Emsal Mahkeme Kararı Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/28 E. 2021/1036 K. 19.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/28 Esas – 2021/1036
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ADANA
ASLİYE TİCARET 2. MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/28
KARAR NO : 2021/1036

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 11/01/2018
KARAR TARİHİ : 19/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Davacı tarafından açılan davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 26.08.2013 tarihinde sürücü …’ün sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile Muş ili merkezindeki Karayolları kavşağından Bitlis istikametine seyri sırasında otogar kavşağına geldiğinde Cumhuriyet Caddesinden kavşağa yaya olarak karşıdan karşıya geçmekte olan müvekkiline çarpması neticesinde maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kaza tespit tutanağında … plakalı araç sürücüsü …’ün kusurlu olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin kaza nedeni ile yaralandığını, yaralanmasından dolayı Muş ili Devlet Hastanesi, Özel Muş Şifa Hastanesi ve Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi(nde tevdi gördüğünü, kaza nedeni ile Muş C.Başsavcılığının 2013/… sayılı dosya ile soruşturma başlatıldığını, kaza nedeniyle meydana gelen sakatlanma neticesinde oluşan maddi zararın davalı sigorta şirketinden karşılanması amacıyla doğrudan doğruya sigorta şirketine 25.12.2017 tarihinde yazılı olarak başvuruda bulunulduğunu, ancak davalı sigorta şirketinin herhangi bir ödeme yapmadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH
Davacı vekili 25.10.2021 tarihli ıslah dilekçesi dava değerini 26.378,98 TL geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik zararı olarak belirlemişlerdir.

SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu dilekçesinde, davacının karşıdan karşıya geçişlerde işaretlere riayet etmediğini, üst geçidi kullanmamak kuralını ihlal etmesi nedeniyle asli kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklı cismani zarar nedeniyle geçici iş göremezlik ve sürekli maluliyet tazminatı taleplidir.
Kazaya karışan aracın tescil kayıtları, hasar dosyası, davacıya ait tedavi evrakı, kaza nedeniyle başlatılan soruşturmaya ilişkin dosya getirtilmiş, davacının ekonomik ve sosyal durumları araştırılmıştır.
SGK tarafından davacıya rücuya tabi bir ödeme yapılmadığı bildirilmiştir.
Kusur bilirkişisi …’a ait 07.04.2018 tarihli raporunda; yaya …’ın %60 oranında kusurlu olduğu, … plakalı otomobil sürücüsü …’ün ise %40 oranında kusurlu olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
İstanbul ATK Trafik İhtisas Kurulu’nun 20.06.2019 tarihli raporunda; A-Sürücü … ‘ün %10 (yüzde on) oranında kusurlu olduğu, davacı yaya … ‘ın %90 (yüzde doksan) oranında kusurlu olduğu, duruma göre; sürücü … ‘ün %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, davacı yaya … ‘ın kusursuz olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
Talimat yolu ile Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından kusur bilirkişileri … , … ve …’a ait 18.11.2019 tarihli Karayolları Fen Heyeti raporda; davalı şirkete sigortalı bulunan … plakalı aracın sürücüsü …’ün meydana gelen olayda %25 oranında kusurlu bulunduğu, davacı yaya …’ın meydana gelen olayda %75 oranında kusurlu bulunduğu yönünde rapor sunulmuştur.
İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulu’nun 10.06.2021 tarihli raporunda; … oğlu 1955 doğumlu …’ın 26.08.2013 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak: Gr1 VIII (2Aa…………………20)A%24 X1/2=%12 Gr1 XII (6a……………………25)A%29 X 1/5=%5,8 Baltazard formülüne göre……………%17.10 E cetveline göre %21.2 (yüzdeyirmibirnoktaiki) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, İyileşme ( iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 6 (altı) aya kadar uzayabileceği yönünde rapor sunulmuştur.
Aktüer bilirkişi …’e ait 16.10.2021 tarihli raporunda; 26.08.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde,
sigortalının %25 kusur durumuna binaen davacı Kutbettin Daş’ın;
sürekli iş göremezlik tazminat tutarının 25.126,93 TL olduğu,
6 aylık iyileşme (iş göremezlik) dönemine ilişkin tazminat
tutarının 1.252,05 TL olduğu,
kaza tarihi olan 26.08.2013 tarihi itibariyle poliçe limiti
250.000,00 TL olup, tavan tazminat tutarının teminat limitini
aşmadığı, dava konusu kaza ile ilgili olarak davalıya ilk başvuru tarihin
25.12.2017 olduğu, 9.iş günü olan 05.01.2018’ in faiz başlang
ıç tarihi olabileceği,
kazaya sebebiyet veren aracın kullanım amacının hususi olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’te özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
KTK’nin 90.Maddesinde 6704 sayılı kanunun 3. Maddesi ile yapılan değişiklik sonrası, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar; “…bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” ifadesi ile tazminatların kapsamını belirleyen usul ve esaslar yönünden Karayolları Trafik Kanunu ile birlikte Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerine atıf yapılması ve Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerinin, Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanmasının önüne geçmiş ve bu bağlamda, Genel Şartlar ile sürekli sakatlık raporu alınıncaya kadar ki “bakıcı giderleri” ile “geçici iş göremezlik kayıplarının” sağlık hizmeti giderleri kapsamına dahil edilerek bu giderlerden sigorta şirketlerinin sorumluluğunun kaldırılarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğuna bırakılması nedeniyle 01.06.2015 tarihinden sonraki kaza ve poliçeler nedeniyle açılan tazminat davalarında bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik kayıplarının SGK kapsamında bulunduğu kabul edilerek, bu talepler yönünden sigorta şirketlerinin sorumlu olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, Anayasa Mahkemesi’nin 09.10.2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17.07.2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararında, KTK’nin 90. Madde birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda…” İbaresinin,
b) Kanun’un 92. Maddesinin (i) Bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi;
a) Kanun’un 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…bu Kanun…” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” İbarelerinin,
b) Kanun’un 92. maddesinin (g) bendinde yer alan “Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri” ibaresinin,
c) Kanun’un 92. maddesinin (h) bendinde yer alan “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ibaresinin,
d) Kanun’un 93. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” İbaresinin,
e) Kanun’un 97. Maddesinin Birinci Cümlesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir.” İbaresinin,
f) Kanun’un 99. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,…” ibaresinin, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliği ile karar vermiştir.
Anayasa’nın 153’üncü maddesinin son cümlesi “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” İfadesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlandıktan sonra yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları hüküm kısmı yönünden, Resmi Gazetede yayımlanması ile birlikte herkes için bağlayıcıdır. Anayasa Mahkemesi’nin norm denetimine dayalı vermiş olduğu iptal kararlarının gerekçeleri o kuralın Anayasa’nın hangi kuralına aykırı olduğu ve neden iptalinin gerektiği ile ilgili olmalıdır.
Anayasa’nın 153’üncü maddesi gereğince; “Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez.” Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesinin gerekçesi olarak iptal kararlarının, “kazanılmış hakları” ortadan kaldırıcı bir sonuç doğurmasının önlenmesi olduğu ve hukuki güvenlik ve istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlar gerekçe gösterilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.5.1989 tarihli ve 1989/10-250 E. – 1989/361 K. sayılı kararında; “…. Anayasa Mahkemesi kararlarının geçmişe yürümezliği kuralı yorumlanarak “Anayasa’nın 153/6 maddesindeki „iptal kararları geriye yürümez‟ hükmü, iptal kararlarının kesinleşen işlemlere tesir etmeyeceği anlamından olup, elde bulunan, uyuşmazlığın sürdüğü davalarda „geriye yürümeme kuralı‟ uygulanmaz. Diğer bir deyimle, bir davada uygulanması gereken bir Kanun maddesi, başka bir dava vesilesiyle iptal edilmiş ise, bu madde artık eldeki davada da uygulanamaz” sonucuna ulaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.5.2005 tarihli ve 2005/5-288 E.-2005/352 K. sayılı kararında; geçmişe yürümezliği şu şekilde yorumlamıştır: “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının ilke olarak Resmi Gazetede yayımlandıkları tarihten itibaren ve geleceğe dönük olarak hüküm ve sonuç doğuracağı unutulmamalıdır. Bu nedenledir ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak, davacı idare yararına kazanılmış mülkiyet hakkının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenmeyeceği, kuşku ve duraksamadan uzaktır. Daha açık anlatımla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak daha önce davacı yararına gerçekleşen kazanılmış hakka etkili olması olanaklı değildir”.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 10.3.1969 tarihli ve 1969/1 E. – 1969/3 K. sayılı kararında; “İptal kararının geriye yürüyemeyeceği kuralı konurken kazanılmış hakların saklı tutulduğu, Anayasa Mahkemesinin, 3 ay içinde kararını vermemesi halinde, mahkemenin Anayasaya aykırılık iddiasını kendi kanısına göre çözümleyerek davayı yürütmesi ve Anayasa Mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkemenin buna uymak zorunda olduğuna ilişkin hükmün muhalif mefhumundan da anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle, kazanılmış haklar saklı kalmak üzere, Anayasa Mahkemesinin … sayılı iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten önceki zamanlara ait kira paralarının tespitinde 6570 sayılı Kanunun iptal edilen hükümleri uygulanamaz” ifadelerine yer verilmiştir.
Yukarıda incelemiş olduğumuz kararlardan anlaşıldığı üzere, Yargıtay da Danıştay gibi geçmişe yürümezlik ilkesini görülmekte olan davalar açısından kabul etmemekte ve bu davalar açısından, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kuralın uygulanamayacağı görüşünü benimsemektedir , Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Yolunda İhlal Kararlarının Kesinliği, Bağlayıcılığı ve Etkisi, Y Lisans tezi., Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı tez merkezi, E.T: 04.12.2020
).
Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir(sevgipinari.org., Hüseyin Tuztaş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi
).
“Benzer şekilde; uygulanması gereken bir yasa hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 07/07/2020 Esas No: 2018/194 Karar No:2020/3523).
“Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesi’nce iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesi’nin iptâl kararında olacaktır (Yargıtay 4. HD. 06/07/2020 Tarih Esas No: 2020/112 Karar No: 2020/2545).
Uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 5.HD. 01/10/2020 Esas No: 2020/1336 Karar No: 2020/7783). Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında; Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.
Anayasa Mahkemesi’nin KTK’un 90. Maddesinde ki “genel şartlar” ile ilgili ibareleri iptal etmiş olmasını, Anayasa Mahkemesi’nin genel şartlar iptal etmiş gibi genel şartların hiçbir geçerliliğinin olmadığı anlamı çıkarmamak, genel şartların Karayolları Trafik Kanun’unda ki dayanak maddesi iptal edilmeyerek genel şartların ayakta tutulduğunu anlamak gerekir.
Kısaca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, iptal edilen hükümler yönünden derdest davalar için uygulama alanı bulacak, sigorta genel şartlarının Karayolları Trafik Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerine aykırı olmayan hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Bu cümleden olmak üzere; Zira TBK 54. Maddesinde; haksız fiilden doğan borçlar kapsamında, bedensel zararlar olarak tedavi giderleri ve kazanç kaybı sayılmış, sağlık hizmeti giderlerinin kapsamı KTK 98. Maddesinde de, açıkça hastane ve sağlık kuruluşlarında alınan tıbbi tedaviye yönelik sağlık hizmeti ile sınırlı tutulmuşken, genel şartların A.5/b maddesi ile sakatlık raporu alınıncaya kadar ki süre içindeki bakıcı giderleri ve geçici iş gücü kaybından doğan giderler sağlık hizmeti giderleri kapsamına alınarak SGK sorumluluğuna bırakılmış olması açıkça kanunda düzenlenen bir hususun kapsamını genişletmiş olduğundan uygulanma imkanı kalmamıştır.
Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle; 26.08.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında sürücü …’ün kullandığı … plakalı araç ile yaya davacıya çarptığı, kaza neticesinde davacının yaralandığı, mahkememizce alınan kusur raporunda sigortalı araç sürücüsünün %40 oranında kusurlu olduğu, kusur raporuna yapılan itiraz sonrasında ATK Trafik İhtisas Dairesinin 20.06.2019 tarihli raporunda seçenekli olarak rapor verildiği, birinci duruma göre sigortalı araç sürücüsünün %10, ikinci duruma göre sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunun tespit edildiği, raporlar arasındaki çelişki nedeniyle Karayolları Fen Heyetinden alınan raporda, sigortalı araç sürücüsünün %25, davacının %75 oranında kusurlu olduğu yönünde rapor verildiği, ATK tarafından verilen maluliyet raporunda davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği Hükümlerinden yararlanılarak %21,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayabileceğinin mütalaa edildiği, aktüer bilirkişi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak suretiyle davacının sürekli iş göremezlik tazminatının 25.126,93-TL ve iyileşme süresine ilişkin tazminat tutarının 1.252,05-TL olarak hesaplandığı, kazanın 26.08.2013 tarihinde meydana geldiği, davacının 11.01.2018 tarihinde mahkememize dava ikame ettiği, dava tarihinden önce sigorta şirketine 25.12.2017 tarihinde müracaat edildiği, sigorta şirketinin 05.01.2018 tarihinde temerrüte düştüğü, meydana gelen kazanın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun yürürlüğü döneminde gerçekleştiği, 2918 sayılı KTK’nin 109-1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrayacağının belirlendiği, aynı kanunun 109-2. maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağının hüküm altına alındığı, 2918 sayılı yasanın 109/2. maddesi gereğince davacının trafik kazası neticesinde yaralanmış olduğu, ceza zamanaşımının dikkate alınması gerektiği, bu durumda 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 89. ve 66. maddeleri nazara alındığında 8 yıllık zamanaşımı süresinin bulunduğu, davacının 25.10.2021 tarihli ıslah dilekçesini ibraz ettiği, kazanın meydana geldiği tarih ile ıslah tarihi arasında ceza zamanaşımının dolduğu, davacının kısmi alacak talebi ile açmış olduğu ilk dava değerinin kabulünün gerektiği, davalı sigorta şirketinin 05.01.2018 tarihinde temerrüte düştüğü sigortalı aracın da hususi kullanıma mahsus olduğu anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen kabulü ile;
1-) 100,00-TL geçici iş göremezlik tazminatının 05.01.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-) 3.300,00-TL kalıcı maluliyet tazminatının 05.01.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-) Fazlaya ilişkin talebin reddine
4-)Karar ve ilam harcı olarak hesaplanan 232,25-TL’den peşin alınan 35,90-TL harcın ve ıslah harcı 140,00-TL olmak üzere toplam 175,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 56,35-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-)AAÜT gereğince hesaplanan 3,400,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-)AAÜT’nin 13/3 gereğince hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
7-)Davacının yapmış olduğu 5.051,15-TL yargılama giderinden kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak 656,64-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, geri kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-)Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin harcın ve ıslah harcı 140,00-TL olmak üzere toplam 175,90-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
9-)Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesine göre, karar kesinleştikten sonra talep sahibine elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden, yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine, (gönderme masrafının avanstan karşılanmasına ),
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, kabul edilen kısım yönünden kesin red edilen miktar yönünden gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe veya zabıt katibine yapılacak beyanla Adana İstinaf Mahkemesi’nin ilgili dairesine gönderilmek üzere Mahkememize yapılacak olan istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 19/11/2021

Katip …

Hakim …

e- imzalıdır e- imzalıdır