Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1843 E. 2023/188 K. 31.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1843 – 2023/188
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1843
KARAR NO : 2023/188

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/02/2021
NUMARASI : 2016/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av.
DAVALI :
VEKİLİ : Av.
İHBAR OLUNAN :

DAVA : Tazminat

KARAR TARİHİ : 31/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/02/2021 tarih ve 2016/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29/03/2010 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı atomobili ile seyir halinde iken meydana gelen kazada yaralandığını belirterek 1.000,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketi yönünden başvuru tarihi olan 11/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Meydana gelen kazada müvekkili şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olabileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın kısmen kabul ve kısmen reddine, geçici işgöremezlikten kaynaklanan 500,00 TL ve sürekli işgöremezlikten kaynaklanan 500,00 TL olmak üzere toplan 1.000,00 maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin geçici ve sürekli işgöremezlik sebeplerine dayanan maddi tazminat taleplerinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili; Davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, yerel mahkeme HMK’nun md.31′ de düzenlenen aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, zira talep metninde bilirkişi ile tespit edilecek gerçek zarar ve tazminat hususu zikredilerek alacağın belirsiz olduğunun anlaşıldığını, davanın zamanaşımına uğradığı yönündeki kararın hukuka aykırı olduğunu, davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğması sebebiyle ceza kanununda daha uzun bir zamanaşımı süresi varsı onun uygulanacağı hükmünün konulmasındaki temel mantığın, kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasıyla yaşanabilecek hak kayıplarının öngörülen ve 10 yıldan daha kısa olan 8 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağını öne sürmesi hukuk temel mantığına dahi aykırı olduğunu, somut olayda bilirkişi raporunun 04/10/2018 tarihinde düzenlendiğini ve zararın o tarih itibariyle tam olarak öğrenildiğini, talep artırım dilekçesinin henüz 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan verildiğini, yerleşik Yargıtay kararlarına göre dava HMK.m.109 kapsamında açılmış olsa bile trafik kazalarından kaynaklanan tazminat istemlerinde davalının ıslaha karşı zamanaşımı def’inde bulunmasının yasaya aykırı olduğunu, davacı kaza sonrası mevcut zararını 04/10/2018 tarihli bilirkişi raporu ile öğrendiğinden ve hemen 10/04/2018 tarihinde ıslah dilekçesi ile talep artırımında bulunduğundan ıslah ile artırılan kısmın zamanaşımına uğramasının söz konusu olamayacağını, zira davacının kazadan kaynaklanan diz ağrılarının halen devam ettiğini, bu husus için davacının Özel Hacettepeliler Hastanesinde tedavi olduğunu, akabinde davacı 2019 yılı içerisinde Adana Şehir Hastanesi’ne gidip tedavi olduğunu, hatta dizinden film çekildiğini, davacı müvekkilinin zararının halen devam ettiğini, bu hususun yerel mahkemeye 21/09/2020 tarihli dilekçelerinde belirtildiğini ve bu evrakların celbi talep edildiğini, ancak yerel mahkemenin bu durumu gözetmeksizin işbu hukuka aykırı kararı verdiğini, sigorta şirketine başvurulmasınında zamanaşamı süresini kestiğini, dava dilekçesinde talep edilen faiz ile hükmedilen faizin farklı olduğunu, kural olarak olay tarihinden itibaren faize hükmedilesi gerekir iken taleple bağlılık ilkesi gereği sigorta şirketine başvuruları olan 11/04/2013 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini, yerel mahkemenin zamanaşımına uğradığı yorumunu yaparak davayı reddetmesi, yerel mahkemenin kendi kusuru olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54. Ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan (malüliyet) maddi tazminat davasıdır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile ıslah edilen kısım yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesi hükmüne göre belirsiz alacak davası alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde açılabilecektir. Davacı bu halde kısmi dava açabileceği gibi belirsiz alacak davası açmakta seçimlik hakka sahiptir. Dava açılmakla, belirsiz alacak davasında alacağın tamamına ilişkin zamanaşımı süresi kesilmekte iken, kısmi davada talep edilmeyen kısım için zamanaşımı süresi işlemeye devam eder.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 28.02.2022 tarih 2021/11230 E. 2022/3449 K. Sayılı ilamında “…Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı taraf, 28/02/2009 tarihinde gerçekleşen kaza nedeniyle oluşan maluliyetinden doğan zararın tazmini için, 20/07/2018 tarihinde, belirsiz alacak ya da HMK’nın 107. maddesinden bahsetmeksizin, alınacak raporla tazminatın belirlenmesinden sonra artırım haklarını saklı tutarak eldeki davayı açmış olup, davanın HMK’nın 109. Maddesinde düzenlenen “kısmi dava” olduğunun kabulü gerektiği açıktır. Zamanaşımına ilişkin itirazı inceleyen İtiraz Hakem Heyeti’nin, alınacak raporlarla zararın kapsamının belirlenebileceği, davacının davayı açarken bu belirlemeyi yapmasının mümkün olmadığı ve tahkim dosyalarında bu şekilde açılan davaların belirsiz alacak davası olarak kabul edildiği gerekçesine dayanan zamanaşımı değerlendirmesi, açıklanan nedenlerle yerinde olmamıştır…Açıklanan nedenlerle; davalının trafik sigortacısı olduğu aracın çarpması ile davacı ve dava dışı bir kişi daha yaralandığından, araç sürücüsünün aynı zamanda suç teşkil eden eylemi için, TCK’nın 89/2-a-b ve 66/1-e maddeleri uyarınca, olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi 8 yıl olup 28/02/2017’de bu sürenin dolduğu; kısmi dava olarak açılan davada ıslah dilekçesi 13/12/2018 tarihinde (zamanaşımı süresinin dolmasından sonra) verildiğinden, ıslah ile artırılan kısım bakımından zamanaşımının gerçekleştiği dikkate alınarak, ıslahla artırılan bölüm için davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde belirtilmektedir.
Somut olayda, dava yaralamalı trafik kazası sonucu açılan maddi tazminat davasıdır. Kaza 29.03.2010 tarihinde meydana gelmiştir. Dava, 11.04.2016 tarihinde, belirsiz alacak ya da HMK’nın 107. maddesinden bahsetmeksizin, bilirkişi tarafından tespit edilecek gerçek zararı ve tazminatını dava ve talep ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere maddi tazminat yönünden 1.000,00 TL üzerinden kısmi dava olarak açılmıştır. Davacı tarafın ıslah dilekçesi tarihi ise 10.10.2018’dir. Davalı taraf süresi içinde ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunmuştur.
Dava 6100 sayılı HMK döneminde, dava dilekçesinde davanın açıkça belirsiz alacak davası olduğu belirtilmeksizin fazlaya dair haklar saklı tutularak kısmi dava olarak açılmıştır. Bu durumda davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü mümkün değildir. Kısmi davada, zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için kesildiğinden ve geriye kalan meblağ için işlemeye devam ettiğinden, ıslahla arttırılacak miktar için de zamanaşımı süresinin dolmamış olması gerekir. Dava dilekçesinde ve yargılamanın ilerleyen aşamalarında davacının tedavisinin halen devam ettiği bildirilmektedir.
Uyuşmazlık; kısmi davada ıslah edilen kısım yönünden zamanaşımının dolup dolmadığı, zamanaşımının hangi tarihten itibaren başlayacağı noktasında toplanmaktadır. Bazı hallerde, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için 2 yıllık zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır.
Gelişen durumun olmadığı bir durumda olay tarihi ve ıslah tarihi dikkate alındığında 8 yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur. Ancak gelişen durumun varlığı halinde gelişen durumun sona ermesinden itibaren zamanaşımı süresi içinde dava açılması ve kısmı davada ıslah dilekçesinin sunulması gerekir. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.
Davacıdaki yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceğinin zamanaşımı tarihinin başlangıç tarihinin tespiti açısından önemlidir. Dava konusu olayda gelişen durumun varlığı (tedavilerin devam ettiği) iddia edilmekle; Mahkemece bu yönde yapılan araştırmalar sonucu alınan ATK 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 24.07.2020 tarihli raporda “Kişinin tedavisinin sona erdiği tarihin kişinin takip ve tedavisini yürüten klinik ve hekimden sorulmasının uygun olacağı ..” belirtilmekle, davacı vekili tarafından sunulan 21.09.2020 tarihli davacının 3 yıl önce kazadan kaynaklı diz ağrısı için gittiği hastanelerin bildirilmesi başlıklı dilekçesi uyarınca ilgili hastanelerden tedavi evraklarının getirtilerek yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiğinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Buna göre zararın kapsamının (maluliyetin) öğrenildiği tarihin saptanması bakımından, davacının tedavisinin bittiği ve zararın kapsamının (maluliyetin) ortaya çıktığı tarihin ne olduğu hususlarında rapor tanziminin istenmesi; raporla tespit edilecek maluliyetin öğrenilme tarihine göre davalının zamanaşımı savunması üzerinde durularak, oluşacak sonuç dahilinde davalının zamanaşımı savunması hakkında karar verilmesi gerekirken, (Yargıtay 4. HD’nin 06/04/2022 tarih 2021/4896 E. 2022/6922 K sayılı ilamı) eksik araştırma yapılarak ıslah edilen kısım yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hatalı görülmekle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
Tüm bu anlatılanlar ışığında mahkemece yukarıda açıklanan şekilde davacı vekilinin dilekçesinde belirttiği hastanelere müzekkere yazılarak yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiğinin tespit edilmesi ve davacının tedavisinin bittiği ve zararın kapsamının (maluliyetin) ortaya çıktığı tarihin ne olduğu hususlarında rapor tanziminin istenmesi ve zamanaşımının buna göre değerlendirilmesi gerektiği halde, eksik inceleme ve araştırma yapıldığı anlaşıldığından açıklanan nedenlere dayalı davacı vekilinin istinaf taleplerinin, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kabulüyle, kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.a-6. maddesi gereğince KABULÜ İLE,
Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/02/2021 tarih ve 2016/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yukarıda belirtilen sebeplerle eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra davanın yeniden görülüp karar verilmesi için dosyanın yerel Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.31/01/2023

Başkan Üye Üye Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.