Emsal Mahkeme Kararı Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/8 E. 2022/10 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/8 Esas – 2022/10
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
T.C.
ADANA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/8 Esas
KARAR NO : 2022/10

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : … – …
DAVALI : … ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : … – …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 10/03/2021
KARAR TARİHİ : 06/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …
Mahkememizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; 18.07.2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde sürücü …’ın sevk ve idaresindeki …( poliçesi numarası …) plakalı aracın şarampole düşmesi sonucunda yolcu konumunda bulunan müvekkilin yaralanmasına neden olan trafik kazasında araç sürücüsünün tam kusuru bulunduğunu, şirkete yapılan başvuru neticesinde … nolu hasar dosyası açıldığını ancak müvekkile tazminat ödemesi yapılmadığını, bunun üzerine arabuluculuk yoluna başvuru yapıldığını, burada da müvekkiline tazminat ödemesi yapılmadığını, müvekkilinin bu trafik kazası neticesinde hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığını, bu yaralanma neticesinde müvekkile bir takım operasyonlar yapıldığından sağlık açısından zor günler geçirdiğini, eski sağlığından uzak tamamen bakıma muhtaç halde hayatına devam ettiğini, müvekkilinin söz konusu bu trafik kazası neticesinde Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yaklaşık 6 ay kadar bu hastanede tedavi gördüğünü, kaza sonrası oluşan travma nedeniyle Adana Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde tedavi gördüğünü, tüm bu durumlar neticesinde müvekkili hakkında Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Anabilim dalının 08.01.2020 tarih, … sayılı maluliyet raporunda yaşam boyu bir başkasının bakım ve yardımına muhtaç olduğu tespiti yapıldığını, 10.08.2020 tarih, … sayılı maluliyet raporunda da bu durum teyit edildiğini, bu maluliyet raporları üzerine müvekkilinin Aladağ Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/…Esas, 2019/… Karar sayılı ilamı ile kısıtlandığını ve kendisine vasi olarak … atandığını, müvekkilinin artık başkasının bakımına ihtiyacı olduğunun sabit olduğunu, söz konusu tüm bu açıklamalar karşısında müvekkilin yaralanması nedeniyle bir başkasına veya kendisine zarar vermemesi, başkasının bakımına da muhtaç halde olduğundan bakıcı gideri tazminatından sigorta şirketi sorumlu olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00 TL maddi tazminatın (geçici-kalıcı bakıcı gideri) şirketin temerrüde düştüğü tarihten itibaren avans faizi işletilmesine, yargılama giderlerinin ve ücreti vekâletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin yaptırılan aktüer hesaplamaları esas alınarak …’ın yaralanması ile ilgili olarak hesaplanan 200.000,00-TL’yi 16.04.2018 tarihinde davacı vekili hesabına ödediğini, 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü doğrultusunda zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının müvekkili şirkete bakıcı gideri talebi ile başvuru yaptığını, başvuru neticesinde … sayılı hasar dosyası açıldığını ancak davacıya hasar aşamasında yapılan ödeme ile poliçe limiti tüketilmiş ve davacının bakiye tazminat hakkı kalmadığı için söz konusu talep reddedildiğini, Dava dilekçesinde bahsi geçen … plakalı aracın müvekkil şirkete 03.05.2011-2012 tarihleri arasında … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, işbu poliçeden dolayı sorumluluklarının sigortalımızın kusuru oranında olmak üzere, bedeni zararlarda şahıs başına azami 200.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, “geçici iş göremezlik” tazminatı poliçe kapsamı dışında olduğunu, bakıcı giderinin poliçe kapsamı dışında olduğunu, bakıcı giderinin malul kalan kişinin tedavisinin tamamlanmasının ardından hayatının sonuna kadar başkasının bakımına muhtaç olması durumunda hesaplanabileceğini, davacının bakıma muhtaç olup olmadığı hususu uzman hekimlerce ile tespit edilmesi gerektiğini, hem malul kalan kişinin hem bakım ihtiyacını karşılayan kişinin; yaşı, evlilik durumu, sosyal ve ekonomik durumu, tazminat takdirinde dikkate alınması gerektiğini, tedavi giderleri poliçe kapsamı dışında olduğunu, davacının kaza sırasında kask/kolluk/dizlik gibi koruyucu tertibatlar kullanmaması, alkolü, sürücü belgesiz/yetersiz sürücü belgeli olması gibi durumlarda hesaplanacak tazminat hesabından müterafik kusur indirimlerinin yapılması gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre hatır taşıması ve müterafik kusur durumunun mevcudiyeti durumunda belirlenen tazminattan indirim yapılması gerektiğini, kaza sırasında sigortalı araçta bulunan davacının “hatır için taşınmakta” olduğunu, davacının davadan önce müvekkil şirkete usule uygun başvuru yapmadığından müvekkil şirket temerrüde düşmediğini, bu sebeple dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle, davanın esasa girilmeksizin zamanaşımı nedeniyle reddine, müvekkili şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunu yerine getirmiş olduğundan açılmış bulunan davanın reddine, mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda; tüm delillerin toplanması ve “adli Tıp Kurumu, Trafik İhtisas Dairesi” tarafından kusur tespitinin yapılmasından sonra müvekkili şirkete sigortalı aracın kusurlu bulunması durumunda; davacının “Adli Tıp 3.İhtisas Dairesi”ne sevk edilmesine, yine “Aktüer” sıfatına sahip bir bilirkişi kanalı ile “sakatlıktan kaynaklanan sürekli iş göremezlik” tazminatının hesaplanmasına, Müvekkili şirkete sigortalı aracın kusurlu bulunması durumunda; sorumluğunun yukarıda açıkladığımız çerçevede ve azami limit ile sınırlı olacağına, davaya konu kaza sebebi ile başlatılan ceza yargılaması dosyasının ilgili mahkemeden istenilerek dosya içerisine alınmasına, SGK’ya müzekkere yazılarak davacıya kaza sebebi ile rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığının sorulmasına, tazminat hesaplanması halinde yapılacak hesaplamadan ayrıca müterafik kusur indirimi yapılmasına, davanın kabulü halinde dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine, müvekkili şirketin dava açılmasına sebebiyet vermediği için yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Aladağ Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 04/11/2021 tarih, 2021/… Esas ve 2021/… Karar sayılı gönderme ilamı ile dosya mahkememize gönderilmiş ve yukarıdaki esas sırasına kaydı yapılmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava ilk olarak Aladağ Asliye Hukuk Mahkemesinde ( Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) açılmış ve mahkemenin 2021/… E. 2021/… K. Sayılı gönderme kararı üzerine dosyanın mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
Aladağ Asliye Hukuk Mahkemesi gönderme kararında özetle; “Tüm dosya kapsamında HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Adana Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Adana ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesi sebebiyle mahkememizin dava konusu uyuşmazlık bakımından görevsiz hale geldiği anlaşılarak ve davaya bakmaya Adana Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle kesin olarak karar verilmiş olup, mahkememizin yukarıdaki sırasına kaydı yapılmıştır.
08 Temmuz 2021 tarih ve 31535 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanan Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 Sayılı Kararı ile kurulmasına karar verilen ve yargı çevresi tüm Adana ilinin mülki sınırları olarak belirlenen Adana Asliye Ticaret Mahkemesi ile ilgili kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir.
Mahkememizin önüne gelen uyuşmazlık, özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında 08 Temmuz 2021 tarih ve 31535 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanan Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 Sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin Aladağ Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ mi, yoksa Adana Asliye Ticaret Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle konu ile ilgili yasal düzenlemelerin ne olduğu hususunun açıklanmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
6102 sayılı TTK.’nın “2. Ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler” başlıklı 5. Maddesinde;
(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. (4)
––––––––––––––
(1) Bu üst başlık “IV – Ticari davalar ve delilleri” iken, 26/6/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
(2) 26/6/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasında yer alan “doğan hukuk davaları” ibarelerinden sonra gelmek üzere “ve çekişmesiz yargı işleri” ibareleri ve “ticari dava” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi” ibaresi eklenmiştir.
(3) Bu madde başlığı “2. Ticari davaların görüleceği mahkemeler” iken, 26/6/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
(4) 26/6/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “davalara” ibaresi ise “davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine” şeklinde değiştirilmiştir.
(5) 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 58 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “yüz bin” ibaresi “beş yüz bin” şeklinde değiştirilmiştir.
————————-
(2) Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesindegörülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir.
(3) (Değişik: 26/6/2012-6335/2 md.) Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.
(4) (Değişik: 26/6/2012-6335/2 md.) Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi, davaya devam eder.”,
5235 Sayılı “Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun” un “Hukuk mahkemeleri” başlıklı 4. Maddesinde;
“Hukuk mahkemeleri, sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer hukuk mahkemeleridir.”,
“Hukuk mahkemelerinin kuruluşu” başlıklı 5. Maddesinde,
“Hukuk mahkemeleri, her il merkezi ile bölgelerin coğrafî durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca kurulur.
(Değişik ikinci fıkra: 18/6/2014–6545/45 md.) Sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri tek hâkimlidir.
(Mülga fıkra: 9/2/2011-6110/13 md.; Yeniden düzenleme: 18/6/2014–6545/45 md.) Asliye ticaret mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. Konusu parayla ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değeri beş yüz bin Türk lirasının zerinde olan dava ve işler ile dava değerine bakılmaksızın;(2)
1. İflas, (…)(1) iflasın kaldırılması, iflasın kapatılması, konkordato ve yeniden
yapılandırmadan kaynaklanan iş ve davalara,(1)
2. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda hâkimin kesin olarak karara
bağlayacağı işler ile davalara,
3. Şirketler ve kooperatifler hukukundan kaynaklanan genel kurul kararlarının iptali ve
butlanına ilişkin davalara, yönetim organları ve denetim organları aleyhine açılacak sorumluluk
davalarına, organların azline ve geçici organ atanmasına ilişkin davalara, fesih, infisah ve tasfiyeye yönelik davalara,
–––––––––––––––––
(1) 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 55 inci maddesiyle bu bentte yer alan “kaynaklanan davalara” ibaresi “kaynaklanan iş ve davalara” şeklinde değiştirilmiş ve “iflasın ertelenmesi,” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
2) 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 54 üncü maddesiyle, bu fıkrada yer alan “üç yüz bin” ibaresi “beş yüz bin” şeklinde değiştirilmiştir.
———————-
4. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa ve 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanununa göre yapılan tahkim yargılamasında; tahkim şartına ilişkin itirazlara, (…)(1) hakemlerin seçimi ve reddine yönelik davalar ile yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizine yönelik davalara,(1) ilişkin tüm yargılama safhaları, bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütülür ve sonuçlandırılır. (Ek cümle:22/7/2020-7251/54 md.) Bu iş ve davalarda mahkeme başkanı, belirli bazı tahkikat işlemlerini yapmak üzere üyelerden birini naip hâkim olarak görevlendirebilir.
Heyet hâlinde bakılacak davalarla ilgili olmak üzere, dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirler de heyet tarafından incelenir ve karara bağlanır. Bu fıkrada belirtilen dava ve işler dışında kalan uyuşmazlıklar mahkeme hâkimlerinden biri tarafından görülür ve karara bağlanır. Başkan ve üye hâkimler arasında dağılıma ilişkin esaslar, işlerde denge sağlanacak biçimde mahkeme başkanı tarafından önceden tespit edilir.
Özel kanunlarla kurulan diğer hukuk mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin hükümler saklıdır.
(Değişik beşinci fıkra:17/4/2013–6460/10 md.) İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde hukuk mahkemelerinin birden fazla dairesi oluşturulabilir. Bu daireler numaralandırılır. Özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak, daireler arasındaki iş dağılımı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenebilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır. Daireler, tevzi edilen davalara bakmak zorundadır.
Hukuk mahkemeleri bulundukları il veya ilçenin adı ile anılır.”,
“Hukuk mahkemelerinin görevleri” başlıklı 6. Maddesinde;
Sulh hukuk mahkemeleri, 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile diğer kanunlarda belirtilen görevleri yerine getirir.
Asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar.
Özel kanunlarla kurulan hukuk mahkemelerinin görevleri saklıdır.
“Hukuk mahkemelerinin yargı çevresi” başlıklı 7. Maddesinde;
Hukuk mahkemelerinin yargı çevresi, bulundukları il merkezi ve ilçeler ile bunlara adlî yönden bağlanan ilçelerin idarî sınırlarıdır. (Ek cümle:22/7/2020-7251/55 md.)
Ancak özel kanunlarla kurulanlar da dâhil olmak üzere, hukuk mahkemelerinin yargı çevresi, il ve ilçe sınırlarına bakılmaksızın Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Kurulunca belirlenebilir.
(Mülga ikinci fıkra:22/7/2020-7251/55 md.)
Coğrafî durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak bir hukuk mahkemesinin kaldırılmasına veya yargı çevresinin değiştirilmesine, özel kanunlarında yargı çevresi belirtilmemiş olan hukuk mahkemelerinin yargı çevresinin belirlenmesine, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir.”hükmü yer almaktadır.
26/06/2012 tarihinde kabul edilip, 30 Haziran 2012 tarih ve 28339 sayılı resmi gazetede yayınlanan, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren ve 6102 sayılı TTK’nın 5/3 Maddesini değiştiren 6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesinin gerekçesi;
Özel ihtisas (ticaret) mahkemeleri bulunmayan yargı çevrelerindeki ihtisas konusu davalarda görev, genel olarak asliye hukuk mahkemelerinindir. Bu tür davalarda, davacının görev kuralına dayanmamış olması, -sözgelimi “Ticari davalara bakmakla görevli Asliye Hukuk Mahkemesi” ibaresinin dava dilekçesinde yer almamış olması, uygulamada davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddi sebebi sayılmaktadır. Bu pratik, yargılama hukukunun felsefesi ile bağdaşmadıktan başka görevin kamu düzeninden olması prensibi ile de uyumlu değildir. Ayrıca görev kuralının uygulanabilmesi için, iki ayrı mahkemenin (fiziki ayrılığın) bulunması gerekir. Ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresinde, ticaret mahkemesi/asliye hukuk mahkemesi ikilisi değil, tek- mahkeme (asliye hukuk mahkemesi) vardır. Özünde ihtisas mahkemesi olmamasına karşın asliye mahkemesine bu görev, o yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle kendisine zorunlu olarak yüklenmektedir. Bu gibi Kanundan kaynaklanan sıfat birleşmelerine ve görev temerküzüne, taraflar aleyhine sonuç doğuran hükümler tertip olunamaz. Ayrıca geliştirilen usuli red pratiği, “makul süre” ölçütünde adil yargılanma hakkına da aykırıdır. Görev bakımından aslolan, davanın asliye hukuk mahkemesine açılmış olmasıdır.
Önerilen modelin, yargı çevresinde bulunmayan tüm özel-ihtisas mahkemeleri yönünden genel kural olarak usulde (HMK’da ) veya organik Kanunda (26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun) yer alması gerekir. Yasama organı, genel olarak karşılanmamış bu ihtiyacı, önündeki kısmi sorunda görmezlikten gelemez. Temenni edilen bu özel düzenlemenin genel bir ilkeye (düzenlemeye) dönüşmesidir. İfade edilen gerekçelerle, Tasarının çerçeve 2’nci maddesinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olmasının görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyeceği ve asliye hukuk mahkemesinin davaya devam edeceği yönünde düzenleme yapılmıştır. Tasarının çerçeve 2’nci maddesi kabul edilen önerge doğrultusunda ve çerçeve 1’inci madde ile değiştirilmesi öngörülen 6102 sayılı Kanunun 4’üncü maddesi ile uyumluluğun sağlanması amacıyla redaksiyona tabi tutularak Komisyonumuzca kabul edilmiştir.” şeklinde belirtilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin (veya ihtisas mahkemelerinin) kuruluşu da mutlaka ayrı (özel) bir kanun hükmü ile düzenlenir. Özel mahkemelerin kuruluşunun tabii hâkim ilkesine aykırı düşmeyeceği 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 37’nci maddesinde belirtilmiştir.
Türk medeni yargılama hukukunda özel kanunlarla kurulmuş özel mahkemeler; kadastro mahkemeleri, icra mahkemeleri, tüketici mahkemeleri, aile mahkemeleri, fikri ve sınaî haklar hukuk mahkemeleri, denizcilik ihtisas mahkemesi ile iş mahkemeleridir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
08 Temmuz 2021 tarih ve 31535 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanan Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 Sayılı Kararı ile yargı çevresi tüm Adana ilinin mülki sınırları olarak belirlenen Adana Asliye Ticaret Mahkemesi ile ilgili kararın özellikle 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir.
Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin yukarıda açıklandığı üzere kanuni bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır. (Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarih ve 2017/11-10 Esas, 2019/401 Karar)
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 Sayılı Kararı ile de yargı çevresi değiştirilmeyen Aladağ Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olup, dava tarihi dikkate alındığında Adana Asliye Ticaret Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Aksi halde, bu durum 1982 Anayasası’nın “B. Kanuni hakim güvencesi” başlıklı, 37. Maddesinde düzenlenen “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.”, hükmünün, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ve Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurabilecektir.
Bu nedenle Aladağ Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin görevli olduğu, Mahkememizin görevli olmadığı gözetilmeksizin yazılı gerekçe ile devir kararı ile dosyanın Mahkememize gönderme kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
Benzer kararlara gerekçe olarak gösterilen Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 16/01/2020 tarih ve 2016/8699 Esas, 2020/164 Karar sayılı ilamı; İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davava bakılırken aynı yargı çevresinde bulunan İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kuruluşu ile ilgilidir. Yine benzer kararlarda gerekçe olarak gösterilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 03/10/2016 tarih ve 2016/9217 Esas, 2016/7676 Karar sayılı ilamı; Erzurum 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davava bakılırken aynı yargı çevresinde bulunan Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kuruluşu ile ilgilidir.
Nitekim Samsun BAM 3. Hukuk Dairesi’ de 2021/1511 E. 2021/1353 K. sayılı kararında ” kanuni hakim ilkesi, doğal hakim ilkesi, usul ekonomi ilkesi bu husustaki Anayasal düzenleme ve Anayasa Mahkemesi kararları, AİHS ve AİHM kararları birlikte değerlendirilip yorumlandığında, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlenmesine, işbu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına ilişkin kararının 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar için yetkili ve görevli olduğu, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği şeklinde yorumlanması gerekmekte olup, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2021 tarih, 2021/615 esas, 2021/552 karar sayılı görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine” karar vermiştir.
Bu nedenle 10/03/2021 olan dava tarihi itibariyle Aladağ Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin görevli olduğu, Mahkememizin görevli olmadığı gözetilmeksizin yazılı gerekçe ile devir kararı ile dosyanın Mahkememize gönderme kararı verilmesi doğru görülmemiştir. Nitekim somut olayda, uyuşmazlık konusu davanın açılma tarihi olan 10/03/2021 tarihine göre, Aladağ Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi ile Mahkememiz arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi değildir. 6100 sayılı HMK’da devir kararı şeklinde bir karar türü düzenlenmemiştir.
Örneğin 7036 Sayılı “İş Mahkemeleri Kanunu”nun “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1/1 Maddesinde;
1- (1) Mülga 5521 sayılı Kanun gereğince kurulan iş mahkemeleri, bu kanun uyarınca kurulmuş iş mahkemeleri olarak kabul edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar, açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam olunur.”,
6103 sayılı “Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun” “A) Deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davaları” başlıklı 8. Maddesinde;
(1) 6762 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca kurulmuş bulunan denizcilik ihtisas mahkemesinin görmekte olduğu davalar, Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi gereğince, Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden itibaren bir ay içinde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından, Türk Ticaret Kanunu ile diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevli kılınacak asliye ticaret mahkemesine devredilir.
(2) Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan deniz ticaretine ve deniz sigortasına ilişkin hukuk davalarını görmekte olan mahkemeler, yargı çevreleri içinde ve görev alanlarına giren sonuçlanmamış davaları ve işleri devredemezler.”,
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Görülmekte olan davalar ” başlıklı Geçici Madde 6. Maddesinde;
(1) Bu Kanunla yürürlükten kaldırılması öngörülen;
551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 146 ncı,
554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 58 inci,
555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 30 uncu,
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 71 inci, maddeleri uyarınca kurulmuş ihtisas mahkemeleri, bu Kanunun 156 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca kurulan mahkemeler olarak kabul edilir ve bu mahkemelerde derdest olan davaların görülmesine devam olunur.”,
4675 Sayılı “İnfaz Hakimliği” Kanununun Geçici Madde 2. Maddesinde(Ek:14/4/2020-7242/7 md.);
Bu Kanunun 6 ncı maddesinin beşinci fıkrası ile 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin beşinci fıkrası, 48 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendi, 105/A ve 110 uncu maddeleri hariç olmak üzere, bu maddeyi ihdas eden Kanunla, İnfaz Hâkimliği Kanunu ve Türk Ceza Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda infaz hâkimliğinin kuruluş, görev, yetki ve işleyişine ilişkin yapılan değişiklikler veya infaz hâkimliğine yeni görevler veren düzenlemeler, 1/9/2020 tarihinden itibaren uygulanır. Bu tarihe kadar; mevcut hükümlerin uygulanmasına devam olunur, infaz hâkimliklerine bu maddeyi ihdas eden Kanunla değişiklik yapmak suretiyle verilen görevler bakımından mahkemelerin mevcut görev ve yetkileri devam eder, belirtilen işler bu mahkemelerce sonuçlandırılır ve bu tarihe kadar yapılan şikâyet, başvuru ve talepler bakımından infaz hâkimliğinin görevine girdiğinden dolayı yetkisizlik veya görevsizlik kararı verilemez.”,
3402 Sayılı “Kadastro Kanunu”nun 26/son maddesinde;
“Kadastro mahkemesinin yetkisi her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar. Bu yetkiyi bölgenin idari sınırları belli eder. Yeni ilçe kurulup, teşkilatlanarak faaliyete geçmesi hali hariç, idari kuruluşta yapılan değişiklik sebebiyle daha sonra başka bir bölgeye bağlanan taşınmaz mallara ilişkin uyuşmazlıklar, kadastroya başlama gününde yetkili olan kadastro mahkemesi tarafından karara bağlanır.”,
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde;
(1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder.” hükmü yer almaktadır.
Görüldüğü üzere yeni ihtisas mahkemeleri kurulduğunda veya mahkemelerin yargı çevreleri değiştiğinde yukarıda açıklandığı üzere 1982 Anayasası’nın “B. Kanuni hakim güvencesi” başlıklı, 37. Maddesinde düzenlenen “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.”, hükmünün, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ve Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının korunması amacıyla kanun koyucu tarafından kuruluş veya faaliyete geçiriliş tarihinden önce açılan ve görülmekte olan davaların eski Mahkemelerde bakılmasına devam edeceği ve devredilemeyeceği yasa ile açıkça düzenlemiştir. Bunun aksinin yukarıda açıklandığı üzere ancak kanuni bir düzenleme ile yapılabileceği, somut olayda böyle bir durumun olmadığı aşikardır.
Buna göre farklı yargı çevresi bulunan Mahkemelerden verilen kararın adı ne olursa olsun (devir, gönderme vs) yukarıda açıklanan HGK. kararında belirtildiği üzere 6100 sayılı HMK’nun 20 vd. maddeleri gereğince verilen karar teknik ve usul anlamında görevsizlik kararıdır ve kararın “gönderme” olarak nitelendirilemeyeceği aşikardır. Bu bağlamda; 6100 sayılı HMK’nun 20 vd. maddeleri gereğince de verilen görevsizlik kararı 6100 Sayılı HMK’nın 20/1, 341/1 vd. Maddeleri gereğince “İstinaf kanun yoluna” tabi olup, gerekçeli kararın taraf veya vekillerine tebliğ edilmesi, kararın istinaf edilmesi halinde sonucuna göre hareket edilmesi, kararın istinaf edilmeden kesinleşmesi halinde görevli mahkemeye dosya gönderilmelidir. Aksi halde 6100 Sayılı HMK’nın 20/1 vd. maddeleri gereğince görev uyuşmazlığının çıkma olanağı bulunmamakta, bu da hem gereksiz zaman kaybına neden olmakta, hem de yargılama sürecini uzatacağından Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ve Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurabilecektir.
6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Aladağ Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine, Aladağ Asliye Hukuk Mahkemesince gönderme kararıyla dosyanın mahkememize gönderildiğinden merci tayinine yer olmaksızın dosyanın Aladağ Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne iadesine, esasın bu şekilde kapatılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR:
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğundan HMK 114/c ve 115/2 maddesi gereğince usulden reddine ,
2-Mahkememizin görevsizliğine, görevli ve yetkili mahkemenin Aladağ Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-Karar istinafsız kesinleşirse dosyanın gönderildiği mahkeme olan Aladağ Asliye Hukuk Mahkemesi ile arada görev uyuşmazlığı doğacağından , uyuşmazlığın giderilmesi için merci tayini amacı ile dosyanın ilgili Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
4-Harç ve vekalet ücretlerinin merci tayininden sonra karar altına alınmasına,
Dair taraf vekillerinin yokluklarında, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın taraflara kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 06/01/2022

Katip …

Hakim …