Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2166 E. 2023/116 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2166 – 2023/116
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2166
KARAR NO : 2023/116

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2021
NUMARASI : 2017/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av.

DAVALI :
VEKİLİ : Av.
DAVA : Tazminat

KARAR TARİHİ : 17/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/06/2021 tarih ve 2017/… Esas, … Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 18.03.2016 tarihinde karşıdan karşıya geçen davacıya plakası alınamayan bir motosikletin çarpması sonucu davacının yaralandığını, kazadan dolayı davacının uğradığı zararın (kalıcı çalışma gücü kaybı ve geçici iş görmezlik zararı) karşılanmadığı ileri sürülerek fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 100,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren uygulanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 26.05.2021 tarihli dilekçe ile talebini; 6.324,72 TL geçici iş görmezlik tazminatı ve 71.881,36 TL sürekli sakatlık tazminatı olmak üzere toplam 78.306,08 TL’ye çıkarmıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya sebebiyet verdiği ileri sürülen aracın motorlu bisiklet mi yoksa motosiklet mi olduğunun mahkemece tespiti gerektiğini, müvekkilinin kaza tarihinde temerrüte düşmediğinden dava tarihinden itibaren faiz istenebileceğini, davacının motosiklet kullanırken koruyucu tertibat, kask takmadığından olayda müterafık kusurlu olduğunu, kusur ve maluliyet durumunun belirlenmesi gerektiği belirtilerek davanın reddi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın kabulü ile; 6.334,72 TL geçici işgörmezlik tazminatı ile 71.971,36 TL sürekli maluliyet tazminatı olmak üzere toplam 78.306,08 TL’nin 30/05/2016 tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen plakası tespit edilemeyen aracın motosiklet mi yoksa motorlu bisiklet mi olduğunun mahkemece tespitinin gerektiğini, hükme esas alınan maluliyet raporunun hatalı olduğunu, müvekkili kurumun geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını, mahkemece alınan aktüer raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yönteminin kullanılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen … plakalı aracın kaza tarihinde ZMMS poliçesinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, ayrıca hükme esas alınan kusur raporunu da kabul etmediklerini, müvekkili kurumun temerrüde düşmediğini, bu nedenle davacının alacağına faiz yürütüleceği düşünülse bile faizin ancak dava tarihinden itibaren yürütülmesi gerektiğini belirterek, açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, plakası tespit edilemeyen aracın davacıya çarpması neticesinde yaralanmasından kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin mahkemece aracın cinsinin araştırılmadığı yönündeki istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen plakası tespit edilemeyen aracın motosiklet mi yoksa motorlu bisiklet mi olduğunun mahkemece tespitinin gerektiğini, bu hususta bir araştırma yapılmadığını ileri sürmüş ise de, Adana C. Başsavcılığının 2016/… Esas sayılı dosyası içeriği, tanık beyanları, 18.04.2016 tarihli kaza anını gösterir CD İzleme Tutanağı birlikte değerlendirildiğinde, kazaya karışan aracın arkasında sepet bulunan kırmızı bir motosiklet olduğunun belirlendiği, İddianame ve ceza mahkemesi hükmünde de kaza yapan aracın motosiklet olduğunun açık bir şekilde belirlendiği anlaşılmakla davalının bu yöndeki itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili yine kazaya sebebiyet veren … plakalı aracın ZMMS poliçesinin olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtmiş ise de, davacıya çarpan aracın dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere plakasının tespit edilemediği, bu nedenle davalı tarafından belirtilen plaka ile araştırma yapılmamış olmasında herhangi bir yanlışlık olmadığı kanaatine varılmış, davalı vekilinin bu yöndeki savunmasına da itibar edilmemiştir.
Davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadıkları yönündeki istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili her ne kadar geçici iş göremezlik zararından müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürmüş ise de,
09/10/2020 günlü resmi gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı dikkate alındığında davacının zararının belirlenmesinde 01/06/2015 günlü ZMSS genel şartlarının tümü ile dikkate alınamayacağı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle davacının tedavi sürecinde uğramış olduğu geçici iş görmezlik zararının davacının gerçek zararı niteliğinde olduğu, dolayısıyla davalı sigorta şirketi tarafından davacının uğramış olduğu bu zararın karşılanması gerektiği anlaşıldığından bu miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır bu yönü ile buna dair istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.(Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/6271 esas ve 2020/8104 karar sayılı 03/12/2020 günlü kararı)
Davalı vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili hükme esas alınan maluliyet raporunun hatalı olduğunu, maluliyet raporunu kabul etmediklerini ileri sürmüş ise de,
Bilindiği üzere Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan mevzuat yönetmelik hükümlerine uygun olacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre 11/10/2008 tarihinden önceki kazalar için Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemeleri Tüzüğü çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu, 11/10/2008-01/09/2013 tarihleri arasında gerçekleşen kazalar için Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu 01/09/2013 ile 01/06/2015 tarihleri arasındaki kazalar için Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki meydana gelen kazalar için 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu ve 20/02/2019 tarihinden sonra meydana gelecek kazalar içinse Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde heyet rapor alınması gerekmektedir.
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda mahkemesinde hükme esas alınan İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 28.09.2020 maluliyet raporunun kaza tarihi olan 18.03.2016 tarihinde yürürlükte bulunan, 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine usulüne uygun şekilde düzenlendiği, davacının son film ve grafileri ile tedavi evrakları incelenmek sureti ile raporun hazırlandığı, davalı tarafından rapora itiraz edilirken farklı bir heyet raporu, sağlık tedavi evrakı… vb belge sunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin soyut beyana dayalı istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin aktüer raporuna yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili mahkemece alınan aktüer raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yönteminin kullanılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ifade etmiş ise de, dosya içerisinde mevcut aktüer raporu incelendiğinde, raporun Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı, danıştay 8. Dairesinin 2020/5413 sayılı dosyasında ZMMS genel şartlarının bazı maddelerine ilişkin verilen yürütmeyi durdurma kararı sonucu oluşan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararları ile uyumlu şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak sureti ile hazırlandığı, kaza tarihinin 18.06.2016 olduğu, 19.06.2021 tarihli değişiklik öncesi olaylarda Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre tazminat hesabında TRH2010 Tablosunun ve zarar hesabının da Progressive Rant Yöntemine göre yapılması gerektiğinin kabul edildiği, hükme esas alınan hesap raporunun açıklayıcı, gerekçeli, denetime olanak verir ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir.
Davalı vekilinin faiz tarihine yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili müvekkili kurumun temerrüde düşmediğini, bu nedenle faiz tarihinin dava tarihi olması gerektiğini ileri sürmüş ise de,
5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 14. maddesi gereğince ihdas edilen Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 15.maddesi gereğince rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte Güvence Hesabının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, ödememe halinde temerrüt bu tarihte gerçekleşmektedir. Davacı vekili tarafından davalıya 30.05.2016 tarihinde başvuruda bulunulduğu dikkate alındığında, faiz başlangıç tarihinin 30.05.2016 olarak kabul edilmiş olmasında herhangi bir yanlışlık olmadığı kanaatine varılmış, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu haksız bulunmuştur. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/1836 Esas ve 2020/4711 sayılı ilamı)
Davalı vekilinin kusura yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili hükme esas alınan kusur raporunun hatalı olduğunu, kusur oranlarını kabul etmediklerini ileri sürmüş ise de,
Dosya içerisinde mevcut Adana C. Başsavcılığının 2016/… Esas sayılı dosyasına sunulan 20.06.2016 günlü kusur raporu incelendiğinde, kazanın meydana gelmesinde dosyamız davacısının tali kusurlu olduğu, plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün ise kavşağa yaklaşırken aracının hızını ayarlayamaması ve geçiş önceliği kuralına riayet etmemesi nedeni ile asli kusurlu olduğu bildirilmiştir.
İş bu dosyada mahkemece alınan ATK Trafik ihtisas Dairesi tarafından düzenlenen 04.12.2018 günlü kusur raporu incelendiğinde plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün kavşağa yaklaşırken aracının hızını ayarlayamaması ve yayalara ilk geçiş hakkını vermemesi nedeni ile kazanın meydana gelmesinde %60 oranında asli kusurlu olduğu dosyamız davacısının ise karşıdan karşıya geçerken ilk geçiş hakkına haiz olsa da, yola gereken dikkatini vermediği kendisine yaklaşan motosiklete rağmen koşarak yolu karşıdan karşıya geçmek istediği esnada sürücünün idaresindeki motosikletin çarpmasına maruz kaldığı olayda, dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareketiyle %40 oranında tali kusurlu olduğu kabul edilmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/06/2021 tarih ve 2017/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 5.349,08 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin yatırılan 1.337,27‬ TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye 4.011,81 ‬TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.17.01.2023

Başkan Üye Üye Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır