Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/225 E. 2022/404 K. 21.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/225
KARAR NO : 2022/404

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACILAR : 1- …
2-…
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat

KARAR TARİHİ : 21/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … plakalı araç sürücüsü … sevk ve idaresinde iken 28/08/2014 tarihinde polis memuru olarak görev yaptığı Diyarbakır’a dönerken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu müvekkillerin oğlu … ve torunları …’in vefat ettiğini belirterek 10.000,00 TL destekten yoksunluk tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, meydana gelen kazanın oluşumunda müvekkil şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olabileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacılar vekili süresi içerisinde verdiği istinaf dilekçesinde; müvekkili davacıların zarar gören 3.kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle davacıların desteğinin kazadaki kusurunun müvekkillerine yansıtılamayacağını, davacıların zarar gören 3.kişi konumunda olması sebebiyle rücu sebebinin bulunmasının davacıların tazminat talep etme hakkını etkilemeyeceğini, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
HMK’nın 355, maddesi gereğince dava şartları bakımından Kamu düzeni bakımından yapılan incelemede;
2918 Sayılı yasanın 97 maddesi (Değişik madde: 14/04/2016-6704 S.K. 5. Mad.) “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” şeklindedir.
Bu madde hükümüne göre davacının trafik kazası nedeni ile tazminat davası açmadan önce sigorta şirketine yazılı olarak başvuru zorunluluğu bulunmaktadır. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarının Tazminat ve giderlerin ödenmesi başlıklı B2 maddesinde “(Değişik paragraf:RG-2/8/2016-29789) 2.1. Sigortacı; hak sahibinin, kaza veya zararın tespit edilebilmesi için bu genel şartlar ekinde yer alan gerekli tüm belgeleri sigortacının merkez veya şubelerinden birine ilettiği tarihten itibaren sekiz işgünü içinde tazminatı hak sahibine öder. Sigortacının kendisine iletilen belgelere haklı olarak itiraz etmesi veya kendisinin hak sahibinden ya da başka bir kurumdan haklı olarak yeni bir belge talep etmesi halinde söz konusu süre yeni talep edilen belgenin sigortacının merkez veya şubelerinden birine iletilmesinden sonra başlar. Sigortacı hak sahibinden münhasıran hak sahibinin tazminat hakkını etkileyen bilgi ve belgeleri talep edebilir.” hükümüne yer verilmiştir.
2918 Sayılı yasanın 97 maddesi (Değişik madde: 14/04/2016-6704 S.K. 5. Mad.) Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekliliğine ilişkin şartın dava şartı olduğu noktasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından söz konusu dava şartı sonradan giderilebilir bir dava şartı olarak kabul edilmiş ise de;
6704 sayılı yasanın 5 maddesi ile değiştirilen 2918 sayılı yasanın 97 maddesinin gerekçeleri; “Alt komisyonun değişiklik gerekçesi
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda değişiklik yapılması suretiyle, trafik kazalarında zarar görenlerin daha hızlı ve eksiksiz tazminat alabilmesi ve yargı üzerinde oluşan yükün hafifletilebilmesini teminen zarar görenlerin sigorta şirketine başvurmasının ardından, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanununun tahkime ilişkin başvuru şekli ve süresinin dikkate alınmasını öngören bir düzenleme Tasarıya yeni çerçeve 6 ncı madde olarak eklenmiştir.”
Plan ve bütçe komisyonun değişiklik gerekçesi Çerçeve madde 6 alt komisyon metninin çerçeve 6. maddesi; “Zorunlu trafik sigortası uyuşmazlıklarının daha hızlı çözülmesi için zarar görenin öncelikli olarak ilgili sigorta kuruluşuna başvurması, sorunun çözülemediği hallerde dava açması ya da sigortacılık mevzuatı uyarınca tahkime başvurmasına imkân sağlayacak şekilde değiştirilmesi suretiyle kabul edilmiştir” şeklinde açıklanmıştır.
Tasarı yasalaşmadan önce TRBMM Genel Kurul görüşmeleri sırasında iki adet önerge verilmiştir. Önergelerden birisi tüm madde metininin tasarıdan çıkartılmasına ilişkin olup bu önerge hakkında yapılan görüşmeler sırasında söz konusu tasarı ile dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru şartı getirilmiş olmasının mağduriyet yaratacağı, düzenleme ile zararın tazmini için sigorta şirketine başvuru yapılmaması halinde dava yoluna gidilemeyeceğinin kabul edileceğini bunun doğru olmadığını mağdurların sigorta şirketinin insafına terk edileceği yönünde eleştiriler getirilmiş ve değişlik önergesi sunulmuş ancak söz konusu önerge red edilmiştir. Yine aynı madde de yer alan dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılması ve 15 gün beklenmesi gerektiği şeklindeki hükümde yer alan 15 günlük sürenin 7 güne indirilmesi teklif edilmiş bu teklif de red edilmiştir.
Tüm açıklamalara göre yasa koyucunun gerekçesi ve TBMM Genel Kurulunda yapılan değişliklik önergeleri ile bu önergeler hakkında yapılan görüşmeler neticesinde önergelerin reddine karar erilmiş olması birlikte değerlendirildiğinde söz konusu kanun maddesinde getirilen dava açılmadan önce Sigorta şirketine başvuru yapılması gerekliliğine ilişkin koşul ön dava şartı niteliğinde olup dava açılmadan önce yerine getirilmesi gereken bir koşuldur. Bu şart yerine getirilmeden dava açılmış ise dava ön şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir. Söz konusu değişlik ile getirilen dava ön şartının dava açıldıktan sonra giderilebilecek nitelikte olması halinde yasa koyucu tarafından bu şekilde bir düzenleme yapılmasına gerek olmazdı zira madde metninin değişlikten önceki halinde mağdurun dava açmadan önce sigorta şirketine başvurma imkanı olduğu gibi doğrudan dava açma imkanı da bulunmaktadır. Yasa koyucu bilinçli olarak zarar görenlerin daha hızlı ve eksiksiz tazminat alabilmesi ve yargı üzerinde oluşan yükün hafifletilebilmesi amacı ile söz konusu değişliği yapmıştır.
Bu nedenle mağdurun doğrudan doğruya dava açması ve dava açtıktan sonra yargılama aşamasında sigorta şirketine başvuru yapmış olması ve bu şekilde dava şartının sonradan giderilebilir dava şartı olarak kabulü Yasa Koyucunun değişlik ile getirmek istediği asıl amacına aykırıdır.
Son olarak, söz konusu dava şartının mahkemeye erişim hakkının bu kapsamda adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu gerekçesi ile Anayasa Mahkemesine başvurulmuş olup Anayasa Mahkemesi … esas ve … karar sayılı ilamında;
” &76: Davanın esası hakkında karar verilebilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan koşullar şeklinde tanımlanabilecek olan dava şartları, yargılama usulü kanunlarında genel nitelikte dava şartları şeklinde düzenlendiği gibi diğer kanunlarda özel nitelikte dava şartı şeklinde de düzenlenebilmektedir. İtiraz konusu kural uyarınca dava yoluna başvurulmadan önce ilgili sigorta şirketine yazlı başvuruda bulunulmuş olması koşulu da özel nitelikte dava şartıdır. Dolayısıyla dava açılmadan önce yazılı başvuruda bulunulmuş olması, açılacak davada mahkemenin uyuşmazlığın esası hakkında inceleme yapabilmesi için zorunludur. Bu zorunluluğun yerine getirilmemesi hâlinde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilecektir. Bu suretle dava açılmadan önce zarar görenin ilgili sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunmasının öngörülmesinin taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargıya başvurulmadan çözümüne imkân tanıması ve böylece gerek zarar görenin tazminat alacağına kısa sürede kavuşmasına gerekse yargının iş yükünün azalmasına hizmet edebileceği gözetildiğinde kuralın bu yönüyle kamu yararını sağlama amacına ulaşılması bakımından elverişli olduğu açıktır.
&77. Hukuki uyuşmazlıkların yargıya başvurulmadan önce çözümüne imkân tanımak suretiyle hem uyuşmazlıkların kısa süre içinde giderilmesini hem de yargının iş yükünün azalmasını temin etmek biçimindeki amaçların dava açılmadan önce ilgili sigorta şirketine başvurulması zorunluluğundan daha hafif bir tedbirle gerçekleştirilebileceği, dolayısıyla sınırlamanın gerekli olmadığı da söylenemez.
&78. Diğer yandan kural zarar görenin dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunmuş olması koşulunu öngörmekte ise de; Kanun’un 97. maddesinin ikinci cümlesinde sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde zarar görenin dava açabileceği veya tahkime başvurabileceği açıkça düzenlenmiştir. Kaldı ki kural işletene karşı herhangi bir başvuru yapılmış olmasına veya dava açılmış olmasına dahi gerek olmaksızın doğrudan sigorta şirketine başvuru yapılmasına imkân tanımaktadır. Bu yönleriyle kuralın kişilere aşırı bir külfet yüklediğinden de söz edilemez.
&79. Bu itibarla Kanun’da sınırlama aracının sınırlama amacına uygun ve orantılı şekilde kullanılmasını sağlayacak yasal güvencelere yer verildiği ve amaç ile araç arasında makul bir dengenin gözetildiği anlaşıldığından kural mahkemeye erişim hakkına orantısız, dolayısıyla ölçüsüz bir sınırlama da getirmemektedir. ” gerekçesi ile sigorta şirketine karşı dava açılmadan önce usulüne uygun şekilde sigorta şirketine başvuru yapılmamış olması halinde davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilebileceği, bu durumun davacı açısından aşırı bir külfet getirmediği, adil yargılanma hakkının hak arama özgürlüğünün ihlali niteliğinde olmadığı da kabul edilmiştir. Tüm bu nedenlerle davalı … şirketine karşı dava açılmadan önce mutlaka surette usulüne uygun şekilde bir başvuru yapılması gerekmekte, bu başvuru şartı yerine getirilmemiş olması halinde mahkemece işin esasına girilmeden HMK 114/2 ve 115 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Dava şartları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlenmiştir. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamanın devamı için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
Bu açıklamalara göre eldeki dosyaya baktığımızda; davacılar vekili davacıların 28/08/2014 tarihinde meydana gelen kaza nedeni davacıların oğlu … ve torunları …’in vefat etmesi nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunmuştur. Ancak dava açılmadan önce davalı … şirketine tazminatın ödenmesi için gerekli olan tüm belgeler ile eksiksiz olarak başvuru yapılması gerekliliği yasa koyucu tarafından dava şartı olarak kabul edilmiştir. Bu şart yerine getirilmeden dava açılmış ise dava ön şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir. Eldeki dosyaya baktığımızda davacılar tarafından dava açmadan önce davalı … usulüne uygun şekilde tüm evraklar ile eksiksiz bir biçimde başvurmamış, dava tarihinden çok sonra 26/04/2017 tarihinde davalı … şirketine başvuru yapılmıştır. Bilindiği gibi dava şartları davanın açıldığı tarih itibarı ile değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacının davadan 1 yıl sonra sigorta şirketine başvuru yapmış olması, başlangıçta olan dava şartı eksikliğinin sonradan giderildiği sonucunu doğurmayacaktır. Bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken davanın esastan reddine karar verilmiş olması yerinde görülmemiştir. Bu nedenle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 355.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
HMK 353/1-b-2 maddesine göre” Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına karar verilmesi kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi gereğince KABULÜ İLE;
2-HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
3-DAVANIN DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİ İLE USULDEN REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70 TL harcın ıslah harcı ile birlikte peşin alınan toplam 691,16 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 610,46 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
5-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacılar alınarak davalıya verilmesine,
7-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının ilgililerine iadesine,

İstinaf giderleri bakımından;
8-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-Kesin olan iş bu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
10-Davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
11-Davacılar tarafından harcaması yapılan 98,00 TL posta masrafı ve tebligat giderinin davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.21/02/2022

… … … …
Başkan … Üye … Üye … Katip …
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır