Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1537 E. 2021/1724 K. 01.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1537 – 2021/1724
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1537
KARAR NO : 2021/1724

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE :…
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI :
DAVACI : …
VEKİLİ : Av…
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av…

DAVALI : 2-…
VEKİLİ : Av…
DAVA : Tazminat (Ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan tazminat)
KARAR TARİHİ : 01/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;… günü meydana gelen kazada müvekkilinin yaralandığını, bu kaza nedeni ile 200 TL geçici 200 TL kalıcı yaralanmaya ilişkin maddi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … Sİgorta AŞ vekilinin cevap dilekçesi özetle: …. plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığının beyan etmekle davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta AŞ vekilinin cevap dilekçesi özetle: …. plaka sayılı aracın müvekkili sigorta şirketi nezdinde sigortalı olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğunu bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekilinin süresi içerisinde vermiş olduğu istinaf dilekçesi ile; Maluliyeti mutlak olan müvekkilin muayeneye gidememesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilin öncelikle maluliyet oranının belirlenmesi akabinde hesap bilirkişisinden aktüer raporu aldırılmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, beyanları doğrultusunda davacının kalıcı iş görmezliğinin tespiti ve akabinde hesap raporu alınarak davanın kabulü ile maddi tazminata hükmedilmesine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafça karşılanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54/1-3 ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan (malüliyet) maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, maddi tazminat yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekilinin maluliyet raporu alınması için verilen süreyi yönelik yapılan istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Kesin süreye ilişkin ara karar hem hakimi hem tarafları bağlanmakla birlikte kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için buna ilişkin ara kararın, yasaya ve içtihatlara uygun şekilde hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık, yorumu zorunlu kılmayacak, yanlış anlamayı önleyecek, ilgili tarafından kolaylıkla anlaşılacak derecede açık, sade ve sınırlı olması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerekmektedir. (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 5, Altıncı Baskı, İstanbul- 2001, s. 5438 vd.) Kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. (Benzer ilkelere (YHGK’nin 12.12.2012 gün ve 2012/9-1170 E., 1172 K.; 18.02.1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararlarında da değinilmiştir.)
Somut olayda, mahkemece yapılan yargılama boyunca davacıya maluliyet raporunun alınması için gerekli ihtaratı içerir usulüne uygun süre vermediği anlaşılmıştır.
Mahkemece verilen ara kararlar açıklanan niteliklere ve şartlara haiz olmayıp davacı tarafa usulüne uygun kesin süre verildiği kabul edilemez. Açıklanan sebeplerle mahkemece kurumdan yeniden randevu talep edilip davacı vekiline verilecek randevu gününde davacının orada olmadığı takdirde, dosya kapsamında bulunan tedavi evrakları ile adi tıp kurumu gönderileceği ve kurum tarafından tarafından rapor düzenlenemediği takdirde maluliyet raporu delilinden vazgeçilmiş sayılacağına dair kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyaracak şekilde süre verilerek yargılamaya devamla karar verilmesi gerekirken davacı tarafın hak arama hürriyeti ve savunma hakkının kısıtlanmış olduğu görüldüğünden, yasaya ve usule aykırı gerekçeye dayalı kararın kaldırılması gerekmiştir. (benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/14948 E- 2019/6353 K; 2016/16929 E- 2019/7138 K Sayılı kararı)
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince davacının maluliyet hususunda eldeki tedavi evrakları ile ATK’dan rapor alınması, rapor düzenlenmesinin mümkün olmadığının bildirilmesi durumunda sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma yapıldığı, bu nedenle HMK’nın 353/1-a-6. bendine göre davanın esasıyla ilgili olarak gereken delillerin toplanmadığı anlaşıldığından açıklanan nedenlere dayalı davacı vekilinin istinaf taleplerinin, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kabulüyle kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.a-6. maddesi gereğince KABULÜ İLE,
Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve … Esas, …. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yukarıda belirtilen sebeplerle eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra davanın yeniden görülüp karar verilmesi için dosyanın yerel Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 01/11/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.