Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1517 E. 2022/1949 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1517 – 2022/1949
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1517
KARAR NO : 2022/1949

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/…Esas, 2020/… Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Tazminat (ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan tazminat)

KARAR TARİHİ : 18.10.2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.12.2020 tarih, 2015/…Esas, 2020/… Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17.10.2014 tarihinde dava dışı …’in sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı aracın yaya olan müvekkiline çarpması sonucu müvekkilinin kısmi olarak iş göremez hale geldiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 500,00 TL geçici işgöremezlik, 2.000,00 TL kalıcı işgöremezlik ve 500,00 TL tedavi ve bakım giderleri ile ekonomik geleceğin tehkileye düşmesi nedeniyle olmak üzere toplamda 3.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
ISLAH : Davacı vekili 22.10.2020 dilekçesi ile dava değerini sürekli iş görmezlik tazminatı yönünden 47.869,42 TL, geçici iş göremezlik tazminatı yönünden ise 994,46 TL olmak üzere bakıcı gideri olan 238,14 TL ile birlikte 49.102,02 TL’ye ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; tedavi ve bakım gideri ile ekonomik geleceğin tehlikeye düşmesi nedeniyle talep etmiş olduğu tazminat yönünden davanın açılmamış sayılmasına, 994,46-TL geçici iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 47.869,42-TL kalıcı maluliyet tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verildiği görüldü.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili verdiği istinaf dilekçesinde özetle; ATK kusur raporuna göre sigortasız aracın kusursuz olduğunu ayrıca savcılık aşamasında alınan kusur raporu ve kaza tespit tutanağında da sigortasız araca kusur atfedilmediğinden KYO kararı verildiğini, bu nedenle müvekkili kurumun sorumluluğuna hükmedilmemesi gerekirken sorumlu sayılmasının hukuka aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, hükme esas alınan maluliyet raporunun davacı muayene edilmeden düzenlenmiş olduğunu ve 20.02.2019 tarih 30692 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanarak yürürlüğe giren Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olmadığını beyan ederek kararın kaldırılması ile davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54/1-3 ve 55 maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan (malüliyet) maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince maddi tazminat talebi yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili istinaf etmiştir.
Davalı vekilinin hükme esas alınan kusur oranına ilişkin yapmış olduğu istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde;
Adana Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmak üzere hazırlanan … imzalı bilirkişi raporunda; sürücü …’in kusursuz olduğu, yaya …’in asli kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Dosya içinde mevcut 21.09.2015 tarihli bilirkişi raporunda; sürücü …’in kusursuz olduğu, yaya …’in % 100 ( yüzde yüz ) kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Dosya içinde 24.03.2017 tarihli keşfe binaen hazırlanmış dosyada mevcut 27.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda; sürücü …’in tali kusurlu ve kusur oranının % 30 ( yüzde otuz ) olduğu, yaya …’in 1.derecede kusurlu ve kusur oranının % 70 ( yüzde yetmiş ) kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Dosya içinde ATK trafik ihtisas dairesinin 06.02.2018 bilirkişi raporunda; dava dışı sürücü …’in kusursuz olduğu, davacı yaya …’in %100 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Dosya içinde 12.06.2018 tarihli Karayolları Emekli Trafik Fen Heyetinin raporunda; sürücü …’in tali kusurlu ve kusur oranının % 30 ( yüzde otuz ) olduğu, yaya …’in 1.derecede kusurlu ve kusur oranının % 70 ( yüzde yetmiş ) kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Dosya kapsamında bulunan olay yerine ait fotoğraflar ile diğer tüm bilgi ve belgeler ayrıntılı olarak incelenerek değerlendirilerek; dava dışı sürücü …’in, havanın yağmurlu, zeminin ıslak olduğu olay yerinde ön ilerisine azami dikkatini vermeden, dikkatsiz ve tedbirsizce seyir halinde iken, olay yerine geldiğinde, seyir yönüne göre yolun solundan kontrolsüzce taşıt yoluna girip, dikkatsiz ve tedbirsizce yolun karşı tarafına geçmek isteyen yaya …’e aracının sağ ön kesimim ile çarptığı kanaatine varılmıştır.
2818 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun: 68. Maddesi (b) bendinde; “Taşıt yolunun karşı tarafına geçmek isteyen yayaların taşıt yolunu, yaya ve okul geçidi ile kavşak giriş ve çıkışları dışında herhangi bir yerden geçmeleri yasaktır. Ancak, yüz metre kadar mesafede yaya geçidi veya kavşak bulunmayan yerlerde yayalar, taşıt trafiği için bir engel teşkil etmemek şartı ile ve yolu kontrol ederek kendi güvenliklerini sağladıktan sonra en kısa doğrultuda ve en kısa zamanda taşıt yolunu geçebilirler.”
52. Maddesi (b) bendinde; Sürücüler “Hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği – şartlara uydurmak zorundadırlar.” Hükümleri birlikte değerlendirilmelidir.
Davacı yaya …; kendi can güvenliği yönünden geçiş yaptığı kesimde taşıt yoluna girmeden önce yaklaşmakta olan araçların uzaklık ve hızlarını dikkatle kontrol etmemekle, yaya geçidi bulunmayan bir kesimden karşıya geçerken ilk geçiş hakkını araçlara vermemekle, kendisine yaklaşan araçlara rağmen karşıya geçmeye çalışmakla, yakın mesafedeki araçların geçmesini beklememekle, kontrolsüzce taşıt yoluna girerek, dikkatsiz ve tedbirsizce yolun karşı tarafına geçmeye çalışmakla, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 68. maddesi (b) bendi hükmüne aykırı, dikkatsiz ve tedbirsizce davranmıştır. Meydana gelen olayda %70 kusurlu bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Dava dışı sürücü …; yönetimindeki araç ile seyir halinde iken, dikkatli ve tedbirli davranmamakla, ön ilerisine azami dikkatini vermemekle, aracının hızını; aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamakla, ön ilerisine azami dikkatini vermemekle, böylelikle görüşün açık olduğu olay yerinde seyir yönüne göre yolun solundan taşıt yoluna girip yolun karşı tarafına geçmek isteyen davacı yayaya aracının sağ ön kesimi ile çarpmakla, davacı yayayı yolun solunda gördüğü ilk anda ses cihazı ile etkili şekilde uyarmamakla, fren tedbirinde geç kalmakla 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52. maddesi (b) bendi hükümlerine aykırı, dikkatsiz ve tedbirsizce davranmakla, meydana gelen olayda %30 oranında kusurlu bulunduğu kanaatine varılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin hükme esas alınan maluliyet raporuna ilişkin yapmış olduğu istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde;
Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları ve Dairemizin bu içtihatlar ile uyumlu olan önceki tarihli kararlarında 01/09/2013 ile 01/06/2015 tarihleri arasında meydana gelen kazalar için mutlak surette 03/08/2013 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu alınması gerektiği yönünde kararlar verilmiş ise de; anılan yönetmeliğin tanımlar başlıklı 4. Maddesinde “Maluliyet: Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybetme hali,” şeklinde açıklanmıştır.
Aynı yönetmeliğin üçüncü bölümünde ise malul sayılmaya ilişkin usul ve esaslar belirtilerek maluliyet halinin ne şekilde belirleneceği düzenlenmiştir. Belirtilen yönetmelik hükümlerine göre yapılan maluliyetin tanımı ve maluliyetin belirlenmesine ilişkin esaslara dair hükümler dikkate alındığında, anılan yönetmeliğe göre kişideki maluliyet oranının %60 ve daha fazla olması halinde maluliyet oranının tespitinin yapılabileceği , maluliyet oranının daha düşük olması halinde ise bu yönetmelik hükümlerine göre maluliyet oranının belirlenemeyeceği açıktır. Kaldı ki Adli Tıp Kurumu ihtisas daireleri tarafından verilen bir kısım raporlar da da aynı gerekçe ile kişideki maluliyet oranının %60 oranından daha az olması nedeni ile bu yönetmelik hükümlerine göre rapor düzenlenemeyeceği şeklinde görüş belirtilmiştir.
Öte yandan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin 23. maddesi ile “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde” yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmış olup, bu tarihte yürürlükte olan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri ise yürürlükten kaldırılmamıştır.
Anılan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik 20/02/219 tarihinde yürürlüğe giren Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkında yönetmeliğin 18. Maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup bu tarihe kadar bu yönetmelik hükümleri yürürlüktedir. Bu nedenle 01/09/2013 ile 01/06/2015 tarihleri arasında meydana gelen kazalar için mutlak surette 03/08/2013 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu alınması gerektiği yönündeki Dairemizin kararlarından dönülmüştür.
Bu nedenlerle; Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilimdalı başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan mevzuat yönetmelik hükümlerine uygun olacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre;
a)11/10/2008 tarihinden önceki kazalar için Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu,
b)11/10/2008-01/09/2013 tarihleri arasında gerçekleşen kazalar için Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu,
c) 01/09/2013 sonrası ile 01/06/2015 tarihleri arasında gerçekleşen kazalar için Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu, (ATK tarafından bu yönetmelik hükümlerine göre rapor düzenlenmesi olasılığının bulunmadığının bildirilmesi durumunda ise bu yine bu dönemde yürürlükte bulunan 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre rapor alınması ),
d) 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki kazalar için 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu
e) 20/02/2019 tarihinden sonra meydana gelecek kazalar içinse Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde heyet rapor alınması gerekmektedir.
Açıklamalar ışığında eldeki dosyaya baktığımızda mahkemesince hükme esas alınan 01.02.2020 tarihli Adli Tıp Kurumu 3. ihtisas kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporunun, kaza tarihi olan 17.10.2014 tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümleri çerçevesinde düzenlendiği bu yönüyle davacı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 357. ve 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.337,89 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan toplamda 835,30 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 2.502,59 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 18.10.2022

… … … …
Başkan … Üye … Üye … Katip …

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.