Emsal Mahkeme Kararı Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/806 E. 2021/632 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ADANA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/806 Esas
KARAR NO : 2021/632
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – Vergi No: …

VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. … – …
Av. … – …
DAVALI : 1- … – V.D.: Kozyatağı V.N.: … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 2- … – V.D.: Davulpaşa V.N.: … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVALI : 3- … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA :Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ :14/07/2017
KARAR TARİHİ :16/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILMA TARİHİ : …
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davalı şirketlere bağlı olarak taşeron olarak çalışan …’a kuruma yaptığı başvuru neticesinde 26.04.2016 tarihinde 5.953,65 TL ödeme yaptıklarını, davalılar ile imzalanan sözleşmeler gereğince bu bedelden sorumlu olmadıklarını bu nedenle ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle davalılardan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP :Davalılar ….- … vekili cevap dilekçesinde özetle; ödeme yapılan işçi …’ın iş akdinin feshinin firmalarında çalıştığı dönemde olmadığnı, kamu ihale kanuna göre istihdam edile işçilerin kıdeme tazminatlarının ödenmesine yönelik yönetmelik 3. böülümü 8.maddesi gereğince, “alt işveren tarafından çalıştrılan işçilerin bu yönetmelik gereğince tespit edilen sürelere ilişkin kıdem tazminatları ilgili kamu kuruluşunca ödenecektir” hükmü bulunduğu bu nedenle açılan davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
CEVAP :Davalı …. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 30.09.2015-01.10.2015 01.10.2015-31.10.2015 tarihleri arasında davacı … ile sözleşmesinin bulunuduğunu bu nedenle hak sahibi işçinin hangi dönemler arası çalışarak kıdem tazminatına hak kazandığının tespit edilmesini ve kendi yönlerinden davanın reddini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … Hiz. cevap dilekçesinde özetle; davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, yerleşim yerlerinin İstanbul olması sebebiyle Adana Mahkemelerinin yetkili olmadığını İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleirnin yetkili olduğunu, gerçek işverenin … olması sebebiyle kıdem tazminatından davacının sorumlu olduğunu, 6552 8. maddesi ile değişik 4857 sayılı iş kanunu 112. maddesi gereği kıdem tazminatların ödenmesinden kamu kurumlarının sorumlu olması sebebiyle rücu haklarının olmadığını, işçinin çalıştığı dönemlerin dikkate alınması gerektiği sebepleriyle davanın reddini talep etmiştir.
YARGILAMA USULÜ:
Öncelikle 15.03.2018 tarihinde 7101 sayılı yasa ile ve son olarak 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 58 inci maddesiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri beş yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır” hükmü getirilmesi sebebiyle, mahkememizde açılan 5.953,65 TL’lik dava için basit yargılama usulü uygulanmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının işçilik tazminatı ödeme sebebiyle davalılardan rucüen alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlık öncelikle Adana 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2017/… E. 2017/… K. sayılı dosyasınca incelenerek görevsizlik kararı vermiş ve verilen görevsizlik kararı istinaf incelemesi sonrası kesinleşmesinden sonra dosya tevzi dağılımına göre mahkememizin işbu esas dosyasında görülmeye başlanmıştır.
Mahkememiz, dava açılışından sonra tensip kararı ile birlikte, gerekli gördüğü bilgi ve evrakları dosya arasına celp edilmesi için ilgili mercilere müzekkereler yazmış, dava dilekçesi ve ekleri davalı tarafa tebliğe çıkarılarak, her iki taraf içinde yargılama usul ve esaslarına dair gerekli ihtaratlar yapılmıştır.
Sözleşmenin ifa yeri, tazminatın ödenme zamanı ve dava tarihi dikkate alınmak suretiyle yetki ve zamanaşımı itirazı kabul görmemiştir.
Dava konusu alacak talebi hakkında bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi … 12.06.2019 tarihli raporunda; dava dışı işçinin 2 sene 8 ay 2 günlük çalışması nedeniyle kıdem tazminatına hak kazandığını, davalı sistemlide çalışma süresinin 2 yıl 1 ay 23 gün olduğunu buna göre 4.583,12 TL sorumluluğunun bulunduğunu, … – …’da 183 günlük çalışmasının olduğunu buna göre sorumluluk miktarının 1.071,14 TL olduğunu, davalı …. Ltd. Şti’de ise 10 günlük çalışmasının bulunduğunu buna göre 58,52 TL sorumluluğunun bulunduğunu rapor etmiştir.
Davacı vekili ile davalı vekili rapora itiraz etmiş itirazların değerlendirilmesi için bilirkişiden ek rapor alınmıştır.

Bilirkişi … 08/08/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; rücuya esas alınan kıdem tazminatı miktarı olan 5.712,78 TL taraflarınca hesaplanan bir rakam olmadığını, davacı kurumun hesaplayıp işçiye ödediği rakam olduğunu, bu nedenle tarafınca yapılan rücu hesabında işçinin ücret yüksekliği esas alınarak yapılan bir hesaplamanın bulunmadığını, davalı taraf vekilleri işçiye ödenen kıdem tazminatından asıl işveren ile müvekkil şirketlerin Yargıtay ilke kararları kapsamında yarı yarıya %50 %50 sorumlu olmaları gerektiği iddiasının olduğunu, konuya ilişkin örnek Yargıtay kararlarının belirtildiğini ve hesaplama yapıldığını, itiraz ile ilgili bilirkişi raporunda yaptıkları nitelendirmeler ve hesaplamalar geçerliliğini koruduğunu rapor etmiştir.
Davacı vekili ile davalı vekili rapora itiraz etmiştir. Tarafların itirazlarının değerlendirilmesi için yeni bir bilirkişiden yeniden rapor alınmıştır.
Bilirkişi … 09/02/2021 tarihli raporunda özetle; rücuya esas alınan kıdem tazminatı miktarı olan 5.712,78 TL’nin taraflarca imzalanan sözleşmeler gereğince kıdem tazminatı sorumluluğunun kimde olduğunun açıkça bildirilmemesi sebebiyle; yarı yarıya sorumluluk hesabına gidilerek …. Ltd. Şti’nin 30,34 TL , … …’nın 549,15 TL, … A.Ş’nin ise 4.793,72 TL sorumlu olduğunu rapor etmiştir.
Taraf vekilleri bilirkişi raporuna itiraz etmiş; tarafların itirazlarının değerlendirilmesi için yeniden hesap raporu alınmıştır. Bilirkişi 10.08.2021 tarihli raporunda özetle; rücuya esas alınan kıdem tazminatı miktarı olan 5.712,78 TL’nin taraflarca imzalanan sözleşmeler gereğince kıdem tazminatı sorumluluğunun kimde olduğunun açıkça bildirilmediğini, ancak son güncel Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2019/1400 E. 2020/2512 K. Sayılı içtihadı gereğince sorumluluk hangi tarafta olduğu belirlenmemişse asıl işveren tarafından ödenen işçilik alacaklarının tamamının rücu edilebileceğinin içtihat altına alındığını bu sebeple; tam sorumluluk hesabına gidilerek …. Ltd. Şti’nin 65,29 TL , … …’nın 1.096,86 TL, … A.Ş’nin ise 4.787,40 TL sorumlu olduğunu rapor etmiştir.
Taraf vekillleri işbu hesap raporuna da itiraz etmiş; mevcut son rapor hükme ve denetime elverişli görüldüğünden itirazların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenlerin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Asıl işverenden tahsil edilen işçilik alacakları, çoğunlukla işçinin birden fazla alt işverenler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Davalının “son işveren“ olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise, diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu alt işverenler, üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Yine, asıl işveren, yargılama gideri (dava ve icra), avukatlık ücreti, harç, faiz gibi fer’i borçlardan, her bir davalı alt işverenin toplam ana para tutarı içinde sorumlu olduğu tutarına oranı kadarını ilgili alt işverenlere rücu edebilir. Az yukarıda da değinildiği gibi, uyuşmazlığın İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, mahkemece “iş hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler” rücu davalarında hükme esas alınamaz.
Değinilmesi gereken bir başka nokta ise alt işverenlerin sorumlu oldukları dönemlere ilişkin hesaplama yapılırken hangi tarihteki ücretlerin esas alınması gerektiğidir. Asıl işveren, iş mahkemesi ilamı gereğince işçilik alacaklarını iş akdinin sona erdiği tarihteki ücret üzerinden ödemekte olup, iş mahkemesi ilamındaki usul ve hesaplamalar doğrultusunda alt işverenlerden rücu isteminde bulunabilir. (Bkz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 03.12.2015 tarih, 2014/38758 E., 2015/35433 K.)
Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin incelenmesi sonucunda; davacı şirket ile davalı şirketler arasında asıl-alt işverenlik ilişkisi bulunduğu, taraflar arasında hizmet alımına dair sözleşme ile bu sözlemelere ait teknik şartnameler bulunduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatının davalılardan rücu talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplandığı, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle sözleşme hükümlerine, bundan sonra varsa yine aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklarla verilmiş mahkeme kararlarına ve genel prensiplerine göre sonuca gidildiği, bu cümleden olmak üzere taraflar arasında işçilere ödenecek ücretlerin kimin tarafından ödeneceği açıkça belirtilmemiş ise ancak ihale kapsamına dahil giderler arasında olmakla davacının davalılardan bu miktarı tam sorumluluk kapsamında talep edebileceği ( Yargıtay 23. Hukuk 2019/1400 E. 2020/2512 K.), dava dışı işçinin çalıştığı diğer dönemlerde kıdem tazminatı sorumluluğunun davacı asıl işverende olduğunun sözleşmede açıkça belirtilmediği, bu nedenle davalıların tazminat sorumluluğunun tam sorumluluk hesabına göre bilirkişi hesabında ayrı ayrı belirlendiği bu nedenle davanın kısmen kabulü ile davacının ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

KARAR:
1-DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE,
a) 60,06 TL’nin 26/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı …. Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine,
b) 1.096,86 TL’nin 26/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı … İnş.-…’dan alınarak davacıya verilmesine,
c) 4.787,40 TL’nin 26/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı …den alınarak davacıya verilmesine,
2-Fazlaya dair istemin reddine,

3-Alınması gereken 406,05 TL ilam harcından, peşin alınan 101,68 TL harcın mahsubu ile bakiye 304,37 TL harcın davalılardan (bu miktarın 41,03 TL’sinden ….-… 263,34 TL’sinden Sistemli …nin sorumlu tutulması kaydıyla) alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından harcaması yapılan 31,40 TL başvurma harcı ve 101,68 TL peşin harç olmak üzere toplam 133,08 TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı lehine kabul red oranına miktarına göre karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalılardan (bu miktarın 60,06 TL’sinden …. Ltd. Şti, 1.096,86 TL’sinden ….-…, 2.923,08 TL’sinden Sistemli …nin sorumlu tutulması kaydıyla) alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul red oranına miktarına göre karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT tarifesi 13/3 maddesi uyarınca 9,33 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara müştereken ve müteselsilen verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 781,80 TL tebligat, 13,00 TL müzekkere masrafı, 1.600,00 TL bilirkişi ücreti, 51,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 2.446,30 TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre hesaplanan 2.442,46 TL’nin davalılardan (bu miktarın 24,84 TL’sinden …. Ltd. Şti, 450,55 TL’sinden ….-…, 1.967,07 TL’sinden Sistemli …nin sorumlu tutulması kaydıyla) alınarak davacıya verilmesine, geri kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-HMK’nun 297/ç bendi uyarınca artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı … vekilinin yüzüne karşı miktar yönünden kesin olmak üzere karar verilerek taraflara açıkça okunup anlatıldı.

Katip …
¸

Hakim …
¸

**Bu Evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunun Kapsamında DYS üzerinden E-İmza ile İmzalanmıştır. **