Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/2030 E. 2022/370 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/2030 – 2022/370
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2030
KARAR NO : 2022/370

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/10/2020
NUMARASI : 2018/… Esas, 2020/… Karar

DAVACILAR :
VELİSİ :1-
2-
VEKİLİ : Av.
DAVALI : …SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av.

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 15/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/10/2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07/10/2018 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile sürücü …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında … plakalı araçta yolcu olarak bulunan …’nın yaralandığını, kazanın oluşumuna sebebiyet veren … plakalı aracın davalı sigorta şirketi tarafından sigortalı olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100 TL sürekli iş gücü tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalısının kusuru ile sınırlı olduğunu, kusur oranının tespiti için uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini, müvekkilinin poliçe dahilinde davacının geçici iş göremezlik giderlerinden sorumlu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece davanın kabulüne 69.371,03TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar varilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili; 17.07.2020 tarihli 2019/… esas ve 2020/… karar sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı doğrultusunda maluliyet raporunun 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmesi gerektiğini, hesaplamada Yargıtay içtihatları doğrultusunda PMF yaşam tablosu ve progresif rant sistemi uygulanması gerektiğini, Yerel Mahkemece hesap bilirkişisine dosya tevdii edildiğini ve hesap raporu (aleyhe hususları kabul etmemekle birlikte) düzenlendiğini, asgari ücret artışındaki ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talep artırım dilekçeleri sunulduğunu, istinaf sebepleri değerlendirilirken ve karar sürecinde usuli kazanılmış hakların da göz önünde bulundurulmasını gerektiğini, Yargıtay’ın genel içtihatları doğrultusunda güncel veriler esas alınarak PMF yaşam tablosu ve prograsif rant sistemi esas alınarak yeniden hesaplama yapılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı vekili; Yerel mahkemece yapılan yargılama esnasında itirazlarında da belirttikleri gibi kusur raporunun Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti veya Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınması gerektiğini, geçerli ve hükme elverişli bir kusur raporu için dosyanın alanında uzman bilirkişilerden oluşturulacak heyete tevdii gerektiğini, müvekkillerinin şirket poliçe dahilinde davacının geçici iş göremezlik giderlerinden ve bakıcı giderlerinden sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkil şirkete usulüne uygun yapılmayan başvuru nedeniyle davacı lehine başvuru tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi kabul edilemeyeceğini, bu sebeple davacının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu,
dava konusu kazada, davacı yanın müterafik kusurunun olup olmadığı yönünde araştırma yapılmadığını, davacıların müterafik kusuru oranında tazminattan indirim yapılması gerektiğini, davacı yan kaza esnasında emniyet kemeri takmamışsa bu durumun davacı yanın müterafik kusuruna delalet olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50 ve 54. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, sürekli maluliyetten kaynaklanan maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
Davacı vekili tarafından maluliyet raporuna yönelik yapılan istinaf sebebinin incelemede;
Bilindiği üzere Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli tıp Kurumu 3. İhtisas dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim dalı başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan mevzuat yönetmelik hükümlerine uygun olacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre 11/10/2008-01/09/2013 tarihleri arasında gerçekleşen kazalar için Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu, 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki kazalar için 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu alınması gerekmektedir.
Açıklamalar ışığında eldeki dosyaya baktığımızda, kaza tarihinin 07/10/2018 olup mahkemesince hükme esas alınan 26/02/2020 tarihli Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporunun, kaza tarihi olan 07/10/2018 tarihinde yürürlükte bulunan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlendiği, davacının son film ve grafileri incelenmek sureti ile raporun hazırlandığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Davacı vekili tarafından hükme esas alınan hesap bilirkişi raporuna yönelik yapılan istinaf sebebinin incelemesinde;
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Davacı vekiline hesap bilirkişi raporu usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak vekil tarafından bilirkişi raporuna karşı yargılama aşamasında süresi içinde ilk derece mahkemesine herhangi bir itirazda bulunulmamış, davacı vekili tarafından sunulan ıslah dilekçesi içeriğinde hesap raporundaki aleyhe olan hususların kabul edilmediğinin belirtilmesiyle yetinilmiştir.
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/801 E.-2017/9091 K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir….” denilmiştir. Aynı husus Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/3253 E.-2017/9419 K; 2015/8676 E, 2018/2775 K; 2013/11884 E, 2015/835 K; 2015/8056 E, 2017/2988 K sayılı içtihatlarında ve benzer içtihatlarda da benimsenmiştir.
Bu nedenle davacı vekili yönünden süresinde ilk derece mahkemesinde hükme esas alınan hesap bilirkişi raporuna itiraz edilmemekle kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili tarafından kusura yönelik yapılan istinaf sebebinin incelemede;
Dava konusu kazaya ilişkin tutulan kaza tespit tutanağı ile mahkemece alınan kusur raporunda belirlenen kusur dağılımı kendi içinde ve olayın oluşu ile uyumludur. … plakalı araç sürücüsünün yolda aniden yakıtı bitince durduğu ve aracını ters yöne çevirdiği, davacının içinde bulunduğu … plakalı araç sürücüsünün yolda seyir halindeyken önünde duran traktörün ön tekerine aracın önüyle çarptığı kazada, traktör sürücüsünün %75 oranında otomobil sürücüsünün %25 oranında kusurlu oldukları anlaşılmakla birbirleri ve olayın oluşumu ile uyumlu kusur raporları bulunduğu halde yeniden Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti veya Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden kusur raporu alınmasına gerek görülmediği anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili tarafından geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri tazminatından sorumlu olmadıkları ve faizin ancak dava tarihinden itibaren başlatılabileceğine yönelik yapılan istinaf sebebinin incelemede;
Dava dilekçesinde yalnız sürekli iş göremezlikten kaynaklanan maddi tazminat talebinde bulunulduğu ve hükmün de bu yönde kurulduğu, dava dilekçesinde faizin temerrüt tarihinden itibaren talep edildiği ve hükümde faizin dava tarihinden itibaren işletilmesine karar verildiği anlaşılmakla davalı vekili tarafından yersiz yere yapılan istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili tarafından müterafik kusura yönelik yapılan istinaf incelemesinde;
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın md. 52. maddesinde (Borçlar Kanunu’nun 44.) düzenlenmiştir. Zarar görenin kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir.
Buna göre eldeki dosya kapsamından, davacı …’nın emniyet kemeri takıp takmadığı halinin belirsiz olduğu ancak davacının ablası olan sürücü …’nın kaza tespit tutanağına göre sürücü belgesinin bulunmadığı, davacının da bu araçta yolculuk ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde, davacının sürücü belgesi bulunmadığını bildiği kişinin aracına yolcu olarak bindiği, bu şekilde sürücü belgesiz kişinin aracında yolculuk yaptığı, bu durumun da müterafik kusur niteliğinde olduğu anlaşıldığından, davacının belirlenen zararından Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin uygulamasına uygun şekilde %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği halde bu yönde bir indirim yapılmadan hüküm tesisi doğru olmamış, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
HMK 353/1-b-2 maddesine göre “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince müterafik kusur indirimi uygulanmak suretiyle yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABUL – KISMEN REDDİ ile,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2. maddesi hükmü uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/10/…. tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
55.496,82 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 07.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
4-a-)Karar ve ilam harcı olarak hesaplanan 3.790,99 TL den peşin ve ıslah ile alınan 272,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.527,49 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
b-)İlk derece mahkemesince 30.10.2020 günlü karar ile davalıdan tahsiline karar verilen harcın davalıdan tahsil edilmemiş olması ve fakat harç tahsil müzekkeresi çıkartılmış olması halinde söz konusu harç tahsil müzekkeresinin tahsil edilmeksizin iadesinin ilk derece mahkemesince istenilmesine,
5-AAÜT gereğince hesaplanan 8.014,59 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,

6-Davanın reddolunan kısmı yönünden red sebebi hakkaniyet indiriminden kaynaklandığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Davacıların yapmış olduğu posta gideri, ATK rapor ücreti, bilirkişi ücretinden ibaret 1.797,35 TL yargılama gideri ile peşin alınan 272,50 TL harç olmak üzere toplam 2.069,85 TL yargılama giderinden kabul ve red oranı dikkate alınarak 1.655,88 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,
8-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının bulunması halinde ilgililerine iadesine,
İstinaf giderleri açısından;
9-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
10-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 54,… TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
11-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
12-Davacı tarafından yapılan 48,50 TL istinafa dosya gönderme ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
13-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.15/02/2022

Başkan Üye Üye Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.