Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2021/447 E. 2022/1617 K. 28.12.2022 T.

DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/447 E.  ,  2022/1617 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/447
Karar No : 2022/1617

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Ofis ve Okul Gereçleri Sanayi Ticaret Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLİ : …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Yedinci Dairesinin 13/10/2020 tarih ve E:2017/218, K:2020/3914 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 11/11/2016 tarih ve 29885 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 20/12/1995 tarih ve 95/7606 sayılı İthalat Rejimi Kararına Ek 17/10/2016 tarih ve 2016/9422 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’na ek tabloda yer alan muhtelif gümrük tarife pozisyonundaki ürünlerin ithalatında ilave gümrük vergisi getirilmesine ilişkin düzenlemenin iptali istemiyle dava açılmıştır.
Danıştay Yedinci Dairesinin 13/10/2020 tarih ve E:2017/218, K:2020/3914 sayılı kararı:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği ve kaldırılacağı hükmüne yer verilmiştir. 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanun’un 2. maddesinde ise vergilendirme konusu temel çerçeve belirlenerek Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma hükümleri saklı kalmak kaydı ile Bakanlar Kurulunun, bu Kanun’un eki Gümrük Giriş Tarife Cetveli’nde yer alan eşyaların gümrük vergisi had ve nispetlerini sıfıra kadar indirmeye veya bu cetveldeki had ve nispetleri %50’sine kadar arttırmaya, ayrıca tarifedeki notlarda gerekli değişiklikleri yapmaya, bu değişikliklerin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
31/12/1995 tarih ve 22510 sayılı mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 95/7606 sayılı İthalat Rejim Kararı’nın 2. maddesinde; ithalatın her aşamasında gerekli görülecek değişiklikleri yapmaya ve önlemleri almaya, özel ve zorunlu durumları inceleyip sonuçlandırmaya Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığının (Ticaret Bakanlığı) yetkili olduğu, 3. maddesinde anlaşmalar ile kararlaştırılan yükümlülüklerini yerine getirmeyen ülkeler hakkında taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar çerçevesinde uygun görülecek gerekli önlemlerin alınacağı belirtilmiştir.
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 16. maddesinin (1) numaralı fıkrasında mahiyeti ve nihai kullanım şekli gerekçesiyle bazı eşyanın yararlanabileceği tercihli tarife uygulamasının Bakanlar Kurulunca belirlenen şartlara tabi olduğu, 22. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde Türkiye’nin bazı ülkeler veya ülke grupları ile yaptığı tercihli bir tarife uygulanmasını gerektiren anlaşmalar kapsamı eşya için tercihli menşe kurallarının bu anlaşmalar ile belirleneceği, 55. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında ise aksine hüküm bulunmadıkça niteliğine, miktarına, menşeine, yükleme veya varış ülkesine bakılmaksızın bir eşyanın belirlenmiş şartlar altında her zaman gümrükçe onaylanmış işlem veya kullanımlardan birine tabi tutulabileceği, Bakanlar Kurulunun kamu ahlakı, kamu düzeni, kamu güvenliği, insan, hayvan ve bitki sağlık ve hayatlarının korunması, sanatsal, tarihi veya arkeolojik değeri olan ulusal hazinelerin korunması, fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması gerekçeleri ile eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulmasına yasaklama veya kısıtlamalar koyabileceği hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan 2976 sayılı Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına düzenlenmesini sağlamak amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlüler dışında ek mali yükümlülükler konulması ve kaldırılması, bu yükümlülüklere ilişkin esasların tespit edilmesi ve oluşan fonların kullanılmasının bu Kanun hükümlerine göre yürütüleceği kurala bağlanmıştır. Kanun’un 3. maddesinde ithalat, ihracat veya dış ticaret işlemleri üzerine konulan ek mali yükümlülüklerin nevi, miktarı, tahsili, takibi, iadesi, gerektiğinde bütçeye irat kaydedilmesi, bir fonda toplanması ve fonun kullanım esaslarının Bakanlar Kurulu kararında gösterileceği ifade edilmiştir.
Dava konusu 2016/9422 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’na ekli tablonun ilave gümrük vergisi konulmasına ilişkin sütunlarında belirtilen ülke ve ülke grupları anılan Bakanlar Kurulu Kararı’nda tanımlanan ülke ve ülke gruplarıdır. Buna göre ekli listede gümrük tarife istatistik pozisyonunda ve isimleri belirtilen A.TR dolaşım belgesi eşliğinde ithal edilen ancak Avrupa Birliği ve Türk menşeli olmayan üçüncü ülke menşeli eşyalar için “Diğer Ülkeler” sütununda belirtilen oran (%11 ilâ 25) üzerinden ilave gümrük vergisi alınması öngörülmüş olup Türkiye’nin taraf olduğu Serbest Ticaret Anlaşmaları gözetilerek bir çapraz menşe kümülasyon sistemine dahil ülkeler menşeli eşyadan tercihli menşein tevsiki halinde ilave gümrük vergisinin alınmayacağı kuralının getirildiği anlaşılmıştır.
Davacı, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının sebep unsuru içermediğini, yerli üreticinin ithalat nedeniyle zarar gördüğüne ilişkin usulüne uygun olarak yapılması gereken soruşturma neticesinde varılan somut bir tespitin bulunmadığını, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve kamu yararına aykırı olduğunu ve ticari zarara neden olacağını ileri sürerek iptalini talep etmiştir.
Anılan mevzuat ile dava konusu Karar ve eki tablo birlikte değerlendirilmiştir.
Buna göre ilave gümrük vergisi yeni bir vergi değil, 474 sayılı Gümrük Giriş ve Tarife Cetveli Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye dayanılarak mevcut gümrük vergisi oranlarında değişiklik yapılması niteliğindedir. Bu bağlamda Anayasa’nın 73. maddesinde ifade bulan “verginin yasallığı” ilkesine aykırılık bulunmamaktadır. Anılan Kanun’da Bakanlar Kurulunca yapılabilecek değişikliğin aşağı ve yukarı sınırlarının da açıkça gösterilmiş olması nedeniyle vergi hukukunun genel ilkelerinden olan “verginin belirliliği ilkesi”ne aykırılıktan da söz edilemez.
Öte yandan, Bakanlar Kurulu 474 sayılı Kanun’la verilen bu yetkiyi Kanun eki cetvelde yer alan eşyalar için Kanun’la belirlenen gümrük vergisi oranının esas alınması suretiyle kullanma olanağına da sahiptir. İptali istenilen Bakanlar Kurulu Kararı’na ekli tabloda yer alan eşyalara ilişkin olarak öngörülen toplam vergi oranı anılan Kanun’da gösterilen hadlerin %50 artırılmış düzeyini de aşmamaktadır. Uygulanacak ilave gümrük vergisi oranları serbest ticaret anlaşmaları kapsamında ikili veya çapraz kümülasyon uygulanan ülke ve ülke grupları dikkate alınarak belirlenmiştir.
Sadece mevcut gümrük vergisi oranlarında değişiklik yapılması niteliğindeki ilave gümrük vergisinin ek mali yükümlülük veya ticaret politikası savunma araçlarından biri olan korunma önlemi olarak değerlendirilmesi de mümkün olmadığından, Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması Eki Korunma Tedbirleri Anlaşması uyarınca belirlenen soruşturma kural ve prosedürlerine tabi bulunmayan Bakanlar Kurulu Kararı unsurlarının ülkemizin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ile ulusal mevzuata aykırılık taşımadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda Ekonomi Bakanlığının yazısı üzerine ithalat konusunda düzenlemeler yapmaya yetkili olan Bakanlar Kurulunun 11/11/2016 tarih ve 29885 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan davaya konu 2016/9422 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki “İthalat Rejimi Kararına Ek Karar”da hukuka aykırılık görülmemiştir.
Daire bu hukuksal nedenler ve gerekçeyle davayı reddetmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Dava konusu düzenleyici işlemin belirlilik ve ölçülülük ilkesini ihlal ettiği, ülkemizin taraf olduğu Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması’nın amacına aykırılık taşıdığı ve söz konusu Anlaşma’nın mütemmim cüzü olan Koruma Tedbirleri Anlaşması’nda belirlenen usulleri ihlal ettiği, geçici 1. maddesinde ise eşyanın ithalatına ilişkin gümrük beyannamesinin tescili için öngörülen sürenin yetersiz olduğu belirtilerek kamu yararına aykırı dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … ‘NIN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Daire kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davacının temyiz isteminin REDDİNE,
2- Danıştay Yedinci Dairesinin 13/10/2020 tarih ve E:2017/218, K:2020/3914 sayılı kararının ONANMASINA,
3- Davacıdan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri ve Kanun’a ek (3) sayılı Tarife uyarınca maktu harç alınmasına,
28/12/2022 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

X – KARŞI OY:
11/11/2016 tarih ve 29885 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 20/12/1995 tarih ve 95/7606 sayılı İthalat Rejimi Kararına Ek 17/10/2016 tarih ve 2016/9422 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’na ek tabloda yer alan muhtelif gümrük tarife pozisyonundaki ürünlerin ithalatında ilave gümrük vergisi getirilmesine ilişkin düzenlemenin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen Daire kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Anayasa’nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı düzenlenmiş, son fıkrasında vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilebileceği hükmü yer almıştır.
Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da vurgulandığı üzere Anayasa’nın vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına dair 73. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca vergi yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelerin konulması değiştirilmesi ve kaldırılması kanunla yapılmak zorundadır. Verginin kanuniliği ilkesi olarak adlandırılan bu ilke uyarınca idarenin takdir yetkisine dayalı uygulamalarının sınırlandırılması amacıyla vergi yasalarında vergiyi doğuran olay, matrah, oran, tarh, tahakkuk, tahsil, yaptırım, zamanaşımı, muafiyet ve istisna gibi vergilendirmenin temel ögelerinin Kanun ile belirlenmesi gereklidir. Ancak vergilendirme ile ilgili bütün hususların kurala bağlanmasının olanaklı bulunmadığı usule ve tekniğe ilişkin konularda idarenin etkin ve verimli bir şekilde işlemesini sağlamak amacıyla yürütme organına açıklayıcı ve tamamlayıcı nitelikte düzenleyici işlem yapma yetkisinin verilmesi mümkündür.
Diğer taraftan Anayasa’nın yukarıda anılan 73. maddesinin son fıkrasında sayılan konularda; yani vergilendirmeye ilişkin muaflık, istisna, indirim ve oranlarına ilişkin hükümlerde Kanun tarafından belirlenen alt ve üst sınırları içinde kalmak şartıyla Bakanlar Kurulunca değişiklik yapılabilmesi olanaklıdır. Eylem ve işlemlerinde hukuka uygun davranan Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükleri koruyup güçlendirmeyi ilke edinen Anayasa’ya aykırı tutum ve durumlardan kaçınan her alanda adil bir hukuk sistemi kurarak bu sistemi korumayı ve geliştirmeyi benimseyen hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan hukuk devletinde yasama organı tarafından Bakanlar Kuruluna, Anayasa’nın 73. maddesinin son fıkrasında belirtilen sınırı aşacak şekilde bir yetki verilmesi mümkün bulunmadığı gibi Bakanlar Kurulu tarafından Anayasa ile çizilen sınırın aşılması suretiyle düzenleme yapılmasına da olanak bulunmamaktadır. Dolayısıyla vergi kanunlarında yer alan kavramların Anayasa’nın 73. maddesinde yer alan temel ilkelere ve bu ilkelere egemen olan hukukun temel ilkelerine uygun olarak yorumlanması gereklidir.
474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanun’un 2. maddesinin düzenlemenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan şeklinde Bakanlar Kurulunun bu Kanun’un eki Gümrük Giriş Tarife Cetveli’nde yer alan eşyaların gümrük vergisi had ve nispetlerini sıfıra kadar indirebileceği veya bu Cetvel’deki had ve nispetlerin %50’sine kadar artırabileceği; ayrıca, Tarife’deki notlarda gerekli değişiklikleri yapmaya, bu değişikliklerin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye de yetkili olduğu; Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma hükümlerinin saklı tutulduğu hükmüne yer verilmiştir.
Anılan mevzuata göre mevcut gümrük vergisi had ve nispetlerinin %50’sine kadar artırılabilmesine ilişkin olarak yetki verilmiş olup yeni ya da ilave bir gümrük vergisi getirilebileceğine yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır. O halde uyuşmazlığın çözümü getirilen ilave gümrük vergisinin niteliğinin belirlenmesine bağlıdır.
Öncelikle lafzına bakıldığında dahi düzenlemenin mevcut had ve nispetlerin artırılması değil bunlara “ilave” olarak bir vergi getirilmesi şeklinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan mevcut oranların artırılması yerine bunlara ilave olarak yeni oranların belirlenmiş olması, düzenlemenin 2. maddesinin (B) ve (C) işaretli fıkralarındaki ilave gümrük vergisinin gümrük idarelerince ithalatta alınan gümrük vergileri ve diğer mali yükümlülüklerden ayrı olarak tahsil edilerek genel bütçeye irat kaydedileceği, bu karar kapsamında alınacak ilave gümrük vergisi hakkında gümrük vergisinin tabi olduğu usul ve hükümlerin uygulanacağına dair hükümler mevcut gümrük vergilerinden ayrı olarak yeni/ilave bir gümrük vergisinin getirildiğini teyit eder niteliktedir.
Bu durumda, 474 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle verilen yetki ile Anayasa’nın yukarıda hükmüne yer verilen 73. maddesi ile çizilen sınırların aşılması suretiyle ilave gümrük vergisi getirilmesi yolunda yapılan dava konusu düzenlemenin iptali gerekirken davanın reddi yolunda verilen Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.