Emsal Mahkeme Kararı Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/924 E. 2021/778 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ADANA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/924 Esas
KARAR NO : 2021/778

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –

VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … –
… Vergi Dairesi:…

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 06/11/2018
KARAR TARİHİ : 19/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILMA TARİHİ : …

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş olarak davalı ile deniz vasıtaları işletmeciliği ve palamar hizmet alımı sözleşmesi sözleşmesi imzaladıklarını davalının bu sözleşme ile alt yüklenici olarak hizmet verdiğini, davalının müvekkil şirlete hizmet verdiği yıllarda çalışanı …’ın kıdem tazminatı ödenmemesi sebebiyle, çalışanın kendilerine dava açtığını mahkemenin İstanbul 5. İş Mahkemesi 2016/… E. 2017/… K. Sayılı kararı ve istinaf üzerine İstanbul Bam 24. Huk. Dairesi 2017/… E. 2018/… K. Sayılı ilamıyla kesinleştiğini, çalışanın Bakırköy 4. İcra Müd. 2017/… sayılı takip dosyasındaki kendilerine ait teminat mektubunu müşterek ve müteselsil sorumluluk gereği bozdurarak 29.581,60 TL ödeme aldığını, ayrıca talep halinde karar harcı ve istinaf karar harcıda ödeme zorunda kalacaklarını, kıdem tazminstı ödemesinden aradaki sözleşme gereği davalının sorumlu olduğunu, bu nedenle 29.581,60 TL’nin ödeme tarihinden itibaren avans faiziyle tahsilini, müvekkilinin talep halinde ödemek zorunda kalacağı 525,27 TL bakiye karar harcı ve 1.017,55 TL İstinaf harcının rücuen kendilerine ödenmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamıştır.
YARGILAMA USULÜ :
Öncelikle 15.03.2018 tarihinde 7101 sayılı yasa ile ve son olarak 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 58 inci maddesiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri beş yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır” hükmü getirilmesi sebebiyle, mahkememizde açılan 31.124,42 TL’lik dava için basit yargılama usulü uygulanmıştır.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının işçilik tazminatı ödeme sebebiyle davalılardan rucüen alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememiz, dava açılışından sonra tensip kararı ile birlikte, gerekli gördüğü bilgi ve evrakları dosya arasına celp edilmesi için ilgili mercilere müzekkereler yazmış, dava dilekçesi ve ekleri davalı tarafa tebliğe çıkarılarak, her iki taraf içinde yargılama usul ve esaslarına dair gerekli ihtaratlar yapılmıştır.
Dava konusu alacak talebi hakkında bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi Prof. Dr. … 28.10.2019 tarihli raporunda özetle;dava dışı işçinin kıdem tazminatı alacağı nedeniyle alınan mahkeme kararı sonrası yapılan icra işlemi nedeniyle Bakırköy 20. İcra Dairesinde 2017/… Esas sayılı icra takip dosyasında davadışı işçiye 31.124,42 TL ödendiğini, bu nedenle davacının davalı şirketten 31.142,42 TL rücu hakkının olduğunu rapor etmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir. Bilirkişi raporunda sözleşmesel bakımdan sorumluluk husususunun hükme ve denetime elverişli olarak incelenmemesi sebebiyle rapor kabul görmeyerek yeni bir bilirkişiden yeni bir rapor alınmıştır.
Bilirkişi Dr. Öğ. Üy. … 10.11.2020 tarihli raporunda özetle; dava dışı işçinin 7 sene 10 ay çalışması nedeniyle kıdem tazminatına hak kazandığını, dava dışı işçi için toplamda 29.581,60 TL ödemenin bulunduğunu, sözleşmesel ilişkinin değerlendirilerek yapılan hesaplamada davalının davacıya 16.666,80 TL sorumluluğunun bulunduğunu rapor etmiştir.
Davacı vekili rapora karşı itiraz ve beyan dilekçesi sunmuştur. Davacı vekiline dava konusu ettiği bakiye karar harcı ile istinaf karar harcı ödenme belgesini sunmak üzere kesin süre vererek bilirkişiden ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi 29.03.2021 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; rücuya esas alınan kıdem tazminatı miktarının hesaplanmasında esas olarak incelenen sözleşmelerde kıdem tazminatının tamamının alt işverene rücu edilebileceğine dair açık bir hüküm bulunmadığından davalı taraf vekilleri işçiye ödenen kıdem tazminatından asıl işveren ile müvekkil şirketlerin Yargıtay ilke kararları kapsamında yarı yarıya %50 %50 sorumlu olmaları gerektiğini, itiraz ile ilgili bilirkişi raporunda yaptıkları nitelendirmeler ve hesaplamalar geçerliliğini koruduğunu rapor etmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş; davacı vekili itiraz dilekçesi sunmuştur. Davacı vekilinin dava konusu ettiği bakiye karar harcı ile istinaf karar harcı ödenme belgesini sözleşmelerle beraber CD ortamında sunduğunu iddia etmesi sebebiyle bu durumu incelemek var ise eksikliği tamamlamak üzere son kez süre verilerek bilirkişiden ek rapor alınmıştır. Bilirkişi 10.08.2021 tarihli raporunda özetle; Yargıtay 23. Hukuk 2019/1400 E. 2020/2512 K. Sayılı içtihadına göre sözleşmede kıdem tazminatının ödenmesine ilişkin kesin bir sorululuk maddesi yok ise ödenen bedelin tamamının alt işverene rücu edilebileceğini, bu bağlamda davacı şirket tarafından ödenen 29.581,60 TL’nin rücu edilebileceğini, bu nedenle bakiye karar harcı ile istinaf karar harcının da davalı şirket tarafından ödenmesi gerektiğini rapor etmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenlerin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Asıl işverenden tahsil edilen işçilik alacakları, çoğunlukla işçinin birden fazla alt işverenler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Davalının “son işveren“ olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise, diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu alt işverenler, üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Yine, asıl işveren, yargılama gideri (dava ve icra), avukatlık ücreti, harç, faiz gibi fer’i borçlardan, her bir davalı alt işverenin toplam ana para tutarı içinde sorumlu olduğu tutarına oranı kadarını ilgili alt işverenlere rücu edebilir. Az yukarıda da değinildiği gibi, uyuşmazlığın İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, mahkemece “iş hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler” rücu davalarında hükme esas alınamaz.
Değinilmesi gereken bir başka nokta ise alt işverenlerin sorumlu oldukları dönemlere ilişkin hesaplama yapılırken hangi tarihteki ücretlerin esas alınması gerektiğidir. Asıl işveren, iş mahkemesi ilamı gereğince işçilik alacaklarını iş akdinin sona erdiği tarihteki ücret üzerinden ödemekte olup, iş mahkemesi ilamındaki usul ve hesaplamalar doğrultusunda alt işverenlerden rücu isteminde bulunabilir. (Bkz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 03.12.2015 tarih, 2014/38758 E., 2015/35433 K.)
Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin incelenmesi sonucunda; davacı şirket ile davalı şirket arasında asıl-alt işverenlik ilişkisi bulunduğu, taraflar arasında hizmet alımına dair sözleşme ile bu sözlemelere ait teknik şartnameler bulunduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatının davalılardan rücu talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplandığı, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle sözleşme hükümlerine, bundan sonra varsa yine aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklarla verilmiş mahkeme kararlarına ve genel prensiplerine göre sonuca gidildiği, bu cümleden olmak üzere taraflar arasında işçilere ödenecek ücretlerin kimin tarafından ödeneceği açıkça belirtilmemiş ise ancak ihale kapsamına dahil giderler arasında olmakla davacının davalılardan bu miktarı tam sorumluluk kapsamında talep edebileceği ( Yargıtay 23. Hukuk 2019/1400 E. 2020/2512 K.), dava dışı işçinin çalıştığı diğer dönemlerde kıdem tazminatı sorumluluğunun davacı asıl işverende olduğunun sözleşmede açıkça belirtilmediği, bu nedenle davalının tazminat sorumluluğunun tam sorumluluk hesabına göre olması gerektiğine dair bilirkişi raporunun hükme ve denetime elverişli olduğu, davacı vekiline yapılan ihtaratlara rağmen dava konusu ettiği bakiye karar harcı ile istinaf karar harcının kendilerince ödendiğine dair dekont sunulmadığı, bu nedenle kendilerince ödendiği ispat edilmeyen harçlardan ötürü davalıya rücu hakkının bulunmadığı nedeniyle davanın kısmen kabulü ile davacının ödeme tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

KARAR :
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 29.581,60 TL’nin 05/07/2018 tarihinden itibaren avans faiziyle beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Fazlaya dair istemin reddine,
3-Alınması gereken 2.020,71 TL karar ve ilam harcından, 531,53 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.489,18 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı, 531,53 TL peşin harç olmak üzere toplam 567,43 TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
5-Davacı lehine kabul ve red oranlarına göre hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca hesaplanan 4.437,24 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 20 tebligat gideri 324,60 TL, 2 müzekkere gideri 13,00 TL, iki bilirkişi ücreti 1.350,00 TL olmak üzere toplam 1.687,60 TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre hesaplanan 1.603,94 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geri kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-HMK’nun 297/ç bendi uyarınca artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinden mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek dilekçe ile ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ nezdinde İSTİNAF YOLU açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır