Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/2080 E. 2021/2108 K. 20.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/2080 – 2021/2108
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2080
KARAR NO : 2021/2108

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : …
NUMARASI :…

DAVACI :1- …
2- …
3- …
VEKİLİ : Av…
DAVALI :…
Av…
Av…
DAVA : Sigorta (Kaza sigortası kaynaklı)

KARAR TARİHİ : 20/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :…

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….. tarih ve …… Esas, … Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 16.06.2015 tarihinde …’nın kendi sevk ve idaresindeki …… plaka sayılı otobüs ile yaya …’a çarparak yaralandığını, şoför konumunda bulunan …… ‘nın tam ve ağır kusurlu eylemi nedeniyle .. .. plakalı aracın çarpması ile müvekkilde ağır yaralanmalar meydana geldiğin, davalının haksız eylemi neticesinde müvekkilde meydana gelen yaralanmamın etkisi ile çalışma gücünün ( beden gücünün) kalıcı kaybı ya da azalması tam olarak iş göremezlik ve tedavi giderleri olmak üzere fazlaya dair hakların saklı kalmak kaydıyla 3.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 16.06.2015 tarihiden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline yargılama gideri ve vekalet ücretinin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazaya karışan ……. plaka sayılı araç, müvekkil şirket tarafından …….. nolu Karayolları Motorlu Araçlar zorunlu Mali Sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacının sigortalı aracın sürücüsüne ait kusuru ve zararı kanıtlanması gerektiğini SGK tarafından rücuya tabi herhangi bir ödemenin ve yahut gelir bağlanıp bağlanmadığının sorulmasını, bu nedenle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun iş bu davanın reddine, müvekkil şirket dava açılmasına sebebiyet vermediği için yargılımı masrafı ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine ve davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Davanın kabulü ile, 121.176,85TL kalıcı maluliyetten kaynaklanan, 1.088,16 tevadi giderinden kaynaklanan olmak üzere toplam 122.265,01 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 25.07.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili süresi içinde vermiş olduğu istinaf dilekçesi ile; Davacının maluliyet durumu ve sürekli sakatlık oranının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden alınacak Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik kapsamında alınacak rapor ile tespit edilmesi gerektiğini, Yargıtay tarafından tek hekimle hazırlanan maluliyet raporları geçerli kabul edilmediğini, hükme esas alınan adli tıp raporunda belirtilen ve hesaplaması yapılan tedavi gideri, yerel mahkemeye sunulan cevap dilekçesindeki ve bilirkişi raporuna itirazda belirtilen hususları tekrar ettiklerini, birlikte yerel mahkemenin hükmetmiş olduğu tedavi gideri tazminatı poliçe teminatı dışında olduğundan bu hususta müvekkil şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, hükme esas alınan ek bilirkişi raporu tazminat rakamlarının fahiş olduğunu, yeni genel şartlar gereği TRH tablosu kullanılarak hesaplama yapılması ve zarar hesabı için seçilecek bilirkişinin aktüerler siciline kayıtlı kişilerden olması gerekirken konu rapor ile hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemece hükmedilen temerrüt tarihi olan 25/07/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi kanuna aykırı olduğunu, müvekkil şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54/1-3 ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan (malüliyet) maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, maddi tazminat talebi yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili istinaf etmiştir.
Davalı vekilinin hükme esas alınan kusur raporuna ve maluliyet raporuna yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun incelenmesinde;
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Davalı vekiline, hükme esas alınan 19.04.2016 havale tarihli kusur raporu usulüne uygun şekilde 02.05.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak vekil tarafından rapora karşı yargılama aşamasında süresi içinde ilk derece mahkemesine herhangi bir itirazda bulunulmamıştır.
Öte yandan davalı vekiline 30.11.2018 tarihli ATK maluliyet raporu usulüne uygun şekilde 25.01.2019 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak vekil tarafından rapora karşı yargılama aşamasında 11.02.2019 tarihinde yani 2 haftalık itiraz süresi dolduktan sonra itirazda bulunmuştur.
Aynı yöndeki Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 23/10/2017 gün ve 2015/3253 E.-2017/9419 K. Sayılı kararında özetle; “…6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/1. maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesine yer verilmiştir. Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı düşünülmelidir…” denilmiştir. Aynı husus Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/8676 E, 2018/2775 K; 2013/11884 E, 2015/835 K; 2015/8056 E, 2017/2988 K sayılı içtihatlarında ve benzer içtihatlarda, Samsun Bölge Adliye Mahkemesinin 2018/430 Esas, 2018/1093 K sayılı kararında da benimsenmiştir.
Bu nedenle davalı vekili yönünden süresinde kusur ve maluliyet raporuna itiraz edilmemekle kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin hükme esas alınan ek hesap raporuna yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun incelenmesinde;
İlk derece mahkemesinin karar tarihinden sonra 09/10/2020 günlü resmi gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı ve bu karar ile uyumlu Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/6271 Esas ve 2020/8104 Karar sayılı 03/12/2020 günlü kararlarında belirtilmiş olduğu gibi; maluliyetten kaynaklı tazminat hesaplamalarında; TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi ve %10 arttırma %10 eksiltme yöntemine göre hesaplama yapılması gerekmektedir.
Davalı vekilin hükme esas alınan raporda, davacının bakiye yaşam süresinin belirlenirken PMF yaşam tablosunun kullanıldığı, bu yönüyle hatalı olduğunu belirtmiş ise de; kullanılması gereken TRH 2010 yaşam tablosunda, davacının bakiye yaşam süresinin PMF yaşam tablosuna göre daha uzun olduğunu, bu yönüyle hesaplanacak tazminatın yükselmesi sonucu ortaya çıkacağı, PMF yaşam tablosunun kullanılarak hesaplama yapılması davalının lehine olduğu dikkate alınarak, istinaf eden davalı aleyhine sonuç doğurmaması bakımından, bu hususta yeniden rapor alınarak ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırma sebebi yapılmamıştır.
Öte yandan, davacı 18 yaş altı için de sürekli iş göremezlik zararının oluştuğunu, bu dönem için de tazminata hükmedilmesi gerektiğini dava dilekçesinde belirtmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 05.04.2012 tarih 2011/5392-2012/4167 sayılı; 2014/1724 E, 2015/13653 K sayılı ilamında da belirtildiği gibi davacının 18 yaşına kadar çalışamadığı, kaza öncesi yaşamına göre daha fazla efor sarf ederek yaşadığı sabit olup bunun için efor kaybına bağlı sürekli iş göremezlik maddi tazminatı isteminde bulunulabilir.
Hükme esas alınan hesap raporunda davacının kaza tarihinde 7 yaşında olduğu ve %8,1 oranında bu kazaya bağlı olarak maluliyetinin oluştuğu dikkate alındığında, davacının 18 yaşına kadar çalışamadığı, kaza öncesi yaşamına göre daha fazla efor sarf ederek yaşadığı sabit olup bunun için efor kaybına bağlı sürekli iş göremezlik maddi tazminatı isteminde bulunulabileceğinden, hesap raporunda iş bu dönemi de kapsayacak biçimde hesaplama yapılması yerinde görülmekle, davalı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin hükmedilen faiz türene ve tarihine ilişkin yapmış olduğu istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davalı sigorta şirketine karşı 25.07.2015 tarihinde dava açılmakla, bu tarihten itibaren ve aracın ruhsat kaydında ticari olduğu dikkate alınarak avans faize hükmedilmesi yerinde görülmekle davalı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin hükmedilen tedavi giderlerine ilişkin yapmış olduğu istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davanın yasal dayanağı olan 6111 sayılı kanunun 59. maddesi ve geçici madde 1 ile trafik kazası ile sebebi ile kazazedelerin sağlık hizmet bedellerinin, sosyal güvenceleri olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı ve yine bu kanunun yayınlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin de Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Bu nedenle davacının dava konusu tedavi giderlerinden belgeli/faturalı sağlık giderlerinin tümünden Sosyal Güvenlik Kurumu, belgesiz/paramedikal giderlerden ise aracın işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı sorumludur.
Somut olayda; Uz. Dr. ….. tarafından düzenlenen 04.03.2020 havale tarihli raporda belirtilen 1.088,16 TL paramedikal giderlerden davalının sorumlu olduğu anlaşılmakla, bu husustaki istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 357. ve 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 8.351,92 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 2.090,00 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 6.261,92 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361. maddesi gereğince; Dairemizin kararının taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’ne, yahut temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine veya Dairemize gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesi’ne verilebilecek bir dilekçe ile YARGITAY’A TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi.20/12/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.