Emsal Mahkeme Kararı Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/933 E. 2021/1028 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2015/933 Esas – 2021/1028
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ADANA
ASLİYE TİCARET 2. MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2015/933 Esas
KARAR NO : 2021/1028

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 04.05.2015
KARAR TARİHİ : 17.11.2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …
Davacı tarafından açılan davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11.12.2014 tarihinde dava dışı sürücü …’in sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracın … İli … İlçesinde seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu araçta yolcu konumunda bulunan müvekkili …’in yaralanarak beden gücü kaybına uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 1.000,00-TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
ISLAH
Davacı vekili 06.02.2020 tarihili beyan dilekçesi ile 1.000,00-TL’lik kalıcı maluliyet tazminat taleplerini 900,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 100,00-TL’sini de geçici iş göremezlik tazminatı olarak belirlemiştir.
Davacı vekili 19.10.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini geçici iş göremezlik tazminatı yönünden 3.166,44-TL arttırarak dava değerini geçici iş göremezlik tazminatı yönünden 3.266,44-TL olarak belirlemişlerdir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu dilekçesinde, müvekkili şirket aleyhine açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, tek taraflı trafik kazasından kaynaklı cismani zarar nedeniyle geçici iş göremezlik ve sürekli maluliyet tazminatı taleplidir.
Kazaya karışan aracın tescil kayıtları, hasar dosyası, davacıya ait tedavi evrakı, kaza nedeniyle başlatılan soruşturmaya ilişkin dosya getirtilmiş, davacının ekonomik ve sosyal durumları araştırılmıştır.
SGK tarafından davacıya rücuya tabi bir ödeme yapıldığı bildirilmiştir.
Kusur bilirkişisi …’a ait 01.10.2015 tarihli raporunda; … plakalı minibüs sürücüsü …’in asli kusurlu ve kusur oranının %100 olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulu’nun 27.08.2020 tarihli raporunda; Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceği, kişinin kurula muayeneye gönderilmesi halinde sorulan hususlarda ek değerlendirme yapılabileceği yönünde rapor sunulmuştur.
İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulu’nun 07.05.2021 tarihli raporunda; dosyada mevcut tıbbi belgeler ve kişinin İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulunda 24.03.2021 tarihinde yapılan muayenesinden elde edilen bulgular birlikte değerlendirildiğinde kurulun 07.08.2020 tarih ve 10252 karar sayılı mütalaasına eklenecek veya değiştirilecek bir husus bulunmadığı yönünde rapor sunulmuştur.
Aktüer bilirkişi …’e ait 04.10.2021 tarihli raporunda; takdiri mahkemede olmak üzere 11.12.2014 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanan davacının bakiye 3.266,44-TL geçici iş göremezlik zararının oluşacağı, bu zarara 04.05.2015 tarihinden itibaren yasal faiz işletilebileceği yönünde rapor sunulmuştur.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’te özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
KTK’nin 90.Maddesinde 6704 sayılı kanunun 3. Maddesi ile yapılan değişiklik sonrası, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar; “…bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” ifadesi ile tazminatların kapsamını belirleyen usul ve esaslar yönünden Karayolları Trafik Kanunu ile birlikte Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerine atıf yapılması ve Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerinin, Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanmasının önüne geçmiş ve bu bağlamda, Genel Şartlar ile sürekli sakatlık raporu alınıncaya kadar ki “bakıcı giderleri” ile “geçici iş göremezlik kayıplarının” sağlık hizmeti giderleri kapsamına dahil edilerek bu giderlerden sigorta şirketlerinin sorumluluğunun kaldırılarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğuna bırakılması nedeniyle 01.06.2015 tarihinden sonraki kaza ve poliçeler nedeniyle açılan tazminat davalarında bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik kayıplarının SGK kapsamında bulunduğu kabul edilerek, bu talepler yönünden sigorta şirketlerinin sorumlu olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, Anayasa Mahkemesi’nin 09.10.2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17.07.2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararında, KTK’nin 90. Madde birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda…” İbaresinin,
b) Kanun’un 92. Maddesinin (i) Bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi;
a) Kanun’un 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…bu Kanun…” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” İbarelerinin,
b) Kanun’un 92. maddesinin (g) bendinde yer alan “Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri” ibaresinin,
c) Kanun’un 92. maddesinin (h) bendinde yer alan “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ibaresinin,
d) Kanun’un 93. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” İbaresinin,
e) Kanun’un 97. Maddesinin Birinci Cümlesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir.” İbaresinin,
f) Kanun’un 99. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,…” ibaresinin, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliği ile karar vermiştir.
Anayasa’nın 153’üncü maddesinin son cümlesi “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” İfadesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlandıktan sonra yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları hüküm kısmı yönünden, Resmi Gazetede yayımlanması ile birlikte herkes için bağlayıcıdır. Anayasa Mahkemesi’nin norm denetimine dayalı vermiş olduğu iptal kararlarının gerekçeleri o kuralın Anayasa’nın hangi kuralına aykırı olduğu ve neden iptalinin gerektiği ile ilgili olmalıdır.
Anayasa’nın 153’üncü maddesi gereğince; “Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez.” Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesinin gerekçesi olarak iptal kararlarının, “kazanılmış hakları” ortadan kaldırıcı bir sonuç doğurmasının önlenmesi olduğu ve hukuki güvenlik ve istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlar gerekçe gösterilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.5.1989 tarihli ve 1989/10-250 E. – 1989/361 K. sayılı kararında; “…. Anayasa Mahkemesi kararlarının geçmişe yürümezliği kuralı yorumlanarak “Anayasa’nın 153/6 maddesindeki „iptal kararları geriye yürümez‟ hükmü, iptal kararlarının kesinleşen işlemlere tesir etmeyeceği anlamından olup, elde bulunan, uyuşmazlığın sürdüğü davalarda „geriye yürümeme kuralı‟ uygulanmaz. Diğer bir deyimle, bir davada uygulanması gereken bir Kanun maddesi, başka bir dava vesilesiyle iptal edilmiş ise, bu madde artık eldeki davada da uygulanamaz” sonucuna ulaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.5.2005 tarihli ve 2005/5-288 E.-2005/352 K. sayılı kararında; geçmişe yürümezliği şu şekilde yorumlamıştır: “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının ilke olarak Resmi Gazetede yayımlandıkları tarihten itibaren ve geleceğe dönük olarak hüküm ve sonuç doğuracağı unutulmamalıdır. Bu nedenledir ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak, davacı idare yararına kazanılmış mülkiyet hakkının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenmeyeceği, kuşku ve duraksamadan uzaktır. Daha açık anlatımla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak daha önce davacı yararına gerçekleşen kazanılmış hakka etkili olması olanaklı değildir”.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 10.3.1969 tarihli ve 1969/1 E. – 1969/3 K. sayılı kararında; “İptal kararının geriye yürüyemeyeceği kuralı konurken kazanılmış hakların saklı tutulduğu, Anayasa Mahkemesinin, 3 ay içinde kararını vermemesi halinde, mahkemenin Anayasaya aykırılık iddiasını kendi kanısına göre çözümleyerek davayı yürütmesi ve Anayasa Mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkemenin buna uymak zorunda olduğuna ilişkin hükmün muhalif mefhumundan da anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle, kazanılmış haklar saklı kalmak üzere, Anayasa Mahkemesinin … sayılı iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten önceki zamanlara ait kira paralarının tespitinde 6570 sayılı Kanunun iptal edilen hükümleri uygulanamaz” ifadelerine yer verilmiştir.
Yukarıda incelemiş olduğumuz kararlardan anlaşıldığı üzere, Yargıtay da Danıştay gibi geçmişe yürümezlik ilkesini görülmekte olan davalar açısından kabul etmemekte ve bu davalar açısından, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kuralın uygulanamayacağı görüşünü benimsemektedir (İsmail KÖKÜSARI, Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Yolunda İhlal Kararlarının Kesinliği, Bağlayıcılığı ve Etkisi, Y Lisans tezi., Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı tez merkezi, E.T: 04.12.2020
).
Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir(sevgipinari.org., Hüseyin Tuztaş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi
).
“Benzer şekilde; uygulanması gereken bir yasa hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 07/07/2020 Esas No: 2018/194 Karar No:2020/3523).
“Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesi’nce iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesi’nin iptâl kararında olacaktır (Yargıtay 4. HD. 06/07/2020 Tarih Esas No: 2020/112 Karar No: 2020/2545).
Uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 5.HD. 01/10/2020 Esas No: 2020/1336 Karar No: 2020/7783). Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında; Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.
Anayasa Mahkemesi’nin KTK’un 90. Maddesinde ki “genel şartlar” ile ilgili ibareleri iptal etmiş olmasını, Anayasa Mahkemesi’nin genel şartlar iptal etmiş gibi genel şartların hiçbir geçerliliğinin olmadığı anlamı çıkarmamak, genel şartların Karayolları Trafik Kanun’unda ki dayanak maddesi iptal edilmeyerek genel şartların ayakta tutulduğunu anlamak gerekir.
Kısaca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, iptal edilen hükümler yönünden derdest davalar için uygulama alanı bulacak, sigorta genel şartlarının Karayolları Trafik Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerine aykırı olmayan hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Bu cümleden olmak üzere; Zira TBK 54. Maddesinde; haksız fiilden doğan borçlar kapsamında, bedensel zararlar olarak tedavi giderleri ve kazanç kaybı sayılmış, sağlık hizmeti giderlerinin kapsamı KTK 98. Maddesinde de, açıkça hastane ve sağlık kuruluşlarında alınan tıbbi tedaviye yönelik sağlık hizmeti ile sınırlı tutulmuşken, genel şartların A.5/b maddesi ile sakatlık raporu alınıncaya kadar ki süre içindeki bakıcı giderleri ve geçici iş gücü kaybından doğan giderler sağlık hizmeti giderleri kapsamına alınarak SGK sorumluluğuna bırakılmış olması açıkça kanunda düzenlenen bir hususun kapsamını genişletmiş olduğundan uygulanma imkanı kalmamıştır.
Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle;11.12.2014 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında … plakalı araç içerisinde yolcu olan davacının yaralandığı, sigortalı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası poliçesi ile sigortalı olduğu, alınan kusur bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsü …’in tam kusurlu olduğu, kazanın sürücünün aracın hızını görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak ve şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymama şeklinde meydana geldiği, alınan adli tıp raporunda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği Hükümlerinden yararlanılarak davacıda sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayabileceğinin, maluliyet tespit işlemleri yönetmeliğinin sadece beden çalışma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğine ilişkin değerlendirmede kullanılabileceği, bu nedenle söz konusu yönetmeliğe göre meslekte kazanma gücü kaybının belirlenemeyeceğinin mütalaa edildiği, alınan aktüer bilirkişi raporunda 6 aylık iyileşme süresi içerisinde davacının %100 malül sayılacağı, davacının evli ve 3 çocuklu olduğu, aktif dönemde agi dahil pasif dönemde ise agi hariç net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılarak davacının geçici iş göremezlik süresi içerisinde SGK tarafından yapılan ödemenin mahsubu ile davacının talep edebileceği geçici iş göremezlik süresi için tazminatın 3.266,44-TL olduğunun tespit edildiği, davalı sigorta şirketinin sigortalı aracın karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası poliçesi ile sigortalı olduğu, Karayolları Taşımacılık Kanunu m.19’da meydana gelen zararın öncelikle taşımacının sorumluluk sigortasından karşılanacağı, bu sorumluluk sigortası ile karşılanamayan zararlar için zorunlu mali sorumluluk sigortasına müracaat edebileceğinin düzenlendiği, buna göre karayolu yolcu taşınması sırasında yolculara gelecek zararlar nedeniyle karayolu taşımacılık sigortasına, sonrasında zorunlu mali sorumluluk sigortasına müracaat edebileceği bu sorumluluğun müteselsil sorumluluk değil sıralı bir sorumluluk olduğu, sigortalı araç sürücünün ifadesinde sigortalı aracın servis şoförü olduğu, Karaman İline işçi taşıdığı, bütün yolcuları aldıktan sonra yola çıktığını belirttiği, davacının ifadesinde Karaman İlinde işçi olarak çalıştığı, her sabah …’in kullandığı minibüs ile işe gittiğinin belirtildiği, bu hususlar dikkate alındığında davalı sigorta şirketinin zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası kapsamında sorumlu olacağı, kazaya karışan sigortalı aracın ticari olduğu, ancak davacının faiz türünü belirtmediği, dava tarihinden önce sigortaya başvuru yapılmadığı, sigorta şirketi temerrütünün dava tarihi itibariyle gerçekleşeceği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen kabulü ile;
1-) 3.266,44-TL geçici iş göremezlik tazminatının dava tarihi olan 04.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-) Fazlaya ilişkin talebin reddine,

3-) Karar ve ilam harcı olarak hesaplanan 223,13-TL den peşin alınan 27,70-TL harcın ve ıslah harcı 12,00-TL olmak üzere toplam 39,70-TL’nin mahsubu ile bakiye 183,43-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-) AAÜT gereğince hesaplanan 3.266,44-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-)AAÜT gereğince hesaplanan 900,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-) Davacının yapmış olduğu 3.626,45-TL yargılama giderinden kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak 2.843,09-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, geri kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-) Davacı tarafından yatırılan 27,70-TL peşin harcın ve 12,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 39,70-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
😎 Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesine göre, karar kesinleştikten sonra talep sahibine elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden, yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine, (gönderme masrafının avanstan karşılanmasına ),
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, 6763 sayılı yasa ile değişik 6100 sayılı yasanın 341. Maddesi gereğince miktar itibari ile kesin olmak üzere karar verildi. Açıkça okundu, usulen anlatıldı. 17/11/2021
Katip …
e- imzalıdır

Hakim …
e- imzalıdır