Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2305 E. 2023/518 K. 11.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2305 – 2023/518
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2305
KARAR NO : 2023/518

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … … (…)
ÜYE : … … (…)
ÜYE : … … (…)
KATİP : … … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/06/2021
NUMARASI : 2019/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI : … … – …
VEKİLİ : Av…

DAVALI :…
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 11/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :…

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.06.2021 tarih ve 2019/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30.04.2019 günü saat 09.00 sıralarında … Mahallesi … … Bulvarı ile … Mahallesi … sokak kesişiminde plakası bilinmeyen bir aracın müvekkiline çarpması sonucu yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, İşbu kaza nedeniyle müvekkili sol ayak bileğinden sakatlandığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 50,00 TL kalıcı 50,00 TL geçici olmük üzere toplam 100,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili ıslah dilekçesi ile; … … yönünden 50.00 TL olarak belirttikleri geçici iş göremezlik tazminatını 6.197,12 TL’ye 100,00 TL olan sürekli iş göremezlik tazminatını 14.088,56TL 14.138,56 TL’ye yükselttiklerini beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıdan maluliyet raporu talep edildiğini ancak rapor eksikliğinin tamamlanmayarak dava açıldığını, davaya konu kazaya ilişkin kusur oranlarının tespiti Adli Tıp Kurumu vasıtasıyla yapılması gerektiğini, davaya konu maluliyet tazminatının uzman bilirkişilerce hesaplanması gerektiğini, müvekkil kurumun geçici iş göremezlik tazminatından kaynaklanan sorumluluğunun olmadığını, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek müvekkil kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesini, davacı tarafın temerrüt tarihinden avans faiz talebi haksız olup ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın kabulü ile, kalıcı yaralanmadan kaynaklı 14.138,56 TL geçici iş göremezlikten kaynaklı 6.197,12 TL olmak üzere toplam 20.335,68 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 23/07/2019 gününden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu tazminat taleplerinin zamanaşımına uğramış olmasına rağmen davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, açılan iş bu dava öncesinde müvekkili kuruma eksik belge ile başvuru yapıldığını, bu nedenle dava şartının gerçekleşmediğini, maluliyet tazminatı hesaplanmasında TRH 2010 tablosunun kullanılması halinde uygulanacak teknik faiz oranının 1,8 olması gerektiğini, mahkemece hükme esas alınan maluliyet raporunun hatalı olduğunu, müvekkili kurumun geçi iş göremezlik tazminatından sorumluluğunun bulunmadığını, davacının kaza tarihinde 57 yaşında, emekli ve yaşlılık aylığı aldığını, kaza tarihinde çalıştığını ispatlayamadığını, ayrıca dava dilekçesinde geçici iş göremezlik yönünden bir talepte bulunulmadığını, davaya konu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespitinin hatalı yapıldığını, kusur raporları arasında çelişki bulunduğunu, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, iş bu araştırmanın yapılmadığını, müvekkili kurum aleyhine karar verilmesi halinde ancak dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespiti ve araç plakası ve sürücüsünün tespit edilemediğinin ispatlanamadığını belirterek, açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasında meydana gelen yaralanmadan kaynaklı geçici iş göremezlik ve kalıcı iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili he ne kadar dava konusu tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını ileri sürmüş ise de,
6100 sayılı HMK’nun İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi başlıklı 141. maddesi ile; ”(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; öninceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler… Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.” hükmü düzenlenmiştir.
Dava konusu uyuşmazlıkta davalı tarafça istinaf aşamasında zaman aşımı itirazında bulunulmuş olmasına rağmen yargılama sırasında dava dilekçesinin davalı tarafa usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, davalı tarafından süresi içerisinde zaman aşımına yönelik itirazı ileri sürülmemiştir. HMK 357. maddesi gereğince ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen itiraz ve defiler artık istinaf aşamasında ileri sürülemeyecektir, davalı vekilinin ilk derece mahkemesinde zaman aşımının dolduğuna yönelik bir beyanda bulunmadığından bu yöndeki yönelik istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

Davalı vekilinin başvuru şartına yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili açılan iş bu dava öncesinde müvekkili kuruma eksik belge ile başvuru yapıldığını, bu nedenle dava şartının gerçekleşmediğini ileri sürmüş ise de, eldeki dosyaya baktığımızda davacı vekili tarafından davanın açılmasından önce davalı Güvence Hesabına 10.07.2019 günlü dilekçesi ile gerekli tüm belgelerle, kaza tutanakları, hastane epikrizleri, hesap bilgileri vd. ile usulüne uygun olarak başvuru yapıldığı, ancak davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili her ne kadar geçici iş göremezlik zararından müvekkili kurumun sorumluluğunun bulunmadığını, söz konusu zarardan Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürmüş ise de,
09/10/2020 günlü resmi gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 2019/…-2020/… Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı dikkate alındığında davacının zararının belirlenmesinde 01/06/2015 günlü ZMSS genel şartlarının tümü ile dikkate alınamayacağı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle davacının tedavi sürecinde uğramış olduğu geçici iş görmezlik zararının davacının gerçek zararı niteliğinde olduğu, dolayısıyla davalı sigorta şirketi tarafından davacının uğramış olduğu bu zararın karşılanması gerektiği anlaşıldığından bu miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır bu yönü ile buna dair istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.(Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/… esas ve 2020/… karar sayılı 03/12/2020 günlü kararı)
Yine davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacının dava dilekçesi ile geçici iş göremezlik tazminatı talebinde bulunmadığını ileri sürmüş ise de, davacı tarafından sunulan dava dilekçesi incelendiğinde 50,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı talebinde bulunduğu, mahkemece usulüne uygun olarak alınan bilirkişi raporu neticesinde davacının talep edebileceği geçici iş göremezlik zararının 6.197,12 TL olarak belirlendiği ve davacının ıslah dilekçesi ile 50,00 TL olarak talep etmiş olduğu geçici iş göremezlik tazminatı talebini bilirkişi raporunda belirlenen miktara göre arttırdığı anlaşılmıştır. Buna göre davalının davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin bulunmadığı yönündeki savunmalarına itibar edilmemiş ve reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin kusura yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili davaya konu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespitinin hatalı yapıldığını, kusur raporları arasında çelişki bulunduğunu ileri sürmüş ise de,
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/… E.-2017/… K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir. İlk rapora itiraz etmeyen ve o raporda belirtilen miktarlara razı olan tarafın lehine olacak şekilde sonraki rapora göre karar verilemez…”
Somut olayda Mahkemesince hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunun davalı vekiline 16.02.2020 gününde usulünce tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından süresi içerisinde itiraz edilmemekle kesinleşen kusur raporuna karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceği anlaşıldığından davalının kusura yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin maluliyete yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili ATK tarafından düzenlenen maluliyet raporunun hatalı olduğunu ve hükme esas alınamayacağını ileri sürmüş ise de,
Bilindiği üzere Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan mevzuat yönetmelik hükümlerine uygun olacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre 11/10/2008 tarihinden önceki kazalar için Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemeleri Tüzüğü çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu, 11/10/2008-01/09/2013 tarihleri arasında gerçekleşen kazalar için Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu 01/09/2013 ile 01/06/2015 tarihleri arasındaki kazalar için Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki meydana gelen kazalar için 30/3/2013 tarihli ve … sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu ve 20/02/2019 tarihinden sonra meydana gelecek kazalar içinse Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde heyet rapor alınması gerekmektedir. .(Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/4121 Esas ve 2018/8559 Karar sayılı kararı, yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/13431 Esas ve 2022/8667 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir. )
Eldeki dosyaya baktığımızda Mahkemesinde hükme esas alınan 25.01.2021 tarihli İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulutarafından düzenlenen maluliyet raporunun, kaza tarihi olan 300.42019 tarihinde yürürlükte bulunan, “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” hükümlerine uygun şekilde düzenlendiği anlaşılmıştır. Bu yönüyle davalı vekilinin maluliyet raporunun hatalı olduğu yönündeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davalı vekilinin kazaya sebebiyet veren aracın plakası tespit edilemeyen bir araç olduğunun ispatlanamadığı yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespiti ve araç plakası ve sürücüsünün tespit edilemediğinin ispatlanamadığını ileri sürmüş ise de, Adana C. Başsavcılığının 2019/… Esas sayılı dosyası içeriği, ifade tutanakları, tanık beyanları, hastane evrakları, mahkemece yapılan keşif, adli tıp raporu ve dosya içerisinde mevcut 10.05.2019 günlü tutanak birlikte değerlendirildiğinde, davacının araç çarpması nedeni ile yaralandığı, söz konusu motorlu aracın sürücüsü ve plakasının tespit edilemediği anlaşılmakla davalının bu yöndeki itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin SGK tarafından yapılan ödemenin tazminattan indirilmesi gerektiği yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili SGK’dan bir ödeme alınıp alınmadığının araştırılması, yapılan ödemenin tazminattan indirilmesi gerektiğini gerektiğini ileri sürmüş ise de, dosya içerisinde mevcut SGK Seyhan Sosyal Güvenlik Merkezinin 29.08.2019 günlü cevabı yazısı ve eki belgeler incelendiğinde davacıya geçirmiş olduğu kaza nedeniyle rücuya tabi herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin faiz tarihine yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili her ne kadar müvekkili kurum aleyhine karar verilmesi halinde ancak dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de,
5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 14. maddesi gereğince ihdas edilen Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 15.maddesi gereğince rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte Güvence Hesabının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, ödememe halinde temerrüt bu tarihte gerçekleşmektedir.

Davacı vekili tarafından davalıya 10.07.2019 tarihinde başvuruda bulunulduğu dikkate alındığında, faiz başlangıç tarihinin 10.07.2019 tarihi olduğu, mahkemece başvuru tarihi olan 10.07.2019 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken başvuru tarihinden 8. İş günü sonrası olan 23.07.2019 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin davalının lehine olduğu, bu yönde davacı tarafın istinafının bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu haksız bulunmuştur. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/1836 Esas ve 2020/4711 sayılı ilamı)
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.06.2021 tarih ve 2019/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 1.389,13 TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 347,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye 1.041,83‬ TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.11.04.2023

… … … … … … … … Başkan … Üye … Üye … Katip …
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır