DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2022/650 E. , 2023/545 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/650
Karar No : 2023/545
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, 2012 yılının Aralık döneminden devreden katma değer vergisinin azaltılması gerektiği yolundaki tespitleri içeren vergi inceleme raporuna istinaden yeniden düzenlenen beyan tablosu uyarınca 2013 yılının Temmuz dönemi için tarh edilen katma değer vergisi ile verginin bir katı tutarında kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
205 sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunu’nun 35. maddesinin birinci fıkrasının (e) işaretli bendinde, Ordu Yardımlaşma Kurumunun her türlü gelirlerinin gider vergisinden muaf olduğu kurala bağlanmıştır.
Davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuyla, davacının ortağı olduğu şirkete faiz karşılığı borç para verme faaliyetinde bulunarak faiz geliri elde ettiği, ortak olduğu şirketlere borç verilmesinin kanunlarla tanınan yetki ve görevler arasında yer almadığı ve bu işlemin katma değer vergisine tabi olduğu tespit edilmiştir.
Vergi inceleme raporunda, davacı hakkında 205 sayılı Kanun’un 35. maddesindeki gider vergisi muafiyetine ilişkin kural göz ardı edilerek vergi tarh edilmiştir.
Bu durumda, 205 sayılı Kanun’un 35. maddesinin birinci fıkrasının (e) işaretli bendinde yer alan kurala rağmen davacının inceleme raporuyla tespit edilen faaliyetleri nedeniyle adına tarh edilen vergi ve verginin bir katı tutarında kesilen vergi ziyaı cezasında hukuki isabet görülmemiştir.
Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle vergi ve cezayı kaldırmıştır.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 25/12/2017 tarih ve E:2015/9675, K:2017/8932 sayılı kararı:
Uyuşmazlığın çözümü, cezalı tarhiyata konu faaliyetin niteliği ile hangi vergi türünün konusuna girdiğinin tespit edilmesine bağlıdır.
Vergi mahkemesince, davacının ilgili faaliyetinin finansman temin hizmeti kapsamında görülerek katma değer vergisinin konusuna neden girmediği yahut hangi gerekçelerle banka ve sigorta muameleleri vergisinin konusuna girdiği hususu değerlendirilmeksizin karar verilmiştir.
Bu durumda, dava konusu cezalı tarhiyata sebep olan faaliyetin niteliği ve bu faaliyetin hangi verginin konusuna girdiği hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesi hukuka uygun düşmemiştir.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuş, davacının karar düzeltme istemini reddetmiştir.
Bozma kararına uyarak davayı yeniden inceleyen … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
Dava konusu cezalı tarhiyat, 2012 yılından 2013 yılına devreden katma değer vergisinin azaltılmasından kaynaklanmaktadir.
… Vergi Mahkemesince, davacı adına 2012 yılının Ocak ve Mayıs dönemlerine ilişkin re’sen salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerine karşı açılan davaların reddine karar verildiğinden devreden katma değer vergisinin azaltılması suretiyle tarh edilen vergi ve kesilen cezada hukuka aykırılık görülmemiştir.
Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle davayı reddetmiştir.
Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 19/11/2019 tarih ve E:2019/462, K:2019/7523 sayılı kararı:
6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28. maddesinin ikinci fıkrasında bankerlik faaliyetlerinin kapsamı belirlenmiş ve hangi faaliyetler dolayısıyla mükelleflerin banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi oldukları açıklanmıştır. Ayrıca, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4. maddesinde de, bankaların faaliyet konularına sayma suretiyle yer verilmiştir.
Bu bağlamda, 6802 sayılı Kanun kapsamındaki faaliyetlerden herhangi birinin 01/08/2010 tarihinden öncesi için devamlı, sonrası için ise esas iştigal konusu olarak yapılması halinde mükelleflerin banker olarak kabul edilerek işlemlerinin banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamında değerlendirileceği izahtan varestedir.
3065 sayılı Kanun’un 1, 17 ve 19. maddeleri, 6082 sayılı Kanun’un 28. maddesi, 205 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinde yer alan kurallar ile davacının kuruluşuna ilişkin 205 sayılı Kanun’da belirtilen faaliyet konuları birlikte değerlendirildiğinde, uyuşmazlık konusu “iştiraklerine borç verme” faaliyetinin esas yahut sürekli olarak yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, 33. maddede yer verilen “esham, tahvilat ve ortaklık paylarının alınıp satılması” ile “üyelerine menfaat sağlamak adına üye aylıklarından muhtelif oranlarda devamlı olarak kesinti yapılması” gibi başka faaliyetlerin devamlı ve esas iştigal konusu olarak yapıldığı göz önüne alındığında, davacının faaliyetlerinin 5411 sayılı Kanun kapsamında bankacılık faaliyet konularıyla uyumlu olduğu, 6802 sayılı Kanun’a göre bankerliğe ilişkin şartları taşıdığı görülmektedir.
Bu durumda, uyuşmazlık konusu işlemin niteliğinin tartışılmasına gerek bulunmaksızın kurumun diğer faaliyetleri dolayısıyla bankerlik sıfatını haiz olduğu ve ilgili faaliyetlerinin bu yönüyle banka ve sigorta muameleleri vergisinin konusuna girdiği sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi yolundaki Vergi Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuş, davalının karar düzeltme istemini reddetmiştir.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:
… Vergi Mahkemesince, davacı adına re’sen tarh edilen 2012 yılının Ocak ve Mayıs dönemlerine ait vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerine karşı açılan davaların reddi yolunda ısrar kararı verildiğinden dava konusu vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Vergi mahkemesi son kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak bu gerekçeyle ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Hazine ve Maliye Bakanlığınca çıkarılan 87 Seri No’lu Gider Vergileri Genel Tebliği’nin vergilendirmede asli kaynak olmadığı, fonksiyon gaspı niteliğinde düzenlemeler içeren Tebliğ’in Mahkemece karara dayanak alınmasının hukuka aykırı olduğu ifade edilmektedir.
Mahkemenin, banka muamele ve hizmetlerini esas faaliyet konusu olarak yapanların banker sayılabilmeleri için anılan faaliyetlerin kanunen verilen yetki veya izinle yapılması gerektiğine dair gerekçesinin yasal dayanaktan yoksun olduğu, daimi üyelere kredi kullandırma işleminin esas iştigal konusu itibarıyla nakdi kredi verme işlemi olarak kabul edilmesi gerektiği dolayısıyla banker sayılabilmek için aranan şartın olayda gerçekleştiği belirtilmiştir.
Diğer taraftan Kanun’da banka ve sigorta muameleleri vergisinin konusunu oluşturan hizmetlere yönelik faaliyetin yetki veya izinle yürütülmesi gerektiğine dair koşula Kanun’da yer verilmediği, 6082 sayılı Kanun’un 28. maddesinin ikinci fıkrasında yazılı muamele ve hizmetlerin herhangi birinin esas iştigal konusu olarak yapılması nedeniyle banker sayılanların diğer işlemlerinin esas iştigal konusu olsun ya da olmasın banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi olacağı, nitekim anılan Tebliğ’de yer verilen örnek ile idarenin vermiş olduğu özelgelerin de aynı yönde olduğu iddia edilmiştir.
205 sayılı Kanun’un ilgili maddeleri uyarınca kredi açma faaliyeti ile birer sermaye piyasası aracı olan esham, tahvilat ve ortaklık paylarının alınıp satılmasının 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca bankacılık faaliyeti niteliğinde olduğu dolayısıyla daimi üyelere borç verme ile iştiraklere borç verme işlemleri arasında herhangi bir ayrım yapılamayacağı zira 205 sayılı Kanun’un 11. maddesinde iştiraklere kredi kullandırma hususunda yönetim kurulunca yetki verilebileceği, diğer taraftan, 205 sayılı Kanun’un 18 ve 33. maddelerinde yer alan düzenlemeler uyarınca banker sayılması gerektiği ileri sürülmektedir.
Belirtilen nedenlerle ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca temyizen incelenen dosyalarda duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştayın kararına bağlı olup temyiz isteminde bulunan davacının duruşma talebi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan ısrar kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davacının temyiz isteminin REDDİNE,
2- … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının ONANMASINA,
3- Yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmediğinden, yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacıya iadesine,
4- Davacıdan hüküm altına alınan tutar üzerinden, mahkemece karara bağlanan nispi harç ile daha önce yatırılan … TL temyiz karar harcı mahsup edilmek suretiyle 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri ve Kanun’a ek (3) sayılı tarife uyarınca nispi harç alınmasına,
2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/05/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
X – KARŞI OY:
Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Dördüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.