Emsal Mahkeme Kararı Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/407 E. 2021/1035 K. 19.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ADANA
ASLİYE TİCARET 2. MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/407
KARAR NO : 2021/1035

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … –
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 21/05/2018
KARAR TARİHİ : 19/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Davacı tarafından açılan davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; olay günü 23.02.2014 tarihinde davacı sürücü …’nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosiklet ile Antalya ili, Döşemealtı ilçesi, Yeniköy istikametinden Atatürk Caddesini takiben Yeşilbayır istikametine seyir halinde iken Evliyahanı Caddesi kavşağına giriş yaptığında aracının sağ depo kısmı ile yan gelip kayarak Evliyahanı Caddesi istikametinden Adnan menderes Caddesi istikametine geçmekte olan davalı … şirketinin sigortalı sürücüsü …’nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracının sol sürücü kapısına çarpması neticesinde çift taraflı yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, kaza tespit tutanağında davalı … şirketinin sigortalısı sürücüsü …’nın asli kusurlu olduğunu, kaza nedeniyle Antalya C.Başsavcılığının 2014/… soruşturma sayılı dosyasının açıldığını, kaza nedeniyle meydana gelen sakatlanma neticesinde oluşan maddi zararın davalı … şirketinden karşılanması amacıyla tüm evrakların davalı kuruma teslim edildiğini, davalı tarafın yapılan müracaat üzerine müvekkiline 26.04.2018 tarihinde 31.907,00-TL ödeme yaptığını, davalı … tarafından yapılan ödemenin müvekkilinin gerçek zararını karşılamadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu dilekçesinde, davacıya başvuru neticesinde 26.04.2018 tarihinde 31.907,08-TL tutarında ödeme yapıldığını, yapılan ödeme nedeni ile davanın konusuz kaldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklı kalıcı maluliyet ve geçici iş göremezlik tazminatı talebine ilişkindir.
Kazaya karışan aracın tescil kayıtları, sigorta poliçesi ve hasar dosyası, davacıya ait tedavi evrakları, kaza nedeniyle başlatılan soruşturmaya ilişkin dosya getirtilmiş, davacının ekonomik ve sosyal durumları araştırılmıştır.
SGK tarafından verilen cevapta; davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığının bildirildiği görüldü
Kusur Bilirkişisi … 25.03.2019 tarihli raporunda; kazanın oluşumunda irdeleme bölümünde anlatılan sebeplerden dolayı … plakalı araç sürücüsü …’nın dikkat ve özen yükümlüğünü yerine getirmeyerek kendisine hitap eden fasılalı yanıp sönen kırmızı ışığa rağmen kavşağa geliş hızıyla girerek kazaya sebebiyet verdiğinden %80 oranında kusurlu olduğunu, … plakalı motosiklet sürücüsü …’nın ise, kendisine hitap eden fasılalı yanıp sönen sarı ışığa rağmen kavşağa girerken hızını azaltmadığından %20 oranında kusurlu olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesine ait 15.05.2020 tarihli raporunda; 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin sadece Ek-1 bölümünde yapılan değişiklikler içerdiği, Ek-3 ve diğer cetvelleri, meslek grupları bölümünü içermediği, dolayısıyla 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile sadece beden çalışma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğine (hangi hastalık ve arızaların malulen emeklilik kriterlerine uyduğu) ilişkin değerlendirme yapılabileceği, bu nedenle söz konusu yönetmeliğe göre meslekte kazanma gücü kaybı belirlenemeyeceği cihetle, Mevcut belgelere göre; … ve … oğlu …/…/… doğumlu, …’nın 23/02/2014 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği Hükümleri ve ekli cetvelleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde olmadığından sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 6 (altı) aya kadar uzayabileceği yönünde rapor sunulmuştur.
İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesine ait 29.03.2021 tarihli raporunda; Mustafa ve Yüksel oğlu, 20/11/1990 doğumlu, …’nın 23/02/2014 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının, 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik dikkate alındığında; Kas-İskelet Sistemi, Omurgaya ait sorunlar, Lomber omurganın yaralanması, Tablo 1.1 Kategori II’ye göre; kişinin özürlülük oranı %8, Kas-İskelet Sistemi, Üst Ekstremiteye ait sorunlar, omuz eklemi hareket kısıtlılığı, Şekil 2.10 ve Şekil 2.12’ye göre üst ekstremite özürlülük oranı %1+%1=%2, olup Tablo 2.3’e göre kişinin özürlülük oranı %1, Balthazard formülüne göre: %8.92 1. Kişinin Tüm Vücut Engellilik Oranının %9 (yüzdedokuz) olduğu, 2. İyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 6 (altı) aya kadar uzayabileceği yönünde rapor sunulmuştur.

Hesap uzmanı bilirkişi …’e ait 17.10.2021 tarihli raporunda; 23.02.2014 tarihinde meydana gelen tra
fik kazası neticesinde, sigortalının %80 kusur durumuna binaen dav
acı …’nın maluliyeti bulunmadığı için sürekli
iş göremezlik tazminat tutarının hesaplanamadığı/bulunmadığı,
6 aylık iyileşme (iş göremezlik) dönemine ilişkin tazminat
tutarının 4.170,77 TL olduğu,
kaza tarihi olan 23.02.2014 tarihi itibariyle poliçe limiti
250.000,00 TL olup, tavan tazminat tutarının poliçe limitini
aşmadığı,
Temerrüt ve Faiz;
KTK 98/1, 99/1 maddeleri Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali
Sorumluluk Sigortası Genel şartlarının B.2 maddesi uyarınca trafik
sigortacısı talep edilen tazminat ve giderleri hak sahibinin kaza
ve zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu ve
gerekli belgeleri sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine
ilettiği tarihten itibaren 8 gün içerisinde sigortacının tazminat
ödemekle sorumlu tutulmasından dolayı 9. iş gününde temerrüdünden
bahsedilmesi imkanı bulunmaktadır.
Dava konusu kaza ile ilgili hasar dosya içeriğinde davalıya
başvuru tarihinin 09.04.2018 olduğu, başvuru üzerine yapılan ödeme
tarihinin 26.04.2018 olduğu,
sigortalı aracın kullanım amacının hususi olduğu,
müterafik kusur ancak aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi
menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir.
Müterafik kusur indiriminin yapılabilmesi için;
zarar görenin, zararı doğuran fiile razı olması,
zarar görenin, zararın doğmasında ya da artmasında etkili olması,
zarar görenin, tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış olması gerekmektedir.
Ölümlü ya da yaralamalı bir trafik kazasında, ölen ya da yaralananın (zarar görenin) emniyet
kemerini takmayarak yolculuk yapması, zararın artmasına sebebiyet vermiş ise (misal:
emniyet kemeri takmadığı için çarpma ile birlikte araçtan fırlayan yolcunun ölümü) tazminat
hesaplamasında müterafik kusur indirimi yapılmasını gerektirmektedir.
Davaya konu kazada davacı motosiklet sürücüsü olarak bulunmakta olup, kaza tespit
tutanağında davacı …’ nın KASK’ ının takılı olduğu, Ancak motosiklet
ehliyetinin bulunmadığı, bu haliyle Müterafik Kusur İndirimi Yapılması/Yapılmaması
hususunda takdirin sayın mahkemeye ait olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91.1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85.1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”,
85.1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85.son maddesinde ise, “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” şeklinde ifade edilmiştir.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’te özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
KTK’nin 90.Maddesinde 6704 sayılı kanunun 3. Maddesi ile yapılan değişiklik sonrası, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar; “…bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” ifadesi ile tazminatların kapsamını belirleyen usul ve esaslar yönünden Karayolları Trafik Kanunu ile birlikte Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerine atıf yapılması ve Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerinin, Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanmasının önüne geçmiş ve bu bağlamda, Genel Şartlar ile sürekli sakatlık raporu alınıncaya kadar ki “bakıcı giderleri” ile “geçici iş göremezlik kayıplarının” sağlık hizmeti giderleri kapsamına dahil edilerek bu giderlerden sigorta şirketlerinin sorumluluğunun kaldırılarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğuna bırakılması nedeniyle 01.06.2015 tarihinden sonraki kaza ve poliçeler nedeniyle açılan tazminat davalarında bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik kayıplarının SGK kapsamında bulunduğu kabul edilerek, bu talepler yönünden açılan davaların reddine karar verilmişti.
Ne var ki, Anayasa Mahkemesi’nin 09.10.2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17.07.2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararında, KTK’nin 90. Madde birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda…” İbaresinin,
b) Kanun’un 92. Maddesinin (i) Bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi;
a) Kanun’un 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…bu Kanun…” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” İbarelerinin,
b) Kanun’un 92. maddesinin (g) bendinde yer alan “Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri” ibaresinin,
c) Kanun’un 92. maddesinin (h) bendinde yer alan “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ibaresinin,
d) Kanun’un 93. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” İbaresinin,
e) Kanun’un 97. Maddesinin Birinci Cümlesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir.” İbaresinin,
f) Kanun’un 99. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,…” ibaresinin, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliği ile karar vermiştir.
Anayasa’nın 153’üncü maddesinin son cümlesi “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” İfadesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlandıktan sonra yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları hüküm kısmı yönünden, Resmi Gazetede yayımlanması ile birlikte herkes için bağlayıcıdır. Anayasa Mahkemesi’nin norm denetimine dayalı vermiş olduğu iptal kararlarının gerekçeleri o kuralın Anayasa’nın hangi kuralına aykırı olduğu ve neden iptalinin gerektiği ile ilgili olmalıdır.
Anayasa’nın 153’üncü maddesi gereğince; “Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez.” Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesinin gerekçesi olarak iptal kararlarının, “kazanılmış hakları” ortadan kaldırıcı bir sonuç doğurmasının önlenmesi olduğu ve hukuki güvenlik ve istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlar gerekçe gösterilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.5.1989 tarihli ve 1989/10-250 E. – 1989/361 K. sayılı kararında; “…. Anayasa Mahkemesi kararlarının geçmişe yürümezliği kuralı yorumlanarak “Anayasa’nın 153/6 maddesindeki „iptal kararları geriye yürümez‟ hükmü, iptal kararlarının kesinleşen işlemlere tesir etmeyeceği anlamından olup, elde bulunan, uyuşmazlığın sürdüğü davalarda „geriye yürümeme kuralı‟ uygulanmaz. Diğer bir deyimle, bir davada uygulanması gereken bir Kanun maddesi, başka bir dava vesilesiyle iptal edilmiş ise, bu madde artık eldeki davada da uygulanamaz” sonucuna ulaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.5.2005 tarihli ve 2005/5-288 E. – 2005/352 K. sayılı kararında; geçmişe yürümezliği şu şekilde yorumlamıştır: “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının ilke olarak Resmi Gazetede yayımlandıkları tarihten itibaren ve geleceğe dönük olarak hüküm ve sonuç doğuracağı unutulmamalıdır. Bu nedenledir ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak, davacı idare yararına kazanılmış mülkiyet hakkının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenmeyeceği, kuşku ve duraksamadan uzaktır. Daha açık anlatımla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak daha önce davacı yararına gerçekleşen kazanılmış hakka etkili olması olanaklı değildir”.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 10.3.1969 tarihli ve 1969/1 E. – 1969/3 K. sayılı kararında; “İptal kararının geriye yürüyemeyeceği kuralı konurken kazanılmış hakların saklı tutulduğu, Anayasa Mahkemesinin, 3 ay içinde kararını vermemesi halinde, mahkemenin Anayasaya aykırılık iddiasını kendi kanısına göre çözümleyerek davayı yürütmesi ve Anayasa Mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkemenin buna uymak zorunda olduğuna ilişkin hükmün muhalif mefhumundan da anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle, kazanılmış haklar saklı kalmak üzere, Anayasa Mahkemesinin … sayılı iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten önceki zamanlara ait kira paralarının tespitinde 6570 sayılı Kanunun iptal edilen hükümleri uygulanamaz” ifadelerine yer verilmiştir.
Yukarıda incelemiş olduğumuz kararlardan anlaşıldığı üzere, Yargıtay da Danıştay gibi geçmişe yürümezlik ilkesini görülmekte olan davalar açısından kabul etmemekte ve bu davalar açısından, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kuralın uygulanamayacağı görüşünü benimsemektedir (İsmail KÖKÜSARI, Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Yolunda İhlal Kararlarının Kesinliği, Bağlayıcılığı ve Etkisi, Y Lisans tezi., Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı tez merkezi, E.T: 04.12.2020
).
Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir(sevgipinari.org., Hüseyin Tuztaş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi
).
“Benzer şekilde; uygulanması gereken bir yasa hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 07/07/2020 Esas No: 2018/194 Karar No:2020/3523).
“Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesi’nce iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesi’nin iptâl kararında olacaktır (Yargıtay 4. HD. 06/07/2020 Tarih Esas No: 2020/112 Karar No: 2020/2545).
Uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 5.HD. 01/10/2020 Esas No: 2020/1336 Karar No: 2020/7783). Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında; Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.
Anayasa Mahkemesi’nin KTK’un 90. Maddesinde ki “genel şartlar” ile ilgili ibareleri iptal etmiş olmasını, Anayasa Mahkemesi’nin genel şartlar iptal etmiş gibi genel şartların hiçbir geçerliliğinin olmadığı anlamı çıkarmamak, genel şartların Karayolları Trafik Kanun’unda ki dayanak maddesi iptal edilmeyerek genel şartların ayakta tutulduğunu anlamak gerekir.
Kısaca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, iptal edilen hükümler yönünden derdest davalar için uygulama alanı bulacak, sigorta genel şartlarının Karayolları Trafik Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerine aykırı olmayan hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Bu cümleden olmak üzere; Zira TBK 54. Maddesinde; haksız fiilden doğan borçlar kapsamında, bedensel zararlar olarak tedavi giderleri ve kazanç kaybı sayılmış, sağlık hizmeti giderlerinin kapsamı KTK 98. Maddesinde de, açıkça hastane ve sağlık kuruluşlarında alınan tıbbi tedaviye yönelik sağlık hizmeti ile sınırlı tutulmuşken, genel şartların A.5/b maddesi ile sakatlık raporu alınıncaya kadar ki süre içindeki bakıcı giderleri ve geçici iş gücü kaybından doğan giderler sağlık hizmeti giderleri kapsamına alınarak SGK sorumluluğuna bırakılmış olması açıkça kanunda düzenlenen bir hususun kapsamını genişletmiş olduğundan uygulanma imkanı kalmamıştır.
Haksız fiil sonucu oluşan zarar, tazminatın sınırını tayin eder; ancak, tazminatın zarara denk olması her zaman mümkün değildir ve hüküm altına alınacak tazminat, zararın altında kalabilir. Bu anlamda zarar ve tazminat farklı kavramlar olup, mahkemece yapılması gereken iş, zararın hesaplanmasından sonra, indirim sebeplerini uygulamak suretiyle tazminatı belirlemekten ibarettir. İfade olunan bu durum, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50, 51 ve 52. maddelerinde (818 sayılı BK’nun 42, 43 ve 44. md.) yapılan düzenlemelerle de net biçimde ifade edilmiştir. Anılan yasal düzenlemelerle de, zararın belirlenmesi ile tazminatın belirlenmesi ve tazminattan yapılacak indirim için sıralama öngörülmüş; zararın belirlenmesinden sonra tazminatın belirlenmesi ve indirilmesi kabul edilmiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 26.10.2020 tarih ve 2019/1508 esas 2020/6124 karar).
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/801 E.-2017/9091 K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir….” denilmiştir. Aynı husus Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/3253 E.-2017/9419 K; 2015/8676 E, 2018/2775 K; 2013/11884 E, 2015/835 K; 2015/8056 E, 2017/2988 K sayılı içtihatlarında ve benzer içtihatlarda da benimsenmiştir.
Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle; 23.02.2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacı …’nın … plakalı motosiklet ile sigortalı araç sürücüsü …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması sonucunda yaralandığı, alınan kusur raporunda sigortalı araç sürücüsünün %80 oranında kusurlu olduğu, davacı için düzenlenen ATK raporunda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği Hükümlerinden yararlanılarak erilen raporda davacının sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, iş bu raporun davacı vekiline 17.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği, süresinden sonra davacı vekili tarafından rapora itiraz edildiği, ATK’dan alınan ikinci raporda, davacının 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliği hükümlerine göre tüm vücut engellilik oranının %9, iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, alınan aktüer bilirkişi raporunda, davalı … tarafından 26.04.2018 tarihinde 31.907,08-TL ödeme yapıldığı, bu ödemenin davacının %8 sürekli maluliyet oranı üzerinden hesaplandığı, ATK tarafından düzenlenen 15.05.2020 tarihli rapora davacı tarafça itiraz edilmediği, bu durumun davalı lehine usuli müktesep hak oluşturduğu, bilirkişi tarafından geçici iş göremezlik tazminatı olarak 4.170,77-TL hesaplandığı, aktüer bilirkişi raporunun davacı tarafa tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından rapora itiraz edildiği, 19.11.2021 tarihli duruşmada davacı vekilinin bilirkişi rapora itirazlarını tekrar ettiği, aynı duruşmada ek rapor talebinin reddine karar verildiği, tahkikatın bitirildiği, davacı vekiline söz hakkı tanındığı, davacı vekilinin ise davanın kabulünü talep ettiği, HMK’nin m.177 göre ıslahın, tahkikat sona erinceye kadar yapılabileceğinin düzenlendiğinin, davacı vekiline tahkikatın bittiğine ilişkin tefhimden sonra ıslah için süre talebinde bulunmadığı, buna göre davacının sadece kısmi tazminat olarak açmış olduğu davada, 100,00-TL geçici iş göremezlik tazminatının kabulü şeklinde karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen kabulü ile;
1-)100,00-TL geçici iş göremezlik tazminatının 26.04.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-)Fazlaya ilişkin talebin reddine
3-)Karar ve ilam harcı olarak hesaplanan 59,30TL den peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
4-)AAÜT gereğince hesaplanan 100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-)AAÜT gereğince hesaplanan 3.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-) Davacının yapmış olduğu 2.195,00-TL yargılama giderinden kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak 66,51-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, geri kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-) Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
😎 Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesine göre, karar kesinleştikten sonra talep sahibine elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden, yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine, (gönderme masrafının avanstan karşılanmasına ),
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe veya zabıt katibine yapılacak beyanla Adana İstinaf Mahkemesi’nin ilgili dairesine gönderilmek üzere Mahkememize yapılacak olan istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 19/11/2021

Katip …

Hakim …

e- imzalıdır e- imzalıdır