Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2276 E. 2023/427 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2428
KARAR NO : 2023/403

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Tazminat (Ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan tazminat)
KARAR TARİHİ : 28.03.2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/02/2021 tarih, 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 01/10/2017 tarihinde … plaka sayılı araç seyir halinde iken direksiyon hakimiyetinin kaybedeilmesi sonucu sulama kanalına düşerek ölümlü trafik kazası meydana geldiğini bu kaza sonrasında müvekkillerinin anneleri olan …’nin vefat ettiğini belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla her bir müvekkili için 250,00 TL olmak üzere toplam 750,00 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faiz ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH : Davacı vekili 18.08.2020 tarihli dilekçesi ile dava değerini … yönünden 26.692,11 TL, … yönünden 30.088,52 TL ve … yönünden ise 30.102,02 TL’ye ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete geçerli bir başvurunun bulunmadığını, davanın dava şartı yokluğundan reddinin gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, davaya konu … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde 31.01.2017-2018 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranında ve zarar nispetinde sorumlu olduğunu, kusur durumunun net ve kesin olarak tespitinin gerektiğini, davacı yanın müteveffanın ölmeden önce sürekli ve düzenli desteğini maddi olgularla ispat etmeli olduklarını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın kabulüne; davacı … için 26.692,11 TL, davacı … için 30.088,52 TL, davacı … için 30.102,02 TL olmak üzere toplam 86.882,65 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 07.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verildiği görüldü.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Davacıların dava öncesinde yaptığı başvuruyu eksik yaptığını ve bu eksikliğini tamamlamadığını bu nedenle ortada dava açmanın şartlarından olan geçerli bir başvurunun bulunmadığını bu nedenle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin gerektiğini, Hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tazminat tutarlarının gerçeği yansıtmadığını ve sigortanın zenginleşme aracı olmayıp sadece gerçek zararın sigortadan talep edilebileceğini, Bilirkişi raporunda anne, baba ve eş payı araştırılmadan hesaplama yapılmış ise de anne – babanın hayatta olması durumunda paylar değişeceğinden yapılan hesabın bu yönüyle de hatalı olduğunu ve yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince anne ve babanın payının ayrılmasının gerektiğini, Müteveffanın herhangi bir sosyal sigorta kurumuna bağlı olup olmadığının araştırılması ve bağlı olduğunun tespiti halinde bu kurum tarafından ödenen bedelin müvekkili şirketten talep edilemeyeceğini, bu nedenle bu hususun tespitinin gerektiğini, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsüne atfedilen kusur oranının fahiş olduğunu, Hükme esas alınan aktüer raporunun hesaplama yönteminin hatalı olduğunu bu hususu rapora itiraz dilekçesinde belirtmiş olmalarına rağmen, taleplerinin dikkate alınmadığını, Destekten yoksun kalma tazminatının yanlış yönetmelikle yapılmış olduğunu, Müvekkili sigorta şirketinin poliçe limiti ile sınırlı olması nedeni ile teminatın garameten paylaştırılması gerekmekte iken bilirkişi raporunda bu hususun dikkate alınmamış olduğunu, Müvekkili sigorta şirketin sigorta bedelini ödeme yükümlülüğünün dava tarihinde muaccel hale gelmesi nedeniyle hükmedilecek faizin dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini beyan ederek kararın kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 53/1-3. ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, destekten yoksun kalınmasından doğan maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili istinaf etmiştir.
Davalı vekilinin davalı … şirketine usulüne uygun başvuru gerçekleşmediğine yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun incelemesinde;
2918 Sayılı Yasanın 97 ve 99. md.leri gereği dosyaya baktığımızda; davacı vekili müvekkilinin 15.04.2013 gününde meydana gelen trafik kazası nedeni ile destekten yoksun davalı … şirketinden 10.10.2017 tarihinde, ölüm belgesi, savcılık evrakları, otopsi belgesi ile kaza tespit tutanağı ve diğer ilgili evraklar ekli olacak biçimde usulüne uygun biçimde başvuruda bulunduğu ve akabinde maddi tazminat davası isteminde bulunduğu dikkate alındığında, iş bu başvurudan 8. iş günü sonra davalı … şirketinin temerrüte düştüğünün kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiş olması yerinde görülmekle davalı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin hükme esas alınan hesap raporuna ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Destekten yoksunluk zararının hesabında, desteğin kaybı nedeniyle uğranılan gerçek zarar miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle desteğin gelirinin ve desteğin başlangıç tarihinin doğru saptanması gerekir. Destek payları hesaplanırken, Yargıtayın ve dairemiz uygulamalarına göre 18 yaşında gelir elde etmeye başladığı kabulü ile askere gideceği, askerlik görevini tamamladıktan sonra 2 yıl içinde evleneceği ve bir yıl sonra bir çocuğu daha sonra ikinci çocuğunun olacağı varsayılarak hayatın olağan akışına göre bekar olarak ölen çocuğun ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem için de anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16’şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya %12,5’er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekeceği yerleşik uygulaması gereğidir. Hükme esas alınan 14/07/2020 havale tarihli hesap bilirkişi raporu bu husular gözetilerek hazırlandığı, zira destek …’nın kaza tarihinden önce vefat eden annesi …’a pay hesabında dikkate alınmamış ve yine destek …’nın davacı dışı babası … destek payı hesaplamada dikkate alınmıştır.
Yine, davalı vekili zararın hesaplama yöntemine istinaf ederek TRH 2010 mortalite tablosu esas alınarak zararın belirlenmesi gerektiğini itirazen ileri sürmektedir. İlk derece mahekemesince kararında TRH 2010 ve 1.8 teknik faiz hesaplama göre yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuştur.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90.maddesinde yer alan “…Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenen hususlar hakkında 11/01/2011 tarihli ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır…” hükmü ile aynı Kanunun 92/i maddesinde yer alan; “… Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler…” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.07.2020 tarih ve 2019/40 Esas, 2020/40 Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanununun 90.maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92.maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bu durumda mağdurların zararının ve zararın kapsamının 2918 Sayılı Kanun ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiile dair hükümleri ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede Yargıtay tarafından verilen emsal kararlarda TRH 2010 mortalite tablosunun uygulanması ve progresif rant yönteminin kullanılması içtihad edilmiştir.( Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 24.02.2021 tarih ve 2019/3292 Esas, 2021/1848 Karar Sayılı kararı, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 14.01.2021 tarih ve 2020/2598 Esas, 2021/34 Karar Sayılı kararı, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 22.12.2020 tarih ve 2019/5206 Esas, 2020/8874 Karar Sayılı kararı, )
Yargıtay kararları ile TRH 2010 mortalite tablosu ve ayrıca propresif rant yönteminin uygulanması içtihad edildiğinden, hesaplama yöntemine ilişen itiraz haklı görülmekle birlikte, hükme esas alınan 14/07/2020 havale tarihli hesap bilirkişi raporunda TRH 2010 ve 1.8 teknik faiz hesaplama göre yapılan hesaplamaya istinaf eden davalı … lehine bir hesaplama yöntemi olduğu dikkate alındığında, istinaf eden sıfatı dikkate alınarak, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin hükme esas alınan kusur raporuna ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde;

Somut olayda, 01.10.2017 günü saat 20.00 sıralarında sürücü … sevk ve ifaresinde bulunan … plakalı aracı ile DSİ sulama kanalı yanında bulunan servis yollında seyir halinde iken geldiği olay mahallinde; kullanmış olduğu aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek seyir istikametine göre yolun sağ tarafından yol dışı kalarak aracını sulama Kanalına düşürdüğü trafik kazası meydana gelmiştir.
Dosya içinde mevcut kaza yeri tespit tutanağında kazanın tek taraflı kaza olduğu, her hangi bir dış etken olmadığı, olayın … plakalı otomobil sürücüsünün hızından dolayı direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan çıkması sonucu meydana geldiği belirtilmiştir.
Tüm dosya içeriği incelenip değerlendirildiğinde; … plakalı otomobil sürücüsü …’nin sevk ve idaresinde bulunan aracı ile olay anında araç kullanırken yola gereken dikkat ve özeni göstermemiş, kullanmış olduğu aracın hizini mahal şartlarına göre ayarlamamış, mahal şartları üzerinde bir hızda geldiği olay yerinde direksiyon hakimiyetini kaybederek yol dışı kaldığı kazanın oluşumunda dikkatsiz, tedbirsiz ve kurallara aykırı davranışı nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, araç içerisinde bulunan yolcu destek …’nın mevcut şartlar altında kusurunun olmadığı, 02.08.2019 havale tarihli kusur raporunda belirtilen kusur oranlarının yerinde olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin SGK tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılmadığına yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun incelemesinde;
Dosya içinde mevcut Sosyal Güvenlik Kurumu … İl Müdürlüğü’nün 08.02.2020 havale tarihli yazısından davacılara herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki hesap bilirkişi raporuna yapmış olduğu istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin poliçe limitini nedeni ile gareme hesabı yapılması gerektiğine yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun incelemesinde;
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, (Trafik Sigortası) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 91.maddesinde;“İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir. Bu madde gereğince ZMMS yapılması yasal bir zorunluluk olmakla birlikte bu tür sigorta sözleşmeleri gibi sigorta ettiren ile sigortacı arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları ile sigorta sözleşmesi kurulur ve bir sigorta poliçesine bağlanır.Yoksa yasa gereği kendiliğinden oluşan bir sigorta türü değildir. (Işıl Ulaş Uygulamalı Sigorta Hukuku) …nın 93. maddesinde; (Değişik: 17/10/1996 – 4199/34 md.) Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilir ve Resmi Gazetede yayımlanır.”hükmü mevcuttur.
Sigorta şirketlerinin sigorta sözleşmeleri kapsamındaki sorumlulukları sigorta poliçelerinin ayrılmaz parçası olan genel şartlarda düzenlenmiştir. Buna göre kaza tarihi olan 01.10.2017 tarihi itibarıyla poliçe timiti 330.000 TL olup, …’nin hak desteklik olma durumu mevcut olmakla birlikte tazminat isteme hakkının olmaması, garameye dahil edilmeden durum nazara alındığında tavan tazminatın poliçe fimitini aşmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin hükmedilen faiz başlangıç tarihine yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun incelemesinde;
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir. Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı … şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir.
Mahkemece ıslah edilen kısma, ıslah tarihinden itibaren faiz hükmedilmiştir. Davacılar vekili, fazlaya ilişkin tüm hakları saklı tutarak dava açmış olup alacağın saklı tutulan ve ıslah ile arttırılan kısmının temerrüt tarihi de aynı tarihtir.
Alacağı doğuran sebebin esasen haksız eylemden kaynaklanmış olmasına göre, ıslah ile istenilen tazminat için de, aynı tarihten itibaren temerrüt faizi uygulanması yerinde görülmekle, davalı vekilinin dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine yönelik istinaf başvurusu haksız bulunmuştur. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/4099 E- 2017/9935 K, 2015/4364 E-2017/10458 K, : 2016/4327 E- 2017/10897 K nolu içtihatları)
HMK’nın 355. maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın yazılı şekilde karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.934,95 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 1.483,75 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 4.451,2‬0 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade, harç iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekin bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 28.03.2023

… … … …
Başkan … Üye … Üye … Katip …

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.