Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2207 E. 2023/289 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2207 – 2023/289
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2207
KARAR NO : 2023/289

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2021/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av.
DAVALI :1-
VEKİLİ : Av.
: Av.
DAVALI : 2-

DAVA : Tazminat

KARAR TARİHİ : 28/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.03.2021 tarih, 2021/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili tefrik kararı öncesi 2021/… Esas sayılı dosyaya sunulan dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması neticesinde; müvekkilinin … Üniversitesinde araştırma görevlisi iç hastalıkları uzmanı/ doktor olarak görev yaptığını, 24.11.2013 tarihinde davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı ve diğer davalı …’ın kullandığı … plakalı araçların müvekkili …’nun kullandığı … plakalı aracına çarpması neticesinde müvekkilinin hayati tehlike geçirecek şekilde basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde ve kırık oluşturup hayat fonksiyonlarını ağır derecede etkileyecek derecede yaralandığını, yaralanmasının duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli yitirilmesine neden olacak şekilde yaralandığını, meydana gelen bu kazada gerek hazırlıkta tutulan trafik tespit tutanağı, gerekse mahkemece yapılan keşif sonucunda aldırılan rapora göre davalı(sanık) …’ın aşırı alkollü olarak karayoluna çıkıp araç kullandığını ve trafik kurallarını ihlal etmesi sonucu meydana gelen kazanın oluşumunda aslı kusurlu olduğunu, ceza dosyasından aldırılan raporlarda da davalı …’ın asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin kazanın oluşumunda ihmal ve kusurunun raporda belirtilmiş olduğunu, bu olaylar neticesinde müvekkilinin manevi zarara uğradığını, organlarından birinin işlevini sürekli yitirmiş olması nedeniyle fiziki çalışma koşullarını büyük oranda kaybettiğini, bu nedenle nöbet ücreti, hastane döner sermayesindeki almış olduğu kazanç kaybı, karşılanmayan tedavi ücretleri, evde sürekli bakıma muhtaç kalması sebebiyle kendisi bakım altında tutulduğundan bakım ücretleri, fiziki nedenlerle toplu ulaşım araçlarını kullanamaması, kendi aracını kullanamaması tedaviye taksi ile gitmek zorunda kalmasından kaynaklı özel taksi masrafları, iş gücü kaybı nedeniyle yaşam endeksine göre uğramış olduğu ve uğrayacak olduğu maddi zararlar, kaza sebebiyle kademe ilerlemesinin durmasından kaynaklı maaş kaybı için davalılardan maddi tazminat talep ettiklerini beyan ederek şimdilik; nöbet ücreti için 500,00 TL, M.Ü. Tıp Fakültesi hastane döner sermayesindeki almış olduğu kazanç kaybı için 500,00 TL, karşılanmayan tedavi ücretleri için şimdilik 500,00 TL, evde sürekli bakıma muhtaç kalması sebebiyle kendisi bakım altında tutulduğundan bakım ücretleri için şimdilik 500,00 TL, fiziki nedenlerle toplu ulaşım araçlarını kullanamaması, kendi aracını kullanamaması tedaviye taksi ile gitmek zorunda kalmasından kaynaklı özel taksi masrafları için 500,00 TL, iş gücü kaybı nedeniyle yaşam endeksine göre uğramış olduğu ve uğrayacak olduğu maddi zararlar için 500,00 TL, kaza sebebiyle kademe ilerlemesinin durmasından kaynaklı maaş kaybı için 500,00 TL, şimdilik toplam 7.500,00 TL maddi tazminatın işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden; sigorta şirketleri yönünden sigorta limitini aşmamak üzere dava tarihinden itibaren işletilecek faizi, 1.000.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalı işleten ve davalı sürücülerden müştereken ve mütesselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesinin 2021/… esas sayılı dosyası ile açılan davada davalılar … Sigorta A.ş ve … Sigorta A.ş hakkında açılan davanın ana dosyadan ayrılmasına karar verilmekle dosyanın 2021/… esas sayılı dosyasına kaydedildiği ve istinaf incelemesine bu dosyanın gönderildiği görüldü.
CEVAP: Davalı … Sigorta vekili 25/08/2018 tarihli cevap dilekçesi ile özetle; davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, HMK’nun 114. ve 115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan yönünden usulden reddine karar verildiği görüldü.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili verdiği istinaf dilekçesinde özetle; 1-….05.2018 tarihli dilekçeleri ile, davalı yanın Karayolları Trafik Kanununun 97. maddesi gereği sigorta şirketine başvuru yapılmadığı, bu nedenle de dava şartı yokluğundan davanın reddine yönelik itirazı her ne kadar kabul etmediklerini bildirmiş iseler de bu itirazlarının dikkate alınmadan hüküm tesis edilmiş olduğunu ayrıca bu eksikliğin HMK 115/2. maddesi gereğince de bu eksikliğin giderilebileceğini, usulen kendilerine kesin süre verip sonucuna göre işlem yapmaksızın davanın reddine karar verilmesinin hukuku aykırı olduğunu, 2-16.03.2021 tarihinde yerel mahkemeye usul yönünden yaptıkları, tefrik kararından dönülerek tefrik edilen dosyanın ana dosya ile birleştirilmesi yönündeki taleplerinin dikkate alınmamış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılması ile talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54/1-3 ve 55 maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan (malüliyet) maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, maddi tazminat talebi yönünden davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun incelemesinde;
2918 Sayılı yasanın 97 maddesi (Değişik madde: 14/04/2016-6704 S.K. 5. Mad.) “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” şeklindedir.
Bu madde hükümüne göre davacının trafik kazası nedeni ile tazminat davası açmadan önce sigorta şirketine yazılı olarak başvuru zorunluluğu bulunmaktadır. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarının Tazminat ve giderlerin ödenmesi başlıklı B2 maddesinde “(Değişik paragraf:RG-2/8/2016-29789) 2.1. Sigortacı; hak sahibinin, kaza veya zararın tespit edilebilmesi için bu genel şartlar ekinde yer alan gerekli tüm belgeleri sigortacının merkez veya şubelerinden birine ilettiği tarihten itibaren sekiz işgünü içinde tazminatı hak sahibine öder. Sigortacının kendisine iletilen belgelere haklı olarak itiraz etmesi veya kendisinin hak sahibinden ya da başka bir kurumdan haklı olarak yeni bir belge talep etmesi halinde söz konusu süre yeni talep edilen belgenin sigortacının merkez veya şubelerinden birine iletilmesinden sonra başlar. Sigortacı hak sahibinden münhasıran hak sahibinin tazminat hakkını etkileyen bilgi ve belgeleri talep edebilir.” hükümüne yer verilmiştir.
2918 Sayılı yasanın 97 maddesi (Değişik madde: 14/04/2016-6704 S.K. 5. Mad.) Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekliliğine ilişkin şartın dava şartı olduğu noktasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından söz konusu dava şartı sonradan giderilebilir bir dava şartı olarak kabul edilmiş ise de;
6704 sayılı yasanın 5 maddesi ile değiştirilen 2918 sayılı yasanın 97 maddesinin gerekçeleri; “Alt komisyonun değişiklik gerekçesi
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda değişiklik yapılması suretiyle, trafik kazalarında zarar görenlerin daha hızlı ve eksiksiz tazminat alabilmesi ve yargı üzerinde oluşan yükün hafifletilebilmesini teminen zarar görenlerin sigorta şirketine başvurmasının ardından, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanununun tahkime ilişkin başvuru şekli ve süresinin dikkate alınmasını öngören bir düzenleme Tasarıya yeni çerçeve 6 ncı madde olarak eklenmiştir.”
Plan ve bütçe komisyonun değişiklik gerekçesi Çerçeve madde 6 alt komisyon metninin çerçeve 6. maddesi; “Zorunlu trafik sigortası uyuşmazlıklarının daha hızlı çözülmesi için zarar görenin öncelikli olarak ilgili sigorta kuruluşuna başvurması, sorunun çözülemediği hallerde dava açması ya da sigortacılık mevzuatı uyarınca tahkime başvurmasına imkân sağlayacak şekilde değiştirilmesi suretiyle kabul edilmiştir” şeklinde açıklanmıştır.
Tasarı yasalaşmadan önce TRBMM Genel Kurul görüşmeleri sırasında iki adet önerge verilmiştir. Önergelerden birisi tüm madde metininin tasarıdan çıkartılmasına ilişkin olup bu önerge hakkında yapılan görüşmeler sırasında söz konusu tasarı ile dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru şartı getirilmiş olmasının mağduriyet yaratacağı, düzenleme ile zararın tazmini için sigorta şirketine başvuru yapılmaması halinde dava yoluna gidilemeyeceğinin kabul edileceğini bunun doğru olmadığını mağdurların sigorta şirketinin insafına terk edileceği yönünde eleştiriler getirilmiş ve değişlik önergesi sunulmuş ancak söz konusu önerge red edilmiştir. Yine aynı madde de yer alan dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılması ve 15 gün beklenmesi gerektiği şeklindeki hükümde yer alan 15 günlük sürenin 7 güne indirilmesi teklif edilmiş bu teklif de red edilmiştir.
Tüm açıklamalara göre yasa koyucunun gerekçesi ve TBMM Genel Kurulunda yapılan değişliklik önergeleri ile bu önergeler hakkında yapılan görüşmeler neticesinde önergelerin reddine karar erilmiş olması birlikte değerlendirildiğinde söz konusu kanun maddesinde getirilen dava açılmadan önce Sigorta şirketine başvuru yapılması gerekliliğine ilişkin koşul ön dava şartı niteliğinde olup dava açılmadan önce yerine getirilmesi gereken bir koşuldur. Bu şart yerine getirilmeden dava açılmış ise dava ön şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir. Söz konusu değişlik ile getirilen dava ön şartının dava açıldıktan sonra giderilebilecek nitelikte olması halinde yasa koyucu tarafından bu şekilde bir düzenleme yapılmasına gerek olmazdı zira madde metninin değişlikten önceki halinde mağdurun dava açmadan önce sigorta şirketine başvurma imkanı olduğu gibi doğrudan dava açma imkanı da bulunmaktadır. Yasa koyucu bilinçli olarak zarar görenlerin daha hızlı ve eksiksiz tazminat alabilmesi ve yargı üzerinde oluşan yükün hafifletilebilmesi amacı ile söz konusu değişliği yapmıştır.
Bu nedenle mağdurun doğrudan doğruya dava açması ve dava açtıktan sonra yargılama aşamasında sigorta şirketine başvuru yapmış olması ve bu şekilde dava şartının sonradan giderilebilir dava şartı olarak kabulü Yasa Koyucunun değişlik ile getirmek istediği asıl amacına aykırıdır.
Son olarak, söz konusu dava şartının mahkemeye erişim hakkının bu kapsamda adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu gerekçesi ile Anayasa Mahkemesine başvurulmuş olup Anayasa Mahkemesi 2019/40 esas ve 2020/40 karar sayılı ilamında;
” &76: Davanın esası hakkında karar verilebilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan koşullar şeklinde tanımlanabilecek olan dava şartları, yargılama usulü kanunlarında genel nitelikte dava şartları şeklinde düzenlendiği gibi diğer kanunlarda özel nitelikte dava şartı şeklinde de düzenlenebilmektedir. İtiraz konusu kural uyarınca dava yoluna başvurulmadan önce ilgili sigorta şirketine yazlı başvuruda bulunulmuş olması koşulu da özel nitelikte dava şartıdır. Dolayısıyla dava açılmadan önce yazılı başvuruda bulunulmuş olması, açılacak davada mahkemenin uyuşmazlığın esası hakkında inceleme yapabilmesi için zorunludur. Bu zorunluluğun yerine getirilmemesi hâlinde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilecektir. Bu suretle dava açılmadan önce zarar görenin ilgili sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunmasının öngörülmesinin taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargıya başvurulmadan çözümüne imkân tanıması ve böylece gerek zarar görenin tazminat alacağına kısa sürede kavuşmasına gerekse yargının iş yükünün azalmasına hizmet edebileceği gözetildiğinde kuralın bu yönüyle kamu yararını sağlama amacına ulaşılması bakımından elverişli olduğu açıktır.
&77. Hukuki uyuşmazlıkların yargıya başvurulmadan önce çözümüne imkân tanımak suretiyle hem uyuşmazlıkların kısa süre içinde giderilmesini hem de yargının iş yükünün azalmasını temin etmek biçimindeki amaçların dava açılmadan önce ilgili sigorta şirketine başvurulması zorunluluğundan daha hafif bir tedbirle gerçekleştirilebileceği, dolayısıyla sınırlamanın gerekli olmadığı da söylenemez.
&78. Diğer yandan kural zarar görenin dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunmuş olması koşulunu öngörmekte ise de; Kanun’un 97. maddesinin ikinci cümlesinde sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde zarar görenin dava açabileceği veya tahkime başvurabileceği açıkça düzenlenmiştir. Kaldı ki kural işletene karşı herhangi bir başvuru yapılmış olmasına veya dava açılmış olmasına dahi gerek olmaksızın doğrudan sigorta şirketine başvuru yapılmasına imkân tanımaktadır. Bu yönleriyle kuralın kişilere aşırı bir külfet yüklediğinden de söz edilemez.
&79. Bu itibarla Kanun’da sınırlama aracının sınırlama amacına uygun ve orantılı şekilde kullanılmasını sağlayacak yasal güvencelere yer verildiği ve amaç ile araç arasında makul bir dengenin gözetildiği anlaşıldığından kural mahkemeye erişim hakkına orantısız, dolayısıyla ölçüsüz bir sınırlama da getirmemektedir. ” gerekçesi ile sigorta şirketine karşı dava açılmadan önce usulüne uygun şekilde sigorta şirketine başvuru yapılmamış olması halinde davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilebileceği, bu durumun davacı açısından aşırı bir külfet getirmediği, adil yargılanma hakkının hak arama özgürlüğünün ihlali niteliğinde olmadığı da kabul edilmiştir. Tüm bu nedenlerle davalı sigorta şirketine karşı dava açılmadan önce mutlaka surette usulüne uygun şekilde bir başvuru yapılması gerekmekte, bu başvuru şartı yerine getirilmemiş olması halinde mahkemece işin esasına girilmeden HMK 114/2 ve 115 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalara göre eldeki dosyaya baktığımızda; davacı vekilince müvekkilinin 17.02.2016 gününde meydana gelen trafik kazası nedeni ile yaralandığını belirttiği, ancak sigorta şirketine karşı herhangi bir başvuru yapmaksızın doğrudan dava açtığı anlaşılmıştır.
Dava şartları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlenmiştir. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamanın devamı için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere dava açılmadan önce Sigorta şirketine genel şartlarda belirtilen tüm belgeler ile eksiksiz olarak başvuru yapılması gerekliliği yasa koyucu tarafından dava şartı olarak kabul edilmiştir. Bu şart yerine getirilmeden dava açılmış ise dava ön şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
HMK’nın 355. maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın yazılı şekilde karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361. maddesi gereğince; Dairemizin kararının taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’ne, yahut temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine veya Dairemize gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesi’ne verilebilecek bir dilekçe ile YARGITAY’A TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi. 28.02.2023

Başkan Üye Üye Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.