Emsal Mahkeme Kararı Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/588 E. 2021/1132 K. 10.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/588 Esas – 2021/1132
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ADANA
ASLİYE TİCARET 2. MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/588
KARAR NO : 2021/1132

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ : … – …

DAVALI : … ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : … – …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 16/02/2016
KARAR TARİHİ : 10/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Davacı tarafından açılan davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03.08.2015 tarihinde sürücü …’nın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araçla Ankara-Eskişehir Karayolunda seyir halindeyken …’ün sevk ve idaresinde bulunan … plakalı askeri araçla çarpışması sonucu çift taraflı yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla HMK 107’ye göre 1.000,00-TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan … plakalı aracın müvekkil şirkete 09/10/2014-2015 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … nolu KZMSS poliçesi ile sigortalı olduğu, kusur ve maluliyete ilişkin rapor alınması gerektiğini ve faiz talebi yönünden dava tarihinin dikkate alınması gerektiğini belirterek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklı geçici iş göremezlik ve kalıcı maluliyet nedeni ile tazminat talebidir.
Kazaya karışan aracın tescil kayıtları, sigorta poliçesi ve hasar dosyası, davacıya ait tedavi evrakı, kaza nedeniyle başlatılan soruşturmaya ilişkin dosya getirtilmiş, davacının ekonomik ve sosyal durumları araştırılmıştır.
03.08.2015 tarihinde sürücü …’nın … plakalı araçla Ankara-Eskişehir Karayolunda seyir halindeyken …’ün sevk ve idaresinde bulunan … plakalı askeri araçla çarpışması sonucu araç içerisinde bulunan davacı yaralanmıştır.
… plakalı araç kaza tarihini de içine alacak şekilde … A.Ş. Tarafından ZMSS poliçesi ile sigortalanmıştır.
Mahkememizce bilirkişi olarak belirlenen bilirkişi …’a ait 18.08.2016 tarihli kök raporunda, … plakalı otomobil sürücüsü …’nın %100 oranında asli kusurlu olduğunu, … plaka sayılı otobüs sürücüsü … ile davacı …’nın kazaya etken kural ihlalinin olmadığı yönünde görüş bildirmiştir.
İstanbul ATK 3. İhtisas Kurulu’nun 23.08.2017 tarihli raporunda; davacının maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakılmadığını, iyileşme süresinin 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir.
Davacı vekilinin itirazları doğrultusunda dosyanın İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Genel Kuruluna gönderildiği ve 18.10.2018 tarihli heyet raporunda davacının iyileşme (iş göremezlik) süresinin 03.08.2015 tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği, Engellilik (Özürlülük) kavramıyla meslekte kazanma gücü kaybı, çalışma gücü kaybı kavramlarının faklı kavramlar olduklarını, farklı tüzük ve yönetmeliklerin, farklı bölümlerinde değerlendirildikleri, aralarında bağlantı bulunmadığı yönünde görüş bildirmişlerdir.
Mahkememize ait 2016/… Esas 2019/… sayılı karar istinaf edilmekle Adana BAM 3. Hukuk dairesinin 2019/…-2020/… Karar sayılı ilamı ile hükme esas alınan ATK raporunda kaza tarihinde yürürlükte olmayan yönetmelik hükümlerine göre rapor alındığı, halbuki 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmiş sağlık raporu alınması ve davacı vekiline cismani zarar nedeni ile açıklama yapması için süre verilmesi gerekçesi ile kararın kaldırılmasına karar verildiği görüldü.
İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulu’nun 25.01.2021 tarihli raporunda; Mevcut tıbbi belgelere göre; … oğlu 09.11.1990 doğumlu …’ın 03.08.2015 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanmasının 30.03.2013 tarih, 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik dikkate alındığında; Kişinin Tüm Vücut Engellilik Oranının % 0 (yüzdesıfır) olduğu, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir.
Aktüer bilirkişi …’e ait 29.06.2021 tarihli raporunda; 03.08.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde davacı …’ın; davalı sigorta şirketinden talep edebileceği Sürekli İş Göremezlik Tazminatının bulunmadığı, 9 aylık iyileşme (geçici iş göremezlik) dönemi tazminatının 6100 kusur durumu ve SGK ödemesinin tenzili neticesinde 6.742,62 TL olduğu, kaza tarihi olan 08.03.2015 tarihi itibariyle poliçe limiti 290.000,00 TL olup, tavan tazminat tutarının poliçe limitini aşmadığı, yönünde rapor sunulmuştur.
KTK’nin 90.Maddesinde 6704 sayılı kanunun 3. Maddesi ile yapılan değişiklik sonrası, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar; “…bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” ifadesi ile tazminatların kapsamını belirleyen usul ve esaslar yönünden Karayolları Trafik Kanunu ile birlikte Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerine atıf yapılması ve Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerinin, Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanmasının önüne geçmiş ve bu bağlamda, Genel Şartlar ile sürekli sakatlık raporu alınıncaya kadar ki “bakıcı giderleri” ile “geçici iş göremezlik kayıplarının” sağlık hizmeti giderleri kapsamına dahil edilerek bu giderlerden sigorta şirketlerinin sorumluluğunun kaldırılarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğuna bırakılması nedeniyle 01.06.2015 tarihinden sonraki kaza ve poliçeler nedeniyle açılan tazminat davalarında bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik kayıplarının SGK kapsamında bulunduğu kabul edilerek, bu talepler yönünden sigorta şirketlerinin sorumlu olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, Anayasa Mahkemesi’nin 09.10.2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17.07.2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararında, KTK’nin 90. Madde birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda…” İbaresinin,
b) Kanun’un 92. Maddesinin (i) Bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi;
a) Kanun’un 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…bu Kanun…” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” İbarelerinin,
b) Kanun’un 92. maddesinin (g) bendinde yer alan “Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri” ibaresinin,
c) Kanun’un 92. maddesinin (h) bendinde yer alan “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ibaresinin,
d) Kanun’un 93. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” İbaresinin,
e) Kanun’un 97. Maddesinin Birinci Cümlesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir.” İbaresinin,
f) Kanun’un 99. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,…” ibaresinin, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliği ile karar vermiştir.
Anayasa’nın 153’üncü maddesinin son cümlesi “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” İfadesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlandıktan sonra yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları hüküm kısmı yönünden, Resmi Gazetede yayımlanması ile birlikte herkes için bağlayıcıdır. Anayasa Mahkemesi’nin norm denetimine dayalı vermiş olduğu iptal kararlarının gerekçeleri o kuralın Anayasa’nın hangi kuralına aykırı olduğu ve neden iptalinin gerektiği ile ilgili olmalıdır.
Anayasa’nın 153’üncü maddesi gereğince; “Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez.” Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesinin gerekçesi olarak iptal kararlarının, “kazanılmış hakları” ortadan kaldırıcı bir sonuç doğurmasının önlenmesi olduğu ve hukuki güvenlik ve istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlar gerekçe gösterilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.5.1989 tarihli ve 1989/10-250 E. – 1989/361 K. sayılı kararında; “…. Anayasa Mahkemesi kararlarının geçmişe yürümezliği kuralı yorumlanarak “Anayasa’nın 153/6 maddesindeki „iptal kararları geriye yürümez‟ hükmü, iptal kararlarının kesinleşen işlemlere tesir etmeyeceği anlamından olup, elde bulunan, uyuşmazlığın sürdüğü davalarda „geriye yürümeme kuralı‟ uygulanmaz. Diğer bir deyimle, bir davada uygulanması gereken bir Kanun maddesi, başka bir dava vesilesiyle iptal edilmiş ise, bu madde artık eldeki davada da uygulanamaz” sonucuna ulaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.5.2005 tarihli ve 2005/5-288 E.-2005/352 K. sayılı kararında; geçmişe yürümezliği şu şekilde yorumlamıştır: “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının ilke olarak Resmi Gazetede yayımlandıkları tarihten itibaren ve geleceğe dönük olarak hüküm ve sonuç doğuracağı unutulmamalıdır. Bu nedenledir ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak, davacı idare yararına kazanılmış mülkiyet hakkının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenmeyeceği, kuşku ve duraksamadan uzaktır. Daha açık anlatımla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak daha önce davacı yararına gerçekleşen kazanılmış hakka etkili olması olanaklı değildir”.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 10.3.1969 tarihli ve 1969/1 E. – 1969/3 K. sayılı kararında; “İptal kararının geriye yürüyemeyeceği kuralı konurken kazanılmış hakların saklı tutulduğu, Anayasa Mahkemesinin, 3 ay içinde kararını vermemesi halinde, mahkemenin Anayasaya aykırılık iddiasını kendi kanısına göre çözümleyerek davayı yürütmesi ve Anayasa Mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkemenin buna uymak zorunda olduğuna ilişkin hükmün muhalif mefhumundan da anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle, kazanılmış haklar saklı kalmak üzere, Anayasa Mahkemesinin … sayılı iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten önceki zamanlara ait kira paralarının tespitinde 6570 sayılı Kanunun iptal edilen hükümleri uygulanamaz” ifadelerine yer verilmiştir.
Yukarıda incelemiş olduğumuz kararlardan anlaşıldığı üzere, Yargıtay da Danıştay gibi geçmişe yürümezlik ilkesini görülmekte olan davalar açısından kabul etmemekte ve bu davalar açısından, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kuralın uygulanamayacağı görüşünü benimsemektedir (İsmail KÖKÜSARI, Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Yolunda İhlal Kararlarının Kesinliği, Bağlayıcılığı ve Etkisi, Y Lisans tezi., Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı tez merkezi, E.T: 04.12.2020
).
Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir(sevgipinari.org., Hüseyin Tuztaş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi
).
“Benzer şekilde; uygulanması gereken bir yasa hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 07/07/2020 Esas No: 2018/194 Karar No:2020/3523).
“Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesi’nce iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesi’nin iptâl kararında olacaktır (Yargıtay 4. HD. 06/07/2020 Tarih Esas No: 2020/112 Karar No: 2020/2545).
Uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 5.HD. 01/10/2020 Esas No: 2020/1336 Karar No: 2020/7783). Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında; Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.
Anayasa Mahkemesi’nin KTK’un 90. Maddesinde ki “genel şartlar” ile ilgili ibareleri iptal etmiş olmasını, Anayasa Mahkemesi’nin genel şartlar iptal etmiş gibi genel şartların hiçbir geçerliliğinin olmadığı anlamı çıkarmamak, genel şartların Karayolları Trafik Kanun’unda ki dayanak maddesi iptal edilmeyerek genel şartların ayakta tutulduğunu anlamak gerekir.
Kısaca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, iptal edilen hükümler yönünden derdest davalar için uygulama alanı bulacak, sigorta genel şartlarının Karayolları Trafik Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerine aykırı olmayan hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Bu cümleden olmak üzere; Zira TBK 54. Maddesinde; haksız fiilden doğan borçlar kapsamında, bedensel zararlar olarak tedavi giderleri ve kazanç kaybı sayılmış, sağlık hizmeti giderlerinin kapsamı KTK 98. Maddesinde de, açıkça hastane ve sağlık kuruluşlarında alınan tıbbi tedaviye yönelik sağlık hizmeti ile sınırlı tutulmuşken, genel şartların A.5/b maddesi ile sakatlık raporu alınıncaya kadar ki süre içindeki bakıcı giderleri ve geçici iş gücü kaybından doğan giderler sağlık hizmeti giderleri kapsamına alınarak SGK sorumluluğuna bırakılmış olması açıkça kanunda düzenlenen bir hususun kapsamını genişletmiş olduğundan uygulanma imkanı kalmamıştır.
Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle; 03.08.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, davalı sigortacı tarafından zorunlu mali mesuliyet sigortası yapılan aracın sürücüsünün %100 oranındaki kusuru ile sebebiyet verdiği kazada davacının yaralandığı, Bölge Adliye Mahkemesinin mahkememizce verilen kaldırma kararı doğrultusunda ATK’dan alınan 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliği dikkate alınarak davacının tüm vücut engellilik oranının %0 (Sıfır) ve 9 aya kadar iş göremezlik süresinin bulunduğunun bildirildiği, davacının 15.12.2020 tarihli duruşmada 500,00-TL geçici maluliyet, 500,00-TL kalıcı maluliyet talep ettiğini bildirerek talep neticesini açıkladığı, aktüer bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak suretiyle SGK tarafından geçici iş göremezlik ödeneklerinin de mahsubu ile 6.742,62-TL geçici iş göremezlik talep edebileceğinin belirlendiği, dava tarihinden önce sigorta şirketinin temerrüte düşürülmediği, dava tarihinde mütemerrit olduğu, sigortalı aracın hususi kullanıma mahsus olduğu, davacının da yasal faiz talebinde bulunulduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen kabulü ile;
1-) 6.742,62-TL geçici iş göremezlik tazminatının dava tarihi olan 16.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-) Fazlaya ilişkin talebin reddine

3-) Karar ve ilam harcı olarak hesaplanan 460,58-TL den peşin alınan 29,20-TL harcın ve ıslah harcı 59,30-TL olmak üzere toplam 88,50-TL’nin mahsubu ile bakiye372,08-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-) AAÜT gereğince hesaplanan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-) AAÜT gereğince hesaplanan 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-) Davacının yapmış olduğu 2.956,70-TL yargılama giderinden kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak 2.779,29-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, geri kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-) Davacı tarafından yatırılan 5,54-TL peşin harcın ve ıslah harcı 50,00-TL olmak üzere toplam 55,54-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesine göre, karar kesinleştikten sonra talep sahibine elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden, yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine, (gönderme masrafının avanstan karşılanmasına ),
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe veya zabıt katibine yapılacak beyanla Adana İstinaf Mahkemesi’nin ilgili dairesine gönderilmek üzere Mahkememize yapılacak olan istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 10/12/2021

Katip …

Hakim …

e- imzalıdır e- imzalıdır