Emsal Mahkeme Kararı Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1475 E. 2021/846 K. 06.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2015/1475 Esas – 2021/846
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ADANA
ASLİYE TİCARET 2. MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2015/1475 Esas
KARAR NO : 2021/846

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : … – … – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. …
Av. … – …
DAVALI : … ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 10.07.2015
KARAR TARİHİ : 06.10.2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …
Davacı tarafından açılan davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 04.08.2011 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracı ile Yeni Otogar istikametinden Musa Şahin Bulvarı istikametine doğru seyir halinde iken Rızai Mahallesi 10058 Sokak kavşağında müvekkilinin sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araca çarpması sonucu müvekkilinin yaralanmasına sebebiyet verdiğini, müvekkilinin kaza nedeniyle hayatı boyunca bu kazanın izlerini taşıyacağını ve eskisi gibi hayatını sürdüremeyeceğini, başkasının bakımına muhtaç hale geldiğini, günlük ihtiyaçlarını dahi karşılamayacağını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 1.000,00-TL bakıcı giderinin davalı taraftan tahsilini talep ve dava etmiştir.
ISLAH
Davacı vekili 26.11.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini 11.108,36-TL arttırarak dava değerini 12.108,36-TL olarak belirlemişlerdir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu dilekçesinde, açılan davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklı bakıcı gideri tazminatı taleplidir.
Adana Asliye Ticaret 1. Mahkemesinin 2013/… esas ve 2014/… karar sayılı dosyasında davacının davalı … A.Ş.’ye karşı 04.08.2011 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle sürekli iş gücü kaybı tazminatı talebinde bulunulduğu, yargılama sırasında taraflar arasındaki uzlaşma uyarınca alacakların ödendiği ve davanın konusuz kaldığı belirtilerek esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği görüldü.
Kazaya karışan aracın tescil kayıtları, hasar dosyası, davacıya ait tedavi evrakı, kaza nedeniyle başlatılan soruşturmaya ilişkin dosya getirtilmiş, davacının ekonomik ve sosyal durumları araştırılmıştır.
SGK tarafından davacıya rücuya tabi bir ödeme yapılmadığı bildirilmiştir.
Kusur bilirkişisi …’ya ait 23.02.2016 tarihli raporunda; … plakalı araç sürücüsü …’ın asli kusurlu ve kusur oranının %75 olduğunu, … plakalı motosiklet sürücüsü …’nın tali kusurlu ve kusur oranının %25 olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’na ait 11.10.2018 tarihli raporunda; şahsın mesleği (düz işçi kabul edilerek) ve olay tarihi yaşa (38) göre hesaplandığında genel beden gücünden kayıp oranının %62 ve kalıcı olduğunu, olay tarihli mevcut yaralanmalar nedeniyle geçici iş göremezlik için ön görülen süresinin 180 gün olduğunu, ancak her olguda tedavi süresinin değişkenlik gösterebileceği yönünde rapor sunulmuştur.
İstanbul Adli Tıp Kurumu 2 İhtisas Dairesine ait 16.05.2019 tarihli raporunda; olayla ilgili tüm grafi BT ve MR tetkiklerinin teminen gönderilmesi, muayene bulguları ve tetkikleri değerlendirme için yeterli bulunmadığından yeni çektirilecek lomber MR, EMG, diz ve ayak bileği eklemlerini içine alan kruris grafilerini içeren dava dosyası ile birlikte kişinin muayene edilmek üzere kuruma gönderilmesi, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği meslekte kazanma gücü kaybı ve iyileşme süresinin bilinemeyeceği yönünde rapor sunulmuştur.
İstanbul Adli Tıp Kurumu 2 İhtisas Dairesine ait 14.05.2020 tarihli raporunda; 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle grup 1 kabul olunarak E cetveline göre %34 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 18 aya kadar uzayabileceği yönünde rapor sunulmuştur.
İstanbul Adli Tıp Kurumu 2 İhtisas Dairesine ait 05.03.2021 tarihli raporunda; 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle grup 1 kabul olunarak E cetveline göre %34 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 18 aya kadar uzayabileceği aynı yönetmeliğin 15.maddesi çerçevesinde başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olmadığı, ancak iyileşme süresi içerisinde 6 ay boyunca başka birisinin yardımına muhtaç duyabileceği yönünde rapor sunulmuştur.

Aktüer bilirkişi …’a ait 19.10.2020 tarihli raporunda; bakıcı giderinin hesaplanmasında kaza tarihindeki asgari ücretin brüt tutarının esas alınması gerektiğine ilişkin içtihatlar doğrultusunda davacının iyileşme süresinde %100 malül sayılacağı ve bakıma muhtaç halde olduğunun ve her ne kadar ATK raporunda geçici iş göremezlik dönemi için bakıma muhtaç olup olmadığı yönünde bir tespit bulunmamakla birlikte bakıma muhtaç olduğunun kabulü ile TMF 1931 yaşam tablosu ve progresif rant tekniği ile yapılan hesaplamada 18 aylık geçici iş göremezlik dönemi bakıcı giderinin 12.108,36-TL olacağı yönünde rapor sunulmuştur.
ATK’dan alınan rapor sonrasında dosyanın aktüer bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişinin 11.06.2021 tarihli raporunda; dosya kapsamında alınan Adli Tıp Raporu ile davacının iyileşme süresi içerisinde 6 ay boyunca başka birisinin yardımına ihtiyaç duyabileceği yönünde tespite göre geçici iş göremezlik dönemine ilişkin bakıcı giderinin 3.808,57-TL olduğu yönünde rapor sunulmuştur.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’te özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
KTK’nin 90.Maddesinde 6704 sayılı kanunun 3. Maddesi ile yapılan değişiklik sonrası, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar; “…bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” ifadesi ile tazminatların kapsamını belirleyen usul ve esaslar yönünden Karayolları Trafik Kanunu ile birlikte Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerine atıf yapılması ve Genel Şartlar’ın ilgili hükümlerinin, Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanmasının önüne geçmiş ve bu bağlamda, Genel Şartlar ile sürekli sakatlık raporu alınıncaya kadar ki “bakıcı giderleri” ile “geçici iş göremezlik kayıplarının” sağlık hizmeti giderleri kapsamına dahil edilerek bu giderlerden sigorta şirketlerinin sorumluluğunun kaldırılarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğuna bırakılması nedeniyle 01.06.2015 tarihinden sonraki kaza ve poliçeler nedeniyle açılan tazminat davalarında bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik kayıplarının SGK kapsamında bulunduğu kabul edilerek, bu talepler yönünden sigorta şirketlerinin sorumlu olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, Anayasa Mahkemesi’nin 09.10.2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17.07.2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararında, KTK’nin 90. Madde birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda…” İbaresinin,
b) Kanun’un 92. Maddesinin (i) Bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi;
a) Kanun’un 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…bu Kanun…” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” İbarelerinin,
b) Kanun’un 92. maddesinin (g) bendinde yer alan “Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri” ibaresinin,
c) Kanun’un 92. maddesinin (h) bendinde yer alan “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ibaresinin,
d) Kanun’un 93. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” İbaresinin,
e) Kanun’un 97. Maddesinin Birinci Cümlesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir.” İbaresinin,
f) Kanun’un 99. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,…” ibaresinin, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliği ile karar vermiştir.
Anayasa’nın 153’üncü maddesinin son cümlesi “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” İfadesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlandıktan sonra yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları hüküm kısmı yönünden, Resmi Gazetede yayımlanması ile birlikte herkes için bağlayıcıdır. Anayasa Mahkemesi’nin norm denetimine dayalı vermiş olduğu iptal kararlarının gerekçeleri o kuralın Anayasa’nın hangi kuralına aykırı olduğu ve neden iptalinin gerektiği ile ilgili olmalıdır.
Anayasa’nın 153’üncü maddesi gereğince; “Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez.” Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesinin gerekçesi olarak iptal kararlarının, “kazanılmış hakları” ortadan kaldırıcı bir sonuç doğurmasının önlenmesi olduğu ve hukuki güvenlik ve istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlar gerekçe gösterilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.5.1989 tarihli ve 1989/10-250 E. – 1989/361 K. sayılı kararında; “…. Anayasa Mahkemesi kararlarının geçmişe yürümezliği kuralı yorumlanarak “Anayasa’nın 153/6 maddesindeki „iptal kararları geriye yürümez‟ hükmü, iptal kararlarının kesinleşen işlemlere tesir etmeyeceği anlamından olup, elde bulunan, uyuşmazlığın sürdüğü davalarda „geriye yürümeme kuralı‟ uygulanmaz. Diğer bir deyimle, bir davada uygulanması gereken bir Kanun maddesi, başka bir dava vesilesiyle iptal edilmiş ise, bu madde artık eldeki davada da uygulanamaz” sonucuna ulaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.5.2005 tarihli ve 2005/5-288 E.-2005/352 K. sayılı kararında; geçmişe yürümezliği şu şekilde yorumlamıştır: “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının ilke olarak Resmi Gazetede yayımlandıkları tarihten itibaren ve geleceğe dönük olarak hüküm ve sonuç doğuracağı unutulmamalıdır. Bu nedenledir ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak, davacı idare yararına kazanılmış mülkiyet hakkının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenmeyeceği, kuşku ve duraksamadan uzaktır. Daha açık anlatımla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak daha önce davacı yararına gerçekleşen kazanılmış hakka etkili olması olanaklı değildir”.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 10.3.1969 tarihli ve 1969/1 E. – 1969/3 K. sayılı kararında; “İptal kararının geriye yürüyemeyeceği kuralı konurken kazanılmış hakların saklı tutulduğu, Anayasa Mahkemesinin, 3 ay içinde kararını vermemesi halinde, mahkemenin Anayasaya aykırılık iddiasını kendi kanısına göre çözümleyerek davayı yürütmesi ve Anayasa Mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkemenin buna uymak zorunda olduğuna ilişkin hükmün muhalif mefhumundan da anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle, kazanılmış haklar saklı kalmak üzere, Anayasa Mahkemesinin … sayılı iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten önceki zamanlara ait kira paralarının tespitinde 6570 sayılı Kanunun iptal edilen hükümleri uygulanamaz” ifadelerine yer verilmiştir.
Yukarıda incelemiş olduğumuz kararlardan anlaşıldığı üzere, Yargıtay da Danıştay gibi geçmişe yürümezlik ilkesini görülmekte olan davalar açısından kabul etmemekte ve bu davalar açısından, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kuralın uygulanamayacağı görüşünü benimsemektedir (İsmail KÖKÜSARI, Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Yolunda İhlal Kararlarının Kesinliği, Bağlayıcılığı ve Etkisi, Y Lisans tezi., Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı tez merkezi, E.T: 04.12.2020
).
Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir(sevgipinari.org., Hüseyin Tuztaş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi
).
“Benzer şekilde; uygulanması gereken bir yasa hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 07/07/2020 Esas No: 2018/194 Karar No:2020/3523).
“Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesi’nce iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesi’nin iptâl kararında olacaktır (Yargıtay 4. HD. 06/07/2020 Tarih Esas No: 2020/112 Karar No: 2020/2545).
Uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Yargıtay 5.HD. 01/10/2020 Esas No: 2020/1336 Karar No: 2020/7783). Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında; Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.
Anayasa Mahkemesi’nin KTK’un 90. Maddesinde ki “genel şartlar” ile ilgili ibareleri iptal etmiş olmasını, Anayasa Mahkemesi’nin genel şartlar iptal etmiş gibi genel şartların hiçbir geçerliliğinin olmadığı anlamı çıkarmamak, genel şartların Karayolları Trafik Kanun’unda ki dayanak maddesi iptal edilmeyerek genel şartların ayakta tutulduğunu anlamak gerekir.
Kısaca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, iptal edilen hükümler yönünden derdest davalar için uygulama alanı bulacak, sigorta genel şartlarının Karayolları Trafik Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerine aykırı olmayan hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Bu cümleden olmak üzere; Zira TBK 54. Maddesinde; haksız fiilden doğan borçlar kapsamında, bedensel zararlar olarak tedavi giderleri ve kazanç kaybı sayılmış, sağlık hizmeti giderlerinin kapsamı KTK 98. Maddesinde de, açıkça hastane ve sağlık kuruluşlarında alınan tıbbi tedaviye yönelik sağlık hizmeti ile sınırlı tutulmuşken, genel şartların A.5/b maddesi ile sakatlık raporu alınıncaya kadar ki süre içindeki bakıcı giderleri ve geçici iş gücü kaybından doğan giderler sağlık hizmeti giderleri kapsamına alınarak SGK sorumluluğuna bırakılmış olması açıkça kanunda düzenlenen bir hususun kapsamını genişletmiş olduğundan uygulanma imkanı kalmamıştır.
Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle; 04.08.2011 tarihinde … plakalı …’ın sevk ve idaresindeki araç ile davacı …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı araç arasında meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı, alınan kusur bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsünün %75 oranında kusurlu olduğu, davacı tarafından Adana Asliye Ticaret 1. Mahkemesinin 2013/… esas ve 2014/… karar sayılı dosyasında aynı kaza için sürekli iş gücü kaybı tazminatı talebinde bulunulduğu, bu dava dosyasından alınan 03.10.2013 tarihli kusur raporunda da sigortalı araç sürücüsünün %75 oranında kusurlu olduğu, ATK’dan alınan maluliyet raporunda çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı tespit işlemleri yönetmeliği hükümlerine dayanarak davacının %34 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin ise 18 aya kadar sürebileceğinin belirtildiği, bu raporda bakıcı gideri yönünden her hangi bir sürenin bulunmaması nedeniyle yeniden alınan Adli Tıp İhtisas 2. Kurulunun 22.02.2021 tarih ve … karar numaralı raporunda davacının başka birisinin sürekli bakımına muhtaç olmadığı ancak iyileşme süresi içerisinde 6 ay boyunca başka birisinin yardımına ihtiyaç duyabileceğinin mütalaa edildiği, davacı tarafından dosyaya sunulan 11.10.2018 tarihli Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Kurul raporunda bakıcı süresinin her hangi bir tespitin bulunmadığı, bu nedenle davacının bu husustaki itirazlarının yerinde olmadığı, davacı vekilinin 13.10.2020 tarihli duruşmada bakıcı gideri talebinin geçici iş göremezlik dönemi için olduğunun açıklandığı, ilk alınan hesap bilirkişi raporunda tüm geçici iş göremezlik dönemi için bakıcı gideri hesaplandığı, ATK’dan alınan rapor sonrasında alınan aktüer bilirkişi raporunda davacının 3.808,57-TL bakıcı gideri talep edebileceği yönünde rapor sunulduğu, bilirkişinin bu dönem için brüt asgari ücret üzerinden hesaplama yaptığı, ancak Yargıtay Hukuk 4. Dairesinin 23.06.2011 tarih ve 2010/7652 esas ve 2011/7402 karar sayılı ilamında (Bedensel Zararlar, Çelik Ahmet Çelik, Genişletilmiş 2.Baskı Ankara 2021, sayfa 171), net asgari ücret üzerinden bakıcı gideri hesaplanmasının gerektiği, mahkememizce yeniden bilirkişiden ek rapor alınması ve taraflara tebliği için geçecek süreler dikkate alınarak usul ekonomisi gereğince resen yapılan hesaplama gereğince 04.08.2011-31.12.2011 dönemi için 146 günlük net asgari ücretin günlük tutarının (19,97-TL * 146 = 2.916,15-TL), 01.01.2012- 04.12.2012 dönemi için 34 günlük net asgari ücretin günlük tutarının (21,14-TL * 34 = 718,92-TL), olmak üzere toplam 3.635,07-TL tazminattan sigortalı araç sürücüsünün %75 kusuru ve %100 maluliyet dikkate alınarak (3.635,07-TL * %75 kusur * %100 maluliyet = 2.726,30-TL), 2.726,30-TL bakıcı gideri tazminatı talep edebileceği, tazminattan her hangi bir hatır taşıması ya da müterafik kusur indirimi gerekecek her hangi bir durumun mevcut olmadığı, davadan önce sigorta şirketine yapılan başvurunun belgelendirilemediği ancak sigorta şirketi tarafından davacıya yapılan ödeme tarihi olan 13.03.2013 tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edilebileceği ve sigortalı aracın kullanım amacının hususi olduğu ve davacının yasal faiz talep edebileceği anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen kabulü ile;
1-2.726,30-TL geçici iş göremezlik süresi içerisindeki bakıcı gideri tazminatının 13.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Karar ve ilam harcı olarak hesaplanan 186,26-TL den peşin alınan 5,54-TL harcın ve ıslah harcı 50,00-TL olmak üzere toplam 55,54-TL’nin mahsubu ile bakiye 130,69-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-AAÜT gereğince hesaplanan 2.726,30-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-AAÜT gereğince hesaplanan 2.726,30-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Davacının yapmış olduğu 3.475,65-TL yargılama giderinden kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak 785,57-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, geri kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan 5,54-TL peşin harcın ve ıslah harcı 50,00-TL olmak üzere toplam 55,54-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Mahkememiz tarafından alınan maluliyet raporu nedeniyle İstanbul Adli Tıp Kurumu tarafından gönderilen 2 adet fatura bedeli için Adana Cumhuriyet Başsavcılığı İdari İşler Müdürlüğü tarafından talep üzerine dosyamıza yatırılan 1.127,00-TL fatura bedelinin davacıdan tahsil edilerek hazineye irad kaydına,
9-Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesine göre, karar kesinleştikten sonra talep sahibine elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden, yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine, (gönderme masrafının avanstan karşılanmasına ),
Dair, tarafların yokluğunda, kabul edilen kısım yönünden kesin, red edilen kısım yönünden gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe veya zabıt katibine yapılacak beyanla Adana İstinaf Mahkemesi’nin ilgili dairesine gönderilmek üzere Mahkememize yapılacak olan istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 06/10/2021
Katip …
e- imzalıdır

Hakim …
e- imzalıdır