Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1657 E. 2022/2034 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1657 – 2022/2034
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1657
KARAR NO : 2022/2034

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. …
Av….
Av. …
DAVALI : … Sigorta A.Ş. –
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan tazminat)

KARAR TARİHİ : 01.11.2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :…

İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/01/2021 tarih, 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile, davalıya ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı olan ve dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin 03.07.2016 tarihinde çarpışması sonucu davacının yaralandığını, çeşitli ağır ameliyatlar geçirdiğini, başında sabit iz kaldığını, tedavilerinin devam ettiğini, ceza dosyasında davacının şikayetçi olmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, bu dosyadan aldırılmış olan raporda davacının aslı, karşı tarafın ise tali kusurlu bulunduğunu ve raporda belirlenen %6 oranındaki vücut fonksiyon kayıp oranını kabul etmediklerini, geçici ve sürekli maluliyetten kaynaklı zarar ile ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararın tazmini için davalıya müracaat edildiğini ancak talebin reddedildiğini, davacının kazadan önce dönerci ustası olarak aylık 2.500,00 TL civarında kazancı bulunduğunu ancak kazadan sonra eskisi gibi çalışamadığını, geçici ve daimi işgücü kaybı nedeni ile maddi zararı oluştuğunu ileri sürerek ve FİHS tutularak belirsiz olan daimi iş gücü kaybı zararı, sürekli iş göremezlik zararı, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararın tespiti ile şimdilik 5.000,00 TL maddi zararın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH : Davacı vekili 23.12.2020 tarihli dilekçesi ile dava değerini 39.016,30 TL’ye ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu ileri sürülmüş ise de karar vermeye yetecek mahiyette kusur raporunun bulunmadığını, bu bakımdan dosyanın kusur incelemesi için ATK’na sevk edilmesini, müvekkilinin sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumluluğunun söz konusu olabileceğini ancak kusurunun bulunmadığını, davacının geçici ve sürekli iş göremezlik oranlarının ATK tarafından belirlenmesini, tazminatın aktüer bilirkişi tarafından hesaplanması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın kabulü ile; 39.016,30 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 05/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği görüldü.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili verdiği istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece aldırılan ATK raporunda belirtilen %15 özürlülük oranının müvekkilinin maluliyet oranını karşılamadığını, bu rapor baz alınarak dosyadan aldırılan rapor neticesinde hükmedilen 39.016,30 TL’nin hatalı olduğunu, mahkemece aldırılan raporun hukuka aykırı olarak asgari ücret baz alınmak suretiyle yapıldığını, maluliyet oranı ile akabinde iş göremezlik tazminatının yeniden hesaplanmasının gerektiğini beyan ederek kararın kaldırılması ve talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54/1-3 ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan (malüliyet) maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, maddi tazminat talebi yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekilinin hükme esas alınan maluliyet raporuna yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde;
Eldeki dosyaya baktığımızda mahkemesince hükme esas alınan 20.07.2020 tarihli Adli Tıp Kurumu 2. ihtisas kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporunun, kaza tarihi olan 03.07.2016 tarihinde yürürlükte bulunan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlendiği, bu yönü ile davacının kalıcı bir maluliyetinin %15 olarak tespit edildiği, başka bir anlatımla iş bu trafik kazasına bağlı olaşan cismani zarar arasında illiyet bağı kurularak kalıcı maluliyetinin usulüne uygun şekilde tespit edildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davacı vekilinin hükme esas alınan hesap raporuna yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde;
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Davacı vekiline hükme esas alınan 09/12/2020 havale tarihli hesap raporu usulüne uygun 16/12/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak vekil tarafından rapora karşı yargılama aşamasında süresi içinde ilk derece mahkemesine herhangi bir itirazda bulunulmamış ve bu rapor üzerinden belirlenen tazminat miktarını bedel arttırım dilekçesi ile arttırmıştır.
Aynı yöndeki Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 23/10/2017 gün ve 2015/3253 E.-2017/9419 K. Sayılı kararında özetle; “…6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/1. maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesine yer verilmiştir. Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı düşünülmelidir…” denilmiştir. Aynı husus Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/8676 E, 2018/2775 K; 2013/11884 E, 2015/835 K; 2015/8056 E, 2017/2988 K sayılı içtihatlarında ve benzer içtihatlarda, Samsun Bölge Adliye Mahkemesinin 2018/430 Esas, 2018/1093 K sayılı kararında da benimsenmiştir.
Bu nedenle davacı vekili yönünden süresinde hesap raporuna itiraz edilmemekle kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 357. ve 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacıdan tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361. maddesi gereğince; Dairemizin kararının taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’ne, yahut temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine veya Dairemize gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesi’ne verilebilecek bir dilekçe ile YARGITAY’A TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi. 01.11.2022

Başkan Üye Üye Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.