Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2019/649 E. 2020/1097 K. 21.10.2020 T.

DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2019/649 E.  ,  2020/1097 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/649
Karar No : 2020/1097

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı – …
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Metot İş Ortaklığı
1- … İnşaat Mühendislik Sanayi ve
Ticaret Limited Şirketi
2- …-… Birleşik Gaz Sanayi
Teknolojileri Kapalı Anonim Şirketi
VEKİLLERİ : Av. …, Av….

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Yıllara yaygın inşaat işiyle iştigal eden davacının bu işleri ile ilgili olarak yapılan avans ve hak ediş ödemeleri üzerinden tevkif suretiyle kesilen vergilerin bir kısmının nakden iadesi istemiyle yapılan başvurunun, adına tanzim edilen 08/12/2010 tarihli vergi tekniği raporu esas alınarak tanzim edilecek vergi inceleme raporları uyarınca tarh edilen vergi, ceza ve diğer kamu alacaklarının güvence altına alınması amacıyla vergi iadesinin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 9 ve 23. maddeleri uyarınca teminat olarak değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle reddine dair 16/03/2011 tarihli işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
Davacı adına düzenlenen inceleme raporları uyarınca yapılan tarhiyatların güvence altına alınması amacıyla iadesi istenilen verginin, 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesi uyarınca davalı idarece teminat olarak değerlendirildiği anlaşılan olayda, vergi incelemesinin devam ettiği durumlarda, inceleme elemanınca ilk belirlenen tutarlar üstünden teminat istenebilecek olup vergi incelemesi sonuçlanıp tarhiyat yapıldıktan sonra teminat talep edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacı adına vergi inceleme raporlarına dayanılarak tanzim edilen ihbarnamelerle tebliğ edilen ve dava konusu edilen tarhiyatlara karşılık olarak iade tutarının teminat olarak değerlendirilmesine yönelik işlemde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Vergi Mahkemesi, bu gerekçeyle dava konusu işlemi iptal etmiştir.
Davalının temyiz istemi Danıştay Dördüncü Dairesinin 19/10/2015 tarih ve E:2012/4579, K:2015/4632 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

Dairenin, davalı idarenin kararın düzeltilmesi istemini kabul ederek önceki kararını kaldırdıktan sonra temyiz istemini yeniden inceleyerek verdiği 28/06/2018 tarih ve E:2016/8542, K:2018/6568 sayılı kararı:
6183 sayılı Kanun’un “Amme Alacaklarının Korunması” başlıklı ikinci bölümünde düzenlenen teminat, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk hükümleri, kamu alacağının korunmasına ilişkin tedbirlerden olup vergi ve cezaların tahakkuk ettikleri tarihte karşılaşılabilecek tahsil imkansızlığına karşı bir önlem olarak öngörülmüştür.
Bu durumda, davacı adına düzenlenen inceleme raporlarına istinaden salınan vergi, kesilen ceza ve diğer kamu alacaklarına karşılık olarak, kesinti yoluyla ödenen vergilere ilişkin iade tutarlarının teminat olarak değerlendirilmesine dair dava konusu işlemlerin, tesis edildikleri tarihteki hukuki duruma uygunluğunun incelenebilmesi adına dayanak olarak gösterilen tüm bilgi ve belgelerin davalı idareden ara kararıyla istenilerek teminat istenilmesine ilişkin sebeplerin bulunup bulunmadığı hususları araştırılmak suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.
Daire bu gerekçe ile kararı bozmuştur.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:
6183 ve 213 sayılı Kanunların “teminat” ile ilgili hükümlerinde, “mükelleflerden teminat isteneceği”, “teminat gösterilmediği takdirde ne gibi işlemler tesis edileceği” yönünde ifadeler bulunmaktadır. Dolayısıyla teminatın hacizden farklı olarak rızaen gösterilmesi gerektiği ve teminat gösterilmemiş ise gerekli şartların varlığı halinde ihtiyati haciz tesis edilebileceği anlaşılmaktadır.
Dava konusu olayda davalı idarenin uhdesinde bulunan iadeden kaynaklanan tutara davacının rızası olmaksızın el konulmasına dair işlemin ancak ihtiyati haciz olarak değerlendirilebileceği ancak gerek vergi incelemesi aşamasında gerek yargılama aşamasında bu hususa değinilmediği, bu durumda dava konusu işlemin ihtiyati haciz olarak değerlendirilemeyeceği öte yandan, vergi inceleme raporu ile davacının iadeye hak kazandığı tutarın teminat olarak değerlendirilmesi nedeniyle el koyma işleminin Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 34. maddesinin Maliye Bakanlığına verdiği yetki kapsamında da bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak vergi iadesine konu tutarın teminat olarak değerlendirilmek suretiyle tesis edilen dava konusu işlemin, teminat göstermenin rızaya dayalı olması gerekirken davacının bu konuda herhangi bir iradesi bulunmaksızın iadeye konu tutara el konulması şeklinde tesis edilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Vergi mahkemesi ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak bu gerekçeyle ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı adına yapılan tarhiyatların yargı aşamasında olduğu ve henüz kesinleşmediği, bu durumda, tahakkuk ettikleri tarihte karşılaşılabilecek tahsil imkânsızlığına yönelik önlem olarak iade tutarlarının teminat olarak değerlendirildiği, dolayısıyla tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Tahsil dairesinin borçludan teminat isteyeceği haller 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 9. maddesinde sayılmıştır. Söz konusu maddede kurala bağlanan şartlar oluştuğunda tahsil dairesi borçludan teminat isteyebilecektir. Borçlunun da teminat olarak neleri gösterebileceği 6183 sayılı Kanun’un 10. maddesinde gösterilmiştir.
Olayda, davacıdan, tahsil dairesince 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesi uyarınca teminat istenilmediği görülmektedir. Bu durumda, kaynakta kesilen ve iadeye konu olabilecek tutarın, teminat olarak istenilmesine ilişkin dava konusu işlem tarihinden önce, davacı hakkında tahsil dairesince herhangi bir işlem tesis edilmediği ve teminat olarak değerlendirme bağlamında 6183 sayılı Kanun’da yetkisi bulunmayan vergi inceleme elemanının düzenlendiği rapor ile davacının teminat göstermeye yönelik iradesinin sakatlandığı anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığından, dava konusu işlemin iptali yolundaki Vergi Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmadığı görüşüyle temyiz isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı uhdesine kalan ihale sonucunda başlanılan ve bitirilen yapım işlerinde, kaynaktan kesinti suretiyle ödenen verginin iadesi istemiyle davalı idareye başvurmuştur.
Bunun üzerine hakkında inceleme yapılarak 08/12/2010 tarihinde vergi tekniği raporu düzenlenmiştir.
Bu raporda, davacı adına vergi nevileri itibarıyla inceleme raporları düzenleneceği ve iade istemine konu verginin, inceleme raporlarına dayalı kamu alacaklarına yönelik 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesi uyarınca teminat olarak değerlendirilmesi gerektiği; inceleme raporlarının kesinleşmelerine bağlı olarak değinilen verginin iadesinin 6183 sayılı Kanun’un 23. maddesi de dikkate alınmak suretiyle gerçekleştirileceği belirtilmiştir.
Davacı, söz konusu rapor üzerine vergi iadesine yasal bir engel bulunmadığından bahisle iadenin yapılması istemiyle 21/01/2011 tarihinde davalı idareye başvurmuştur.
Bu başvurusu, vergi tekniği raporunda belirtilen tespitlerden hareketle 16/03/2011 tarihli işlem ile reddedilmiş ve anılan işlem davacıya tebliğ edilmiştir.
Bunun üzerine söz konusu işlemin iptali istemi işbu idari davaya konu edilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplamalara göre belirlenen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat isteneceği belirtilmiştir. Kanun’un 23. maddesinde, tahsil edilip de kanuni sebeplerle reddi icabeden amme alacaklarının, istihkak sahiplerinin reddiyatı yapacak olan amme idaresine olan muaccel borçlarına mahsup edilmek suretiyle reddolunacağı kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
6183 sayılı Kanun’un yukarıda sözü edilen 9. maddesinde yer alan teminat isteme işlemi, kamu alacağının cebren tahsil ve takibine yönelik bir işlem olmayıp icrai muamelelere başlamadan önce tahsile konu amme alacağının tehlikeye girmesini engellemeye yönelik, dolayısıyla amme alacağını koruyucu niteliği bulunan bir işlem olduğundan, henüz tahakkuk etmemiş alacaklara uygulanabilecek niteliktedir.
6183 sayılı Kanun’un anılan maddesinde öngörülen hallerde idarece teminat istenebilecektir. Tahsil dairesince, teminat istenilmesi durumunda borçlu, 6183 sayılı Kanun’un 10. maddesinde sayılan ekonomik değerlerden birini teminat olarak gösterme hususunda irade serbestisine sahiptir. Ancak bu hukuki sonucun doğumu teminat isteme şartlarının oluşup oluşmadığına, usulüne uygun biçimde teminat istenip istenmediğine ve borçluya teminat gösterme yolunu seçme imkânının tanınıp tanınmadığına bağlıdır.
Olayda, dava konusu işlem tarihinden önce, davacı hakkında vergi tekniği raporu düzenlenmiş ve bu rapor doğrultusunda iade istemine konu tutarın, 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesi uyarınca teminat olarak değerlendirileceği belirtilmiş ise de tahsil dairesince davacı hakkında teminat istenilmesine yönelik herhangi bir işlem tesis edilmemiştir.
Bu durumda, 6183 sayılı Kanun’un 9. maddesinde bağlı yetki içerisinde olan tahsil dairesince davacıdan herhangi bir teminat istenilmeksizin, iade tutarının, düzenlenecek inceleme raporları sonucu vergi nevilerine ilişkin önerilen vergi matrahlarına bağlı olarak salınacak kamu alacaklarının teminatı olarak kabul edilmek ve 6183 sayılı Kanun’un 23. maddesi de göz önüne alınmak suretiyle davacı adına tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmadığından, dava konusu işlemin iptali yolundaki Mahkemenin ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- … Vergi Mahkemesinin, … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararına yönetilen temyiz isteminin REDDİNE,
2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. Maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X – KARŞI OY:

Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Dördüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.