Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1658 E. 2022/2172 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1658 – 2022/2172
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1658
KARAR NO : 2022/2172

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI : Güvence Hesabı
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Tazminat (Ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan tazminat)

KARAR TARİHİ : 15.11.2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/01/2021 tarih, 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın 22.04.2017 tarihinde çarpışması sonucu davacının hayati tehlike geçirecek derecede yaralandığını, vücudunda kırıklar oluştuğunu tüm tedaviye rağmen hareket kısıtlığı yaşadığını ve sürekli sakat hale geldiğini, kazanın meydana gelmesinde plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu davacının ise herhangi bir kusurunun bulunmadığını, kazaya sebebiyet veren araç sürücüsü hakkında İskenderun CBS 2017/… Sor. Sayılı dosya ile soruşturmada daimi arama kararı verildiğini, plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün meydana getirdiği zararın tazmininden davalının sorumlu olduğunu, zararın tazmin edilmesi için yapılan müracaata rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek FİHS tutularak HMK 107’nci md uyarınca şimdilik 20.000,00 TL maddi tazminatın tebliğ tarihini izleyen 8’nci gün olan 13.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH : Davacı vekili 04.01.2021 tarihli dilekçesi ile dava değerini kalıcı sakatlıktan kaynaklanan 78.545,09 TL maddi tazminat ve 1.071,46 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplamda 79.616,55 TL’ye ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava öncesinde eksik evrakla müvekkiline müracaat etmesi nedeniyle dava şartını yerine getirmediğini bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, davacının sürücü olması nedeniyle sürücü zararlarından kaynaklanan tazminattan müvekkilinin sorumlu olmadığını, trafik kazasına sebebiyet verdiği iddia edilen aracın varlığının ve kazaya bu aracın sebebiyet verdiğinin davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, davacının kaza sırasında motosiklete kask ve sair koruyucu tertibat ile kullanmaması nedeniyle zarardan müterafik kusur indirimi yapılmasını, geçici işgöremezlik zararının poliçe teminat kapsamında olmadığını, müvekkilinin sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini bu bakımdan faize en fazla dava tarihinden itibaren hükmedilebileceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile; 1.071,46 TL geçiçi işgöremezlik tazminatı, 59.576,98 TL sürekli işgöremezlik tazminatı olmak üzere toplamda 60.648,44 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 19/07/2017 tarihinde itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verildiği görüldü.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili verdiği istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin … ATK’dan alınan raporda maluliyet oranının %8 olduğu, davalının itirazı üzerine aldırılan raporda ise %7 olduğu tespit edilmiş ise de, maluliyet oranının daha yüksek olduğunu ayrıca Anayasa Mahkemesinin 09.10.2020 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 2019/… Esas 2020/… Karar sayılı kararına aykırı karar vermiş olduğunu, yerel mahkemenin taraflarınca taleplerinin seçenek PMF.1931 tablosuna dayanarak arttırılmış olmasına rağmen seçenek TRH 2010 Tablosuna göre karar vermesinin müvekkilin mağduriyetine yol açmış olduğunu, bu durumun bozma gerekçesi olduğunu, mahkemece eksik inceleme ile ve itirazları incelenmeden davanın kısmen kabulüne verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılması ile talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
Karara karşı davalı vekili verdiği istinaf dilekçesinde özetle; tazminat hesaplamasına esas alınan maluliyet raporunun mevzuata uygun düzenlenmemiş olduğunu, her ne kadar ATK’dan maluliyet raporu aldırılmış ise de, raporda davacının engellilik oranının kalıcılığına dair ibare olması gerektiği halde bu hususta herhangi bir ibare olmadığını, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın varlı ve kazaya sebebiyet verdiğinin somut delillerle ispatlanamadığını, kusur oranları arasındaki çelişkilerin giderilmesi gerektiğini, müteveffanın motosiklette kask kullanmamış olması sebebiyle müterafik kusur indirimi yapılmasının gerektiğini, temerrüt tarihinin hatalı tespit edilmiş olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54/1-3 ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan (malüliyet) maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, maddi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı vekili istinaf etmiştir.
Taraf vekillerinin hükme esas alınan maluliyet raporuna yönelik istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde;
Eldeki dosyaya baktığımızda mahkemesince hükme esas alınan 29/05/2020 tarihli Adli Tıp Kurumu 2. ihtisas kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporunun, kaza tarihi olan 23/04/2017 tarihinde yürürlükte bulunan …/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlendiği, bu yönü ile davacının kalıcı bir maluliyetinin %7 olarak tespit edildiği, başka bir anlatımla iş bu trafik kazasına bağlı olaşan cismani zarar arasında illiyet bağı kurularak kalıcı maluliyetinin usulüne uygun şekilde tespit edildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle taraf vekillerinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin gerçekleştiği iddia edilen trafik kazasının ispatlanmadığına ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Dosya içinde sureti mevcut İskenderun CBS 2017/… sor. sayılı dosyasındaki bilgi, belge ve kamera kayıtları incelendiğinde; kimliği belirsiz sürücü, yönetimindeki plakası tespit edilemeyen araç ile seyri sırasında yola gereken biçimde dikkatini vermemiş, olay yeri kavşağa geldiğinde yavaşlayarak yolu kontrol etmesi ve sağından ilk geçiş hakkına sahip biçimde gelen motosikletin geçişini beklemesi gerekirken, aksine hareket edip kontrolsüzce kavşağa girerek sürücü … yönetimindeki motosikletin sol yan kısmına çarpması sonucu meydana geldiği anlaşılmakla, davalı vekilinin itirazı haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin hükme esas alınan kusur oranlarına ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Somut olayda, 22.04.2017 günü saat 16:… sıralarında sürücü …, yönetimindeki … plaka sayılı motosiklet ile …. Sokak üzerinde … istikametine seyrederek olay yeri kavşağa geldiğinde, solundan …. sokak’ı takiben kavşağa giren kimliği belirsiz sürücü yönetimindeki plakası belirsiz otomobilin, aracının sol yan kısmına çarpması sonucu dava konusu kaza meydana gelmiştir.

Mevcut duruma göre; kimliği belirsiz sürücü, yönetimindeki plakası tespit edilemeyen araç ile seyri sırasında yola gereken biçimde dikkatini vermemiş, olay yeri kavşağa geldiğinde yavaşlayarak yolu kontrol etmesi ve sağından ilk geçiş hakkına sahip biçimde gelen motosikletin geçişini beklemesi gerekirken, aksine hareket edip kontrolsüzce kavşağa girerek sürücü … yönetimindeki motosikletin sol yan kısmına çarpması sonucu meydana gelen olayda; dikkatsiz, tedbirsiz ve kurallara aykırı hareketleri nedeniyle %100 oranında kusurlu olduğu, motosiklet sürücüsü …, yönetimindeki araçla nizami biçimde seyrederek solundan gelen araçlara göre ilk geçiş hakkına sahip biçimde olay yeri kavşağa giriş yaptığı sırada, solundan kontrolsüz biçimde kavşağa giren kimliği belirsiz sürücü yönetimindeki plakası tespit edilemeyen otomobilin, aracının sol yan kısmına çarpmasıyla meydana gelen olayda, bu oluş şartlarında herhangi bir kural ihlali görülmediği anlaşılmakla, davalı vekilinin itirazı haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin hükmedilen tazminattan, müterafik kusur indirimi uygulanması gerektiğine ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın md. 52. maddesinde düzenlenmiştir. Zarar görenin kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Somut olayda, dosya kapsamından davalı, davacının kask ve koruyucu ekipman takmadığını, bu nedenle zararın oluşmasında kendisinin kusurlu olduğu belirtmiş ise de, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150/1-a bendi gereğince motosiklet sürücü ve yolcularının koruyucu kıyafet olarak kask takması mecburi iken yönetmelikte omuzluk takılması gerektiğine ilişkin olarak herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Davacının yaralanmasının sol omuz kısıtlılığına bağlı olduğu, buna bağlı olarak kask takılı olmaması oluşan maluliyet arasında illiyet bağı bulunmadağı, Karayolları Trafik Kanunu Yönetmeliği gereğince koruyucu ekipman olarak takılması zorunlu olan ekipmanın kask olması gerektiği, davacının maluliyetinin kafa bölgesinde oluşmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu haklı görülmemiştir.
Davalı vekilinin hükmedilen faiz başlangıç tarihine ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davalı vekili mahkemece hükmedilen faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, müvekkili şirketin dava tarihinden itibaren yasal faiz ile sorumlu olduğunu ileri sürmüş ise de,
5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 14. maddesi gereğince ihdas edilen Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 15.maddesi gereğince rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte Güvence Hesabının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, ödememe halinde temerrüt bu tarihte gerçekleşmektedir. Davacı vekili tarafından davalıya 05/07/2017 tarihinde başvuruda bulunduğu dikkate alındığında, mahkemece başvuru tarihi olan 07/07/2017 tarihi itibarı ile faize hükmedilmesi gerekirken, başvuru tarihinden 8. İş günü sonrası olan 19/07/2017 tarihinden faize hükmedilmesinin davalının lehine olduğu, bu yönde davacı tarafın istinafının bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu haksız bulunmuştur. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/1836 Esas ve 2020/4711 sayılı ilamı)
Davacı vekilinin hükme esas alınan hesap raporuna yönelik istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde;
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Davacı vekiline 17/11/2020 hesap raporu usulüne uygun şekilde 22/11/2020 tebliğ edilmiş, ancak vekil tarafından rapora karşı yargılama aşamasında süresi içinde ilk derece mahkemesine herhangi bir itirazda bulunulmamıştır.
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/… E.-2017/… K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir. İlk rapora itiraz etmeyen ve o raporda belirtilen miktarlara razı olan tarafın lehine olacak şekilde sonraki rapora göre karar verilemez…”
Aynı yöndeki Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 23/10/2017 gün ve 2015/3253 E.-2017/9419 K. Sayılı kararında özetle; “…6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/1. maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesine yer verilmiştir. Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı düşünülmelidir…” denilmiştir. Aynı husus Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/… E, 2018/… K; 2013/… E, 2015/… K; 2015/… E, 2017/… K. sayılı içtihatlarında ve benzer içtihatlarda, Samsun Bölge Adliye Mahkemesinin 2018/… Esas, 2018/… K sayılı kararında da benimsenmiştir.
Bu nedenle davacı vekili yönünden süresinde hesap raporuna itiraz edilmemekle kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 357. ve 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 59,… TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 21,… TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 4.142,90 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan toplamda 967,65 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 3.172,25 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Taraflarca yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 15.11.2022

… … … …
Başkan … Üye … Üye … Katip …