Emsal Mahkeme Kararı Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/653 E. 2021/1181 K. 17.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2015/653 Esas – 2021/1181
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ADANA
ASLİYE TİCARET 2. MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2015/653
KARAR NO : 2021/1181

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : … – …
DAVALI : … ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : … – …

DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 20/03/2015
KARAR TARİHİ : 17/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Davacı tarafından açılan davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 16.09.2013 tarihinde sürücü … idaresindeki … plakalı aracın müvekkilinin idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin ağır yaralandığını ve bu kaza neticesinde sakat kaldığını, kaza sonrasında düzenlenen kaza tespit tutanağında tutanağı düzenleyen polis memurunun yanlış bir değerlendirme yaparak müvekkilinin “geçme kurallarına riayet etmemek” kuralı ihlal ettiği ve bu sebeple de kazanın oluşumunda 8/8 tam kusurlu olduğunu tutanağa geçirdiğini, müvekkilinin kazanın gerçekleştiği çift şeritli yolun solundan ilerlerken sağ şeritte bulunan … plakalı araç sürücüsü …’ın sola dönüş yapmak istemesi sebebiyle gerçekleştiğini, karşı araç sürücüsünün kural ihlali yapması sebebiyle kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunu belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH
Davacı vekili 13,11,2017 tarihli ıslah dilekçesi dava değerini 126.623,29 TL geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik zararı olarak belirlemişlerdir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu dilekçesinde, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında olduğunu davanın reddini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklı cismani zarar nedeniyle geçici iş göremezlik ve sürekli maluliyet tazminatı taleplidir.
Kazaya karışan aracın tescil kayıtları, hasar dosyası, davacıya ait tedavi evrakı, kaza nedeniyle başlatılan soruşturmaya ilişkin dosya getirtilmiş, davacının ekonomik ve sosyal durumları araştırılmıştır.
SGK tarafından davacıya rücuya tabi bir ödeme yapılmadığı bildirilmiştir.
Bilirkişi …’e ait 24.11.2015 tarihli raporunda; davalı … A.Ş’ye sigortalı … plakalı otomobil sürücüsü … …’ın %75 oranında asli kusurlu olduğunu, … plakalı motosiklet sürücüsü davacı …’ın %25 oranında tali kusurlu olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
İstanbul ATK Trafik İhtisas Kurulu’nun 11.10.2016 tarihli raporunda; Davalı sigorta tarafından sigortalı araç sürücüsü … …’ın %75 (yüzde yetmiş beş) oranında kusurlu olduğu, davacı sürücü …’ın %25 (yüzde yirmi bes) oranında kusurlu olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından sunulan raporda; Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri : Yönetmeliğinde (SSK Sağlık İşlemleri Tüzüğünde); ; T12 vertebrada mevcut yükseklik kaybı için (A Cetveli X. Liste, Arıza Sıra No 1Ab’ye göre) arıza ağırlık ölçüsü (22, takdiren 4’si alındığında) 13 olduğu, Şahısta mevcut tedavi ile kısmen düzelen organik duygudurum bozukluğu için (A Cetveli |1. Liste, Arıza Sıra No 16Aa’ya göre) arıza ağırlık ölçüsü (45, takdiren 12 ‘si alındığında) 25 olduğu, Şahsın mesleği düz işçi kabul edilerek ve yaş (olay tarihinde .42) göre hesaplandığında meslekte kazanma gücü azalma oranı %36.2(otuzaltınoktaiki) ve kalıcı olduğunu, olay tarihli mevcut yaralanmalar nedeniyle; geçici iş göremezlik için öngörülen sürenin 135 (yüzotuzbeş) gün olduğunu, ancak her olguda tedavi süresinin değişkenlik gösterebileceği, bu nedenle şahsın beyanı ile sunduğu belgeler ve tedavisini yapan hekimlerin daha kesin bilgi verebileceği yönünde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi …’a ait 23.10.2017 tarihli kök raporunda; olayın meydana geliş şekli, kazazedenin yaşı, gelir durumu, maluliyet oranı ve kazadaki kusur oranı tüm belgeler birlikte değerlendirildiğinde, davanın kabulüne karar verilmesi durumunda, davacı … için talep edilebilecek; geçici işgöremezlik tazminatının: 2.870,44 TL, sürekli işgücü kaybı tazminatının 123.752,85 TL maluliyet ve toplam 126.623,29 TL olduğu, 16.09.2013 kaza tarihi itibarıyla poliçe limitinin 250.000,00-TL olup, tavan tazminat tutarının poliçe limiti dahilinde olduğu,
Bilirkişi …’a ait 14.03.2018 tarihli ek raporunda; olayın meydana geliş şekli, kazazedenin yaşı, gelir durumu, maluliyet oranı ve kazadaki kusur oranı tüm belgeler birlikte değerlendirildiğinde, davanın kabulüne karar verilmesi durumunda davacı … için talep edilebilecek; geçici işgöremezlik tazminatının 2.870,44 TL, sürekli işgücü kaybı tazminatının 139.136,88 TL ve toplam tazminat’ın 142.007,32 TL olduğu, 16.09.2013 kaza tatihi itibarıyla poliçe limitinin 250.000,00 TL olup, tavan tazminat tutarının poliçe Limiti dahilinde olduğu yönünde rapor sunmuştur.
İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulu’nun 07.09.2021 tarihli raporunda; …, 08.05.1971 doğumlu …’ın 16.09.2013 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının,11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve mesleği bildirilmemekle Grup1 kabul olunarak:Gr1 X(1Aa…15)A %19+%5 Gr1 I(12a…30)A %34, althazard formülüne göre: A %49.2,E cetveline göre %51.0 (yüzdeellibirnoktasıfır) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, İyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 6 (altı) aya kadar uzayabileceği, Aynı yönetmeliğin 15. Maddesi çerçevesinde başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olmadığı, ancak iyileşme süresi içerisinde 1(bir) ay boyunca başka birisinin yardımına ihtiyaç duyabileceği yönünde rapor sunulmuştur.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’te özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
KTK’nin 90.Maddesinde 6704 sayılı kanunun 3. Maddesi ile yapılan değişiklik sonrası, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar; “…bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” ifadesi ile tazminatların kapsamını belirleyen usul ve esaslar yönünden Karayolları Trafik Kanunu ile birlikte Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerine atıf yapılması ve Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerinin, Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanmasının önüne geçmiş ve bu bağlamda, Genel Şartlar ile sürekli sakatlık raporu alınıncaya kadar ki “bakıcı giderleri” ile “geçici iş göremezlik kayıplarının” sağlık hizmeti giderleri kapsamına dahil edilerek bu giderlerden sigorta şirketlerinin sorumluluğunun kaldırılarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğuna bırakılması nedeniyle 01.06.2015 tarihinden sonraki kaza ve poliçeler nedeniyle açılan tazminat davalarında bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik kayıplarının SGK kapsamında bulunduğu kabul edilerek, bu talepler yönünden sigorta şirketlerinin sorumlu olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, Anayasa Mahkemesi’nin 09.10.2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17.07.2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararında, KTK’nin 90. Madde birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda…” İbaresinin,
b) Kanun’un 92. Maddesinin (i) Bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi;
a) Kanun’un 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…bu Kanun…” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” İbarelerinin,
b) Kanun’un 92. maddesinin (g) bendinde yer alan “Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri” ibaresinin,
c) Kanun’un 92. maddesinin (h) bendinde yer alan “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ibaresinin,
d) Kanun’un 93. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” İbaresinin,
e) Kanun’un 97. Maddesinin Birinci Cümlesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir.” İbaresinin,
f) Kanun’un 99. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,…” ibaresinin, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliği ile karar vermiştir.
Anayasa’nın 153’üncü maddesinin son cümlesi “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” İfadesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlandıktan sonra yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları hüküm kısmı yönünden, Resmi Gazetede yayımlanması ile birlikte herkes için bağlayıcıdır. Anayasa Mahkemesi’nin norm denetimine dayalı vermiş olduğu iptal kararlarının gerekçeleri o kuralın Anayasa’nın hangi kuralına aykırı olduğu ve neden iptalinin gerektiği ile ilgili olmalıdır.
Anayasa’nın 153’üncü maddesi gereğince; “Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez.” Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesinin gerekçesi olarak iptal kararlarının, “kazanılmış hakları” ortadan kaldırıcı bir sonuç doğurmasının önlenmesi olduğu ve hukuki güvenlik ve istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlar gerekçe gösterilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.5.1989 tarihli ve 1989/10-250 E. – 1989/361 K. sayılı kararında; “…. Anayasa Mahkemesi kararlarının geçmişe yürümezliği kuralı yorumlanarak “Anayasa’nın 153/6 maddesindeki „iptal kararları geriye yürümez‟ hükmü, iptal kararlarının kesinleşen işlemlere tesir etmeyeceği anlamından olup, elde bulunan, uyuşmazlığın sürdüğü davalarda „geriye yürümeme kuralı‟ uygulanmaz. Diğer bir deyimle, bir davada uygulanması gereken bir Kanun maddesi, başka bir dava vesilesiyle iptal edilmiş ise, bu madde artık eldeki davada da uygulanamaz” sonucuna ulaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.5.2005 tarihli ve 2005/5-288 E.-2005/352 K. sayılı kararında; geçmişe yürümezliği şu şekilde yorumlamıştır: “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının ilke olarak Resmi Gazetede yayımlandıkları tarihten itibaren ve geleceğe dönük olarak hüküm ve sonuç doğuracağı unutulmamalıdır. Bu nedenledir ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak, davacı idare yararına kazanılmış mülkiyet hakkının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenmeyeceği, kuşku ve duraksamadan uzaktır. Daha açık anlatımla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak daha önce davacı yararına gerçekleşen kazanılmış hakka etkili olması olanaklı değildir”.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 10.3.1969 tarihli ve 1969/1 E. – 1969/3 K. sayılı kararında; “İptal kararının geriye yürüyemeyeceği kuralı konurken kazanılmış hakların saklı tutulduğu, Anayasa Mahkemesinin, 3 ay içinde kararını vermemesi halinde, mahkemenin Anayasaya aykırılık iddiasını kendi kanısına göre çözümleyerek davayı yürütmesi ve Anayasa Mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkemenin buna uymak zorunda olduğuna ilişkin hükmün muhalif mefhumundan da anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle, kazanılmış haklar saklı kalmak üzere, Anayasa Mahkemesinin … sayılı iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten önceki zamanlara ait kira paralarının tespitinde 6570 sayılı Kanunun iptal edilen hükümleri uygulanamaz” ifadelerine yer verilmiştir.
Yukarıda incelemiş olduğumuz kararlardan anlaşıldığı üzere, Yargıtay da Danıştay gibi geçmişe yürümezlik ilkesini görülmekte olan davalar açısından kabul etmemekte ve bu davalar açısından, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kuralın uygulanamayacağı görüşünü benimsemektedir (İsmail KÖKÜSARI, Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Yolunda İhlal Kararlarının Kesinliği, Bağlayıcılığı ve Etkisi, Y Lisans tezi., Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı tez merkezi, E.T: 04.12.2020
).
Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir(sevgipinari.org., Hüseyin Tuztaş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi
).
“Benzer şekilde; uygulanması gereken bir yasa hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 07/07/2020 Esas No: 2018/194 Karar No:2020/3523).
“Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesi’nce iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesi’nin iptâl kararında olacaktır (Yargıtay 4. HD. 06/07/2020 Tarih Esas No: 2020/112 Karar No: 2020/2545).
Uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 5.HD. 01/10/2020 Esas No: 2020/1336 Karar No: 2020/7783). Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında; Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.
Anayasa Mahkemesi’nin KTK’un 90. Maddesinde ki “genel şartlar” ile ilgili ibareleri iptal etmiş olmasını, Anayasa Mahkemesi’nin genel şartlar iptal etmiş gibi genel şartların hiçbir geçerliliğinin olmadığı anlamı çıkarmamak, genel şartların Karayolları Trafik Kanun’unda ki dayanak maddesi iptal edilmeyerek genel şartların ayakta tutulduğunu anlamak gerekir.
Kısaca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, iptal edilen hükümler yönünden derdest davalar için uygulama alanı bulacak, sigorta genel şartlarının Karayolları Trafik Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerine aykırı olmayan hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Bu cümleden olmak üzere; Zira TBK 54. Maddesinde; haksız fiilden doğan borçlar kapsamında, bedensel zararlar olarak tedavi giderleri ve kazanç kaybı sayılmış, sağlık hizmeti giderlerinin kapsamı KTK 98. Maddesinde de, açıkça hastane ve sağlık kuruluşlarında alınan tıbbi tedaviye yönelik sağlık hizmeti ile sınırlı tutulmuşken, genel şartların A.5/b maddesi ile sakatlık raporu alınıncaya kadar ki süre içindeki bakıcı giderleri ve geçici iş gücü kaybından doğan giderler sağlık hizmeti giderleri kapsamına alınarak SGK sorumluluğuna bırakılmış olması açıkça kanunda düzenlenen bir hususun kapsamını genişletmiş olduğundan uygulanma imkanı kalmamıştır.
Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle; 16.09.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı, alınan kusur bilirkişi raporunda … plakalı araç sürücüsü … …’ın %75, davacı motosiklet sürücüsü …’ın ise %25 oranında kusurlu olduğu, kusur raporuna itiraz sonrasında alınan ATK Trafik İhtisas Dairesinin 11.10.2016 tarihli raporunda sigortalı araç sürücüsünün %75 oranında kusurlu olduğu, kusur raporlarının birbiri ile uyumlu olduğu, Ç.Ü Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği Hükümlerinden yararlanılarak verilen raporda davacıda %36,2 kalıcı maluliyet 135 güne kadar da iyileşme süresinin uzayabileceğinin belirtildiği, aktüer bilirkişi tarafından sunulan raporda PMF 1931 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi dikkate alınarak yapılan hesaplamada davacının 2.870,44-TL geçici iş göremezlik, 123.752,85-TL kalıcı maluliyet tazminatının bulunduğu, davacı vekili tarafından 13.11.2017 tarihli müddeabihin artırılması dilekçesiyle talebini bu rapora göre artırdığı, güncel asgari ücret verilerine göre alınan ek aktüer bilirkişi raporunda, davacının sürekli iş gücü tazminatının 139.136,88-TL olarak hesaplandığı, bu rapordan sonra alınan davacının bu seferde kalıcı maluliyet yönünden 21.03.2018 tarihinde ıslah talebinde bulunduğu, maluliyet için ATK’dan rapor alındığı, buna göre Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği Hükümlerinden yararlanılarak verilen raporda davacıda % 51 kalıcı maluliyet, altı aya kadar da iyileşme süresinin uzayabileceğinin belirtildiği, ayrıca davacı vekilinin dosyanın aktüer bilirkişiye tevdini talep ettiği, mahkememizce bu talebin 15.12.2021 tarihli duruşmada reddine karar verildiği, zira davacının dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak kısmi alacak talebinde bulunduğu, alınan aktüer kök raporundan sonra davacının 13.11.2017 tarihli dilekçe ile davasını ıslah ettiği, HMK’nin m.177 gereğince ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar ve sadece bir defa yapılabileceği, davacının ek aktüer bilirkişi raporundan sonra yeniden ıslah talebinde bulunduğu, ancak bu ıslah talebinin yerinde olmadığı, alınan ilk aktüer bilirkişi raporuna göre davanın ıslah miktarı dikkate alınarak kabulüne karar verilmesi gerektiği, davalı tarafından hatır taşıması def’i ileri sürülmüş ise de, davacı … plakalı motosiklet sürücüsü olup, yolcu olmadığı, ayrıca davanın karşı araç olan … plakalı otomobilin sigorta şitketine karşı açıldığı, hatır taşıması def’inin yerinde olmadığı, müterafik kusur yönünden ise davacı motosiklet sürücüsünün kaza tespit tutanağına göre koruyucu tertibatlardan 4 numaranın seçili olduğu ve bunun da kask olduğu, davacı sürücünün kaskının takılı olduğu, kaza tespit tutanağına göre davacının B ve A2 sürücü belgesinin olduğu, alkol durumunun ise belirsiz olduğu, bu nedenle müterafik kusur indirimi cihetine gidilmediği, dava tarihinden önce sigorta şirketine müracaat edildiğine ilişkin herhangi bir belgenin ibraz edilmediği, temerrütün dava tarihinden itibaren gerçekleştiği, sigortalı aracın da hususi kullanıma mahsus olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen kabulü ile;
1-) 2.870,44-TL geçici iş göremezlik tazminatının dava tarihi olan 26.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-) 123.752,85-TL kalıcı maluliyet tazminatının dava tarihi olan 26.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-) Fazlaya ilişkin talebin reddine,

4-)Karar ve ilam harcı olarak hesaplanan 8.649,63-TL’den peşin alınan 27,70-TL harcın ve ıslah harcı 430,00-TL ve 55,00-TL olmak üzere toplam 512,70-TL’nin mahsubu ile bakiye 8.136,93-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-)AAÜT gereğince hesaplanan 15.979,22TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-)AAÜT’nin 13/3 gereğince hesaplanan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
7-)Davacının yapmış olduğu 2.877,00-TL yargılama giderinden kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak 2.560,05-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, geri kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-)Davacı tarafından yatırılan 27,70-TL peşin harcın ve ıslah harcı 430,00-TL ve 55,00-TL olmak üzere toplam 512,70-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
9-)Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesine göre, karar kesinleştikten sonra talep sahibine elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden, yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine, (gönderme masrafının avanstan karşılanmasına ),
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe veya zabıt katibine yapılacak beyanla Adana İstinaf Mahkemesi’nin ilgili dairesine gönderilmek üzere Mahkememize yapılacak olan istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 17/12/2021

Katip …

Hakim …

e- imzalıdır e- imzalıdır