Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2354 E. 2023/1096 K. 13.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2354 – 2023/1096
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2354
KARAR NO : 2023/1096

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/04/2021
NUMARASI : 2017/… Esas, 2021/… Karar

DAVACILAR : 1-
2-
3-
4-
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 1-
VEKİLİ : Av.
Av.
DAVALILAR : 2-
3-
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 13/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/04/2021 tarih ve 2017/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;19/01/2016 günü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen kazada araçta yolcu olarak bulunan müvekkilinin yaralandığını, kazada davalı …’nun tamamen kusurlu olduğunu, aracın davalı … adına kayıtlı olduğunu, … Sigorta A.Ş tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalandığını, sigortaya yapılan başvuru sonucunda fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 154.910,01-TL ödeme alındığını ve daha sonra 17.345,90-TL ödemenin de fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak alındığını belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere davacı … için 1.000,00 TL maddi tazminatın sigorta şirketinin temerrüde düştüğü tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline, limiti aşan kısım olursa davalı … ve …’ndan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müteselsilen tahsiline, müvekkili … için 200.000,00 TL, eşi … için 50.000,00 TL, küçük kızı … için 30.000,00 TL, büyük kızı … için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 300.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 19/01/2016 tarihinden itibaren sürücü … ve ruhsat sahibi …’ndan yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ilk duruşmada, dava dilekçesinde … için istenen 1.000,00-TL maddi tazminatın 250,00-TL’sinin geçici iş gücü kaybından, 250,00-TLsinin kalıcı iş gücü kaybından, 500,00-TL sinin de bakıcı ücretinden kaynaklandığını açıklamıştır.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; olay günü Adana’ya gideceğini, komşusu olan davacı … ricası üzerine Adana’ya götürmek üzere onu da araca aldıklarını, ön koltukta eşi …, arka koltukta da davacı … oturduğunu, kendisini uyarmalarına rağmen emniyet kemeri takmadığını, orta şeritte seyrettiği sırada sağ şeritte bulunan kamyonun sinyal vermeden aracının önüne kırması üzerine kamyona çarpmamak için direksiyonu sola kırdığını, direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu kazanın meydana geldiğini, davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle araçtan dışarıya fırladığını ve sol kolunun koptuğunu, bacaklarında kırıklar oluştuğunu, kazada müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını, talep edilen manevi tazminatın yüksek olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; tedavi ve bakıcı giderlerinden dolayı müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığını, geçici iş gücü kaybı ile bakıcı giderlerinin teminat dışında kaldığını, tedavi giderlerinin SGK’nın sorumluğluna devredildiğini, meydana gelen kazada sigortalı araç sürücüsünün de herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacı … toplam 171.535,97 TL ödeme yapıldığını, poliçeden kaynaklanan sorumluluğun yerine getirildiğini, davacının sigortalı araçta hatır için taşındığını, tazminattan hatır taşıması indirimi yapılmasının gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacı …’nun maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, toplam 1.884,00 TL maddi tazminatın davalı … ile … tamamından, diğer davalı … Sigorta AŞ ise 1.507,20 TL lik kısmından diğer davalılar ile birlikte sorumlu olacak şekilde davalılardan müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine, Maddi tazminat alacağına davalı … Sigorta Aş yönünden 20/07/2016 tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden 19/01/2016 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazla talebin reddine, davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne, davacılardan … için 40.000,00TL, davacı … için 15.000,00 TL, davacı … için 8.000,00 TL ve davacı … için 8.000,00 TL olmak üzere toplam 71.000,00 TL manevi tazminatın 19/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ve …’ndan müteselsilen tahsil edilerek davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacılar vekili; Müvekkilinin %71 oranında kalıcı iş gücü kaybına uğramışken bakıcı gideri hesaplanmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin ilgili maddesine göre başka birinin sürekli bakımına muhtaç olma hâlleri arasında bir kolun omuzdan ve bir bacağın kalçadan kaybı olduğunu, müvekkiline bahsedilen maddeye göre sadece kolunu kaybettiği düşünülmesi durumunda bile bakıcıya ihtiyacı olduğu yönünde görüş bildirilmesi gerektiğini, yerel mahkemenin Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliği’ne göre yeniden rapor alınmasının sonucu değiştirmeyeceğinin kabul edilmesinin hakkaniyete aykırı ve usul ve yasaya aykırı olduğunu, tüm vücut engellilik oranı %71 olan müvekkilinin, genel görünümü tekerlekli sandalyede olduğu ihtisas kurulunca belirtilen müvekkilinin durumunun iyi olduğu kanaatine varılarak, usul ve yasadan ayrılarak hüküm tesis edilmesinin hakkaniyetle bağdaşmadığını, maddi ve manevi tazminat yönünden karara itiraz ettiklerini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı …; Sağ arka koltukta oturan davacı … emniyet kemeri takmadığı için kaza anında araç içinden dışarı fırladığını, davacı …’nun yanına gerek hastanede tedavi gördüğü zamanlarda ve gerekse hastane sonrası evinde olduğunda bir çok kereler ailesiyle birlikte gittiğini, ancak her seferinde çeşitli gerekçelerle davacı ile görüşmelerinin ailesi tarafından engellendiğini, davacı …’nun söz konusu ifadesi ile de kazaya başka bir aracın sebebiyet verdiğinin ortada olduğunu, tüm bunlara rağmen bu hususun hiç araştırılmadığını, kendi orta şeridinde seyir halinde iken, sağ şeritten gelen kamyonun sinyal vermeden aracının önüne direksiyon kırmak suretiyle önüne geçmesi nedeniyle kazanın meydana geldiğinin göz önüne alınmaksızın tarafına kusur izafe edilmesinin yerinde olmadığını, ceza dosyasındaki müşteki ve tanıkların ifadesi dikkate alınarak yeniden kusur incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, daha düşük manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken zenginleşme sonucu doğuracak şekilde yüksek miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54 ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan maddi tazminat davasıdır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davacılar vekili ile davalı … tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
Davacılar vekilinin bakıcı gideri tazminatı talebi yönünden davanın reddedilen kısmına yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Mahkemece İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan ve Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümleri esas alınarak düzenlenen 25/11/2020 tarihli raporda davacının tüm vücut engellilik oranının %71 oranında olduğu, iyileşme (iş göremezlik) süresinin ise kaza tarihinden itibaren 18 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, dava dilekçesindeki bakıcı gideri tazminatına yönelik olacak şekilde raporda bakıcıya muhtaçlık konusunda bir değerlendirme yapılmadığından dosyanın ATK’na yeniden gönderilerek ATK 2. İhtisas Kurulu’ndan rapor alındığı, 25/11/2020 raporda, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre, davacının devamlı olarak bir başkasının sürekli bakımına muhtaç durumda olmadığı, iyileşme süresi içerisinde ilk 2 ay başka birisinin yardımına ihtiyaç duyabileceğinin belirtildiği görülmekle, her ne kadar istinaf dilekçesinde Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin 15. Maddesine göre bir kolun omuzdan ve bir bacağın kalçadan kaybı halinde başka birinin sürekli bakımına muhtaç olunacağı belirtildiğinden davacının sol kolunun kaybı nedeniyle başka birinin sürekli bakımına muhtaç olacağı bu nedenle davadaki taleplerinin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de ilgili maddede bir kolun omuzdan ve bir bacağın kalçadan kaybı halinde şeklinde belirtildiğinden ancak davacının yalnız kolunu kaybettiği bacağını kaybetmediği anlaşıldığından eldeki olayın ilgili madde ile uyuşmadığının görüldüğü, yine istinaf dilekçesine göre %71 oranında maluliyeti bulunan bir kişinin sürekli bakıma muhtaç olması gerektiği belirtilmiş ise de Mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere; maluliyete neden olan yaralanmanın mahiyeti ve bölgesi dikkate alındığında ve ayrıca dosyaya ibraz edilen deliller ve özellikle fotoğraflardan davacı … aktif yaşamını sürdürdüğü , başka birinin sürekli olarak bakımına muhtaç bulunmadığı anlaşıldığından ve yönetmeliklerdeki bakıma muhtaçlık kriterleri gözetildiğinde bakıma muhtaçlık yönünden Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliği’ne göre yeniden rapor alınmasının sonucu değiştirmeyeceğinin kabul edilmesi yerinde görülmekle bakıcı giderinin geçici iş göremezlik süresi içinde belirlenen 2 aylık süre esas alınarak hesaplanması yerinde görüldüğünden davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Yine davacının geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatı yönünden davanın reddine dair verilen kararın davadan önce yapılan ödemenin zararı karşıladığının bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olması nedeniyle yerinde olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı …’nun kusur durumuna yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Davalı …’na 26.09.2018 tarihli kusur raporu usulüne uygun tebliğ edilmiş, ancak davalı tarafça bilirkişi raporuna karşı yargılama aşamasında süresi içinde ilk derece mahkemesine herhangi bir itirazda bulunulmamıştır.
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/801 E.-2017/9091 K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir….” denilmiştir. Aynı husus Yargıtay 17. HD’nin 2015/3253 E.-2017/9419 K; 2015/8676 E-2018/2775 K; 2013/11884 E-2015/835 K; 2015/8056 E-2017/2988 K sayılı içtihatlarında ve benzer içtihatlarda da benimsenmiştir.
Bu nedenle davalı yönünden süresinde ilk derece mahkemesinde bilirkişi raporuna itiraz edilmemekle kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin ve davalı …’nun manevi tazminat miktarına yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesi; “Hakim bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” hükmünde olup; 19/01/2016 tarihinde, davalı sürücü … idaresindeki … plakalı araç ile direksiyon hakimiyetini kaybederek yapmış olduğu tek taraflı kazada araç içerisinde yolcu olarak bulunan davacı (1957 d.lu) …’nun yaralandığı, kaza sebebiyle davalının %100 oranında kusurlu olduğu, davacı …’nun sol kolunu kaybettiği ve bacak bölgesinde kırık olacak şekilde yaralandığı, platin takıldığı, ATK 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen raporlara göre maluliyetinin % 71 oranında olduğu, iyileşme süresinin 18 ay olduğu ve bu süre içerisinde 2 aylık sürede başka birinin bakımına muhtaç olduğu, davacının araçta hatır için taşındığı ve emniyet kemeri takmamış olması nedeniyle mütrafik kusurunun bulunduğu, ceza dosyası ve mahkemece alınan kusur raporu, tedavi evrakları, maluliyet raporu, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmış olmakla tarafların kusur durumu, davacıda meydana gelen maluliyetin oranı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın meydana geldiği tarih, paranın satın alma gücü ile manevi tazminatın mahiyeti nazara alınarak mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarlarının takdire göre yerinde ve yeterli tayin edildiği anlaşılmakla davacı vekilinin ve davalı …’nun bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin takdirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin ve davalı …’nun istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekilinin ve davalı …’nun istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 120,6‬0 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalı …’ndan alınması gereken 4.875,75‬ TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 1.502,00 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 3.373,75‬ TL harcın davalı …’ndan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı ve davalı … tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361. maddesi gereğince; Dairemizin kararının taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’ne, yahut temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine veya Dairemize gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesi’ne verilebilecek bir dilekçe ile YARGITAY’A TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi.13/06/2023

Başkan Üye Üye Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.