Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1530 E. 2022/2475 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1530 – 2022/2475
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1530
KARAR NO : 2022/2475

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2020
NUMARASI : 2018/… Esas, 2020/… Karar

DAVACILAR : 1- A…
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …
7- …
VEKİLİ : Av…
DAVALI : … SİGORTA A.Ş. –
VEKİLİ : Av. …
DAVA :Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 20/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.09.2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 25/01/2018 tarihinde araç sürücüsü şüpheli …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı araçla maktüle çarptığı, meydana gelen trafik kazası sonucu … hayatını kaybetmiş ve geride eşi … ve çocuklarını bıraktığını, tüm bu nedenlerle en kısa süre içinde tamamlanması müteakip, yasal düzenlemeler uyarınca belirlenen limitler dahilinde, müvekkillerinin zararının tazmin edilmesi hususunda karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde … poliçe nolu 24/08/2017-24/08/2018 vadeli ZMMS ile sigortalı olduğunu, davacı tarafın müvekkil şirkete dava konusu olay ile ilgili olarak dava öncesinde başvurusu neticesi ibra karşılığı davacıya toplam 103.714,00 TL tazminat ödendiğini, müvekkil şirket sorumluluğunu yerine getirmiş olup bakiye sorumluluğu kalmadığını, bu sebeple haksız açılan davanın esastan reddi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve gerçek zararın tazmini ile sınırlı olduğu, temerrüde düşmemiş ve davanın açılmasına sebebiyet vermemiş bulunan müvekkil şirket aleyhine yargılama giderine, faize ve vekalet ücretine de hükmolunmamasını, hükmolunması halinde müvekkil şirketin sorumlu olduğu azami poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı dikkate alınarak yargılama giderine faize ve vekalet ücretine hükmolunmamasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacılar vekili; Mevcut davanın müteveffanın ölümü nedeniyle desteğinden yoksun kalınanlar yararına ikame edildiğini, destekten yoksun kalınanlar açısından sigorta şirketince ödenecek tazminat noktasında müteveffanın kusurunun bulunup bulunmadığı yahut mevcut bulunan kusurun oranının herhangi bir önem taşımadığını, bununla birlikte sigorta şirketince ödenecek destekten yoksun kalma tazminatının hesabında araç sürücüsü …’ın %10 kusuruna isabet eden zararın karşılandığı iddia edilmişse de hükme esas alınan bilirkişi raporunda araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesindeki kusurunun bilirkişi raporunca tespit edilenden daha ağır olduğunu ve kusur oranının da daha yüksek olduğunun açık olduğunu, Yargıtay içtihatları ile destekten yoksun kalan üçüncü şahısların sigorta şirketine yapacakları tazminat başvurularında kusursuz sorumluluk ilkesinin geçerli olacağının sabit olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu hususun göz ardı edildiğini, zira hükme esas bilirkişi raporunda desteklik paylarının ve destekten yoksun kalınan tazminat miktarlarının eksik olarak hesaplandığını, yeterli inceleme yapılmadan müteveffanın ölümü ile desteğinden yoksun kalan diğer çocukların tazminat hesabının dışında bırakıldığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacılar vekilinin müteveffanın kusur durumunun zararın belirlenmesinde öneminin bulunmadığı ve hükme esas alınan kusur durumuna yönelik istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Dava konusu trafik kazasının … plakalı araç sürücüsü dava dışı …’ın aracı ile davacıların desteği yaya …’ya çarpması neticesinde meydana geldiği anlaşılmakla, davalı … Sigorta A.Ş tarafından düzenlenen ZMMS poliçesi incelendiğinde söz konusu poliçenin dava dışı … adına düzenlendiği görülmektedir.
Bu itibarla davalı sigorta şirketi tarafından davacıların desteği adına düzenlenen bir poliçenin bulunmadığı, müteveffanın yaya konumunda olduğu anlaşılmakla, davalı sigorta şirketinin sorumluluğu ancak sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçedeki teminat tutarıyla sınırlıdır. Bu nedenle davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Dosya kapsamında alınan 11.06.2019 tarihli kusur bilirkişi raporuna göre davacılar desteği müteveffa …’nın %80 oranında asli kusurlu olduğu, davalı sigorta şirketi sigortalısı … plakalı araç sürücüsü …’ın %10 oranında tali kusurlu olduğu ve dava dışı araç sürücüsü Kasım Kaya’nın %10 oranında tali kusurlu olduğu belirtilmiş, 04.12.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda davacılar desteği müteveffa …’nın %70 oranında asli kusurlu olduğu, davalı sigorta şirketi sigortalısı … plakalı araç sürücüsü …’ın %10 oranında tali kusurlu olduğu ve dava dışı araç sürücüsü Kasım Kaya’nın %20 oranında tali kusurlu olduğu belirtilmiş olmakla davalı sigorta şirketinin sorumluluğu bulunduğu, sigortalı … plakalı araç sürücüsü …’ın %10 oranında kusurlu olduğu bilirkişi raporları ile sabittir. Mahkemesince söz konusu kusur durumu esas alınarak hesaplama yapılması yerinde görülmekle davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davacılar vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davadan önce 16.07.2018 tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından davacı taraf 103.714,00TL ödeme yapılarak ibraname düzenlendiği anlaşılmaktadır. Ancak yapılan bu ödemenin hangi davacı için ne kadarlık yapıldığı dosya kapsamı itibariyle anlaşılamamaktadır.
Hükme esas alınan 21.08.2020 tarihli hesap bilirkişi raporunda; “Ödeme yapılan tutarın ne kadarının hangi davacı için yapıldığı, ibraname, cevap dilekçesi yahut dava dilekçesinde belirtilmemiş olduğu için aktüer hesap raporunda yapılan destek tazminat hesabında davacılar olan eş ve çocuklara karşılık belirlenen kişi başı tazminatların toplamı ile davacılar vekiline yapılan toplam ödeme oranlanarak, ödeme yapılan toplamdaki davacılar payı tespit edilmiştir… 103.714,00TL’nin aktüer tabloda hak sahibi görünen eş ve 3 çocuk adına yapıldığı kabul edilecektir.” şeklinde belirtilmiş ise de bu yönde bir tespitin hatalı olduğu anlaşılmakla, sigorta şirketi tarafından davadan önce yapılan 103.714,00TL miktarındaki ödemeye ilişkin, hangi davacı için ne kadarlık ödeme yapıldığının tereddüte mahal vermeyecek şekilde tespiti gerekmektedir.
Desteğin, küçük çocuklarının bakım ihtiyacından ne zaman kurtulacağını tayin etmek çocuğun yaşadığı yöreye, sosyal çevreye, çocuğun özelliklerine, cinsiyetine, ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişmektedir. Hakim, her somut olayda, destek ölmeseydi, ne kadar süre ile destek olacak idiyse bu süreyi destek süresi olarak kabul eder. Ana-babaya yardımda, onların yaşama süreleri; çocuklara yardımda ise, çocukların çalışmaya başlama süresi esas alınır. Çocuklarda, kız veya erkek olmalarına, yüksek öğrenim yapıp yapmamalarına göre farklı süreler kabul edilmektedir. Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre yüksek öğrenim görme durumu bulunmayan halde, kız çocuklarının 22 yaşına kadar, erkek çocuklarının 18 yaşına kadar; yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı dikkate alınarak destek tazminatı hesaplanması gerekmektedir.
Desteklik sürelerinin Yargıtay içtihatlarına göre; erkek çocuklarının desteklik yaşı 18, lise eğitimi alıyorsa bitene kadar, üniversite eğitimi alıyor ise 25 yaş olarak kabul edilmektedir. Dosya içindeki belgelerden … doğumlu davacı … ve … doğumlu …’nın kaza tarihi olan 25.01.2018 tarihinde 18 yaşını doldurdukları görülmekle, üniversite eğitimi aldıkları yönünde bir delilin de bulunmadığı, bu nedenle davacılar … ve …’nın annelerinin desteğinde olmadıkları anlaşıldığından bu davacılar yönünden hesaplama yapılmaması yerinde görülmekle davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Ancak, hesap raporunun 4. Sayfasında müteveffanın desteğinden yoksun kalanlar arasında davacı …’ın (…) belirtilmiş olduğu halde hesaplama yapılmadığı görülmekle, dosya içindeki belgelerden … doğumlu davacı …’nın kaza tarihi olan 25.01.2018 tarihinde 22 yaşını doldurduğu, kolluk tarafından yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırma tutanağına göre şahsın … Üniversitesinde öğrenci olduğu belirtilmekle, davacılar vekilinden, davacı …’nın belirtilen tarihte üniversite öğrencisi olduğuna yönelik delillerini sunması ve gerektiğinde üniversiteden araştırılarak, davacının üniversite öğrencisi olduğunun tespit edilmesi halinde, davacının annesinin desteğinde olduğu kabul edilerek bu davacı yönünden de hesaplama yapılması gerektiği halde ve hesaplama yapılmamış olması hatalı görülmekle davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu/olacağı yardımın miktarı doğru şekilde belirlenmelidir. (Yargıtay 4. H.D. 08.06.2021 tarih, 2021/3088-/2536 E.K)
Yargıtay tarafından kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır.
Hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunun açıklama kısmında Yargıtay tarafından kabul görmüş pay esasına değinildiği görülmekte ise de, bu esasa göre paylaştırma tablosu düzenlenmediği görülmekle raporun bu yönüyle de hatalı olduğu anlaşılmaktadır.
Yine, Mahkemenin karar tarihinden sonra 09/10/2020 günlü resmi gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 E.K sayılı 17/07/2020 günlü kararı sonrasında Yargıtay 17. Hukuk Dairesi vermiş olduğu 2019/2861 esas ve 2021/2725 karar sayılı 15/03/2021 günlü kararında ve yine 2021/2772 esas 2021/3174 Karar sayılı 23/03/2021 günlü kararında yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 17/06/2021 gün ve 2021/9757 esas ve 2021/3262 karar sayılı kararlarında ve yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/3173 Esas ve 2944 Karar numaralı 14/06/2021 günlü kararlarında davacının gerçek zararının belirlenmesi noktasında davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenerek ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması gerektiğine işaret edilmiştir.
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda mahkemesince hükme esas alınan hesap raporunda TRH 2010 yaşam tablosu kullanılmış ise de, hesaplama yöntemi olarak 1,8 teknik faiz aktüeryal yöntem kullanılmak sureti ile davacıların destek zararının bulunup bulunmadığı hususu belirlenmiştir.

Ne var ki, yukarıda açıklandığı gibi Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 E-Ksayılı 17/07/2020 günlü kararı ve bu karar ile uyumlu Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/6271 esas ve 2020/8104 karar sayılı 03/12/2020 günlü kararlarında ve yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/3173-2944 E.K numaralı kararlarında da davacıların zararının belirlenmesi sırasında TRH 2010 yaşam tablosu ile birlikte %10 arttırım ve eksiltme yöntemi prograsif rant yöntemi kullanılmak sureti ile belirlenmesi gerektiğine işaret edilmiş olmakla, hatalı şekilde düzenlenen hesap raporu esas alınarak hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
Belirtilen nedenlerle hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde yeniden hesap raporu alınması gerektiği anlaşıldığından davacılar vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulü gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
Tüm bu anlatılanlar ışığında mahkemece öncelikle davacı …’nın üniversite öğrencisi olup olmadığı araştırılmadan, her bir davacı yönünden davadan önce ödenen bedel tam olarak tespit edilmeden ve hatalı bir şekilde hazırlanan hesap raporuna göre karar verildiğinden, eksik inceleme ve araştırma yapıldığı, bu nedenle HMK’nın 353/1-a-6. bendine göre davanın esasıyla ilgili olarak gereken delillerin toplanmadığı anlaşıldığından, açıklanan nedenlere dayalı davacılar vekilinin istinaf taleplerinin, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.a-6. maddesi gereğince KABULÜ İLE,
Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.09.2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yukarıda belirtilen sebeplerle eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra davanın yeniden görülüp karar verilmesi için dosyanın yerel Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.21/12/2022

Başkan Üye Üye Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.