Emsal Mahkeme Kararı Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/102 E. 2021/1082 K. 03.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/102 Esas – 2021/1082
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ADANA
ASLİYE TİCARET 2. MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/102
KARAR NO : 2021/1082

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : … – …
DAVALI : 1- … ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : … – …
DAVALI : 2- … ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : … – …

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 06/02/2018
KARAR TARİHİ : 03/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Davacı tarafından açılan davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 16.11.2017 tarihinde davalı … A.Ş’nin sigortalısı olan sürücü …’in sevk ve idaresindeki müvekkilinin de içerisinde yolcu konumunda bulunduğu … plaka sayılı araç ile Ceyhan-İmamoğlu karayolu üzerinden seyir halinde iken … mahallesinde …’e ait olduğu belirtilen tarlada anız yakılması sonrasında yol kenarındaki otların da tutuşarak yanmış olması ve çıkan dumanın kara yolundaki görüş mesafesini daralttığı bölgeye girdikten yaklaşık 200 m derinlikte yolun ortasına doğru fazla yanaşması neticesinde, karşı yönden yaklaşık 40 m derinlikte dumanlı görüş olan kısıtlı bölgede kara yolundan Ceyhan istikametine seyir halinde olan davalı … Şirketin sigortalısı olan sürücü …’in sevk ve idaresindeki … (sanayi odunu yüklü) plakalı çekicinin sol ön yan kısmına, … plakalı aracın sol ön yan kısmı ile çapması sonrasında … plakalı araç çarpmanın etkisiyle yolun dışına savrulduğunu ve neticesinde çift taraflı, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza tespit tutanağında … plaka sayılı araç sürücüsü …’in ve … plaka sayılı araç sürücüsü …’in 2918 sayılı KTK’nın madde 52/1-b bendinde yer alan; ”Hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak: Madde 52 – Sürücüler: b) Hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak zorundadırlar. ” kuralını ihlal ettiğinin belirtildiğini, kazada müvekkilinin yaralandığını, kaza nedeniyle meydana gelen sakatlanma neticesinde oluşan maddi zararın davalı … Anonim Şirketi’nden karşılanması amacıyla; doğrudan doğruya davalı … Anonim Şirketi’ne 16/01/2018 tarihinde yazılı başvuruda bulunulduğunu, davalı kuruma 15 gün içerisinde cevap verilmediği takdirde dava yoluna başvurulacağı başvuru dilekçesinde ihtaren bildirildiğini ancak bütün evrakların teslim edilmesine rağmen davalı sigorta şirketi tarafından müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı … şirketi 20/01/2018 tarihinde başvuru dilekçelerine istinaden cevap verildiğini, davalı şirketin söz konusu 20/01/2018 tarihli vermiş oldukları cevapta tarafımızdan müvekkile ait ” heyet raporu – Özürlüler Yönetmeliğine uygun ve tüm tedaviler bittikten sonra alınacak rapor ” istenildiğini, söz konusu kazanın 16/11/2017 tarihinde meydana gelmesi sebebiyle müvekkiline ait engelli sağlık kurulu raporunun temin edilemediğinin bildirildiğini ve davalı sigorta şirketinden medikal firma incelemesi yapılarak davalı tarafça maluliyet oranının belirlenmesinin talep edildiğini, aksi halde dava yoluna başvurulacağı davalı kuruma ihtar edildiğini, söz konusu kazanın 16/11/2017 tarihinde gerçekleşmiş olduğundan müvekkilimizin maluliyetine ilişkin engelli sağlık kurulu raporunun temin edilebilmesi için gerekli olan bir yıllık süre 06/11/2018 tarihinde dolacağını bu nedenle engellilik sağlık kurulu raporunu alabilmek için gereken sürenin henüz dolmadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH
Davacı vekili 25.10.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile; müvekkili için 100,00 TL olan geçici iş göremezlik tazminatı talebini 535,65 TL arttırarak toplamda 585,65 TL olarak belirlemişlerdir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı … vekili mahkememize sunmuş olduğu dilekçesinde, müvekkil Şirketin Sorumluluğu Trafik Poliçesindeki limitler ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu, davacının müterafik kusurunun dikkate alınmasını talep ettiklerini, davanın dayanağının ticari olmadığını, belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … vekili mahkememize sunmuş olduğu dilekçesinde; müvekkili şirketin söz konusu zarardan poliçe limiti dahilinde sorumlu olduğunu, davanın usul ve esasa ilişkin itirazlar kapsamında reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklı geçici iş göremezlik ile kalıcı maluliyet tazminatı talebine ilişkindir.
Kazaya karışan aracın tescil kayıtları, sigorta poliçesi ve hasar dosyası, davacıya ait tedavi evrakları, kaza nedeniyle başlatılan soruşturmaya ilişkin dosya getirtilmiş, davacının ekonomik ve sosyal durumları araştırılmıştır.
SGK tarafından verilen cevapta; davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığının bildirildiği görüldü
Kusur Bilirkişisi …’a ait 06.06.2018 tarihli raporunda; … plakalı otomobil sürücüsü …’in %70 oranında asli kusurlu, … plakalı çekici ve buna bağlı …plakalı yarı römork sürücüsü …’in %30 oranında tali kusurlu olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesine ait 16.04.2021 tarihli raporunda; Yakup kızı 1992 doğumlu …’in 16.11.2017 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmamış olduğundan maluliyet tayinine mahal olmadığı, İyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 3 (üç) haftaya kadar uzayabileceği, aynı yönetmeliğin 15. Maddesi çerçevesinde başka birisinin geçici ve sürekli bakımına muhtaç durumda olmadığı yönünde rapor sunulmuştur.
Hesap uzmanı bilirkişi ..’a ait 15.10.2021 tarihli raporunda; olayın meydana geliş şekli , kazazedenin yaşı, gelir durumu , maluliyet oranı ve kusur oranları tüm belgeler ile birlikte değerlendirilerek , davalıların sorumlu olduğunun kabul edilmesi halinde , mevcut belgelere göre ;
*Davacının 2. Nolu davalı … Şirketi ile sulh olduğunu ve davaya 1. Nolu davalı … A.Ş. Yönünden devam ettiğini bildirdiği,
* Davalı … A.Ş. Tarafından sigortalı … plakalı araç sürücüsünün %70 kusuruna isabet eden geçici iş göremezlik tazminatının 585,65 TL olarak hesaplandığı ,
*Davacının maluliyeti %0 olduğundan sürekli iş göremezlik zararın bulunmadığı,
*Kişi başına sakatlanma teminat limitinin kaza tarihinde 330.000,00 TL olduğu, hesaplanan tazminat miktarının teminat limiti dahilinde olduğu,
*Dava konusu olayda davalı … A.Ş. hesaplanacak tazminattan müterafik kusur ile hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini savunmuş olup, müterafik kusur ile hatır taşıması indiriminin mahkemenin takdirinde olduğu,
Dava konusu olayımızda davacı tarafından davalı … A.Ş.’ye yapılan ihbarın 16.01.2018 tarihinde yapıldığı, bu tarihin temerrüt tarihi olarak kabulü halinde 8 iş günü sonrasının 29.01.2018 tarihine denk geldiği, … A.Ş. Tarafından sigortalı … plakalı aracın kullanım amacının “HUSUSİ” olduğu olduğu yönünde rapor sunulmuştur.

Davacı vekili 07.12.2020 tarihli dilekçesinde; davalı … A.Ş. ile sulh olduklarını bu nedenle davanın konusuz kaldığını davalı … A.Ş. yönünden yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını beyan etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili 26.08.2020 tarihli dilekçesi ile; davacı ile sulh olduklarını davacıdan vekalet ücreti taleplerinin olmadığını beyan etmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91.1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85.1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”,
85.1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85.son maddesinde ise, “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” şeklinde ifade edilmiştir.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’te özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
KTK’nin 90.Maddesinde 6704 sayılı kanunun 3. Maddesi ile yapılan değişiklik sonrası, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar; “…bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” ifadesi ile tazminatların kapsamını belirleyen usul ve esaslar yönünden Karayolları Trafik Kanunu ile birlikte Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerine atıf yapılması ve Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerinin, Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanmasının önüne geçmiş ve bu bağlamda, Genel Şartlar ile sürekli sakatlık raporu alınıncaya kadar ki “bakıcı giderleri” ile “geçici iş göremezlik kayıplarının” sağlık hizmeti giderleri kapsamına dahil edilerek bu giderlerden sigorta şirketlerinin sorumluluğunun kaldırılarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğuna bırakılması nedeniyle 01.06.2015 tarihinden sonraki kaza ve poliçeler nedeniyle açılan tazminat davalarında bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik kayıplarının SGK kapsamında bulunduğu kabul edilerek, bu talepler yönünden açılan davaların reddine karar verilmişti.
Ne var ki, Anayasa Mahkemesi’nin 09.10.2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17.07.2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararında, KTK’nin 90. Madde birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda…” İbaresinin,
b) Kanun’un 92. Maddesinin (i) Bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi;
a) Kanun’un 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…bu Kanun…” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” İbarelerinin,
b) Kanun’un 92. maddesinin (g) bendinde yer alan “Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri” ibaresinin,
c) Kanun’un 92. maddesinin (h) bendinde yer alan “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ibaresinin,
d) Kanun’un 93. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” İbaresinin,
e) Kanun’un 97. Maddesinin Birinci Cümlesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir.” İbaresinin,
f) Kanun’un 99. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,…” ibaresinin, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliği ile karar vermiştir.
Anayasa’nın 153’üncü maddesinin son cümlesi “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” İfadesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlandıktan sonra yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları hüküm kısmı yönünden, Resmi Gazetede yayımlanması ile birlikte herkes için bağlayıcıdır. Anayasa Mahkemesi’nin norm denetimine dayalı vermiş olduğu iptal kararlarının gerekçeleri o kuralın Anayasa’nın hangi kuralına aykırı olduğu ve neden iptalinin gerektiği ile ilgili olmalıdır.
Anayasa’nın 153’üncü maddesi gereğince; “Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez.” Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesinin gerekçesi olarak iptal kararlarının, “kazanılmış hakları” ortadan kaldırıcı bir sonuç doğurmasının önlenmesi olduğu ve hukuki güvenlik ve istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlar gerekçe gösterilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.5.1989 tarihli ve 1989/10-250 E. – 1989/361 K. sayılı kararında; “…. Anayasa Mahkemesi kararlarının geçmişe yürümezliği kuralı yorumlanarak “Anayasa’nın 153/6 maddesindeki „iptal kararları geriye yürümez‟ hükmü, iptal kararlarının kesinleşen işlemlere tesir etmeyeceği anlamından olup, elde bulunan, uyuşmazlığın sürdüğü davalarda „geriye yürümeme kuralı‟ uygulanmaz. Diğer bir deyimle, bir davada uygulanması gereken bir Kanun maddesi, başka bir dava vesilesiyle iptal edilmiş ise, bu madde artık eldeki davada da uygulanamaz” sonucuna ulaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.5.2005 tarihli ve 2005/5-288 E. – 2005/352 K. sayılı kararında; geçmişe yürümezliği şu şekilde yorumlamıştır: “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının ilke olarak Resmi Gazetede yayımlandıkları tarihten itibaren ve geleceğe dönük olarak hüküm ve sonuç doğuracağı unutulmamalıdır. Bu nedenledir ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak, davacı idare yararına kazanılmış mülkiyet hakkının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenmeyeceği, kuşku ve duraksamadan uzaktır. Daha açık anlatımla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak daha önce davacı yararına gerçekleşen kazanılmış hakka etkili olması olanaklı değildir”.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 10.3.1969 tarihli ve 1969/1 E. – 1969/3 K. sayılı kararında; “İptal kararının geriye yürüyemeyeceği kuralı konurken kazanılmış hakların saklı tutulduğu, Anayasa Mahkemesinin, 3 ay içinde kararını vermemesi halinde, mahkemenin Anayasaya aykırılık iddiasını kendi kanısına göre çözümleyerek davayı yürütmesi ve Anayasa Mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkemenin buna uymak zorunda olduğuna ilişkin hükmün muhalif mefhumundan da anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle, kazanılmış haklar saklı kalmak üzere, Anayasa Mahkemesinin … sayılı iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten önceki zamanlara ait kira paralarının tespitinde 6570 sayılı Kanunun iptal edilen hükümleri uygulanamaz” ifadelerine yer verilmiştir.
Yukarıda incelemiş olduğumuz kararlardan anlaşıldığı üzere, Yargıtay da Danıştay gibi geçmişe yürümezlik ilkesini görülmekte olan davalar açısından kabul etmemekte ve bu davalar açısından, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kuralın uygulanamayacağı görüşünü benimsemektedir (İsmail KÖKÜSARI, Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Yolunda İhlal Kararlarının Kesinliği, Bağlayıcılığı ve Etkisi, Y Lisans tezi., Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı tez merkezi, E.T: 04.12.2020
).
Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir(sevgipinari.org., Hüseyin Tuztaş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi
).
“Benzer şekilde; uygulanması gereken bir yasa hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 07/07/2020 Esas No: 2018/194 Karar No:2020/3523).
“Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesi’nce iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesi’nin iptâl kararında olacaktır (Yargıtay 4. HD. 06/07/2020 Tarih Esas No: 2020/112 Karar No: 2020/2545).
Uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 5.HD. 01/10/2020 Esas No: 2020/1336 Karar No: 2020/7783). Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında; Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.
Anayasa Mahkemesi’nin KTK’un 90. Maddesinde ki “genel şartlar” ile ilgili ibareleri iptal etmiş olmasını, Anayasa Mahkemesi’nin genel şartlar iptal etmiş gibi genel şartların hiçbir geçerliliğinin olmadığı anlamı çıkarmamak, genel şartların Karayolları Trafik Kanun’unda ki dayanak maddesi iptal edilmeyerek genel şartların ayakta tutulduğunu anlamak gerekir.
Kısaca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, iptal edilen hükümler yönünden derdest davalar için uygulama alanı bulacak, sigorta genel şartlarının Karayolları Trafik Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerine aykırı olmayan hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Bu cümleden olmak üzere; Zira TBK 54. Maddesinde; haksız fiilden doğan borçlar kapsamında, bedensel zararlar olarak tedavi giderleri ve kazanç kaybı sayılmış, sağlık hizmeti giderlerinin kapsamı KTK 98. Maddesinde de, açıkça hastane ve sağlık kuruluşlarında alınan tıbbi tedaviye yönelik sağlık hizmeti ile sınırlı tutulmuşken, genel şartların A.5/b maddesi ile sakatlık raporu alınıncaya kadar ki süre içindeki bakıcı giderleri ve geçici iş gücü kaybından doğan giderler sağlık hizmeti giderleri kapsamına alınarak SGK sorumluluğuna bırakılmış olması açıkça kanunda düzenlenen bir hususun kapsamını genişletmiş olduğundan uygulanma imkanı kalmamıştır.
Haksız fiil sonucu oluşan zarar, tazminatın sınırını tayin eder; ancak, tazminatın zarara denk olması her zaman mümkün değildir ve hüküm altına alınacak tazminat, zararın altında kalabilir. Bu anlamda zarar ve tazminat farklı kavramlar olup, mahkemece yapılması gereken iş, zararın hesaplanmasından sonra, indirim sebeplerini uygulamak suretiyle tazminatı belirlemekten ibarettir. İfade olunan bu durum, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50, 51 ve 52. maddelerinde (818 sayılı BK’nun 42, 43 ve 44. md.) yapılan düzenlemelerle de net biçimde ifade edilmiştir. Anılan yasal düzenlemelerle de, zararın belirlenmesi ile tazminatın belirlenmesi ve tazminattan yapılacak indirim için sıralama öngörülmüş; zararın belirlenmesinden sonra tazminatın belirlenmesi ve indirilmesi kabul edilmiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 26.10.2020 tarih ve 2019/1508 esas 2020/6124 karar).
Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle; 16.11.2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasında sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın sürücü …’in yönetimindeki … plakalı çekici ile çarpışması neticesinde … plakalı araç içerisinde yolcu olan davacının yaralandığı, alınan kusur bilirkişi raporuna göre davalılardan … A.Ş’ye sigortalı … plakalı araç sürücüsünün %70 oranında kusurlu, davalılardan … A.Ş’ye sigortalı … plakalı çekici ile buna bağlı … plakalı römorkun ise %30 oranında kusurlu olduğu ATK tarafından verilen raporda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği Hükümlerinden yararlanılarak düzenlenen raporda maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 3 haftaya kadar düzelebileceğinin mütaala edildiği, aktüer bilirkişi raporunda TRH -2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi dikkate alınarak yapılan hesaplamada davalı … A.Ş’nin 585,65-TL geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olacağının hesaplandığı, dava sırasında davalılardan … A.Ş ile davacının sulh olduğu, sulh sözleşmesine göre taraflarca vekalet ücreti ve yargılama gideri talebinin bulunmayacağının kararlaştırıldığı, davalılardan … A.Ş yönünden davanın konusuz kaldığı, davacı vekili dava dilekçesinde her iki davalı sigorta şirketi açısından ayrı ayrı olmak üzere 1.600,00-TL kalıcı maluliyet ve 50,00’şer TL geçici iş göremezlik talebinde bulunduğu, davacıda kalıcı maluliyet oluşmadığı, dava tarihinden önce … A.Ş yönünden ihbarda bulunulduğu, sigorta şirketinin 29.01.2018 tarihinde temerrüte düştüğü, sigortalı aracın hususi kullanıma mahsus olduğu, tazminattan indirimi gerektirecek hatır taşıması defi ileri sürülmüş ise de, davacının sürücünün çocuğu olduğu ve hatır taşımasının olmadığı, müterafik kusur indirimi gerektirecek bir durumun da mevcut olmadığı anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılardan … Şirketi yönünden açılan dava konusuz kalmakla karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davalılardan … A.ş yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile;

a-)585,65-TL geçici iş göremezlik tazminatının 29.01.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine
b-) Fazlaya ilişkin talebin reddine
3-)Karar ve ilam harcı olarak hesaplanan 40,00-TL den peşin alınan 35,90-TL harcın ve ıslah harcı 118,60-TL olmak üzere toplam 154,50-TL’nin mahsubu ile fazla alınan 114,50-TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-)AAÜT gereğince hesaplanan 585,65-TL vekalet ücretinin davalılardan … A.Ş’den alınarak davacıya ödenmesine,
5-) Davacının yapmış olduğu 1.889,15-TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 661,20-TL’nin davalılardan … A.Ş’den alınarak davacıya ödenmesine, bakiye giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-) Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin harç ile 118,60-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 154,50-TL harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-) Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesine göre, karar kesinleştikten sonra talep sahibine elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden, yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine, (gönderme masrafının avanstan karşılanmasına ),
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe veya zabıt katibine yapılacak beyanla Adana İstinaf Mahkemesi’nin ilgili dairesine gönderilmek üzere Mahkememize yapılacak olan istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 03/12/2021

Katip …

Hakim …

e- imzalıdır e- imzalıdır