Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/111 Esas – 2021/836
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ADANA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/111 Esas
KARAR NO : 2021/836
HAKİM : …
KATİP : …
DAVACI : …
VD: …
VEKİLLERİ : … – …
… – …
… – …
DAVALILAR : 1- … A.Ş –
…
VEKİLLERİ : … – …
… – …
: 2- …. TİC. LTD. ŞTİ. – Vergi Dairesi: …
…
3- ….LTD.ŞTİ. – Vergi Dairesi: …
…
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 05/02/2020
KARAR TARİHİ : 02/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILMA TARİHİ : …
Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı idare ile davalılar arasında hizmet alım sözleşmesi imzalandığı, dava dışı işçi …’nın açtığı işçi alacakları davasında verilen karar üzerine dava dışı işçiye 31.225,00 TL ödeme yapıldığını, yapılan hizmet alım sözleşmeleri gereği bu bedellerden davalıların sorumlu olduğunu belirtilmiş, ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili talep edilmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen alacak, dava tarihi itibarıyla zamanaşımına uğradığını, öncelikle bu gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca dayanak İş Mahkemesi kararı henüz kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenilmesini talep ettiklerini, dava dışı işçinin çalıştırılması ve işten çıkartılması konusunda tek yetkinin davacı kuruma ait olduğunu, dava dışı işçinin pek çok taşeron bünyesinde aralıksız çalıştığının görüldüğünü, geçen süre zarfında taşeronlar değişmiş olmasına rağmen, değişmeyen tek şey işçinin … bünyesinde aynı işe devam ettiğini, dava dışı işçinin çalışma saatleri ve çalışma koşullarına ilişkin esaslı tüm hususlar Kurum tarafından belirlendiği, işçiye yapılan tüm ödemelerden davacının tek başına sorumlu olduğunu, bu gerekçe ile davanın reddine karar verildiğini, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücreti alacağının karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA USULÜ :
15/03/2018 tarihinde 7101 sayılı yasa ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak, “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır” hükmü gereğince , mahkememizde açılan dava için basit yargılama usulü uygulanmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının işçilik tazminatı ödeme sebebiyle davalılardan rucüen alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememiz, dava açılışından sonra tensip kararı ile birlikte, gerekli gördüğü bilgi ve evrakları dosya arasına celp edilmesi için ilgili mercilere müzekkereler yazmış, dava dilekçesi ve ekleri davalı tarafa tebliğe çıkarılarak, her iki taraf içinde yargılama usul ve esaslarına dair gerekli ihtaratlar yapılmıştır.
Adana 8. İş Mahkemesinin 2017/… E. 2018/… K. sayılı dosyasının incelenmesinden; davacısının … olduğu, davalısının mahkememiz davacısı … …, mahkememiz davalılarının ise ihbar olunan olduğu, davanın kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağı yönünden faiziyle beraber kısmen kabul edildiği, dosyanın istinaf edilmesi neticesinde onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Adana 7. İcra Müdürlüğünün 2019/… sayılı takip dosyası incelenmesinden; dava dışı işçi vekilinin davacı kurum aleyhine işçilik alacakları yargılama gideri ve vekalet ücreti için 09/01/2019 tarihinde ilamlı takipte bulunduğu görülmüştür. Takip talebinde; 25.655,30 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiziyle tahsili talep edildiği, davacı idarenin icra takibi dosya borcunu harç ve masraflar dahil olmak üzere 31.225,00 TL olarak ödediği dosyanın infazen kapatıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu dosya yönünden bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Hükme esas alınan 07/06/2021 havale tarihli raporda özetle; dava dışı işçinin 09/01/2013-18/03/2017 tarihleri arasında davalı taşeron şirketler bünyesinde çalıştığını işçinin İş Mahkemesinde açmış olduğu dava neticesinde verilen karar üzerine alacağın tahsili amacıyla icra takibi yapıldığına icra dosyasında asıl dosyaya yönelik 18/02/2019 tarihinde 31.225,00 TL ödeme yapıldığı dikkate alınarak yapılan hesaplamada; davalı … Şirketi’nin sözleşmelerde işçinin sosyal haklarından davacı tarafın sorumlu olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığından 9.130,00 TL sorumluluğunun bulunduğunun diğer davalı … Şirketinin sözleşmelerde işçinin sosyal haklarından davacı tarafın sorumlu olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığından asıl 5.723,19 TL sorumluluğunun bulunduğunu, diğer davalı … Şirketi’nin sözleşmelerde işçinin sosyal haklarından davacı tarafın sorumlu olacağına ilişkin bir hüküm bulunmaması ayrıca davalı şirketin son işveren olup iş akdinin de bu davalı tarafından feshedilmesi sebebiyle ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağının tamamınından sorumlu olması sebebiyle 16.371,65 TL sorumluluğunun bulunduğunu rapor etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili işbu hesap raporuna itiraz etmiş; mevcut rapor hükme ve denetime elverişli görüldüğünden itirazların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenlerin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Asıl işverenden tahsil edilen işçilik alacakları, çoğunlukla işçinin birden fazla alt işverenler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Davalının “son işveren“ olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise, diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu alt işverenler, üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Yine, asıl işveren, yargılama gideri (dava ve icra), avukatlık ücreti, harç, faiz gibi fer’i borçlardan, her bir davalı alt işverenin toplam ana para tutarı içinde sorumlu olduğu tutarına oranı kadarını ilgili alt işverenlere rücu edebilir. Az yukarıda da değinildiği gibi, uyuşmazlığın İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, mahkemece “iş hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler” rücu davalarında hükme esas alınamaz.
Değinilmesi gereken bir başka nokta ise alt işverenlerin sorumlu oldukları dönemlere ilişkin hesaplama yapılırken hangi tarihteki ücretlerin esas alınması gerektiğidir. Asıl işveren, iş mahkemesi ilamı gereğince işçilik alacaklarını iş akdinin sona erdiği tarihteki ücret üzerinden ödemekte olup, iş mahkemesi ilamındaki usul ve hesaplamalar doğrultusunda alt işverenlerden rücu isteminde bulunabilir. (Bkz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 03.12.2015 tarih, 2014/38758 E., 2015/35433 K.)
Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin incelenmesi sonucunda; davacı şirket ile davalı şirketler arasında asıl-alt işverenlik ilişkisi bulunduğu, taraflar arasında hizmet alımına dair sözleşme ile bu sözlemelere ait teknik şartnameler bulunduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatının davalılardan rücu talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplandığı, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle sözleşme hükümlerine, bundan sonra varsa yine aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklarla verilmiş mahkeme kararlarına ve genel prensiplerine göre sonuca gidildiği, bu cümleden olmak üzere taraflar arasında işçilere ödenecek ücretlerin kimin tarafından ödeneceği açıkça belirtilmemiş ise ancak ihale kapsamına dahil giderler arasında olmakla davacının davalılardan bu miktarı tam sorumluluk kapsamında talep edebileceği ( Yargıtay 23. Hukuk 2019/1400 E. 2020/2512 K.), dava dışı işçinin çalıştığı diğer dönemlerde kıdem tazminatı sorumluluğunun davacı asıl işverende olduğunun sözleşmede açıkça belirtilmediği, bu nedenle davalıların tazminat sorumluluğunun tam sorumluluk hesabına göre bilirkişi hesabında ayrı ayrı belirlendiği, YHGK kararına göre kullanılmayan izin alacağı, fazla mesai ve genel tatil ücreti ötürü son işverenin sorumlu olduğu hususu beraber gözetildiğinde tarihli 07/06/2021 bilirkişi raporunun dosyaya sunulan belgelerle uyumlu olduğu gözetilerek, ödeme tarihleri de dikkate alınmak suretiyle davalılardan tahsiline karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR :
1-DAVANIN KABULÜ İLE,
a)9.130,16 TL’nin 18/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı … A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine,
b)5.723,19 TL’nin 18/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı … Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine,
c)16.371,65 TL’nin 18/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı … Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 2.132,97 TL karar ve ilam harcından, 533,25 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.599,72 TL harcın davalılardan ( bu miktarın 623,68 TL’sinden … A.Ş.’nin, 390,95 TL’sinden davalı ….Ltd.Şti.’nin, 585,09 TL’sinden ….Ltd.Şti’nin sorumlu tutulmasına) tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 533,25 TL peşin harcın davalı ….Ltd.Şti’den alınarak, davacıya verilmesine,
4-Arabuluculuk asgari ücret tarifesi kapsamında taraf sayısına göre hesaplanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin karar kesinleştiğinde davalılardan alınarak hazineye gelir kaydı amacı ile tahsil müzekkeresi düzenlenmesine,
5-Davacı lehine göre hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca hesaplanan 4.683,75 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından harcaması yapılan 54,40 TL başvurma harcı 20 tebligat gideri 353,00 TL, 2 müzekkere gideri 18,00 TL, bilirkişi ücreti 600,00 TL olmak üzere toplam 1.025,40 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK’nun 297/ç bendi uyarınca artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek dilekçe ile ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ nezdinde İSTİNAF YOLU açık olmak üzere karar verildi.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır