Emsal Mahkeme Kararı Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1093 E. 2021/1104 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/1093 Esas – 2021/1104
T.C.
ADANA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/1093 Esas
KARAR NO : 2021/1104

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

DAVACI : … ANONİM ŞİRKETİ –
VEKİLİ : … – …

DAVALI : … LİMİTED ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : … – …

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/12/2018
KARAR TARİHİ : 07/12/2021
YAZIM TARİHİ : …
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın … Şubesi ile dava dışı asıl kredi borçlusu …. Tic. Ltd. Şti arasında davalının müteselsil kefaleti ile genel kredi ve teminat sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeler uyarınca kredi hesaplarının açıldığını ve kredilerin kullandırıldığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine kredi hesaplarının kapatılarak, alacağın ödenmesi için borçluya ihtar gönderildiğini, borcun ödenmemesi üzerine davalı borçlu ve dava dışı diğer borçlular aleyhine, Elazığ 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… E sayılı dosyası ile icra takibine başlatıldığını, davalı tarafından itiraz edildiğini ve takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek davalı borçlunun Elazığ 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… E sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile icra takibinin takip talebindeki koşullarla aynen devamına, haksız itiraz sebebiyle davalı borçlunun İİK.’nın 67/2 maddesinde belirtilen oranda tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra takibine konu borcun kabulü anlamına gelmemek üzere, davacı vekili tarafından gönderilen ihtarnamede müvekkilinin borçlu olduğu iddia edilen miktarları ve bu miktarlara ilişkin yapılan ödemelerinin ve müvekkili için hangi miktarlar açısından kefilliğinin geçerli olduğunun bildirilmediğini, başlatılan icra takibine süresi içerisinde itiraz edildiğini, ödeme emrinde temerrüt faiz oranı %62,40 olarak belirlendiğini, faiz oranının bu şekilde işletilmesinin yasalara ve hakkaniyet ilkesine aykırı olduğunu ve hukuki dayanağının bulunmadığını belirterek yasaya ve usule aykırı taleplerinin ve davanın reddine, takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatını ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava İİK’nun 67.maddesi gereğince açılan itirazın iptali davası olup deliller bu çerçevede toplanarak değerlendirilmiştir.
Davacı-alacaklı, Elazığ 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… esas sayılı dosyasında,09/10/2018 tarihinde …, …, …. Ltd. Şti, …. Ltd. Şti ve … …. Ltd. Şti hakkında 3.777.201,73TL asıl alacak, 241.836,21 TL işlemiş faiz, 12.091,81 TL faizin %5 gider vergisi ve 1.531,85 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 4.032.661,60 TL alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlatmıştır.
Davacı banka ile … Ltd. Şti (Yeni Ünvanı … …. Ltd. Şti ) arasında 15/07/2007 tarihli 2.000.000,00 TL limitli, 02/12/2010 tarihli 10.000.000,00 TL limitli, 21/09/2012 tarihli 5.000.000,00 TL limitli, 22/01/2016 tarihli 5.000.000,00 TL limitli, 19/04/2017 tarihli 6.000.000,00 TL limitli, 18/06/2018 tarihli 4.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmeleri imzalanmıştır. Davalı …. Ltd. Şti bu sözleşmelerden 15/05/2007, 02/12/2010, 21/09/2012, 22/01/2016 tarihli sözleşmeleri müteselsil kefil olarak imzalamıştır. 19/04/2017 ve 18/06/2018 tarihli sözleşmelerde imzası bulunmamaktadır. 18/05/2007 tarihinde … numaralı DBS kredisi açılmış, 18/06/2018tarihli sözleşmeye istinaden yeni bir kredi kullandırılmış ve önceki borç kapatılmıştır. 18/05/2007 tarihinde … numaralı DBS kredisi açılmış, 18/06/2018 tarihinde imzalanan kredi sözleşmesi gereğince kullandırılan kredi ile önceki borçlar kapatılmıştır. 02/07/2012 tarihinde … numaralı DBS kredisi açılmış, bu kredinin borçları da 18/06/2018 tarihli sözleşme ile kullandırılan krediyle kapatılmıştır. 17/06/2013 tarihinde … numaralı DBS kredisi kullandırılmış, 19/04/2017 tarihinde imzalanan kredi sözleşmesi gereğince kullandırılan kredi ile borç kapatılmıştır. 22/04/2016 tarihinde 880.000,00 TL tutarında … numaralı taksitli ticari kredi kullandırılmış, 19/04/2017 tarihinde imzalanan KGF teminatlı taksitli bir kredi kullandırılarak önceki borç kapatılmıştır. Özetle belirtmek gerekirse 18/06/2018 tarihli sözleşme gereğince kullandırılan … numaralı ve 2.418.282,61 TL kredi ve 19/04/2017 tarihli sözleşme gereğince kullandırılan … numaralı ve 1.520.000,00 TL tutarındaki kredi ile önceki kredi borçları kapatılmıştır.
Davacı vekili, kredi sözleşmeleri arasında bağlantı bulunduğunu, önceki borçlar ödenmediği için yapılandırma kredisi kullanıldığını, kefillerin sorumluluğunun devam ettiğini, 21/01/2016 tarihli sözleşmenin 13/4-b,c maddesi gereğince de davalının sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
21/01/2016 tarihli GKS’nin 13/4-b,c maddesinde yer alan düzenleme, benzer şekilde 21/09/2012, 18/06/2018 ve 19/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmelerinin 13/4. maddelerinde, 02/12/2010 tarihli sözleşmenin 47 ve 54. maddelerinde, 15/05/2007 tarihli sözleşmenin 53. maddesinde de yeralmktadır.
21/01/2016 tarihli GKS’nin 13/4-b maddesinde“İşbu sözleşmenin daha önce imzalanmış ve ileride imzalanacak kredi sözleşmelerinin eki ve ayrılmaz bir parçası olduğunu, bu nedenle işbu sözleşmede yer alan yeni ve farklı hükümlerin ileride imzalanacak yeni sözleşmelerde değiştirilmediği sürece mevcut sözleşmelerle/taahhütnameler ve ekleri içinde aynen geçerli olacağını ve bankanın bunlara dayanarak açmış olduğu ve ileride açabileceği kredilerin bundan böyle işbu sözleşme hükümlerine tabi olacağını”, kabul eder hükmü yer almaktadır. Bu düzenlemeden, mevcut sözleşmeye kefil olan davalının, daha sonra düzenlenen ve onun imzası bulunmayan tüm sözleşmelere de kefil olmuş sayılacağı sonucu çıkarılamaz. Nitekim metinde “… imzalanacak kredi sözleşmeleri ” ibaresine yer verilmiştir. Kaldi ki metnin devamında “bu nedenle” denilerek açıklama getirilmiş ve “..mevcut sözleşmelerle/taahhütnameler ve eklerine… dayanarak açmış olduğu ve ileride açabileceği krediler” denilmiştir. Daha açık bir anlatımla; davalı kefil, imzasını taşıyan ve sözkonusu düzenlemenin yer aldığı sözleşme ve önceki sözleşmeler gereğince kullandırılmış ve kullandırılacak kredilerden sorumlu tutulabilir.
Diğer taraftan aynı maddenin C bendinde ise; işbu sözleşmeden doğan borçların kısmen veya tamamen tasfiyesi amacıyla düzenlenebilecek yeni geri ödeme planlarının, protokollerin, bu sözleşmenin eki niteliğinde olacağını, protokollerde aksine açık hükümler bulunmadıkça, söz konusu protokollerin bu sözleşmenin hiçbir maddesini iptal etmeyeceğini, sadece kapsamı içine giren konularda ne yönde işlem yapılacağını belirleyeceğini, protokol düzenlemesinin hiçbir şekilde müşteri ve müteselsil kefiller’in borç ve taahhütlerinin tecdidi, terkini, ibrası ve takası anlamı taşımayacağını ve bu anlamda yorumlanamayacağını, gerek mevcut gerek protokol nedeniyle yeni alınacak tüm teminatların da bu sözleşmeden doğan tüm borçların teminatını teşkil edeceğini,” hükmü bulunmaktadır. Bankaların kredi borçlarının yapılandırılması için bir protokol düzenleyerek buna göre yeni bir ödeme planı hazırlamaları sıkça karşılaşılan bir uygulamadır. Ancak 18/06/2018 ve 19/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmeleri davalının imzası bulunmayan yeni kredi sözleşmeleridir.
Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle, davalının kefaletinin bulunduğu önceki kredi kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçların, dava dışı asıl borçlu ile sonradan imzalanan 18/06/2018 ve 19/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmeleri gereğince kullandırılan krediler ile kapatıldığı, bu iki kredi sözleşmesinde davalının kefaletinin bulunmadığı, icra takibine konu kredi borçlarının 18/06/2018 ve 19/04/2017 tarihli sözleşmelerden kaynaklandığı ve davalının bu sözleşmelerden dolayı sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. İcra takibinin kötü niyetli olduğu konusunda herhangi bir delil bulunmadığından davalının kötü niyet tazminat talebi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 19 HD 2016/20198 E. 2018/5840 K., 2010/9798 E. 2011/4549 K., 2017/697 E. 2018/4247 K., Adana BAM 9. HD 2019/862 E. 2020/665 K. , Ankara BAM 21. HD 2018/2081 E. 2020/34 K.)
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
Davalının kötü niyet tazminat taleplerinin reddine,
2-Alınması gereken 59,30-TL karar harcının, peşin alınan 7.932,04-TL harçtan mahsubu ile bakiye 7.872,74-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan AAÜT’ne göre hesaplanan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına,
5-Hüküm kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine, Dair, HMK.’nun 341/1 ve 345.maddesi gereğince; kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, aynı yasanın 343.maddesi gereğince mahkememize yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile İSTİNAF YOLUNA başvurulabileceği belirtilerek taraf vekillerin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/12/2021

Başkan …
E-imza
Üye …
E-imza
Üye …
E-imza
Katip …
E-imza