep etmiş olduğu 143.610,49 TL miktar arasında kalan 24.613,50 TL’lik kısım için davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiş ve bu reddolunan kısım nedeni ile davalı yararına yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilmiştir. Ancak, davacının belirlenen gerçek zararı olan 118.996,99 TL’den %20 oranındaki müterafik kusur nedeni ile yapılan indirimden kaynaklı olarak davacı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verilemeyeceğinden reddolunan bu kısım için davalı yararına vekalet ücreti ya da yargılama gideri takdir edilmemiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
HMK 353/1-b-2 maddesine göre” Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına karar verilmesi kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davac vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile;
2-HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.07.2021 tarih ve 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
3-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile;
3-a)-Davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin REDDİNE,
3-b)-95.197,59 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının 30/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 6.502,95 TL harcın ıslah harcı ile birlikte peşin alınan 746,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.756,3‬0 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcı, 35,90 TL peşin harç ve 710,75‬ TL ıslah harcı olmak üzere toplam 782,55 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yargılama sırasında sarf edilen posta masrafı, tebligat gideri, bilirkişi ücreti, ATK ücreti olmak üzere toplam 2.971,75 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 2.462,42 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirmiş olduğundan kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 15.231,61-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Islah dilekçesi ile arttırılan bedel ve davacının belirlenen gerçek zarar miktarına göre red olunan kısım için davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacının gerçek zararı olan 118.996,99 TL’den %20 oranındaki müterafik kusur nedeni ile yapılan indirimden kaynaklı olarak davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
10-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının ilgililerine iadesine,

İstinaf giderleri bakımından;
11-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
12-Kesin olan iş bu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
13-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
14-Davacı tarafından istinaf aşamasında harcaması yapılan posta ve tebligat gideri olan 81,10 TL istinaf yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 53,76 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.11.04.2023

Başkan Üye Üye Katip
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır