Emsal Mahkeme Kararı Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/388 E. 2021/1055 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/388 Esas – 2021/1055
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ADANA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/388 Esas
KARAR NO : 2021/1055
HAKİM : …
KATİP : …
DAVACI : … -V.D.: …
VEKİLLERİ : … – …

DAVALI : 1- …. A.Ş. – …
VEKİLİ : … – …
DAVALI : 2- … ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLLERİ : … – …

DAVALILAR : 3- … LİMİTED ŞİRKETİ – …
4- …. LTD. ŞTİ. – …
5- … ANONİM ŞİRKETİ – …
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 26/09/2018
KARAR TARİHİ : 16/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILMA TARİHİ : …

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davacı ile davalılar arasında imzalanan sözleşmeler gereği davalı şirketlerin davacı tarafın hizmet işlerini yürüttüğünü, söz konusu hizmet sözleşmeleri gereği ve davalı şirketlere bağlı olarak çalışan işçilerden … isimli işçinin iş akdinin sonlandırılması sonucu …’ın kuruma karşı bir kısım işçilik alacakları talebi ile Adana 6. İş Mahkemesinin 2016/… Esas sayılı davasını açtığını, yapılan yargılama sonucu verilen kararın işçi tarafından Adana 4. İcra Müdürlüğünün 2018/… sayılı icra takibine konulduğunu ve kurum tarafından ilgili icra dosyasına 26/02/2018 tarihinde 69.767,48 TL ödeme yapıldığını, bu nedenlerle dava dışı işçiye ödenen 69.767,48 TL’nin ödeme tarihi olan 26/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan rücuen tahsilini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı taraflarca süresinde cevap dilekçesi verilmemiştir.
YARGILAMA USULÜ:
Öncelikle 15.03.2018 tarihinde 7101 sayılı yasa ile ve son olarak 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 58 inci maddesiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri beş yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır” hükmü getirilmesi sebebiyle, mahkememizde açılan dava için basit yargılama usulü uygulanmıştır.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının işçilik tazminatı ödeme sebebiyle davalılardan rucüen alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlık öncelikle Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesi 2018/… E. 2018/… K. sayılı dosyasınca incelenerek görevsizlik kararı vermiş ve verilen görevsizlik kararı istinaf incelemesi sonrası dosya tevzi dağılımına göre mahkememize tevdi edilmiştir.
Mahkememiz, dava açılışından sonra tensip kararı ile birlikte, gerekli gördüğü bilgi ve evrakları dosya arasına celp edilmesi için ilgili mercilere müzekkereler yazmış, dava dilekçesi ve ekleri davalı tarafa tebliğe çıkarılarak, her iki taraf içinde yargılama usul ve esaslarına dair gerekli ihtaratlar yapılmıştır.
Adana 6. İş Mahkemesinin 2017/… E. 2018/… K. sayılı dosyasının incelenmesinden; davacısının … olduğu, davalısının mahkememiz davacısı Adana … Genel Müdürlüğü olduğu, davanın kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağı yönünden faiziyle beraber kısmen kabul edildiği anlaşılmıştır.
Adana 4. İcra Müdürlüğünün 2018/… sayılı takip dosyası incelenmesinden; dava dışı işçi vekilinin davacı kurum aleyhine işçilik alacakları yargılama gideri ve vekalet ücreti için 08/02/2018 tarihinde ilamlı takipte bulunduğu görülmüştür. Takip talebinde; 57.584,68 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiziyle tahsili talep edildiği, davacı idarenin icra takibi dosya borcunu harç ve masraflar dahil olmak üzere 26/02/2018 tarihinde 69.767,48 TL olarak ödediği dosyanın infazen kapatıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu dosya yönünden bilirkişi incelemesi yapılıp kök ve ek rapor alınmıştır. Tarafların itirazları üzerine alınıp hükme esas alınan 18/10/2021 havale tarihli ek raporda özetle; dava dışı işçinin 18/10/2010-18/09/2014 tarihleri arasında davalı taşeron şirketler bünyesinde çalıştığını işçinin İş Mahkemesinde açmış olduğu dava neticesinde verilen karar üzerine alacağın tahsili amacıyla icra takibi yapıldığına icra dosyasında asıl dosyaya yönelik 26/02/2018 tarihinde 69.767,48 TL ödeme yapıldığı dikkate alınarak yapılan hesaplamada; davalı taşeron şirketlerin sözleşmelerinin incelemesi sonucu yapılan tespitte kıdem tazminatı ve tüm işçilik alacaklarıdan alt işverenlerin sorumlu olduğunu ayrıca davalı … A.Ş’nin son işveren olduğuuundan ihbar tazminatı, yıllık izin alacağı, fazla mesai ücretinin tamamınından sorumlu olduğunu; buna göre …. Ltd. Şti’nin 2.760,67 TL’den, … A.Ş’nin 17.470,60 TL’den, …. A.Ş.’nin 494,62 TL’den, … – … Ortaklığının 1.359,71 TL’den, … A.Ş’nin 47.681,98 TL’den sorumlu olduğunu,
Davalı … A.Ş ile davalı …. A.Ş vekili vekili işbu hesap raporuna itiraz etmiş; mevcut rapor hükme ve denetime elverişli görüldüğünden itirazların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenlerin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Asıl işverenden tahsil edilen işçilik alacakları, çoğunlukla işçinin birden fazla alt işverenler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Davalının “son işveren“ olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise, diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu alt işverenler, üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Yine, asıl işveren, yargılama gideri (dava ve icra), avukatlık ücreti, harç, faiz gibi fer’i borçlardan, her bir davalı alt işverenin toplam ana para tutarı içinde sorumlu olduğu tutarına oranı kadarını ilgili alt işverenlere rücu edebilir. Az yukarıda da değinildiği gibi, uyuşmazlığın İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, mahkemece “iş hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler” rücu davalarında hükme esas alınamaz.
Değinilmesi gereken bir başka nokta ise alt işverenlerin sorumlu oldukları dönemlere ilişkin hesaplama yapılırken hangi tarihteki ücretlerin esas alınması gerektiğidir. Asıl işveren, iş mahkemesi ilamı gereğince işçilik alacaklarını iş akdinin sona erdiği tarihteki ücret üzerinden ödemekte olup, iş mahkemesi ilamındaki usul ve hesaplamalar doğrultusunda alt işverenlerden rücu isteminde bulunabilir. (Bkz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 03.12.2015 tarih, 2014/38758 E., 2015/35433 K.)
Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin incelenmesi sonucunda; davacı şirket ile davalı şirketler arasında asıl-alt işverenlik ilişkisi bulunduğu, taraflar arasında hizmet alımına dair sözleşme ile bu sözlemelere ait teknik şartnameler bulunduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatının davalılardan rücu talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplandığı, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle sözleşme hükümlerine, bundan sonra varsa yine aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklarla verilmiş mahkeme kararlarına ve genel prensiplerine göre sonuca gidildiği, bu cümleden olmak üzere taraflar arasında işçilere ödenecek ücretlerin kimin tarafından ödeneceği açıkça belirtilmemiş ise ancak ihale kapsamına dahil giderler arasında olmakla davacının davalılardan bu miktarı tam sorumluluk kapsamında talep edebileceği ( Yargıtay 23. Hukuk 2019/1400 E. 2020/2512 K.), dava dışı işçinin çalıştığı diğer dönemlerde kıdem tazminatı sorumluluğunun davacı asıl işverende olduğunun sözleşmede açıkça belirtilmediği, bu nedenle davalıların tazminat sorumluluğunun tam sorumluluk hesabına göre bilirkişi hesabında ayrı ayrı belirlendiği, YHGK kararına göre kullanılmayan izin alacağı, fazla mesai ve genel tatil ücreti ötürü son işverenin sorumlu olduğu hususu beraber gözetildiğinde 18/10/2021 tarihli bilirkişi raporunun dosyaya sunulan belgelerle uyumlu olduğu gözetilerek, ödeme tarihleri de dikkate alınmak suretiyle davanın kısmen kabülüne karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR:
1-DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE,
a) 2.760,67 TL’nin 26/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı …. Ltd. Şti’den alınarak davacıya verilmesine,
b) 17.470,60 TL’nin 26/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı …. A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine,
c) 494,42 TL’nin 26/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı …. A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine,
d) 47.681,98 TL’nin 26/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı …. A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine,
e) 1.359,71 TL’nin 26/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı …. A.Ş.’ ile …. Ltd. Şti.’den müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 4.765,80 TL karar ve ilam harcından, 1.191,46 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 3.574,34 TL harcın (2.660,42 TL’sinden …. A.Ş.’nin, 188,60 TL’sinden …. Ltd. Şti’nin, 595,67 TL’sinden …. A.Ş.’nin 35,77 TL’sinden …. A.Ş.’nin, 93,88 TL’sinden …. A.Ş.’ ile …. Ltd. Şti.’nin sorumlu tutulması kaydıyla) davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 1.191,46 TL peşin harcın davalılar …. A.Ş ile …. A.Ş.’den alınarak, davacıya verilmesine,
4-Davacı lehine kabul ve red oranlarına göre hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca hesaplanan 9.869,76 TL vekalet ücretinin (bu miktarın tamamından …. A.Ş.’nin, 571,43 TL’sinden …. Ltd. Şti’nin, 3.616,26 TL’sinden …. A.Ş.’nin, 102,34 TL’sinden …. A.Ş.’nin, 281,44 TL’sinden …. A.Ş.’ ile …. Ltd. Şti.’müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına) davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar …. A.Ş. ile …. A.Ş. Kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan kabul ve red oranlarına göre hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca hesaplanan 0,10 KRŞ vekalet ücretinin davacıdan alınarak iş bu davalılara müştereken ve müteselsilen verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 36 tebligat gideri 555,20 TL, 3 müzekkere gideri 22,90 TL, bilirkişi ücreti 600,00 TL, 47,90 TL posta masrafı, 35,90 TL başvurma harcı, olmak üzere toplam 1.261,90 TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre hesaplanan 1.261,89 TL’nin (bu miktarın tamamından …. A.Ş.’nin, 73,06 TL’sinden …. Ltd. Şti’nin, 462,35 TL’sinden …. A.Ş.’nin, 13,08 TL’sinden …. A.Ş.’nin, 35,98 TL’sinden …. A.Ş.’ ile …. Ltd. Şti.’müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına) davalılardan alınarak davacıya verilmesine, geri kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-HMK’nun 297/ç bendi uyarınca artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı … vekilinin yüzüne karşı, diğer davalıların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinden mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek dilekçe ile ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ nezdinde İSTİNAF YOLU açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
¸

Hakim …
¸
**Bu Evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunun Kapsamında DYS üzerinden E-İmza ile İmzalanmıştır. **