Emsal Mahkeme Kararı Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/461 E. 2021/690 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/461 Esas – 2021/690
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ADANA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/461 Esas
KARAR NO : 2021/690
HAKİM : …
KATİP : …
DAVACI : … -TC Kimlik No: …- …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … ANONİM ŞİRKETİ – V.D.:Büyük Mükellefler V.N:: – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 06/06/2018
KARAR TARİHİ : 30/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILMA TARİHİ : …

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; müvekkilinin 16.05.2016 tarihinde Akşehir bölgesinde motor kullanırken başka bir motorla çapışması sonucu yaralanarak malul kaldığını, %28 maluliyetinin bulunduğunu ( Akşehir Devlet Hastanesi 10.07.2017 rapor) bu nedenle 50 TL’şer olmak üzere geçici ve tam işgöremezlik tazminatının sigorta temerrüt tarihinden itibaren ticari faiziyle talebini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava takibinin poliçe tanzim tarihi itibariyle 01.06.2015 tarihinden sonraki değişiklikler nazara yapılmasının gerektiğini, savcılık dosyasının bu dosyayla beraber değerlendirilmesi gerektiğini, dizlik ve kask takılmadığından müterafik kusur indirimi yapılmasının gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının sorumluluklarında olmadığını, usulüne uygun başvuru yapılmadığından temerrrüde düşmediklerini, müvekkil şirket sigortalısı aracının ticari araç olmadığından ticari faiz ve yargılama gideri istenemeyeceğini, bu nedenlerle davanın reddini talep etmişlerdir.

YARGILAMA USULÜ :
15.03.2018 tarihinde 7101 sayılı yasa ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak, “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır” hükmü getirilmiştir .Kanun hükmünce her ne kadar 100.000 TL altındaki ticari davaların basit yargılama hükümlerine göre yürütüleceği kuralı getirilmiş ise de işbu sınır miktarının yargılama aşamasında geçebilecek nitelikte olması, dava bedeli yönünden geleceği tartışmalı bulunan bir davada daha kısıtlı iddia ve savunma yapmasına olanak kılan basit yargılama yöntemini uygulamanın, “hukuki dinlenilme hakkının” ve “eşit yargılanma hakkının” ihlali niteliğinde görülmesi sebebiyle dava her ne kadar yazılı yargılama usulüne göre başlatılmış olsa da; 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 58 inci maddesiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri beş yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır” hükmü getirilmesi sebebiyle, dava miktarının poliçe üst limiti gereğince 500.000,00 TL’yi aşmayacağına kanaat getirilerek mahkememizde açılan dava basit yargılama usulüne göre karara çıkartılmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Taraflar arasındaki ihtilafın; trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. İhtilaf kazada kusurun kimde olduğu, oranının ne olduğu, meydana gelen zarar, cismani zararın kapsamı, maluliyet oranı, iş göremezlik durumu, iş göremezliğin geçici ve/veya kalıcı olup olmadığı ve oranı, tazminat gerekip gerekmediği, gerekiyorsa miktarı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Mahkememiz, dava açılışından sonra tensip kararı ile birlikte, gerekli gördüğü bilgi ve evrakları dosya arasına celp edilmesi için ilgili mercilere müzekkereler yazmış, dava dilekçesi ve ekleri davalı tarafa tebliğe çıkarılarak, her iki taraf içinde yargılama usul ve esaslarına dair gerekli ihtaratlar yapılmıştır.
Kazaya karışan aracın tescil kayıtları, sigorta poliçesi ve hasar dosyası, kaza nedeniyle başlatılan soruşturmaya ilişkin dosya getirtilmiştir.
16.05.2016 tarihinde davacı …’ın sürücüsü olduğu … plakalı motorsiklet ile … idaresindeki … plakalı motorsikletin çarpışması sonucu davacının yaralandığı anlaşılmaktadır.
Araç sürücüleri hakkında taksirle yaralama suçundan ötürü Akşehir Cumhuriyet Başsavcılığı 2016/… E. sayılı soruşturma dosyası başlatılmış ilgili dosyada şikayet yokluğundan ötürü KYOK kararı verilmiştir.
Olaya ilişkin kusur oranlarının tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Kusur bilirkişisi … 30.10.2018 tarihli raporunda; … plakalı araç sürücüsünün 2918 sayılı KTK 47/c , 57-b4 ve 109-b4 maddelerindeki bölünmüş yola çıkan sürücüler bu yoldan geçen araçlara geçiş hakkını vermek zorundadır kuralı ile, DUR levhasına uymamaktan ötürü ise aynı kanuna bağlı yönetmeliğin 95-c maddesine göre trafik işaret ve levhalarına uymama kuralını ihlal ettiğinden tam ve asli kusurlu %100 kusurlu olduğunu, davacı motorsiklet sürücüsünün ise kusurunun bulunmadığını, motorsiklet sürücüsünün sol ayağından yaralanması sebebi ile zorunlu kaskın takılıp takılmamasının kazada etken olmadığını bu nedenle mütearafik kusurdan bahsedilemeyeceğini rapor etmiştir.

Davalı vekili kusur raporuna karşı beyan dilekçesi sunarak; dizlik takmamasından ötürü davacının dizinden yaralandığını bu nedenle müterafik kusurunun bulunduğunu, emsal kararların bulunduğunu, bu nedenlerle müterafik kusur yönünden değerlendirmeyi kabul etmediklerini beyan etmiştir.
Kusur raporunun alınmasından sonra dosya maluliyet incelemesi için ATK’ya gönderilmiştir. İstanbul ATK 2. İhtisas Dairesinin 13.05.2020 tarihli raporuna göre; davacının Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları yönetmelik ölçütlerine göre %0 kalıcı iş göremezliğinin bulunduğunu, 4 ay ise geçici iş göremezliğinin bulunduğunu rapor etmiştir.
Davacı vekili maluliyet raporuna itiraz etmiş ve Akşehir Devlet Hastanesi 10/07/2017 tarihli maluliyet raporu ile ATK 2. İhtisas Kurulunun 13/05/2020 tarihli rapor arasındaki çelişkinin giderilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili maluliyet raporuna karşı beyan dilekçesi sunmuştur.
Davacı vekilinin talebi kabul edilmiş; her iki maluliyet raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için ATK’dan yeniden rapor alınmıştır. Adli Tıp Kurulu 19.11.2020 tarihli raporunda özetle; davacı yaralanmasının Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik kapsamında araz bırakmadan iyileşmiş olduğunu, davacının son durumunun incelenmesi sonucunda raporun hazırlandığını, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik Hükümleri kapsamına göre % 4 kalıcı iş göremezliğinin bulunduğunu, 4 ay geçici iş göremezliğinin bulunduğunu rapor etmiştir.
Davalı vekili ATK Üst Kurulu maluliyet raporuna karşı itiraz dilekçesi sunmuş; mevcut rapor hükme ve denetime elverişli görüldüğünden itirazların reddine karar verilmiştir.
Dosya aktüer hesabı için hesap bilirkişisine tevdii edilmiştir.Nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi … 15/03/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının 15/05/2016 tarihinde geçirdiği trafik kazasında yaralanması neticesinde sigortalı araç sürücüsünün %100 kusuruna isabet eden, TRH 2010 prograsif rant sistemi dikkate alınarak asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamaya göre %4 meslekte kazanma gücü kaybı zararının rapor tarihi itibariyle 41.754,40 TL olarak tespit edildiğini, 4 aylık tedavi süresine isabet eden geçici iş göremezlik zararının ise 5.494,30 TL olarak hesaplandığını,sigorta temerrüt tarihinin 04.08.2017 olduğunu, sigortalı aracın hususi olduğunu rapor etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi sunmuş ve kalıcı iş göremezlik zararı taleplerini 41.754,40 TL olarak arttırdıklarını, geçici iş göremezlik zararı taleplerini ise 5.494,30 TL olarak arttırdıklarını beyan etmiştir.
Davalı vekili aktüer hesap raporuna karşı itiraz dilekçesi sunmuştur.
Davalı vekilinin rapora karşı itirazlarının değerlendirilmesi için aktüer bilirkişiden ek rapor alınmıştır. Aktüer bilirkişi 16.06.2021 tarihli raporunda özetle; kök raporun tekrarlandığını hesap hatasının bulunmadığını beyan etmiştir.
Davalı vekili aktüer ek hesap raporuna karşı itiraz dilekçesi sunmuş; mevcut raporlar hükme ve denetime elverişli görüldüğünden itirazların reddine karar verilmiştir.
Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49.maddesinin 1.fıkrasına göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlü olduğu, anılan kanunun 51.maddesinin 1.fıkrasında, hakimin, tazminatın kapsamını ve ödeme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği, 54.maddesinde ise, bedensel zararların özellikle tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından yada yitirilmesinden doğan kayıplar ile ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Trafik kazalarında hukuki sorumluluk ve sigorta konusu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup sözü geçen kanunun 85.maddesinin 1.fıkrasında bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut birşeyin zarara uğramasına sebep olursa motorlu aracın bir teşebbüsünün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde motorlu aracın işleteninin ve bağlı bulunduğu teşebbüsün sahibinin doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı, aynı maddenin 5.fıkrasında işleten ve araç işleticisi teşebbüs sahibinin, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğu, 91.maddesinin 1.fıkrasında işletenlerin, bu kanunun 85.maddesinin 1.fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu öngörülmüştür.
Kanunun bahsi geçen düzenlemesinden, zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu, poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere trafik kazasına karışan aracın işleteni olan sigortalısına bu kaza sebebiyle isabet eden kusuru ve maluliyeti oranında olduğu anlaşılmakta olup; aşağıda belirtildiği üzere değerlendirme yapılmıştır.
a) Geçici İş Göremezlik Talebi Yönünden;
Taraflar arasındaki mahkememiz önüne getirilen kaza nedeni ile geçici iş göremezlik tazminat talebinin ise, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS genel şartlarından sonra düzenlenen poliçeler kapsamında sigortalı araç tarafından trafik kazaları neticesi 3.kişilerin uğradığı geçici iş göremezlik tazminatından sigortacının sorumluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkin olduğu, 2918 sayılı KTK’nın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar başlıklı 92. Maddesinin “… Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar i) (Ek bent: 14/04/2016-6704 S.K. 4. mad.) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler. …” hükmünü yine 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası genel şartlarının Kapsama Giren Teminat Türleri başlıklı A.5 maddesinin “… Bu genel şart kapsamındaki teminat türleri aşağıda yer almaktadır. A)  (Değişik: RG-2/8/2016- 29789)  Maddi Zararlar Teminatı: Hak sahibinin kaza tarihi itibariyle bu genel şartta tanımlanan ve zarar gören araçta meydana gelen değer kaybı dahil doğrudan malları üzerindeki azalmadır. Sigortalının sorumlu olduğu araç kazalarında değer kaybı, talep edilmesi halinde ilgili branşta ruhsat sahibi sigorta eksperleri tarafından tespit edilir. Değer kaybının tespiti bu Genel Şart ekinde yer alan esaslara göre yapılır. b) Sağlık Giderleri Teminatı: Üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini teminen protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve …nın sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir. …” hükmünü içermektedir.
Ancak; Anayasa Mahkemesi’nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Anayasa Mahkemesinin Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir. Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır. Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümlerine göre uygulama yapılması gerekecek olup; davacı tarafın genel hükümlere göre talep ettiği geçici iş göremezlik zararının talep arttırım dilekçesi üzerinden talep miktarı üzerinden kabulü gerekmiştir.
b) Kalıcı İş Göremezlik Talebi Yönünden;
Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49.maddesinin 1.fıkrasına göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlü olduğu, anılan kanunun 51.maddesinin 1.fıkrasında, hakimin, tazminatın kapsamını ve ödeme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği, 54.maddesinde ise, bedensel zararların özellikle tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından yada yitirilmesinden doğan kayıplar ile ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olduğu hükmüne yer verilmiştir.Davacı tarafın kalıcı iş göremezlik zararı aktüer raporla tespit edilmiş olup, sigorta teminatında olduğu anlaşılmıştır.
c)Müterafik Kusur İndirimi Talebi Yönünden;
TBK 52.maddesinde; zarar gören taraf, zarara razı olduğu veya kendisinin eylemi zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım ettiği ve zararı yapan kişinin durum ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakimin, zarar ve ziyan tutarını indirebileceği veya zarar ve ziyanı hüküm altına almaktan vazgeçebileceği açıklanmıştır.

Müterafik kusur iddiası; davacının kaza anında kask takmamış olsa da maluliyetinin diz yarasından ötürü olması, kask takmaması ile maluliyet arasında uygun illiyet bağının bulunmaması, mevcut yasal düzenlemelere göre dizlik takmasının zorunlu olmadığı gerekçeleriyle kabul görmemiştir.
Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle; davalı sigortacı tarafından zorunlu mali mesuliyet sigortası yapılan aracın sürücüsünün asli kusuru ile sebebiyet verdiği kazada davacının yaralandığı, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporuna göre toplam zararın kalıcı iş göremezlik yönünden 41.754,40 TL olarak geçici iş göremezlik zararının ise 5.494,30 TL olarak belirlendiği, meydana gelen kalıcı iş göremezlik zararı ile geçici iş göremezlik zararından davalı sigorta şirketinin Anayasa Mahkemesinin 2019/40 E. 2019/40 K. Sayılı kararı ile 2918 sayılı KTK’ nun 85 ve 91. Maddeleri ve Borçlar Kanunu genel hükümleri gereğince sorumlu olduğu nazara alınarak arttırılan miktar üzerinden sigorta temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR:
1-Davanın KABULÜ ile; 5.494,30 TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 41.754,40 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının 04/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 3.227,55 TL karar ve ilam harcından, 35,90 TL peşin harç ve 161,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 196,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.030,65 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan AAÜT uyarınca hesap olunan 6.942,33 vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı, 35,90 TL peşin harç, 161,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 232,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından harcaması yapılan 22 tebligat gideri 188,00 TL, 6 müzekkere gideri 40,90 TL, bilirkişi ücreti 1.050,00 TL, posta ücreti 80,50 TL, ATK ücreti 1.385,00 TL olmak üzere toplam 2.744,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-HMK’nun 297/ç bendi uyarınca artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek dilekçe ile ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ nezdinde İSTİNAF YOLU açık olmak üzere karar verildi.

Katip …
¸

Hakim …
¸

**Bu Evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunun Kapsamında DYS üzerinden E-İmza ile İmzalanmıştır. **