Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1895 E. 2022/2374 K. 13.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1895
KARAR NO : 2022/2374

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/04/2021
NUMARASI : 2018/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- … – … …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 13/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.04.2021 tarih ve 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13/05/2015 tarihinde sürücü … idaresindeki … plakalı araç ile … Köyünden … köyüne doğru ilerlerken şerit tecavüzü yaparak karşı şeride geçtiği esnada … Köyünden … Köyüne doğru seyreden müvekkili … yönetimindeki … Plaka sayılı araç ile çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin yaralandığını, kazaya sebebiyet veren … plakalı aracın davalı … tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalı …’dan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 21/10/2020 tarihli dilekçesi ile; 5.000,00 TL olan maddi tazminat talebini 10.113,30-TL arttırarak 15.113,30 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle;, davacının gelirinin somut belgelerle ispatlanması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın davacının dava dilekçesinde belirttiği gibi meydana gelmediğini, davacı tarafın kendi kusuru ile kazanın oluşumuna sebebiyet verdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 12.944,54 TL maddi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine, bu tazminata davalı … yönünden dava tarihinden itibaren, davalı … yönünden ise kazanın gerçekleştiği 13/05/2015 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 7.000,00 TL manevi tazminatın kazanın gerçekleştiği 13/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’dan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece kusur raporu ile tespit edilen oranların hatalı olduğunu, müvekkilinin meydana gelen olayda kendisine kusur atfedilecek bir davranışının bulunmadığını, hatalı tespitlere dayalı kusur raporu esas alınarak hüküm tesis edildiğini, mahkemece maddi tazminatın eksik ve hatalı değerlendirmeler sonucu belirlendiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, müvekkilinin ekonomik durumu, kazanın oluş şekli ve kusur oranları dikkate alındığında mahkemece hükmolunan manevi tazminat miktarının çok düşük olduğunu belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümü ile kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Karara karşı davalı … vekili istinaf dilekçesinde; davacının yaşı gereği bir çok hastalığının mevcut olduğunu, kazadan öncesinde de maluliyetinin olabileceğini, davacının kaza nedeni ile maluliyet halinin oluşmadığını bu nedenle maluliyet tespitinin hatalı olduğunu, davacının olayın meydana gelmesinde kendi kusuru ile sebebiyet verdiğini, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeni ile meydana gelen yaralanmadan kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece maddi ve manevi tazminatlar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekili ve davalı … vekilinin kusura yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Taraf vekilleri her ne kadar kazanın meydana gelmesinde müvekkillerinin kusurunun bulunmadığını, hükme esas alınan kusur raporunun hatalı olduğunu ileri sürmüş iseler de,
Kaza sonrası düzenlenen kaza tespit tutanağı incelendiğinde kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü … şerit ihlali yapması nedeni ile asli ve tam kusurlu olduğu, davacının ise kazaya etken bir kusur ihlalinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Mahkemece yapılan keşif neticesinde alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, davalı sürücü …’in sevk ve idaresindeki aracı ile karşı istikametten şerit ihlali yaparak gelen aracı gördüğünde frenli vaziyette yolun sağına yanaşarak önlem alma beceresi göstermediği, hatalı biçimde sola yönelerek istikametine göre sol şeritte çarpışmaları sonucu meydana gelen kazada %25 oranında tali kusurlu olduğu, dosyamız davacısının ise yolun sağını takiben seyretmeye özen göstermeyip, şerit ihlali yapması nedeni ile %75 oranında asli kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Son olarak mahkemece itiraz üzerine ve kusur oranları arasındaki çelişkinin giderilmesi amacı ile ATK Trafik ihtisas Dairesinden alınan 28.11.2019 günlü rapora göre, davalı …’ın karşı istikametten şerit ihlali yaparak gelen aracı gördüğünde frenli vaziyette yolun sağına yanaşarak önlem alma becerisi gösteremeyip hatalı biçimde sola yönelerek istikametine göre sol şeritte çarpışmaları nedeniyle %25 oranında kusurlu olduğu, davacı …’nın ise şerit ihlali yapması nedeniyle %75 kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Buna göre mahkemece hükme esas alınan raporun dinlenen tanık anlatımlarına ve olayın oluş ve özelliklerine uygun olduğu, kusur oranları arasındaki çelişkinin giderildiği, mahkemece keşif neticesinde alınan kusur raporu ile hükme esas alınan ATK raporunun birbiri ile uyumlu olduğu, davacının şerit ihlali yapması nedeni ile %75 oranında, davalı sürücü …’in ise karşı istikametten şerit ihlali yaparak gelen aracı gördüğünde aracının hızını ayarlayamaması ve fren tedbirine uymaması, keşif sırasında çekilen fotoğraflardan anlaşıldığı üzere çarpışma noktasından hemen önce sağ tarafta bulunan tarla yoluna girmek sureti ile burada duraklama yapmak sureti ile kazanın gerçekleşmesine engel olma olasılığı halde buna riayet etmeden ve hızını azaltmadan sürüşüne devam etmesi nedeni ile %25 oranında kusurlu kabul edilmesinde herhangi bir yanlışlık olmadığı, mahkemece hükme esas alınan kusur raporunun açıklayıcı gerekçeli, denetime olanak verir ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin kusur oranlarına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili mahkemece hükmolunan manevi tazminatın yetersiz ve az olduğunu ileri sürmüş ise de,
6098 TBK’nın 56/2. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hakimin takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir etmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Somut olayda 13.05.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı, İstanbul 2. İhtisas ATK tarafından düzenlenen 13.05.2020 tarihli maluliyet raporuna göre davacının %24 oranında maluliyetinin bulunduğu ancak alınan kusur raporlarına göre trafik kazasının meydana gelmesinde davacının % 75 oranında asli kusurlu olduğu, davalının ise %25 oranında tali kusurlu olduğu, tarafların belirlenen ekonomik sosyal durumları, kusur oranları, kaza ve davanın tarihi, davacının yaşı, olay tarihi ve TMK’nın 4. Maddesindeki hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde hükmolunan manevi tazminatın yeterli ve yerinde olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin maddi tazminatın düşük hesaplandığına yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili hükme esas alınan hesap raporunun hatalı olduğunu, maddi tazminatın eksik ve hatalı değerlendirmeler sonucu belirlendiğini ileri sürmüş ise de,
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/801 E.-2017/9091 K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir. İlk rapora itiraz etmeyen ve o raporda belirtilen miktarlara razı olan tarafın lehine olacak şekilde sonraki rapora göre karar verilemez…”
Somut olayda Mahkemesince hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunun davacı vekilini 06.10.2020 tarihinde usulünce tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından hesap raporunda belirlenen miktara karşı süresi içerisinde itiraz edilmediği, aksine 21.10.2020 tarihinde ıslah dilekçesi sunulduğu, süresi içerisinde itiraz edilmemekle kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceği anlaşıldığından, davacı vekilinin maddi tazminatın yetersiz ve eksik hesaplandığı yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin maluliyete yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davacının yaşı gereği bir çok hastalığının mevcut olduğunu, kazadan öncesinde de maluliyetinin olabileceğini, davacının kaza nedeni ile maluliyet halinin oluşmadığını bu nedenle maluliyet tespitinin hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de,
Eldeki dosyaya baktığımızda kaza tarihinin 13.05.2015 olduğu, bu nedenle her ne kadar yürürlükte bulunan 03/08/2013 günlü resmi gazetede yayınlanan Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunun hazırlanması gerekmekte ise de, ATK tarafından söz konusu yönetmelik hükümlerine göre rapor hazırlanması olanağının bulunmadığından yine kaza tarihinde yürürlükte olan 11.10.2008 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre rapor düzenlendiği görülmüştür. Mahkemesince hükme esas alınan sağlık kurulu raporunun kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine uygun olarak alındığı anlaşılmaktadır. Aynı dönem meydana gelen kazalara ilişkin olarak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2022/7439 Esas ve 2022/10976 Karar, 2022/1074 Esas ve 2022/10488 Karar, 2021/15362 Esas ve 2022/9643 Karar sayılı kararlarda davacının maluliyet oranının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre belirlenmesi gerektiğine karar verilmiştir. Şu halde davacının 02/03/2015 gününde geçirmiş olduğu kazadan kaynaklı olarak maluliyet oranının Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin güncel içtihatları ile kabul edildiği üzere Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre belirlenmiş olmasında bir yanlışlık bulunmadığından davalı vekilinin bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir.
Davacı vekili her ne kadar davacının yaşı itibarı ile bir çok hastalığının mevcut olduğunu, kazadan öncesinde de maluliyetinin olabileceğini ileri sürmüş ise de, bu iddiasına ilişkin olarak herhangi bir tedavi evrakı, tıbbi belge ya da heyet raporu sunulmamıştır. Hükme esas alınan maluliyet raporunda davacının kazadan sonraki tüm tedavi evrakları, hastane kayıtları incelenmiş ve gelişen süreçte davacının yeni tarihli film ve grafileri incelenmek sureti ile kaza tarihindeki mevzuat hükümlerine uygun şekilde hazırlandığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin soyut itiraz niteliğindeki maluliyete yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.

HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.04.2021 tarih ve 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,

3-Harçlar Kanunu gereğince davalı …’dan alınması gereken 1.362,41 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin yatırılan 340,6‬0 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye 1.021,81‬ TL harcın davalı …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda OY ÇOKLUĞU ile karar verildi.13.12.2022

… … … … Başkan … Üye … Üye … Katip…
(Muhalif Üye)

MUHALEFET ŞERHİ

İlk derece mahkemesince kazanın oluşumunda davalı sürücü Ayhan’ın tali kusurlu olduğu kabul edilmiş ve davalının kusura ilişkin istinaf başvurusu dairemizce reddolunmuş ise de, sayın çoğunluğun kusur istinafına ilişkin görüşüne katılmamaktayım.
Zira, dosya içerisindeki mevcut kaza tespit tutanağı, tanık beyanları, mahallinde yapılan keşif ve neticesinde alınan bilirkişi raporu, olay yeri krokisi ve keşif esnasında çekilen olay yeri fotoğrafları birlikte değerlendirildiğinde davalı sigortalı araç sürücüsünün kazanın hemen öncesinde kendi şeridinde seyir halinde iken dosya davacısının şerit ihlali yaparak kendisinin üzerine doğru geldiği, bunu gören davalının çarpışmaya engel olmak adına yolun boş olan kısmına doğru yani, sol şeride doğru aracını yönlendirdiği, bir süre sonra çarpışmadan hemen önce davalı sigortalının bu kez kendi şeridine geçtiği, kazanın bu şekilde meydana geldiği görülmektedir.
Bu itibarla, asıl şerit ihlali yapan tarafın davacı olduğu noktasında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Ne var ki, dosya davalısına kazadan önce hızını azaltarak sağ tarafa doğru yönelmesi gerektiği hale bu hamleyi yapmadığı için %25 oranında kusur verilmiş ise de, sağ tarafta aracın kaçabileceği boş bir alanın bulunmadığı, dosya içerisindeki fotoğraflardan şeridin sağında aracın güvenli olarak durabileceği bir alan bulunmadığı gibi bu bölgede bir tarlanın bulunduğu, dolayısıyla davalının kazadan kaçınmak amacı ile sağ tarafa doğru hamle yapması durumunda bu kez tarlaya girmek zorunda kalacağı ve kendi aracının hasarlanması sonucu doğabileceği gibi araç içerisindeki kişilerin de yaralanabileceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalı sürücüye sırf sağ şeritte güvenli bir şekilde durmadığı, hızını azaltmadığı gerekçesi ile %25 oranında tali kusur verilmiş olması görüşüne katılmamaktayım. Kazanın oluşumunda davacının tam kusurlu olduğu, bu nedenle davacının maddi ve manevi tazminat talep edemeyeceği kanaatinde olduğumdan davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile bu davalı yönünden davanın tümü ile reddine karar verilmesi gerektiği görüşü ile sayın çoğunluğun kararına katılmamaktayım.

Muhalif Üye


İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır