Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2021/638 E. 2022/1721 K. 28.12.2022 T.

DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/638 E.  ,  2022/1721 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/638
Karar No : 2022/1721

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … İdaresi Başkanlığı

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Hizmetleri Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Sigorta acentesi olarak faaliyet gösteren davacının 2006 yılının Ocak ilâ Aralık dönemleri için ödemiş olduğu banka ve sigorta muameleleri vergilerinin iadesi istemiyle yaptığı düzeltme başvurusunun reddi üzerine yaptığı şikâyet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile ödenen vergilerin, tahsil tarihinden itibaren kanuni veya ticari faizden yüksek olanı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte iadesi istemiyle dava açılmıştır.

Mükellefiyette hata bulunmadığı gerekçesiyle verilen davanın reddine dair kararın bozulması üzerine bozma kararına uyan … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
Uyuşmazlıkta davacının, banka ve sigorta muameleleri vergisinin mükellefi olmadığının açık olması karşısında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 118. maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan ve vergilendirme hatası olarak kabul edilen “mükellefiyette hata”nın varlığının kabulü zorunlu olduğundan dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Mahkeme bu gerekçeyle dava konusu işlemi iptal etmiş; davacının ödediği tutarların tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte iadesine karar vermiştir.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesinin 07/03/2019 tarih ve E:2017/2385, K:2019/1205 sayılı kararı:
Temyize konu kararın, dava konusu işlemin iptaline ve fazladan ödenen vergilerin idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte iadesine ilişkin hüküm fıkrasına yöneltilen temyiz istemi yönünden yapılan inceleme:
Vergi Mahkemesi kararının anılan hüküm fıkrası usul ve hukuka uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın anılan hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Kararın, ödenen vergilerin tahsil tarihi ile idareye başvuru tarihi arasında geçen süre için faize hükmedilmesine yönelik hüküm fıkrasına yöneltilen temyiz istemi yönünden yapılan inceleme:
İdareyi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü tutan Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrası yargı kararı uyarınca iadesi gereken bir miktar paranın idarenin tasarrufunda kalan sürede ilgilisi tarafından tasarruf edilememesinden doğan zararın giderilmesini de kapsamaktadır.
İadesi gereken tutar yönünden vergi idaresi ile davacı arasındaki ilişki, iadenin yargı kararıyla hüküm altına alınması nedeniyle yönetilen-idare ilişkisi olmaktan çıkarak bir borç ilişkisine dönüşmüştür. Dolayısıyla, bu ilişkinin borçlusu tarafından alacaklısına, 1. maddesinde Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu’na göre faiz ödenmesi gereken hallerde hangi oranda faiz ödeneceğini düzenleyen 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerine göre faiz ödenmesi gerekmektedir.
Bu durumda, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’da yer alan düzenlemeler uyarınca faizin başlangıç tarihinin idareye başvuru tarihi olarak kabulü gerekirken vergilerin ödendiği tarih olarak kabul edilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Karar sonucu:
Daire bu gerekçeyle kararın dava konusu işlemin iptali ile fazladan ödenen tutarların idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faiziyle iadesine ilişkin hüküm fıkrasını onamış; vergilerin ödendiği tarih ile idareye başvuru tarihi arasında geçen süreye ilişkin olarak faize hükmedilmesine yönelik hüküm fıkrasını bozmuş; davalının karar düzeltme istemini de reddetmiştir.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:
Mahkememizin önceki kararının, ödenen vergilerin “yasal faiziyle iadesine” yönelik hüküm fıkrası Danıştay tarafından onanarak kesinleştiğinden ve bu aşamada faizin türüne ilişkin olarak yeniden hüküm kurulması mümkün olmadığından, davacıya, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerine göre faiz ödenmesi gerekmektedir.
Bu durumda, haksız yere tahsil edilen vergiler nedeniyle yoksun kalınan tutarın, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren faiz uygulanarak ilgilisine ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığından, davacıdan fazladan tahsil edilen vergiler üzerinden, tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizin davacıya iadesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Nitekim, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 19/09/2018 tarih ve E:2018/70, K:2018/453 sayılı kararı da bu yöndedir.
Vergi mahkemesi, bu ek gerekçeyle bozulan kısım yönünden ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Yargı kararı uyarınca mükelleflere iade edilecek vergilere faiz uygulanması gerektiği yolunda vergi kanunlarında bir düzenleme bulunmadığı belirtilerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NİN DÜŞÜNCESİ : İstemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan ısrar kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin REDDİNE,
2- … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının ONANMASINA,
2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/12/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X – KARŞI OY:
Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Yedinci Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.