Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1663 E. 2021/2058 K. 13.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1663
KARAR NO : 2021/2058

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : …
NUMARASI : …
DAVACILAR : 1- …
2- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : ….
VEKİLİ : Av. ….
DAVA : Tazminat

KARAR TARİHİ : 13/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas, …. Karar
sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacılar vekilinin sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; 03.05.2017 tarihinde meydana gelen kazada karşı araç sürücüsü … idaresindeki … plakalı kamyonun müteveffa … idaresindeki … plakalı motosiklete çarpması sonucu gerçekleşen ölümlü kaza nedeniyle davacı anne babanın müteveffanın desteğinden yoksun kalmaları nedeniyle davalı … şirketine yapılan başvuru neticesinde toplamda 107.474,52 TL ödeme yapıldığını ancak poliçe limiti ve kusura bakıldığında yapılan ödemenin eksik olması dolayısıyla baba için 1.500,00 TL, anne için 2.000,00 TL maddi tazminat talep ettiklerini, ayrıca bu olay nedeniyle anne baba ile kardeşlerin yaşadığı üzüntü ve elemden kaynaklı olarak anne baba için ayrı ayrı 25.000,00 TL, kardeşler Bahar ve Kerem için ise ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı işleten ve araç malikinden tahsil edilerek ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirket tarafından 08.03.2017/2018 tarihlerini kapsar şekilde sigortalandığını, uzman aktüer bilirkişiler vasıtasıyla yapılan hesap doğrultusunda davacı baba için 47.923,80TL ve davacı anne için 59.550,72TL ödeme yapılarak gerçek zararlarının karşılanmış olduğunu, sorumluluğun poliçe limitiyle sınırlı olacağını, dosyanın ATK’ya sevk edilerek kusur oranlarının ve müterafik kusur durumunun tespitinin gerektiğini, müteveffanın gerekli güvenlik tedbirlerini alıp almadığının araştırılması, gelirinin somut belgelerle ispatlanması ve yapılan başkaca bir ödeme olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece maddi tazminata ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Davacılar vekili süresi içinde vermiş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu kaza nedeniyle açılmış ve halen derdest olan manevi tazminat davasında alınan ATK kusur raporunda karşı araç sürücüsünün %80 oranında asli kusurlu olduğunun belirlendiğini ancak işbu davada aynı kazaya dair trafik bilirkişisinden alınan raporda karşı araç sürücüsünün %75 oranında asli kusurlu bulunduğunu ve mahkemece bu rapor esas alınarak karar verildiğini, kararın bu yönden kaldırılması gerektiğini, ayrıca kask takmama nedeniyle yapılan %20 oranındaki indirimin adeta davacıları borçlu çıkardığı zira bilirkişi raporunda zaten söz konusu durumun dikkate alınarak bir belirleme yapıldığı, bu şekilde kurulan hükümde müteveffanın adeta %40 kusurlu olarak kabul edildiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 53/3 ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan destekten yoksun kalınmasına ilişkin maddi tazminat davasıdır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Kusur yönünden yapılan istinaf sebebinin incelenmesinde;
Eldeki dosyada alınan kusur raporu ile davaya konu aynı olay nedeniyle derdest olan Adana 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyası kapsamında alınan ATK kusur raporundaki oranların birbirinden farklı olduğunun iddiasıyla istinaf yoluna bavurulmuş ise de; HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Davacılar vekiline kusur bilirkişi raporunun usulüne uygun tebliğ edilmiş, ancak davacılar vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı yargılama aşamasında süresi içinde ilk derece mahkemesine herhangi bir itirazda bulunulmamıştır.
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve …. E.-…. K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir….” denilmiştir. Aynı husus Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/3253 E.-2017/9419 K; 2015/8676 E, 2018/2775 K; 2013/11884 E, 2015/835 K; 2015/8056 E, 2017/2988 K sayılı içtihatlarında ve benzer içtihatlarda da benimsenmiştir.
Bu nedenle davacı vekili yönünden süresinde ilk derece mahkemesinde bilirkişi raporuna itiraz edilmemekle kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceğinden ve farklı davada alınan kusur raporuyla işbu davada bağlı olunmaması dikkate alındığında bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Müterafik kusur indirimi ve ödeme nedeniyle indirim sırası yönünden yapılan istinaf sebebinin incelenmesinde;
Davacıların gerçek zararın belirlenmesi uygulanacak sıra önce; toplam zarar miktarının kusur oranına göre belirlenmesi akabinde müterafik kusur (ve varsa hatır taşıması indirimi) indirimi yapılması ve nihayet işin ifa/ eda kısmı olan ödeminin en son düşüldükten sonra bakiye alacağın mevcudiyeti halinde hüküm kurulması gerekir.
Somut olayda, davacılar desteğinin ölüm nedeninin “trafik kazası nedeniyle husulü mümkün genel beden travmasına bağlı kafa ve ekstremite kırıkları ile birlikte beyin kanaması ve beyin kontüzyonu, knomotoraks ve iç organ yaralanması” olduğu, desteğin baş bölgesinden yaralanmasının kaza sırasında kaskının takılı olmamasından kaynaklandığı, kask takmamasının zararın meydana gelmesinde etkili olduğu, desteğin bu eyleminin müterafik kusur oluşturacağı kabul edilerek ve Yargıtay’ın istikrarlı uygulamalarına göre BK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan %20 oranında indirim yapılmasına dair Mahkemece yapılan tespitler dosya kapsamına, usul ve yasaya, hayatın olağan akışına, içtihatlara uygundur.
Davalı … tarafından davacının oluşan toplam zararlarının hesaplanarak, dava açılmadan evvel davacı …’a 05.10.2017 tarihinde 59.550,72TL, davacı …’a 47.923,80 TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece alınan 04.07.2019 tarihli hesap bilirkişi raporuna göre; davacı …’nin ödeme tarihi itibariyle 2017 yılı asgari ücret verileri, TRH 2010 yaşam tablosu üzerinden toplam 60.396,85 TL destekten yoksun kalma zararının olduğu, davacı …’ın yine aynı verilerle 41.232,32 TL zararının olduğu anlaşılmıştır. Buradan hareketle davacı …’nin destek zararı nedeniyle ödeme tarihi itibariyle 60.396,85 TL alacağının bulunduğu, iş bu alacaktan %20 oranında müterafik kusur indirimi yapıldığında 48.317,48 TL gerçek zararının oluştuğu, iş bu gerçek zarardan davalının yapmış 59.550,72 TL ödeme düşüldüğünde, davacının bakiye alacağının bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı … yönünden ise müterafik kusur düşünülmeksizin dahi yapılan 47.923,80TL ödemenin zararı karşıladığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece aynı yöntem esas alınarak hesaplama yapıldığı ve davacı …’nin ve davacı …’ın karşılanmayan bakiye zararlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmakla bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar mahkeme gerekçeli karar başlığında davacılar … ve … haricinde … ve … isimli kişilerin isimleri bulunduğu görülmüş ise de; bu kişiler yönünden açılan manevi tazminat davasının Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyasında yapıldığı, Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen tefrik kararı üzerine eldeki dosyanın davacılar … ve …’ın davalı … aleyhine açtığı maddi tazminata yönelik olarak devam ettiği anlaşıldığından karar başlığından tefrik öncesi davacı konumunda bulunan … ve …’ın isimleri çıkarılmıştır.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin takdirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacılardan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 4,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,

3-Davacılar tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yetmiş sekiz bin altı yüz otuz (78.630,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy çokluğu ile karar verildi.

13/12/2021


Başkan


Üye


Üye

(Muhalif Üye)

Katip

MUHALEFET ŞERHİ
Müterafik kusur indirimi ve ödeme nedeniyle indirim sırası yönünden yapılan istinaf sebebinin incelenmesinde;
Borçlar Kanunu hükümlerine göre tazminatın saptanması için öncelikle zararın belirlenmesi gerekir. Bu nedenle ilk olarak zararla ilgili indirim sebepleri uygulanarak gerçek zarar belirlenecek (önce kusur indirimi, sonra yapılan ödemeler), sonra da tazminattan takdiri indirim nedenleri olan 6098 sayılı TBK’nın 51. maddesinde (mülga 818 sayılı BK’nun 43. maddesi) düzenlenen hatır taşıması indirimi ve 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesinde (mülga 818 sayılı BK’nun 44. maddesi) düzenlenen müterafik kusur indirimi uygulanacaktır.
Bu durumda mahkemece, davacı için hesaplanan tazminat miktarından öncelikle davalı tarafından yapılan ödeme tutarının mahsup edilmesi, daha sonra belirlenen bedeller üzerinden %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması suretiyle sonuç tazminatın belirlenmesi gerekir. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/4153 E – 2020/4510 K; 2019/4295 E – 2020/4509, 2019/934 E – 2020/6205 sayılı kararı vb kararları)
Buna göre, davalı tarafından yapılan ödemenin davacı …’ın zararını karşılamaması sebebiyle destekten yoksun kalma zararının bilirkişice hesaplanan güncel veriler baz alınarak davacının zararının belirlenmesi gerektiği, buna göre bilirkişice kusur indirimi gözetilerek hesap tarihi itibariyle hesaplanan 89.255,93 TL destek zararının bulunduğu, daha önce davalı tarafından yapılan ödemenin güncel değerinin 68.766,19 TL olarak hesaplandığı, bu ödemenin bu zarardan düşülmesi gerektiği kanaatine varılarak, neticede davacı …’ın bakiye 20.489,74 TL oğlunun vefatı nedeniyle destekten yoksun kalma zararının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacılar desteğinin ölüm nedeninin “trafik kazası nedeniyle husulü mümkün genel beden travmasına bağlı kafa ve ekstremite kırıkları ile birlikte beyin kanaması ve beyin kontüzyonu, knomotoraks ve iç organ yaralanması” olduğu, desteğin baş bölgesinden yaralanmasının kaza sırasında kaskının takılı olmamasından kaynaklandığı, kask takmamasının zararın meydana gelmesinde etkili olduğu, desteğin bu eyleminin müterafik kusur oluşturacağı kabul edilerek ve Yargıtay’ın istikrarlı uygulamalarına göre BK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan %20 oranında indirim yapılmasına dair Mahkemece yapılan tespitler dosya kapsamına, usul ve yasaya, hayatın olağan akışına, içtihatlara uygundur.
Ancak; ilk derece mahkemesi kararında müteveffanın ölümünün genel olarak baş bölgesinde meydana gelen yaralanmalardan kaynaklı olmasından dolayı kask takılı olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle belirlenen zarar miktarları üzerinden %20 oranında takdiri indirime giderek bu şekilde yapılan hesaplama sonucunda davacıların karşılanmayan bakiye zararlarının bulunmaması sonucuna varmış ve davanın reddine karar vermiş ise de; mahkemenin söz konusu bu indirimi hesap bilirkişisi tarafından belirlenen zarar üzerinden yapmasının “…hakim tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” şeklinde sevk edilen TBK m.52 karşısında isabetsiz olduğu anlaşılmıştır. Zira indirim zarar miktarı üzerinden değil bakiye zarara ilişkin tazminat miktarı üzerinden yapılması gerekmekte, hesaplamanın bu şekilde yapılması davacılar lehine sonuç doğurmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının rapor tarihine göre güncel veriler üzerinden hesaplanan bakiye 20.489,74 TL zararının bulunduğu, davacı desteğinin müterafik kusuru nedeniyle belirlenen tazminat miktarından takdiren %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği, bu itibarla davacının 16.391,79 TL tazminat talebinin ıslah dilekçesindeki talebi doğrultusunda dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte kabulüne karar verilmesi gerektiği halde davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemekle davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerektiği kanaatiyle çoğunluğun görüşüne iştirak etmemekteyim.


(Muhalif Üye)

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.