Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1677 E. 2021/1803 K. 08.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1677
KARAR NO : 2021/1803

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI :
DAVACI :
VEKİLİ : Av…

DAVALI : 1- …
VEKİLLERİ : Av…
Av…

DAVALI : 2- …
VEKİLLERİ : Av…
Av…
Av…
İHBAR OLUNAN : …
DAVA : Tazminat (Haksız fiilden kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 08/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/11/2021

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. tarih ve …. Esas, ….. Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili şirketin lisans bölgesinde bulunan adres üzerinde …. tarihinde, davalı şirketlerden … Ltd. Şti. tarafından yapılan çalışma sırasında müvekkil şirkete ait dağıtım hattı şebekesine hasar verildiğini, davalı … Ltd. Şti., diğer davalı ….nin yüklenicisi konumunda olduğunudan her iki davalının da müvekkilinin zararından müştereken ve müteselsilen sorumluğu olduğunu, çalışma öncesi davalı şirketin gerekli edütü yapmadığı, kazı öncesi kendilerine başvurulmadığı, olayda tüm kusurun davalı şirkete ait olduğunu, zarara ilişkin … Sigorta A.Ş. Tarafından belirlenen 21.760,00 TL nin sigorta şirketi tarafından karşılandığını, fakat bakiye zararın tüm uyarı ve ihtarlara rağmen davalı şirket tarafından giderilmediği için şimdilik 1.000 TL maddi zararın hasar tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama giderlerini ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … Teknoloji ve Güvenlik Sistemleri vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya ilişkin bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini, dava konusu olaya ilişkin kusuru bulunmadığını, gerekli kurumlardan izin aldığını, belgeleri Emniyet Müdürlüğüne sunduktan sonra işe başladıklarını, olay günü kazı derinliği 30-40 cm. İken kazanın meydana geldiğni, boru derinliğinin SMM şartnamelerine göre 60-80 cm.olması gerektiğini, doğal gaz boru hattının olması gereken uygulama kriterlerine uygun yapılmadığını, ikaz bandının doğal gaz borusunun 20 cm.üzerinde bulunması gerekirken doğal gaz borusuna bitişik olduğu, gerekli yerde bulunmadığı için kazanın meydana geldiğini, olay yerinin 100 m.yakını incelendiğinde doğal gaz boru hattının geçtiğini gösteren uyarı levhası bulunmadığını belirterek dava konusu kaza ve zarar davacı şirketin kusuru nedeni ile meydana geldiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Elektronik San.Tic. A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; iş bu tazminat davasının belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, somut olayda haksız fiili gerçekleştirdiği iddia edilen kepçe operatörü işçinin diğer davalı …’in işçisi olduğunu, işçinin iş vereni olmayan …. ‘ın sorumluluğunun olmadığını, somut olaydaki zararın bizzat davacı şirketin hukuka aykırı eylemlerinin sebep olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekilleri süresi içerisinde vermiş olduğu istinaf dilekçesi ile; müvekkil şirket boru hatlarına, davalılarca zarar verildiği ortadayken, kusurun tamamının müvekkil şirkette görülmesi hatalı olduğunu, bilirkişi raporu denetime elverişsiz ve yetersiz olduğunu, davalılar kazı sırasında müvekkil şirkete haber vermediklerini, basiretli bir tacir gibi davranmayan davalılar kusurlu olduğunu, aykome alt yapı izleme formunda doğal gaz dahil tüm enerji hatalarının güzergahları belli olduğunu, bu nedenle davalılar güzergahı bilmediklerini iddia edemeyeceklerini, belediyeye müzekkere yazılarak alt yapı izleme formunun davalılara teslim edilip edilmediği, bu formda doğal gaz hattının yer alıp almadığı sorulmadığını, davalı tanıkları dahi boru üzerinde güvenlik şeridi olduğunu açıkça beyan ettiklerini, dava konusu borular beton zarf içinden geçtiğini, davalılar beton zarfı deldiği gibi daha da derine inerek boruları da deldiklerini, hasarın olduğu yer, kanal geçişi olduğunu, özel bir geçiş noktası olduğunu, burada kazı çalışmalarının elle yapılması gerekirken makine ile yapılması zarara neden olduğunu, doğalgaz hattını gösterir uyarıcı levha ve işaretler bölge halkı tarafından söküldüğünü, bilirkişi raporunda zarar miktarı hesaplanmadığını, zarar miktarı hesaplanıp, takdir mahkemeye bırakılması gerektiğini, kararın kaldırılmasına, davalarının kabulüne, yerel mahkeme ve istinaf yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 ve 50 maddeleri kapsamında, hatalı kazı çalışmasından kaynaklanan maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Kamu düzeni yönünden yapılan istinaf incelemesinde;
6100 sayılı Kanunun 107. maddesine göre, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafca belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır (H. Pekcanıtez, Belirsiz Alacak Davası, Ankara 2011, s. 45; H. Pekcanıtez/O. Atalay/M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 14. Bası, Ankara 2013, s. 448). Sadece alacak miktarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da miktarın tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır. Çünkü, zaten uyuşmazlık bulunduğu için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahkeme önüne gelmektedir. Önemli olan davacının talebini belirli kılacak imkana sahip olup olmadığıdır. Burada, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Davacının talep ettiği alacağı belirlemesi objektif olarak mümkün, ancak belirleyebildiği alacağını ispat etmesi, kanunun öngördüğü şekilde (elindeki delillerle) mümkün değilse, burada da belirsiz alacak davası açılacağından söz edilemez. Çünkü, bir alacağın belirlenmesi ile onun ispatı ayrı şeylerdir. Davacı, talep konusu yaptığı alacağını çok net şekilde belirleyebilir; ancak her zaman onu ispat edecek durumda olmayabilir. Aksinin kabulü, her ispat güçlüğü olan alacağı belirsiz alacağa dönüştürmek gibi, hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durumu ortaya çıkartabilir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 02/11/2016 gün, 2015/22-1078 esas ve 2016/1010 karar sayılı ilamı), (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2015/15405 Esas 2017/8645 Karar sayılı kararı )
Bu açıklamalar kapsamında dosyaya baktığımızda davacının dava tarihi itibariyle dava dışı sigorta tarafından yapılan ödeme düşüldükten sonra borularda oluşan zarar ve bu zararın giderilmesi ile ortaya çıkmış tazminatı belirli kılacak imkana sahiptir. Başka bir anlatımla ne kadar zarar oluştuğu davacı açısından belinlenebilir durumdadır. Bu nedenle HMK 114/1-h ve 115/2 md.si gereğince davacıya davasının miktarını belirlemesi ve harcının ikmali için iki hafta kesin süre süre verilmesi, bu eksik olan dava şartı yerine getirildikten sonra yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusu kamu düzeninden yapılan incelemede haklı bulunmuşutur.
Davacı vekilinin davalının zarardan kusuru ile sorumlu olduğuna ilişkin yaptığı istinaf başvurusunun kabule göre incelenmesinde:
Türk Medeni Kanunun’un 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” 6098 sayılı TBK.nın zararın ve kusurun ispatı başlıklı 50. maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” düzenlemesi yapılmıştır.
Bu hale göre haksız fiilini bir türü olan kazı çalışması nedeniyle doğal gaz borularının hasar görmesi nedeniyle zararın tazmini için açılan davada iddia olunan kazı çalışmasının varlığının ve davalının kusurunun iddia eden tarafından ispat edilmesi gerekir. Davacı tarafından öncelikle kazı çalışmasının ispatı, bu çalışmasının davalılar tarafından yapıldığını ve kazı çalışmasının yapanların kusur oranları gibi hususların ispatı gerekir.
Somut olayda; davacı şirketin lisans bölgesinde bulunan adres üzerinde … tarihinde, davalı şirketlerden … Ltd. Şti. tarafından yapılan çalışma sırasında davacı şirkete ait dağıtım hattı şebekesine hasar verildiğini, davalı … Ltd. Şti., diğer davalı ….nin yüklenicisi (adam çalıştıran) konumunda olduğunu uyuşmazlık ve istinaf konusu dışındadır.
Başka bir anlatımla doğalgaz borularında oluşan zarar davalı … Ltd. Şti. gerçekleştirdiği eylem sırasında oluşmuşutur. Uyuşmazlık konusu husus ise; davacı … Dağıtım Anonim Şirketine ait zarar gören doğal gaz borusunun teknik şartnamelere göre en az 1,00 m. derinlikte olması gerekirken, 37 cm. derinde olması ve olay mahallinin 100 m. civarında yeraltı doğal gaz boru geçişi ile ilgili herhangi bir uyarı işareti bulunmamasının davacı … Dağıtım Anonim Şirketi sorumluluğunda proje/uygulama hatası olması ilk derce mahkemesi kararındaki gibi davalıların sorumluluğunu ortadan kaldıracak nitelikti ağır kusur (ve/ veya illiyet bağını kesecek nitelikte bir olgu) olarak değerlendirilip değerlendirilmemesi hususunda toplanmaktadır.
Eylemin gerçekleştiği yerin kamu açık, kamu hizmetinin sunulduğu kara yolu olduğu, iş bu kazı çalışması yapıldığı esnada ilgili kamu kurum ve kuruluşlardan izin alınmalı ve yine bilgilendirme yapılması zorunludur. Davalıların sunduğu deliller içinde; kazı çalışmasına başlanmadan evvel iş bu kazı çalışmasının yapacaklarına ilgili kamu kurum, kuruluşlardan izin alındığı ve yine bilgilendirme yapıldığı ve bunun neticesinde davacının sorumluluğunda olduğu doğalgaz boru hattının geçtiği alanda kazı çalışması yapılacağı hususunda davacıya bilgilendirme yapılmadığı anlaşılmıştır.
BK. 52/1 maddesinin hükmüne göre, hakim tazminatın suretini ve derecesini tayin etmekle görevli olup, bunu yaparken hal ve mevkiin icabını göz önünde tutması gerekmektedir. Bundaki amaç olayın özelliklerine göre hakkaniyete uygun bir sonuca ulaşmaktır. Davalıların iş makinesi ile kazı çalışmasını yaptıkları sırada davacıya haber vermemiş olmaları ve zararın davalıların eylemi neticesinde gerçekleşmesi birlikte değerlendirildiğinde, davacının zarar gören doğal gaz borusunun teknik şartnamelere göre en az 1,00 m. derinlikte olması gerekirken, 37 cm. derinde olması ilişkin eylemi ağır bir kusur (ve/ veya illiyet bağını kesecek nitelikte bir olgu) değerlendirilmediği, iş bu durumun zararın artmasına neden olan müterafik bir kusur olarak değerlendirilmiştir.
Tüm bu anlatılanlar ışığında mahkemece öncelikle dava şartlarına ilişkin gerekli araştırma yapılmadan karar verildiğinden, eksik inceleme ve araştırma yapıldığı, bu nedenle davacı vekilinin istinaf taleplerinin, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüyle, kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.a-6. maddesi gereğince KABULÜ İLE,
Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve … Esas, ….. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2- Yukarıda belirtilen sebeplerle eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra davanın yeniden görülüp karar verilmesi için dosyanın yerel Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 08/11/2021


Başkan …


Üye …


Üye …


Katip …

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.