Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2350 E. 2023/526 K. 11.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2350 – 2023/526
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2350
KARAR NO : 2023/526

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/05/2021
NUMARASI : 2018/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI :…
VEKİLİ : Av….

DAVALI : 1- … SiGORTA A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- GÜVENCE HESABI
VEKİLİ : Av….
DAVALI : 3-…
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 11/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :…

Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.05.2021 tarih ve 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09/11/2015 günü sürücü belgesiz sürücü … … idaresindeki … plakalı motosiklet ile kontrolsüzce dönüş yapmak istediği sırada aracının sağ yan kısımları ile, sürücü … … … idaresindeki … plakalı otomobilinin ön kısmı ile bahse konu kavşakta çarpışması sonucu, sürücü belgesiz sürücü … …, motosiklette yolcu konumunda bulunan … ile yaya … yaralandığını, müvekkili …’nün 11/04/2001 doğumlu olduğunu ve sigortasız bayan kuaförü olarak çalıştığını, davalı Güvence Hesabı’na 20/07/2018 tarihli dilekçelerinde yaptıkları başvuru sonucunda açılan hasar dosyasından 30/08/2018 tarihinde kısmi ödeme alındığını, davalı … Sigorta A.Ş’ye 20/07/2018 tarihili dilekçelerinde yaptıkları başvuru neticesinde ise açılan hasar dosyasından 09/08/2018 tarihinde kısmi ödeme alındığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, kalıcı sakatlık nedeniyle 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi, ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine, 15.000,00 TL manevi tazminatın ise davalı asilden dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi, yargılama gideri ve vekalet ücretiyle birlikte alınarak davacıya ödetilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 26/08/2020 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile; ibraz edilen bilirkişi raporuna göre 75.697,72 TL maddi tazminatın davalılar Güvence Hesabı ve … …’tan müteselsilen, 23.314,44 TL maddi tazminatın ise davalı … Sigorta A.Ş’den tahsiline, Güvence Hesabı ve … Sigorta A.Ş yönünden temerrüt tarihinden itibaren, … … yönünden ise kaza tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı Güvence Hesabı cevap dilekçesinde özetle; davacının başvurusu üzerine tüm zararlarının karşılandığını, ek tazminat talebi için herhangi bir başvuru yapılmadığını, bu nedenle başvuru dava şartının yerine getirilmediğini, ödemenin ibraname karşılığında yapıldığını, ayrıca ehliyetsiz sürücünün aracına binilmesi nedeniyle davacının müterafik kusurunun bulunduğunu, bu sebepten dolayı da tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş cevap dilekçsinde özetle; sigortalı araç sürücüsüne atfedilen kusuru kabul etmediklerini, davacının hatır için taşındığını ayrıca kask bulundurmadığını bu nedenlerle tazminattan indirim yapılması gerektiğini, davacıya 15.635,51 TL ödeme yapıldığını, başka bir sorumluluklarının kalmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, … Sigorta A.Ş hakkındaki maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 11.834,00 TL maddi tazminatın 01/08/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … Sigorta A.Ş’den tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Güvence Hesabı ve … … hakkındaki maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 60.558,17 TL maddi tazminatın davalılar … … ve Güvence Hesabından müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine, tazminat alacağına … … yönünden kazanın gerçekleştiği 09/11/2015 tarihinden itibaren, Güvence Hesabı yönünden ise 01/08/2018 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … …’tan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; iş bu davaya konu trafik kazasında müterafik kusur indirimi yapılmasını gerektirecek bir durum olmadığını, müvekkilinin yolcu konumunda bulunduğu motosiklet sürücüsünün ehliyetsiz olması ve davacının ehliyetsiz sürücünün motosikletine binmesi nedeniyle indirim yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı Güvence Hesabı vekili istinaf dilekçesinde; iş bu dava öncesinde müvekkili kuruma başvuru yapılmadığını, dava şartının yerine getirilmediğini, dava dilekçesinde kazaya sebebiyet veren motosikletin tescilsiz olduğunun yazılı olduğunu, tescilsiz olan bir aracın sigortalanmasının hukuken mümkün olmadığını, müvekkili kurumun sorumluluğunun ancak ZMMS yaptırılabilecek tescilli bir araç olması halinde söz konusu olabileceğini, bu nedenle müvekkili kuruma husumet yöneltilemeyeceğini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespit edilmediğini, mahkemece alınan hesap raporunda ödeme tarihindeki verilere göre hesaplama yapılmadığını, bu nedenle yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, davacıya ödenen maluliyet tazminatının ödenmesini müteakip müvekkili kurumun ibra edildiğini, bu nedenle başkaca bir sorumluluklarının kalmadığını, davaya konu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespitinin hatalı yapıldığını, kusur raporları arasında çelişki bulunduğunu, karara dayanak yapılan maluliyet raporunun hükme esas alınamayacağını, maluliyet raporları arasında çelişki bulunduğunu, ayrıca maluliyet hesaplamasında TRH 2010 yaşam tablosunun kullanıldığı hesaplamalarda teknik faiz oranının 1,8 olarak alınması gerektiğini, kazaya karışan araçta yolcu konumunda olan müteveffanın hatır yolcusu olarak bulunması nedeniyle hükmolunan tazminattan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilerek müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, yine müvekkili kurum aleyhine karar verilmesi halinde ancak dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek, açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasında meydana gelen maluliyetten kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karara karşı davacı vekili ve davalı Güvence Hesabı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından müterafik kusur indirimine yönelik yapılan istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili her ne kadar davaya konu trafik kazasında müterafik kusur indirimi yapılmasını gerektirecek bir durum olmadığını, müvekkilinin yolu konumunda bulunduğu motosiklet sürücüsünün ehliyetsiz olması ve davacının ehliyetsiz sürücünün motosikletine binmesi nedeniyle indirim yapılmasının hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de,
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın md. 52. maddesinde (Borçlar Kanunu’nun 44.) düzenlenmiştir. Zarar görenin kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir.
Mağdurun yolcu olarak bulunduğu motosiklet sürücüsü … …’ın kaza tarihinde 16 yaşında olduğu, bu nedenle ehliyet alma imkanının bulunmadığı, davacının ise arkadaşı olan ve birlikte seyahat ettiği sürücü …’in ehliyetinin olmadığını ve bu şekilde araç kullandığını bilebilecek durumda olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu itibarla mahkemesince davacının belirlenen zararından Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin uygulamasına uygun şekilde %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmasında herhangi bir yanlışlık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı Güvence Hesabının başvuru şartına yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili iş bu dava öncesinde müvekkili kuruma başvuru yapılmadığını, dava şartının yerine getirilmediğini ileri sürmüş ise de, eldeki dosyaya baktığımızda, davacı vekili tarafından dava açılmadan önce davalı Güvence Hesabı’na usulünce başvuru yapıldığı, davalı Güvence Hesabı tarafından ise 02.08.2018 günlü cevap ile eksik belge olduğu belirtilmiş olmakla davacı tarafından söz konusu eksik belgenin tamamlandığı, davalı Güvence Hesabı tarafından ise 30.08.2018 tarihinde kısmi ödeme yapıldığı anlaşılmıştır. Yapılan ödeme, davacı tarafından yetersiz görülmekle KTK 111 maddesi kapsamında eldeki bu dava açılmıştır. Davacının dava tarihinden önce davalı Güvence Hesabına usulüne uygun bir başvurusunun bulunmasına rağmen davalı tarafından davacının tüm zararının karşılanmamış olması nedeni ile eldeki davanın açıldığı, ek tazminat için davalı Güvence Hesabına yeniden başvuru yapılması zorunluluğunun bulunmadığı anlaşılmakla davalının bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı Güvence Hesabı vekilinin aracının cinsinin belirlenemediği ve husumete yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespit edilmediğini ileri sürmüş ise de, mahkemece kazaya sebebiyet veren tescilsiz motorun Mondial Marka 2014 model içten yanmalı bir motora sahip ortalama 100 cc hacmi bulunan ve zorunlu trafik sigortası yaptırması gereken araçlardan olduğunun belirlendiği anlaşılmıştır. Bu nedenle davalının bu yöndeki itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekili kazaya sebebiyet veren motosikletin tescilsiz olduğunun yazılı olduğunu, müvekkili kurumun sorumluluğunun ancak ZMMS yaptırılabilecek tescilli bir araç olması halinde söz konusu olabileceğini, bu nedenle müvekkili kuruma husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürmüş ise de,
Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 9. maddesine göre trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu zararları teminat altına alınmaktadır. 2918 sayılı KTK’nın 91. maddesinde motorlu araçların trafik sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu, Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 9.maddesinde trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için Güvence Hesabına başvurulabileceği, motorlu bisikletin tanımının yapıldığı 2918 sayılı KTK’nin 3.maddesinde de silindir hacmi 50 cc küpü geçmeyen içten patlamalı motorla donatılmış ve imal hızı saatte 50 km’den az olan bisiklet olduğu, 2918 Sayılı Yasanın 103. maddesinde de motorsuz taşıtlar ile motorlu bisiklet sürücülerinin hukuki sorumluluğunun genel hükümlere tabi bulunduğu öngörülmüştür. Buna göre rizikonun meydana geldiği tarihte 2918 sayılı kanun gereğince Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası bulunmayan, yada sigortası olupta sigortalısı belirlenemeyen kazalar neticesinde kişiye gelen bedensel zararlar için güvence hesabı oluşturulacağı ve bu tip zararlardan dolayı Güvence Hesabının sorumlu olduğu kabul edilmiştir.
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda davacının yolcu konumunda olduğu motosikletin silindir hacziminin 50 cc’nin üzerinde 100 cc olduğu, tescil ve ZMMS yaptırma zorunluluğu bulunduğu, ancak aracın tescilinin yapılmamış olmasının davalı Güvence Hesabının sorumluluğunu kaldırmayacağı anlaşılmakla davalının bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin kusur raporuna yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili davaya konu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespitinin hatalı yapıldığını, kusur raporları arasında çelişki bulunduğunu belirtmiş ise de,
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/… E.-2017/… K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir. İlk rapora itiraz etmeyen ve o raporda belirtilen miktarlara razı olan tarafın lehine olacak şekilde sonraki rapora göre karar verilemez…”
Somut olayda Mahkemesince hükme esas alınan kusur raporu davalı vekiline 25.05.2019 gününde usulünce tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından süresi içerisinde itiraz edilmemekle kesinleşen kusur raporuna karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceği anlaşıldığından davalının bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin maluliyet raporuna ve hesap yöntemine yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili karara dayanak yapılan maluliyet raporunun hükme esas alınamayacağını, maluliyet raporları arasında çelişki bulunduğunu ileri sürmüş ise de,
Bilindiği üzere Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan mevzuat yönetmelik hükümlerine uygun olacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre 11/10/2008 tarihinden önceki kazalar için Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemeleri Tüzüğü çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu, 11/10/2008-01/09/2013 tarihleri arasında gerçekleşen kazalar için Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu 01/09/2013 ile 01/06/2015 tarihleri arasındaki kazalar için Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki meydana gelen kazalar için 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu ve 20/02/2019 tarihinden sonra meydana gelecek kazalar içinse Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde heyet rapor alınması gerekmektedir. .(Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/4121 Esas ve 2018/8559 Karar sayılı kararı, yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/13431 Esas ve 2022/8667 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir. )
Eldeki dosyaya baktığımızda Mahkemesince hükme esas alınan 22.05.2020 tarihli ATK 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporunun kaza tarihi olan 09.11.2015 tarihinde yürürlükte bulunan, 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine usulüne uygun şekilde düzenlendiği anlaşılmıştır. Bu yönüyle davalı vekilinin maluliyet raporunun hatalı olduğu yönündeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin ibraname nedeni ile davanın reddi gerektiği ve ödeme tarihindeki verilere göre hesaplama yapılmadığı yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili davacıya ödenen maluliyet tazminatının ödenmesini müteakip müvekkili kurumun ibra edildiğini, bu nedenle başkaca bir sorumluluklarının kalmadığını ileri sürmüş ise de, davacı tarafından davalıya verilen 27.08.2018 günlü ibraname incelendiğinde davacının açık bir şekilde “fazlaya dair haklarımız saklıdır.” ibaresini eklemek sureti ile ibranameyi imzaladığı görülmektedir. Buna göre davacının kendisine yapılan ödeme nedeni fazlaya dair haklarını saklı tuttuğunu açık bir şekilde belirtmiş olması karşısında sunulan ibranamenin ibranamenin makbuz hükmünde olduğu, davalı güvence hesabının ibraname nedeni ile sorumluluğunun son bulmadığı, davacının bakiye zararından davalının sorumlu olduğu anlaşılmakla davalının bu yöndeki itirazlarına itibar edilmemiştir.
Davalı vekili mahkemece alınan hesap raporunda ödeme tarihindeki verilere göre hesaplama yapılmadığını, bu nedenle yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de, mahkemece alınan hesap raporu incelendiğinde bilirkişi tarafından davalı tarafından ödeme tarihi olan 30.08.2018 tarihinde davacının zararının karşılanıp karşılanmadığı hususu araştırılmış, ödeme tarihi verilerine göre davacının toplam 68.914,40 TL zararının bulunduğu, yapılan ödeme olan 21.409,00 TL ile davacının zararının karşılanmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle bilirkişi tarafından ikinci b,ir hesaplama yapılarak rapor tarihindeki veriler dikkate alınarak davacının zararı belirlenmiş ve davalı güvence hesabı tarafından yapılan ödeme güncellenmek sureti ile berilenen zarardan mahsup edilmiştir. Bu yönü ile davalı vekilinin ödeme tarihindeki veriler kullanılmak sureti ile hesaplama yapılmadığı ve yapılan ödemenin güncellenerek zarardan mahsup edilmediği yönündeki itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekili ayrıca maluliyet hesaplamasında TRH 2010 yaşam tablosunun kullanıldığı hesaplamalarda teknik faiz oranının 1,8 olarak alınması gerektiğini ileri sürmüş ise de, hükme esas alınan hesap raporu incelendiğinde zaten davalı Güvence Hesabı yönünden yapılan hesaplamanın TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faiz kullanılmak sureti ile yapıldığı anlaşılmakla davalının bu yöndeki istinaf başvurusunun da reddi gerekmiştir.

Davalı vekilinin faiz tarihine yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili her ne kadar faiz tarihinin dava tarihi olması gerektiğini ileri sürmüş ise de,
5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 14. maddesi gereğince ihdas edilen Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 15.maddesi gereğince rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte Güvence Hesabının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, ödememe halinde temerrüt bu tarihte gerçekleşmektedir. Davacı vekili tarafından davalıya 01.08.2018 tarihinde başvuruda bulunduğu dikkate alındığında, faiz başlangıç tarihinin 01.08.2018 tarihi olduğu, mahkemece bu tarih esas alınarak faize hükmedilmiş olmasında herhangi bir yanlışlık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu haksız bulunmuştur. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/1836 Esas ve 2020/4711 sayılı ilamı)
Davalı vekilinin SGK’dan ödeme alınıp alınmadığının tespit edilmesi gerektiği yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili davacının SGK’dan ödeme alıp almadığının tespit edilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, dosya içerisinde mevcut SGK Adana Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 10.10.1018 günlü cevabı yazısı ve eki belgeler incelendiğinde davacıya geçirmiş olduğu kaza nedeni ile herhangi bir ödemenin yapılmadığı bilgisinin verildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili, kazaya karışan araçta yolcu konumunda olan müteveffanın hatır yolcusu olarak bulunması nedeniyle hükmolunan tazminattan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini ileri sürmüştür.
Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nin 51.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve ödenceden indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir.
Hakim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda, davacı vekili mahkemesine sunmuş olduğu 29.01.2021 günlü yazılı beyanında kaza sırasında davacının arkadaşı olan sürücü … … ile birlikte arkadaşları ile buluşmak üzere motosiklette bulunduğunu, tarafların yakın arkadaş olduğunu, bu nedenle hatır taşıması uygulanması gerekmediğini ileri sürmüş ise de, davacı ile davalı sürücünün arkadaş oldukları, birlikte gezmek için seyahat ettikleri anlaşılmakla söz konusu taşınmazının hatır için yapıldığı kanaatine varıldığından mahkemece davalı Güvence Hesabı aleyhine hükmolunan tazminattan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği halde bu yönde bir karar verilmemiş olması hatalı olmuştur. Bu yönü ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
Bu tespitlere göre mahkemesince yapılan müterafik kusur indirimi ve alınan bilirkişi raporu ile davacının hatır için taşınmış olması birlikte değerlendirildiğinde davacının belirlenen kalıcı iş göremezlik zararının 100.864,00 TL olduğu, söz konusu bu zarardan davacının müterafik kusurunun bulunması ve hatır için taşınıyor olması nedeni ile belirlenen tazminattan yargıtay 4 hukuk dairesinin güncel yerleşik içtihatları gereğince toplam %40 oranında indirim yapılması neticesinde davacının zararının 60.518,40 TL olduğu anlaşılmıştır. Davadan önce Güvence Hesabı tarafından yapılan 21.409,00 TL tazminat ödemesinin rapor tarihi itibarı ile güncellenmiş halinin, davacının belirlenen zararından indirilmesi neticesinde davacının sonuç bakiye zararının 35.352,12 TL olduğu anlaşılmakla davalı Güvence Hesabı yönünden bu tazminat miktarı ile sınırlı olarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, davalı … … tarafından istinaf başvurusu yapılmamış olduğu için bu davalı yönünden hüküm kesinleşmiş olduğundan bu davalı yönünden herhangi bir hatır taşıması indirimi yapılmaksızın ilk derece mahkemesince belirlenen tazminat miktarına göre hüküm tesis etmek gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
HMK 353/1-b-2 maddesine göre” Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla davalı Güvence Hesabı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddi karar verilmesi gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı Güvence Hesabı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE;
3-HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.05.2021 tarih ve 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
4-… Sigorta A.Ş hakkındaki maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE; 11.834,00 TL maddi tazminatın 01/08/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … Sigorta A.Ş ‘den tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-a)-… Sigorta A. Ş. hakkındaki maddi tazminat talebinin kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 808,38-TL harçtan, peşin alınan ve bedel arttırım dilekçesiyle birlikte ödenen harçların bu davalıya isabet eden 91,75-TL lik kısmının mahsubu ile bakiye 716,63-TL harcın … Sigorta A. Ş.’den tahsil edilerek hazineye irad kaydına,
4-b)-Davacının peşin olarak ödediği 91,75-TL harcın davalı … Sigorta A.Ş.’den tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
4-c)-… Sigorta A. Ş. hakkındaki davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin bu davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
4-ç)-… Sigorta A. Ş. hakkındaki davanın reddedilen kısmı üzerinden (takdiri indirim yapılan kısım hariç tutulmuştur) hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya ödenmesine,
5-Güvence Hesabı ve … … hakkındaki maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE; 60.558,17 TL maddi tazminatın (davalı Güvence Hesabının 35.352,12 TL tazminat miktarı ile sınırlı sorumlu olarak) davalılar … … ve Güvence Hesabından müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine, tazminat alacağına … … yönünden kazanın gerçekleştiği 09/11/2015 tarihinden itibaren, Güvence Hesabı yönünden ise 01/08/2018 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
5-a)-Bu davalılar hakkındaki maddi tazminat talebinin kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 4.136,72 TL harçtan, peşin alınan ve bedel arttırım dilekçesiyle birlikte ödenen harçların bu davalılara isabet eden 297,90 TL’lik kısmının mahsubu ile bakiye 3.838,82-TL harcın (davalı Güvence Hesabının 2.117,00 TL harç miktarı ile sınırlı sorumlu tutulmasına) davalılar Güvence Hesabı ve … …’dan müteselsilen tahsil edilerek hazineye irad kaydına,
5-b)-Davacının peşin olarak ödediği 297,90 TL harcın davalılar Güvence Hesabı ve … …’tan müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
5-c)-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 9.689,31 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, (davalı … …’ın vekalet ücretinin 8.672,56 TL ile sorumlu tutulmasına),
5-ç)-Güvence Hesabı ve … … hakkındaki davanın reddedilen kısmı takdiri indirim nedenine dayanmış olması nedeniyle davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davacının Manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE; 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … …’tan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
6-a)-Karar ve ilam harcı olarak hesaplanan 683,10 TL’nin davalı … …’tan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
6-b)-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince manevi tazminat talebinin kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı … …’tan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
7-Davacı tarafından yapılan toplam 2.112,00 TL yargılama giderinden davanın kabul edilen kısmına isabet eden 1.526,00 TL’den, 219,21 TL’sinin … Sigorta A.Ş’den, 1.121,80 TL’sinin Güvence Hesabı ve … …’tan müteselsilen, (davalı Güvence Hesabının yargılama giderinin 654,87 TL’si ile sınırlı sorumlu tutulmasına), kalan masrafın davacının üzerinde bırakılmasına,
8-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının ilgililerine iadesine,

İstinaf giderleri bakımından;
9-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
10-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179.90 TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
11-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
12-Davalı Güvence Hesabı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
13-Davalı Güvence Hesabı tarafından istinaf aşamasında harcaması yapılan 54,50 TL posta masrafı giderinin davacıdan alınarak davalı Güvence Hesabına verilmesine,
14-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.11.04.2023

… … … … Başkan … Üye … Üye … Katip …
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır