Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2022/847 E. 2023/433 K. 26.04.2023 T.

DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/847 E.  ,  2023/433 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/847
Karar No : 2023/433

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Başkanlığı – ANKARA
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının … ihale kayıt numaralı “Genel Temizlik, Eşya Taşıma, Tabak Toplama ve Bulaşık Yıkama Hizmetlerinin Temini İşi”ne ilişkin ihale uhdesinde kalan davacı tarafından, değinilen ihale ve ihale üzerine düzenlenen sözleşme için tahakkuk eden damga vergilerinin, işin döviz kazandırıcı faaliyet kapsamında bulunması nedeniyle damga vergisinden istisna olduğu ileri sürülerek iadesi talebiyle yapılan düzeltme başvurusunun reddi üzerine yapılan şikayet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ve tahsil edilen verginin ödeme tarihinden itibaren işleyecek amme alacaklarına uygulanan faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 15/07/2016 tarih ve 6728 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle değişik ek 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, Vergi, Resim, Harç İstisna Belgesine bağlanan ve maddede sayılan döviz kazandırıcı faaliyetlere ilişkin işlemler nedeniyle, belgenin geçerlilik süresi içerisinde belgede yer alan tutarla sınırlı olmak kaydıyla, düzenlenen kağıtların damga vergisinden müstesna olduğu; (6) numaralı fıkrasında, bu maddenin uygulanması bakımından döviz kazandırıcı faaliyetlerin neler olduğunun ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığı tarafından birlikte tespit edileceği hükme bağlanmıştır.
Olayda, ihtilaf, döviz kazandırıcı faaliyet olduğu kabul edilen işle ilgili sözleşmenin damga vergisi istisnasından faydalanılabilmesi için bu sözleşmenin düzenlendiği tarihten önce bu işle ilgili vergi, resim ve harç istisnası belgesinin düzenlenmesinin gerekip gerekmeyeceğine ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümü hukuki yorum gerektirmekte olup bu hususun damga vergisinin ödendiği tarihi takip eden 30 gün içinde açılacak davada incelenmesi mümkün olduğundan, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Mahkeme bu gerekçeyle davayı reddetmiştir.
Davacının istinaf istemini inceleyen … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
Sözleşme nedeniyle ödenen damga vergisi yönünden:
İstinaf dilekçesinde ileri sürülen nedenler, mahkeme kararının sözleşme nedeniyle ödenen damga vergisine ilişkin hüküm fıkrasının kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
İhale kararı nedeniyle ödenen damga vergisi yönünden:
Damga Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrasında, anılan Kanun’a ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; 3. maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu, resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların damga vergisini kişilerin ödeyeceği; 8. maddesinde, bu Kanun’da yazılı resmi daireden maksadın genel ve özel bütçeli idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köyler olduğu, bu dairelere bağlı olup ayrı tüzel kişiliği bulunan iktisadi işletmelerin resmi daire sayılmayacağı; 24. maddesinde ise, damga vergisinden muaf kuruluşlarca kişilerin (1) sayılı tabloda yer alan işlemleriyle ilgili olarak düzenlenen ve sadece bu kurumların imzasını taşıyan kağıtlara ait verginin tamamının kişiler tarafından ödeneceği düzenlenmiştir. Kanun’a ekli (1) sayılı tablonun “II-Kararlar ve mazbatalar” başlıklı bölümünün 2. maddesinde, ihale kanunlarına tabi olan veya olmayan resmi daire ve kamu tüzel kişiliğini haiz kurumların her türlü ihale kararlarının damga vergisine tabi olduğu belirtilmiştir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde genel ve özel bütçe kapsamındaki kamu idareleri sayılmış olup uyuşmazlığa konu ihaleyi yapan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bu idareler içinde yer almadığından, bu kurumun resmi daire sıfatını haiz olmadığı ve damga vergisinden muaf tutulmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda, ihale kararına ilişkin damga vergisinin mükellefi, ihaleyi yapan ve ihale kararında imzası bulunan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasıdır.
Dolayısıyla damga vergisinin mükellefi ve sorumlusu olmayan davacı şirketten bu ihale nedeniyle damga vergisi tahsil edilmesi vergilendirme hatası kapsamında olduğundan, mahkeme kararının aksi yoldaki hüküm fıkrasında hukuki isabet görülmemiştir.
Karar sonucu:
Vergi Dava Dairesi, bu gerekçeyle mahkeme kararının sözleşme nedeniyle ödenen damga vergisine ilişkin hüküm fıkrasına yöneltilen istinaf istemini reddetmiş; ihale kararı nedeniyle ödenen damga vergisine ilişkin hüküm fıkrasını kaldırdıktan sonra dava konusu işlemin ihale kararı nedeniyle ödenen damga vergisine ilişkin kısmını iptal etmiş ve tahsil edilen tutarın ödeme tarihinden itibaren gecikme zammı oranında hesaplanacak faiziyle birlikte iadesine karar vermiştir.
Tarafların temyiz istemlerini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 06/10/2021 tarih ve E:2018/6489, K:2021/4491 sayılı kararı:
Sözleşme nedeniyle ödenen damga vergisi yönünden:
Bölge idare mahkemesi kararının, dava konusu işlemin sözleşme nedeniyle ödenen damga vergisine ilişkin kısmına dair hüküm fıkrası usul ve hukuka uygun olup davacı tarafından ileri sürülen nedenler kararın anılan hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
İhale kararı nedeniyle ödenen damga vergisi yönünden:
Damga Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde, bu Kanun’a ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi tutulacağı belirtilmiş; 3. maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu, resmi daireler ile kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların damga vergisini kişilerin ödeyeceği; 8. maddesinde, bu Kanun’da yazılı resmi daireden maksadın, genel ve özel bütçeli idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köyler olduğu, bu dairelere bağlı olup ayrı tüzel kişiliği bulunan iktisadi işletmelerin resmi daire sayılmayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Kanun’un 22. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, makbuz karşılığı ödemelerde Maliye Bakanlığınca belirlenen mükellefler, kurum ve kuruluşlar tarafından bir ay içinde düzenlenen kağıtların vergisinin, ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar vergi dairesine bir beyanname ile bildirileceği ve yirmi altıncı günü akşamına kadar ödeneceği, ikinci fıkrasında, Maliye Bakanlığının, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu; 24. maddesinin üçüncü fıkrasında, 22. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunanların, taraf oldukları işlemlere ilişkin kağıtlara ait verginin beyan ve ödenmesinden sorumlu oldukları, verginin ödenmemesi veya noksan ödenmesi durumunda vergi, ceza ve fer’ilerinin, vergi için diğer işlem taraflarına rücu hakkı olmak üzere, bu fıkrada belirtilen kişilerden alınacağı belirtilmiştir.
Ayrıca 04/02/2005 tarih ve 25717 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 43 Seri No’lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği ile daha önce yayımlanan 16 Seri No’lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nde sayılan kurum ve kuruluşlar arasında yer alan anonim şirketlerin sürekli damga vergisi mükellefiyetinin devam ettiği açıklanmıştır.
Bahsedilen mevzuatın değerlendirilmesinden, 488 sayılı Kanun’un 8. maddesinde belirtilen resmi daire sıfatını haiz olmayan ve damga vergisinden muaf tutulmayan makamlarca alınan ihale kararlarına ilişkin damga vergisinin mükellefinin ihaleyi yapan ve ihale kararında imzası bulunan ihale makamları olduğu, ancak anonim şirketler gibi sürekli damga vergisi mükelleflerinin, ihale kararına ilişkin damga vergisinin mükellefi olmasalar ve kararda imzaları bulunmasa da sürekli damga vergisi mükellefiyetleri gereği 488 sayılı Kanun’un 24. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca ihale kararına ilişkin verginin beyan edilmesinden ve ödenmesinden sorumlu bulunduğu anlaşılmaktadır.
Belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacı şirketin ihale kararına ilişkin damga vergisinin mükellefi olmasa da ihale kararının tarafı olması ve sürekli damga vergisi mükellefiyetinin bulunması nedeniyle 488 sayılı Kanun’un 24. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca ihale kararına ilişkin verginin beyan edilmesinden ve ödenmesinden sorumlu bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, bölge idare mahkemesi kararının ihale kararı nedeniyle ödenen damga vergisine ilişkin hüküm fıkrasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Karar sonucu:
Daire bu gerekçeyle kararın, dava konusu işlemin ihale kararı için ödenen damga vergisine ilişkin kısmının iptali ve tahsil edilen tutarın ödeme tarihinden itibaren gecikme zammı oranında hesaplanacak faiziyle birlikte iadesi yönündeki hüküm fıkrasını bozmuş; dava konusu işlemin sözleşme nedeniyle ödenen damga vergisine ilişkin kısmına dair hüküm fıkrasını onamıştır.
… Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8. maddesinde, mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişi olarak, vergi sorumlusu ise, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak tanımlanmıştır. Damga Vergisi Kanunu’nun 3. maddesinde de damga vergisinin mükellefinin, Kanun’a ek (1) sayılı tabloda sayılan kağıtları imza edenler olduğu hükme bağlanmıştır. Ancak, aynı maddede, resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların damga vergisini kişilerin ödeyeceği ve 24. maddede, damga vergisinden muaf kuruluşlarca kişilerin (1) sayılı tabloda yer alan işlemleriyle ilgili olarak düzenlenen ve sadece bu kurumların imzasını taşıyan kağıtlara ait verginin tamamının kişiler tarafından ödeneceği düzenlenmek suretiyle doğrudan mükellef olmasalar da kişiler, resmi daireler ile damga vergisinden muaf tutulan kurumlarca düzenlenen kağıtlara ait damga vergisinin ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır.
Öte yandan, 488 sayılı Kanun’un ilk halinde damga vergisinin pul yapıştırmak, basılı damga konulmak, makbuz karşılığı ve istihkaktan kesinti yapılmak suretiyle tahsil esası benimsenmiş iken 5281 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle 01/01/2005 tarihinden itibaren pul yapıştırma suretiyle verginin ödenmesi usulü kaldırılmış; Kanun’un 22. maddesinde yapılan değişiklikle de, makbuz karşılığı ödeme yapacaklar bakımından sürekli damga vergisi mükelleflerini belirleme konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir. Bu yetkiye dayanılarak yayımlanan 43 Seri No’lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nde, daha önce yayımlanan 16 Seri No’lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nde ismen sayılan kurum ve kuruluşların sürekli damga vergisi mükellefiyetlerinin devam etmesi uygun görülmüştür. Bu kurum ve kuruluşlar arasında kamu iktisadi teşebbüsleri ile anonim şirketler de yer almaktadır. Kanun’un 22. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde de, sürekli damga vergisi mükellefi kılınan kurum ve kuruluşlar tarafından bir ay içinde düzenlenen kağıtların vergisinin, ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar vergi dairesine bir beyanname ile bildirilerek, tahakkuk eden verginin de aynı ayın yirmi altıncı günü akşamına kadar ödenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Maddenin lafzından da anlaşılacağı üzere, bu sorumluluk, yalnızca, sürekli mükellefiyeti bulunan kurum ve kuruluşların imzasını taşıyan kağıtlar yanında, bu kurum ve kuruluşların taraf oldukları işlemlere ilişkin kağıtlara ait damga vergisini de kapsamaktadır.
488 sayılı Kanun’un “Vergi ve cezada sorumluluk” başlıklı 24. maddesine yine 5281 sayılı Kanun’la eklenen üçüncü fıkrada ise, 22. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunanların, taraf oldukları işlemlere ilişkin kâğıtlara ait verginin beyan ve ödenmesinden sorumlu oldukları, verginin ödenmemesi veya noksan ödenmesi durumunda vergi, ceza ve fer’ilerinin, vergi için diğer işlem taraflarına rücu hakkı olmak üzere, bu fıkrada belirtilen kişilerden alınacağı hükme bağlanmıştır. Söz konusu yasal düzenlemeye ilişkin gerekçede, “Bu maddeye eklenen fıkra ile, Damga Vergisi Kanununun 22/a maddesi uyarınca sürekli mükellefiyet kapsamında olanlarca, taraf oldukları işlemlere ilişkin kağıtların damga vergisinin beyanı, ödenmesi ve uygulanacak ceza bakımından sorumluluk getirilerek, vergi güvenliğinin güçlendirilmesi amaçlanmış; beyan ve ödeme hususundaki sorumluluğa açıklık getirilmiştir.” denilmiştir.
Damga vergisi uygulamasında, birden fazla tarafın imzasını içeren hukuki işlemlere ait kağıtlar bakımından tüm taraflar damga vergisi mükellefi kılındığından, kanun koyucunun 24. maddenin üçüncü fıkrası ile vergi güvenliğini gerekçe göstererek, taraflardan sürekli mükellefiyeti bulunanları, birlikte imzalanan kağıtlara ait damga vergisinin beyan ve ödenmesinden sorumlu tuttuğu sonucuna varılmaktadır. Fıkrada geçen, “işlemin diğer taraflarına” ibaresi de varılan bu donucu doğrulamaktadır. Dolayısıyla, bu madde hükmü, sürekli mükellefiyeti bulunanların, aynı zamanda mükellefi oldukları hukuki işlemlere ait damga vergisi bakımından uygulama olanağına sahiptir.
Olayda, davacı şirket anonim şirket statüsünde olduğundan, sürekli damga vergisi mükellefi ise de ortada davacının imzasının, buna bağlı olarak da mükellefi olmadığı hukuki bir işlemin (ihale kararı) bulunduğu açıktır.
İhale kararında imzası bulunan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına gelince, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrasında, Türkiye’de banknot ihracı imtiyazına münhasıran sahip ve bu Kanun’da yazılı görev ve yetkileri haiz olmak üzere “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” unvanı altında anonim şirket olarak bir banka kurulduğu; ikinci fıkrasında, Bankanın, bu Kanun’da sarahat bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabi olduğu; 64. maddesinde de, Bankanın sermayesi, ihtiyat akçesi, (A) sınıfı hisselerine isabet eden kâr ile ithal edeceği külçe veya meskuk altınlar; Banknot Matbaası ve tesisatı için yapılacak ithalatın her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu; Bankanın, Banka işlemlerine müteallik bütün kağıtlar, ilanlar ve saire dolayısıyla kendisi tarafından ödenmesi gereken Damga Vergisi ile her türlü resim ve harçtan muaf olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda, vergisi uyuşmazlık konusu hizmet alımı işi bakımından resmi daire sıfatı ya da muafiyeti bulunmayan ve yukarıda anılan düzenlemeler uyarınca sürekli damga vergisi mükellefi kabul edilen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının imzasını taşıyan ihale kararına ait damga vergisinin beyan ve ödenmesinde sorumluluğu bulunmayan davacıdan damga vergisi tahsil edilmesinde kanuna uygunluk görülmemiştir.
Vergi Dava Dairesi, bu gerekçe ile bozulan hüküm fıkrası yönünden ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Uyuşmazlığın vergi hatası kapsamında bulunmadığı ve hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu, Damga Vergisi Kanunu’nun ek 2. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Maliye Bakanlığınca yayımlanan 1 Seri No’lu Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi ve Harç İstisnası Uygulaması Hakkında Tebliğ’e göre ihalenin yerli ve yabancı isteklilerin katılımına açık olarak yapılması işin döviz kazandırıcı faaliyet olarak kabul edilebilmesi için yeterli olmadığı, ayrıca işin Kalkınma Bakanlığınca yayımlanan cari yıl yatırım programında yer alması gerektiği, davacının uhdesinde kalan işin niteliği gereği Kalkınma Bakanlığınca yayımlanan cari yıl yatırım programında yer almasının mümkün olmadığı, işin yatırım programında yer aldığına ilişkin herhangi bir belgenin ve vergi, resim ve harç istisnası belgesinin ibraz edilmediği, dolayısıyla işin döviz kazandırıcı faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği, yargı kararları uyarınca iadesi gereken vergiler için faiz ödenmesini gerektirecek herhangi bir kanun hükmünün bulunmadığı, faize hükmedilmesinin hukuka uygun olduğu sonucuna varılsa dahi idareye başvuru tarihinden itibaren faiz hesaplanması gerektiği belirtilerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı; dördüncü fıkrasında, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisinin Cumhurbaşkanına verilebileceği hükme bağlanmıştır.
Anayasası’nın 73. maddesinde yer alan düzenlemeyle maddede belirtilen hallerde Cumhurbaşkanına devredilen yetki haricinde kamu gücüne dayanılarak tahsil edilen vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla düzenlenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu zorunluluk verginin kanuniliği ilkesi olarak tanımlanmakta olup bu ilke uyarınca verginin mükellefi, sorumlusu, konusu, vergiyi doğuran olay, matrah, oran, tarh, tahakkuk, tahsil, zamanaşımı, muafiyet ve istisna gibi vergilendirmenin temel ögelerinin kanun ile belirlenmesi gerekir. Bununla birlikte, vergilendirmenin temel ögeleri ile ilgili olmaması şartıyla, ayrıntılara ve teknik konulara ilişkin olarak Maliye Bakanlığınca açıklayıcı ve tamamlayıcı nitelikte düzenleyici işlem yapılabilir.
Damga Vergisi Kanunu’nun 22. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, makbuz karşılığı ödemelerde damga vergisinin, Maliye Bakanlığınca belirlenen mükellefler, kurum ve kuruluşlar tarafından bir ay içinde düzenlenen kağıtların vergisinin, ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar vergi dairesine bir beyanname ile bildirileceği ve yirmi altıncı günü akşamına kadar ödeneceği, ikinci fıkrasında, Maliye Bakanlığının, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu; 24. maddesinin üçüncü fıkrasında, 22. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunanların, taraf oldukları işlemlere ilişkin kağıtlara ait verginin beyan ve ödenmesinden sorumlu oldukları, verginin ödenmemesi veya noksan ödenmesi durumunda vergi, ceza ve fer’ilerinin, vergi için diğer işlem taraflarına rücu hakkı olmak üzere, bu fıkrada belirtilen kişilerden alınacağı belirtilmiştir.
Damga Vergisi Kanunu’nun 22. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, makbuz karşılığı ödemelerde, Maliye Bakanlığının belirleyeceği mükellefler, kurum ve kuruluşlara yönelik olarak düzenledikleri kağıtlara ait damga vergisinin beyanı ve ödenmesi konusunda özel bir düzenlemeye yer verilmiş, 24. maddesinin üçüncü fıkrasında ise 22. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunanlar için, taraf oldukları işlemlere ilişkin kağıtlara ait verginin beyan ve ödenmesi konusunda sorumluluk öngörülmüştür.
Damga Vergisi Kanunu’nun 24. maddesinin üçüncü fıkrasında hakkında sorumluluk öngörülenler açıkça belirtilmemiş olup Kanun’un 22. maddenin birinci fıkrasının (a) bendine atıf yapılmıştır. Kanun’un 22. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde ise bu kişileri belirleme konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.
Vergilendirmenin temel unsurlarının kanunla belirlenmesi gerekliliğini de kapsayan verginin kanuniliği ilkesi gereği verginin sorumlusunun kanun ile belirlenmesi gerekmekte olup bu konuda Maliye Bakanlığına yetki verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle Anayasa’nın 73. maddesine aykırı olan Damga Vergisi Kanunu’nun 24. maddesinin üçüncü fıkrasının iptali için somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay Dokuzuncu Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar kararının bozulması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
26/04/2023 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

X – KARŞI OY:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 122. maddesinde, mükelleflerin, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden isteyebilecekleri; 124. maddesinde de vergi mahkemelerinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri kurala bağlanmıştır. Vergi dairelerinden düzeltilmesi istenebilecek vergi hatasının tanımı ise aynı Kanun’un 116. maddesinde, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak yapıldıktan sonra, hesap ve vergilendirme hatalarının neler olduğu 117 ve 118. maddelerinde sayılmıştır.
Sözü edilen yasal düzenlemelere göre idareden düzeltilmesi talep edilebilecek vergi hataları, kendisinden düzeltme isteminde bulunulan idari makamın veya uyuşmazlık halinde yargı yerinin, 213 sayılı Kanun’un 3. maddesinde öngörülen yorum tekniklerine başvurmadan ilk bakışta anlayabileceği açıklıktaki hesap ve vergilendirme yanlışlıklarıdır.
Dava konusu uyuşmazlığın çözümü, davacının uhdesinde kalan ihaleye ilişkin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından alınan ihale kararının damga vergisine tabi olup olmadığı ile tabi olduğuna kanaat getirilmesi halinde davacının ihale kararı nedeniyle tahakkuk eden damga vergisinin ödenmesinden sürekli damga vergisi mükellefiyeti kapsamında sorumlu tutulup tutulamayacağının belirlenmesine bağlıdır. Bunun ortaya konulabilmesi ise Damga Vergisi Kanunu’nun ilgili hükümleri ile 16 ve 43 Seri No’lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği hükümlerinin değerlendirilmesine ve yorumlanmasına bağlıdır.
Bu hususlar dikkate alındığında, uyuşmazlık, herhangi bir kuşku ya da hukuki tartışmaya meydan bırakmayacak şekilde nitelendirilebilecek açık bir vergi hatası kapsamında olmayıp mevzuatın yorumu sonucunda çözümlenmesi mümkün olan hukuki uyuşmazlık niteliğindedir. Dolayısıyla var olduğu ileri sürülen hata, Vergi Usul Kanunu hükümlerinin aradığı anlamda bir vergi hatası kapsamında olmadığından vergilendirme işlemine karşı süresinde açılacak davada incelenebilecek iddiaların, Vergi Usul Kanunu’nun 122 ve 124. maddelerinde vergi hataları için öngörülen idari başvuru yolu izlenerek tesis ettirilen işleme karşı açılan davada incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlıkta vergi hatası bulunduğu gerekçesiyle verilen ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmadığından ısrar kararın bu gerekçeyle bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.