Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1983 E. 2023/577 K. 11.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1983
KARAR NO : 2023/577

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2021
NUMARASI : 2018/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI : … (…)
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI :… … SİGORTA A. Ş. …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 11/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …
Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/03/2021 tarih ve 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 18/05/2018 günü sürücü … idaresindeki … plakalı aracıyla, aynı istikamette seyreden sürücü … idaresindeki … plakalı aracın çarpışması sonucu yaralamalı trafik kazası meydana geldiği, davacının … plakalı araçta yolcu konumunda bulunduğu, bu kaza nedeniyle davacının ciddi oranda geçici ve kalıcı sakatlığa duçar olduğu, kazanın gerçekleşmesinde … plakalı araç sürücüsünün tazminatı gerektirir derecede kusurlu olduğu, kusurlu olan aracın davalı … nezdinde sigortalı olduğu, bu nedenle şimdilik 3.300,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, açılan davanın kısmen kabulü ile, 97.917,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 12/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geçici iş göremezlik tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı … vekili; Bilirkişi raporunda hatalı maluliyet oranı belirlendiğini, başvuranın sürekli iş göremezlik oranının %10 olarak belirlenmişse de, sunulan evraklar ile daha düşük maluliyet belirlendiğini, maluliyet oranının kesin ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerektiğini, aktüeryal bilirkişi raporunda hesaplamanın asgari ücret üzerinden oranlama yapılarak belirlenmediğini, gerçek zararın hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre hesaplanması gerektiğini, işçinin belli olan net ücreti ile asgari ücret kıyaslanarak asgari ücretin üzerindeki oran belirlenmek suretiyle zarar ve tazminat hesabının yapılması gerektiğini, 09.10.2020 tarihli Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önceki uyuşmazlıklarda, kanunun iptal edilmemiş şeklinin uygulanması gerektiğini, PMF 1931 yaşam tablosunun esas alınmak suretiyle yapılan hesaplamanın gerçek zararı tespit etmede yeterli olmadığından TRH 2010 yaşam tablosuna göre hesaplama yapılması gerektiğini, bilirkişi raporunda TRH-2010 yaşam tablosu ile yapılan aktüeryal hesaplamada prograsif rant yöntemi kullanılmasının sebepsiz zenginleşmeye neden olduğunu, ıslaha konu edilen rakam için ancak ıslah tarihinden itibaren faiz isteyebileceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı … Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54 ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan (malüliyet) maddi tazminat davasıdır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Bilindiği üzere Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli tıp Kurumu 3. İhtisas dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim dalı başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden alınacak rapora göre belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre, 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki meydana gelen kazalar için 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu alınması gerekmektedir.
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda davacının yaralanmasına neden olan kaza 18.05.2018 gününde meydana gelmiş olup buna göre davacının maluliyet raporunun 01/06/2015 gününde yürürlüğe giren ZMMS genel şartlarında belirtilen Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında yönetmelik hükümlerine uygun olarak alındığı, davacının son film ve grafileri incelenmek, önceki tedavi belgeleri ve raporları irdelenmek sureti ile raporun hazırlandığı, maluliyet raporunun hükme esas alınmasının yerinde olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Davalı vekiline hükme esas alınan 03.11.2020 tarihli hesap bilirkişi raporu usulüne uygun tebliğ edilmiş, ancak vekil tarafından bilirkişi raporuna karşı yargılama aşamasında süresi içinde ilk derece mahkemesine herhangi bir itirazda bulunulmamıştır. Her ne kadar Mahkemesi’nce son celse tutanağında davalı vekilinin rapora karşı itiraz dilekçesi sunmuş olduğu belirtilmiş ise de celse arasında sunulan bu dilekçenin 14.09.2020 tarihli bilirkişi raporuna (ATK Maluliyet raporu) yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/801 E.-2017/9091 K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir….” denilmiştir. Aynı husus Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/3253 E.-2017/9419 K; 2015/8676 E, 2018/2775 K; 2013/11884 E, 2015/835 K; 2015/8056 E, 2017/2988 K sayılı içtihatlarında ve benzer içtihatlarda da benimsenmiştir.
Bu nedenle davalı vekili yönünden süresinde ilk derece mahkemesinde hesap bilirkişi raporuna itiraz edilmemekle kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin ıslah edilen kısım yönünden faiz başlangıç tarihine ilişkin istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde;
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Mahkemece ıslah edilen kısma da, davalı … şirketinin temerrüt tarihinden itibaren faiz hükmedilmiştir. Davacılar vekili, fazlaya ilişkin tüm hakları saklı tutarak dava açmış olup alacağın saklı tutulan ve ıslah ile arttırılan kısmının davalı … yönünden temerrüt tarihi de aynı tarihtir. Bu nedenle istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin takdirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 6.688,72 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 1.672,25 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 5.016,47 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) … Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.11/04/2023

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … … İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.