Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1359 E. 2022/2049 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1359 – 2022/2049
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1359
KARAR NO : 2022/2049

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE :…
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/11/2020
NUMARASI : 2018/… Esas, 20/… Karar

DAVACILAR : 1- …
2- …
3- …
: 4- …
5- …
6-…
7- …
8- …
VEKİLLERİ : Av. …
Av….

DAVALILAR : 1- …
: 2- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 3- … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av….

Birleşen Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin
2019/… E. 2019/… K. sayılı dosyası

DAVACILAR : 1-…
2- …
3-…
: 4- …
5- …
6-…
7- …
8- …

VEKİLLERİ : Av. …
Av….
DAVALILAR : 1- …
: 2- …
VEKİLİ : Av….
DAVA : Tazminat

KARAR TARİHİ : 01/11/2022

GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/11/2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar
sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi …’nün 10.03.2018 tarihinde çift taraflı trafik kazasında hayatını yitirdiğini, kazada ağır kusurun karşı tarafta olduğunu, murisin nohutçu olduğunu ve emekli maaşının bulunduğunu, emekli maaşının 1800,00 TL olduğunu nohuttan kazandığı 1.800,00 TL geliriyle ayda net 3.600,00 TL net geliri olduğunu, bu durumun kredi kartı ekstrelerindende anlaşıldığını, ayrıca anne ve babasınada baktığını onlarında destekten yoksun kaldıklarını, eş, çocuk, anne ve babayla beraber murisin kardeşlerininde manevi tazminat talebinin bulunduğunu toplamda 12.000,00 TL destekten yoksunluk tazminatının araç maliki, araç sürücüsü ve sigorta şirketinden müteselsilen tahsili ile toplamda 100.000,00 TL manevi tazminatın ise araç maliki ve sürücüsü tarafından müteselsilen ödemesini ve araca ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir.
CEVAP: Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle ; dava konusu olaya ilişkin Adana 23. Asliye Ceza Mahkemesi kusur raporunun dikkate alınarak karayolları heyetinden veya adli tıp kurumundan kusur raporu alınmasını talep ettiklerini, müteveffanın kask takmamasından ötürü %20 müterafik kusurun bulunduğunu, davacı yanın müteveffanın geliri konusundaki soyut beyanlarının kabul edilemeyeceğini, aracın ticari araç olmamasından ötürü kendilerinden ticari faiz istenemeyeceğini neticede davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın asıl dava olan maddi tazminat talebi açısından davacılar yönünden kısmen kabulü ile; … için 19.310,88 TL, … için 968,83 TL, … için 2.061, 58 TL, … için 8.870,33 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davanın asıl dava olan maddi tazminat talebi açısından … yönünden reddine, davanın birleşen dava olan manevi tazminat talebi yönünden kısmen kabulü ile; … için 12.000,00 TL, … için 5.000,00 TL, … için 3.000,00 TL, … için 3.000,00 TL ve … için 3.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 10/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde; müteveffanın meydana gelen kazada asli ve tam kusurlu olduğunu, bu nedenle maddi tazminata hükmedilmemesi gerektiğini, çelişkili tanık beyanları dikkate alınarak karar verildiğini, tanık beyanları ile davanın ispatlanamadığını, hükmolunan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, ıslah dilekçesinde aleyhe olan hususları kabul etmediklerini ve ıslahın süresinde olmadığını, mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarlarının çok yüksek olduğunu belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davacılar vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece maddi tazminatın eksik hesaplamalar sonucu belirlendiğini, müteveffanın nohut satarak ek gelir kazandığını, nohut satan bir kişinin aylık ortalama kazancının kolluk marifetiyle araştırılmasını talep ettiklerini, ancak mahkemece bu yönde bir ara karar tahsis edilmediğini, müteveffanın eşi, çocukları, anne babası ve kardeşlerinin meydana gelen ölüm nedeni ile çektiği alem acı ve üzüntülerin karşılığı olarak müvekkilleri lehine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece maddi ve manevi tazminatlar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ve davalılar … ve … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacılar vekilinin desteğin gelirine yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili desteğin gelirinin daha yüksek olduğunu ileri sürmüş ise de, desteğin dosya içinde bilgi ve belgelerden desteğin asgari ücretin üstünde gelir elde ettiğine dair bir resmi kayıt bulunmamaktadır. Buna göre desteğin kazadan önce yaptığı iş ile bu işten elde ettiği gelirin, asgari ücretin üzerinde olduğuna dair, belgeye dayanan somut delil bulunmaması dikkate alındığında desteğin gelirinin asgari ücret olarak kabulünde bir yanlışılık bulunmamış, davacıların bu yöndeki itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacılar vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesince alınan hesap raporuna 30/12/2019 gününde ve rapordan sonra alınan ek hesap raporuna ise 29/09/2020 günlü dilekçe ile süresi içerisinde itiraz edilmiş, mahkeme tarafından bu itirazlar alınan raporun usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile red edilmiştir. Ne var ki Mahkemesince hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu incelendiğinde davacıların zararı TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faiz yöntemi ile belirlendiği görülmektedir. Bu bakımdan davacının ilk derece mahkemesinde aktüer hesap raporuna yapmış olduğu itirazı kabul edilerek Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı, Danıştay 8. Dairesinin 2020/5413 sayılı dosyasında ZMMS Genel Şartlarının bazı maddelerine ilişkin verilen yürütmeyi durdurma kararı sonucu oluşan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararları ile uyumlu şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak sureti ile hesap raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Dairemizce alınan hesap raporu neticesinde davacı … yönünden ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin davacının tüm zararını karşıladığı, davacı …’ın bakiye bir zararının bulunmadığı anlaşıldığından bu davacı yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir yanlışlık bulunmamaktadır.
Davacı … yönünden yapılan incelemede, davacının destekten yoksun kalma zararının dairemizce alınan bilirkişi raporuna göre 1.541,40 TL olduğu, bu zarardan Yargıtay 4. HD’nin güncel içtihatlarına göre %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması neticesinde davacının destekten yoksun kalma zararının 1.233,12 TL olduğu, söz konusu zarara davalı sigorta şirketi tarafından dava tarihinden sonra yapılan 78,32 TL ödeme Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre güncellenmeksizin mahsup edilmesi neticesinde davacının sonuç olarak 1.154,80 TL destekten yoksun kalma zararının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı … yönünden yapılan incelemede, davacının destekten yoksun kalma zararının dairemizce alınan bilirkişi raporuna göre 15.973,36 TL olduğu, bu zarardan Yargıtay 4. HD’nin güncel içtihatlarına göre %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması neticesinde davacının destekten yoksun kalma zararının 12.778,69 TL olduğu, söz konusu zarara davalı sigorta şirketi tarafından dava tarihinden sonra yapılan 2.746,01 TL ödeme Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre güncellenmeksizin mahsup edilmesi neticesinde davacının sonuç olarak 10.032,68 TL destekten yoksun kalma zararının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı anne … yönünden yapılan incelemede, davacının destekten yoksun kalma zararının dairemizce alınan bilirkişi raporuna göre 62.982,21 TL olduğu, bu zarardan Yargıtay 4. HD’nin güncel içtihatlarına göre %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması neticesinde davacının destekten yoksun kalma zararının 50.385,76 TL olduğu, söz konusu zarara davalı sigorta şirketi tarafından dava tarihinden sonra yapılan 5.450,96 TL ödeme Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre güncellenmeksizin mahsup edilmesi neticesinde davacının sonuç olarak 44.934,80 TL destekten yoksun kalma zararının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı eş … yönünden yapılan incelemede, davacının destekten yoksun kalma zararının dairemizce alınan bilirkişi raporuna göre 172.408,61 TL olduğu, bu zarardan Yargıtay 4. HD’nin güncel içtihatlarına göre %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması neticesinde davacının destekten yoksun kalma zararının 137.926,88 TL olduğu, söz konusu zarara davalı sigorta şirketi tarafından dava tarihinden sonra yapılan 25.109,88 TL ödeme Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre güncellenmeksizin mahsup edilmesi neticesinde davacının sonuç olarak 118.817,08 TL destekten yoksun kalma zararının bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu şekilde davacıların gerçek zararı Anayasa Mahkemesi kararından sonra oluşan güncel Yargıtay 4 HD’nin içtihatlarına uygun şekilde belirlenmiş olduğundan davacıların ilk derece mahkemesinde yapmış oldukları ıslah dilekçesi dikkate alınarak ve HMK 357 maddesi gereğince dairemizde ıslah imkanı bulunmadığından ilk derece mahkemesince verilen hükümler nazara alınarak davacıların davasının kabulü ile destekten yoksun kalma zararlarının tespiti ile davacıların fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar vermek gerekmiştir.
Davalılar vekili dairemizce alınan hesap raporuna yapmış olduğu itirazında davacının gelirinin 60 yaşına kadar asgari ücret üzerinden belirlenmisinin doğru olmadığını belirtmiş ise de, dairemizce hükme esas alınan raporun Yargıtay yerleşik içtihatlarına uygun olduğu, kişinin 60 yaşına kadar aktif çalışma hayatının bulunabileceği, bu nedenle bu tarihe kadar asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasında bir yanlışlık bulunmadığı görüldüğünden bu itirazın reddi gerekmiştir.
Aynı şekilde davalılar vekili rapora itirazlarında müterafik kusur indiriminin %20’den daha fazla yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de Yargıtay 4. HD’nin yerleşik içtihatlarına göre müterafik kusurun varlığı durumunda belirlenen tazminattan %20 oranında indirim yapılması gerekmektedir. Birden fazla müterafik kusurun varlığı halinde dahi 4. Hukuk Dairesi sadece bir defa %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini kabul etmektedir. Bu nedenle davalıların daha yüksek oranda müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği yönündeki itirazı reddolunmuştur.
Davalılar … ve … vekilinin kusura yönelik istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davalılar vekili her ne kadar müteveffanın meydana gelen kazada asli ve tam kusurlu olduğunu, bu nedenle maddi tazminata hükmedilmemesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, dosya içerisinde mevcut kazanın hemen akabinde düzenlenen kaza tespit tutanağında davacıların desteği …’nün kazanın meydana gelmesinde bölünmüş yollarda karşı yöndeki trafik için ayrılan yol bölümüne girmesi nedeni ile asli, davalı …’in ise sevk ve idaresindeki aracının hızını yol hava ve trafik durumuna göre azaltmaması nedeni ile tali kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece aldırılan 24.10.2018 günlü kusur raporu incelendiğinde davacıların desteğinin kazanın meydana gelmesinde %70 oranında asli, davalı …’in ise %30 oranında tali kusurlu olduğu şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Son olarak mahkemece kusur raporuna yapılan itiraz üzerine ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 19.03.2019 günlü kusur raporuna göre davacıların desteğinin kazanın meydana gelmesinde şerit değiştirmenin yasaklandığı iki sürekli düz çizgi çizilmiş yol bölümünde karşı yön yol bölümünden gelen araçlara ait şeride girmesi nedeni ile %70 oranında asli, davalı …’in ise sevk ve idaresindeki aracının yol şartlarına göre hızını ayarlayamaması nedeni ile %30 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiştir.
Buna göre mahkemece aldırılan raporların dosya kapsamına ve olayın oluşuna uygun olduğu gibi kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olduğu, raporlar arasında çelişki olmadığı anlaşıldığından, davalılar vekilinin tüm kusurun davacıların desteğinde olduğu yönündeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davalılar … ve … vekilinin ıslah dilekçesinin süresinde olmadığı yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/3666 esas ve 2018/244 Karar sayılı 21.02.2018 günlü kararında “…2709 sayılı T.C. Anayasası’nın 36’ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak sureti ile yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Yine Anayasanın ‘Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesi uyarınca; “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.”
Maddeye 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanunun 16’ncı maddesi ile eklenen ikinci fıkra uyarınca, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” düzenlemesi getirilmiştir.
Bu bağlamda anılan madde hükmüyle hak arama özgürlüğü Anayasal bir kurum olarak, diğer temel haklar gibi düzenlenmiş ve Anayasa güvencesine bağlanmış, Anayasa’da kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır.
Vatandaşlara hak arama özgürlüğü konusunda anayasal bir hak tanınırken, devlete de, onların bu haktan yararlanmayı sağlayacak şartları hazırlama görevi yüklenmiştir. Devlet için öngörülen bu zorunluluk ilgilinin anayasal haklar içinde yer alan hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilmesini sağlayacaktır.
Bu anayasal görevin yerine getirilmesi için getirilen yasal düzenlemeler ve kurulan kurumların görevleri de bu bilinçle değerlendirilmelidir.
Bu kapsamda anayasal teminat altına alınmış hak arama özgürlüğünden bahsedebilmek için, devletin işlemlerinde işleme karşı başvuru yollarını ve süresini açıkça, ilgililerde kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gerekir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi 20.01.2016 gün ve 2013/7114 Başvuru numaralı kararında “…Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri çerçevesinde izah edildiği gibi davaya iş mahkemesi sıfatı ile bakan Asliye Hukuk Mahkemesinin, kararında bu sıfatı kullanmadığı gibi kanun yolu ve süresini de doğru bir şekilde belirtmediği;

Mahkemenin kısa kararını, usul hükümlerine uygun olarak tefhim etmediği;
Ayrıca gerekçesiz verilen kısa kararda, temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren başlaması gerektiğine ilişkin Kanun hükmü ve mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü göz önüne alındığında, temyiz süresini tefhimden başlatarak dilekçenin reddine karar veren HGK’nın değerlendirmesinin, mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içerisinde olduğunun kabul edilemeyeceği; yapılan yorumun, başvurucuların temyiz hakkını kullanmalarını imkânsız kılacak ölçüde ve kanun hükümlerine olağanın dışında bir anlam vermek suretiyle elde edildiği;
Bu açıdan kararın, başvurucuların mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediği sonucuna varılmıştır.” şeklindeki tespiti ile başvurucuların Anayasa’nın 36’ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.” şeklindeki gerekçe ile HMK 181 maddesinde yer alan 1 haftalık kesin süreyi aşar şekilde süre verilmiş olmasının sonuca etkili olmadığını belirtmiştir. Anayasa Mahkemesinin anılan kararı ile eldeki dosyaya baktığımızda, davalılar vekili her ne kadar ıslah dilekçesinin süresinde olmadığını ileri sürmüş ise de, eldeki dosyaya baktığımızda mahkemece 01.10.2020 günlü … nolu celsede davacılar vekiline davasını ıslah etmek üzere iki haftalık kesin süre verilmesine karar verildiği, davacılar vekili tarafından ise verilen 2 haftalık kesin süre içerisinde 15.10.2020 gününde ıslah dilekçesi sunulduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre mahkemesince HMK 181 maddesinde belirtilen 1 haftalık süreyi aşacak şekilde ıslah için 2 haftalık süre verilmesi hatalı ise de; davacının mahkemece belirlenen bu süre içinde ıslah başvurusunu yapmış olması karşısında, davacının ıslah dilekçesine itibar edilmemesi, davacı yönünden mahkemeye erişim hakkını kısıtlar nitelikte katı, şekilci bir yorum olacağından, davacının ıslah dilekçesi kabul edilerek karar verilmiş olmasında herhangi bir yanlışlık olmadığı kanaatine varılmış, davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalılar … ve … vekilinin müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalılar vekili her ne kadar hükmolunan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de; eldeki dosyaya baktığımızda Mahkemesince zaten davacıların desteği müteveffanın kaskının takılı olmaması gerekçesi ile meydana gelen zarardan yerleşik yargıtay kararlarına göre %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmıştır. Birden fazla müterafik kusur bulunması halinde sadece tek bir indirim yapılması gerekmektedir. Bu yönü ile davalılar vekilin müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği yönündeki istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacılar ve davalılar … ve … vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davacılar vekili hükmolunan manevi tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu, davalılar vekili ise hükmolunan manevi tazminat miktarlarının yüksek olduğunu ileri sürerek kararı istinaf etmiş iseler de,
6098 TBK’nın 56/2. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hakimin takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir etmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Somut olayda 10.03.2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacıların desteği …’nün vefat ettiği, alınan kusur raporlarına göre kazanın meydana gelmesinde davacıların desteği …’nün %70 oranında asli, … plakalı araç sürücüsü davalı …’ün %30 oranında tali kusurlu olduğu, tarafların belirlenen ekonomik sosyal durumları, kusur oranları, kaza ve davanın tarihi, davacıların ve desteğin kaza tarihindeki yaşı, davacıların ölene yakınlıkları, olay tarihi ve TM’nın 4. Maddesindeki hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde hükmolunan manevi tazminatın yeterli ve yerinde olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle taraf vekillerinin manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf başvurularının reddine karar vermek gerekmiştir.
HMK’nınHMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
HMK 353/1-b-2 maddesine göre” Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar … ve … istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE;
3-HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/11/2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
4-ASIL DAVA YÖNÜNDEN AÇILAN MADDİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABULÜ İLE;
4-a)-Davacı … tarafından açılan davanın Reddine,
4-b)-Davacı …tarafından açılan davanın Kabulü ile; 31.674,71 TL tazminatın dava tarihi olan 25.08.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak bu davacıya verilmesine, DAVACININ FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARININ SAKLI TUTULMASINA,
4-c)-Davacı … tarafından açılan davanın Kabulü İle; 12.723,88 TL tazminatın dava tarihi olan 25.08.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak bu davacıya verilmesine, DAVACININ FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARININ SAKLI TUTULMASINA,
4-ç)-Davacı … tarafından açılan davanın Kabulü İle; 3.401,12 TL tazminatın dava tarihi olan 25.08.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak bu davacıya verilmesine, DAVACININ FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARININ SAKLI TUTULMASINA,
4-d)-Davacı … tarafından açılan davanın Kabulü İle; 1.235,20 TL tazminatın dava tarihi olan 25.08.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak bu davacıya verilmesine, DAVACININ FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARININ SAKLI TUTULMASINA,
5-BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN AÇILAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABULÜ İLE;
5-a)-Davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasının Kısmen Kabulü İle; 12.000,00 TL tazminatın kaza tarihi olan kaza tarihi olan 10/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine,
5-b)-Davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasının Kısmen Kabulü İle; 5.000,00 TL tazminatın kaza tarihi olan kaza tarihi olan 10/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine,
5-c)-Davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasının Kısmen Kabulü İle; 7.000,00 TL tazminatın kaza tarihi olan kaza tarihi olan 10/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine,
5-ç)-Davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasının Kısmen Kabulü İle; 5.000,00 TL tazminatın kaza tarihi olan kaza tarihi olan 10/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine,
5-d)-Davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasının Kısmen Kabulü İle; 7.000,00 TL tazminatın kaza tarihi olan kaza tarihi olan 10/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine,
5-e)-Davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasının Kısmen Kabulü İle; 3.000,00 TL tazminatın kaza tarihi olan kaza tarihi olan 10/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine,
5-f)-Davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasının Kısmen Kabulü İle; 3.000,00 TL tazminatın kaza tarihi olan kaza tarihi olan 10/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine,
5-g)-Davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasının Kısmen Kabulü İle; 3.000,00 TL tazminatın kaza tarihi olan kaza tarihi olan 10/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine,
6-ASIL DAVADA HARÇ, YARGILAMA GİDERİ VE VEKALET ÜCRETİ YÖNÜNDEN:
6-a)-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 3.349,57 TL karar ve ilam harcından ıslah harcı ile birlikte peşin alınan 675,17 TL harcın mahsubu ile bakiye, 2.674,4‬0 TL karar ve ilam harcının davalılardan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
6-b)-Davacılar tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcı, 40,99 TL peşin harç, 634,18 TL ıslah harcı, 40 tebligat gideri 510,00 TL, 9 müzekkere gideri 58,50 TL, istinaf posta masrafı 31,00 TL, adli tıp masrafı 353,50 TL (atk fatura ücreti 314,50 TL, posta masrafı 39,00 TL), 2 bilirkişi ücreti 1….,00 TL olmak üzere toplam 2.814,07 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
6-c)-(İlk derece Mahkemesince tüm davacılar için tek bir vekalet ücretine karar verilmesi, davacılar vekilinin istinaf başvurusunda vekalet ücretine yönelik açık bir istinaf başvurusunun bulunmaması bu şekilde davalılar lehine oluşan usulü kazanılmış hak ilkesi uyarınca), Davacılar …, …, … ve … kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak bu davacılara verilmesine,
6-ç)-Davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiklerinden ve davacı … yönünden davanın reddine karar verildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 100,00 TL vekalet ücretinin davacı …’den alınarak davalılara verilmesine,
6-d)-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının ilgililerine iadesine,

7-BİRLEŞEN DAVADA HARÇ, YARGILAMA GİDERİ VE VEKALET ÜCRETİ YÖNÜNDEN:
7-a)-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 3.073,95 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 341,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.732,40 TL karar harcının davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye irad kaydına,
7-b)-Davacılar tarafından yatırılan 341,55 TL peşin harcın davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
7-c)-Davacılar tarafından, manevi tazminat talebi bakımından ayrıca yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-ç)-Davacılar kendilerini bir vekille temsil ettirdiğinden manevi tazminatın kabul edilen kısmı yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 6.650,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
7-d)-)Davalılar … ve … kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiklerinden manevi tazminatın reddedilen kısmı yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 6.650,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılar … ve …’e verilmesine,
8-İSTİNAF GİDERLERİ BAKIMINDAN;
8-a)-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-b)-Davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
8-c)-Harçlar Kanunu gereğince davalılar … ve …’den alınması gereken (davalıların İlk derece Mahkemesinin asıl ve birleşen davada maddi ve manevi tazminatlar yönünden toplam 76.211,62 TL’lik miktara ilişkin istinaf başvurusun reddi nedeni ile bu miktara göre belirlenen) 5.206,02 TL istinaf karar harcından, davalılar tarafından peşin yatırılan 1.301,50 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye 3.904,52‬ TL harcın davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
8-ç)-Davalılar … ve … tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-d)-Davacılar tarafından istinaf aşamasında harcaması yapılan tebligat ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.090,00 TL istinaf yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 664,93 TL yargılama giderinin (davalı sigorta şirketinin yargılama giderinin 317,15 TL’si ile sınırlı sorumlu tutulmasına) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
8-e)-Davacılar vekili tarafından dairemizde alınan bilirkişi raporundan sonra yapılan ıslah başvurusu yok hükmünde bulunduğundan davacı vekilinin bu dilekçe ile birlikte ıslah harcı olarak yatırmış olduğu 427,00 TL harcın yatıran davacıya karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361. maddesi gereğince; Dairemizin kararının taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’ne, yahut temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine veya Dairemize gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesi’ne verilebilecek bir dilekçe ile YARGITAY İLGİLİ HUKUK DARİESİNDE TEMYİZ YASA YOLU AÇIK olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi.02.11.2022

Başkan Üye Üye Katip
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır