Danıştay Kararı Vergi Dava Daireleri Kurulu 2019/3 E. 2019/477 K. 03.07.2019 T.

Vergi Dava Daireleri Kurulu         2019/3 E.  ,  2019/477 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/3
Karar No : 2019/477

TEMYİZ EDEN (DAVALI) :
VEKİLİ :
KARŞI TARAF (DAVACI) :
VEKİLİ :
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin, … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket tarafından, vergi dairesince şifahen verilen bilgiler ve haricen yapılan araştırmalar neticesinde varlığından haberdar olunan 2007 ila 2010 takvim yılları muhtelif vergilendirme dönemlerine ilişkin katma değer vergisi, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizinden teşekkül eden amme alacağının tahsili amacıyla adına davalı idarece düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
Mahkemenin ilk kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin, … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında aşağıdaki hukuksal nedenler ve gerekçeye yer verilmiştir:
Davacı şirketin, 2007 ila 2010 takvim yıllarında bir kısım sahte faturaları yasal defter ve kayıtlarına intikal ettirdiği ve söz konusu faturalardan kaynaklanan katma değer vergisi tutarlarını da ilgili dönem beyannamelerinde indirim konusu yaptığı gerekçesiyle hakkında vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapılmış, bilahare 17/08/2010 tarihinde (eski) şirket müdürü olan … tarafından 14/10/2010 tarih ve …, …, … sayılı uzlaşma tutanakları imzalanmış, tutanaklardaki amme borçlarının ödenmemesi üzerine dava konusu 31/01/2011 tarih ve … sayılı ödeme emri düzenlenmiştir.
Olayda, davalı idarece …’nin kanuni temsilcilik görevinin sona erdiği hususunun, davacı tarafından uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihten önce kendilerine bildirilmediği ve uzlaşma komisyonu tutanaklarına karşı dava açılamayacağı ileri sürülmektedir.
Dosyada yer alan belgelerden, davacının (eski) müdürü …’nin kanuni temsilcilik görevinin 17/08/2010 tarihinde yapılan ortaklar kurulu toplasında kaldırıldığı ve aynı toplantıda … müdür olarak atanmasına karar verildiği, söz konusu kararın da 24/08/2010 tarih ve 7635 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiği anlaşılmaktadır.
Vergi mahkemesi, yukarıdaki tespitlerden hareketle dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan amme borçlarına ilişkin uzlaşma tutanaklarının yetkisiz kişi tarafından imzalanması dolayısıyla kesinleşmiş bir amme alacağının varlığından söz edilemeyeceği sonucuna ulaşmış ve ödeme emrini iptal etmiştir.
Daire kararının özeti: Davalı idarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin, 19/04/2018 tarih ve E:2015/9739, K:2018/3781 sayılı kararında aşağıdaki hukuksal nedenler ve gerekçeye yer verilmiştir:
Uzlaşma tutanağını imzalayan davacı şirketin (eski) müdürü …’nin kanuni temsilcilik görevinin 17/08/2010 tarihinde yapılan ortaklar kurulu toplantısında kaldırıldığı ve aynı toplantıda … müdür olarak atanmasına karar verildiği, söz konusu kararın da 24/08/2010 tarih ve 7635 sayılı TTSG’nde ilan edildiği anlaşılmıştır.
Danıştay Dördüncü Dairesi, ödeme emrine konu ihbarnamelerin ve diğer tüm belgelerin şirketin o süreçteki kanuni temsilcisine tebliğ edilip edilmediği araştırılmadan verilen kararda yasal isabet bulunmadığı sonucuna ulaşarak kararı bozmuştur.
Israr kararının özeti: Mahkeme, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak aşağıdaki hukuksal nedenler ve gerekçeye yer vermiştir:
Taraflarca imzalanarak tarhiyatın kesinleştiği belirtilen uzlaşma tutanağı incelendiğinde, söz konusu uzlaşmanın tarhiyat öncesi uzlaşma olduğu, tarhiyat öncesi uzlaşma üzerine ihbarname düzenlenmesine gerek olmadığı gibi ne savunma dilekçesinde ne dava dilekçesinde ihbarname düzenlendiğine ilişkin iddialarda da bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
Bu hususlar dikkate alındığında, ihbarname düzenlenip düzenlenmediği ve şirketin o dönemdeki temsilcisine tebliğ edilip edilmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
Vergi mahkemesi bu ek gerekçe ile ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : 213 sayılı Kanunun Ek 6. Maddesinde uzlaşma komisyonlarının tutacakları uzlaşma tutanaklarının kesin olduğu, mükellef veya adına ceza kesilenlerin uzlaşılan ve tutanakla tespit edilen hususlar hakkında dava açamayacakları ve hiçbir mercie şikayette bulunamayacakları düzenlenmiştir. Anılan hüküm karşısında mahkeme kararının bozulması gerekmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … ‘NİN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan ısrar kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin REDDİNE,
2- … Vergi Mahkemesinin, … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının ONANMASINA,
2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/07/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X – KARŞI OY:

Davacı şirket tarafından, vergi dairesince şifahen verilen bilgiler ve haricen yapılan araştırmalar neticesinde varlığından haberdar olunan 2007 ila 2010 takvim yılları muhtelif vergilendirme dönemlerine ilişkin katma değer vergisi, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizinden teşekkül eden amme alacağının tahsili amacıyla adına davalı idarece düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın kabulüne dair ısrar kararının bozulması istenilmektedir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un (uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan hali ile) 55. maddesinin birinci fıkrasında, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; 58. maddesinin birinci fıkrasında da, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde böyle bir borcu olmadığı, kısmen ödediği veya alacağın zamanaşımına uğradığı iddialarıyla dava açabileceği öngörülmüş, 37. maddesinde ise, amme alacaklarının hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda, hususi kanunlarında ödeme zamanı tesbit edilmemiş amme alacaklarının maliye vekaletince belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödeneceği, bu ödeme müddetinin son gününün amme alacağının vadesi olduğu belirtilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunduğu hali ile) Ek 11. maddesinin birinci fıkrasında, Maliye Bakanlığının, vergi incelemesine dayanılarak tarh edilecek vergilerle kesilecek cezalarda tarhiyat öncesi uzlaşma yapılmasına izin verebileceği; son fıkrasında da, tarhiyat öncesi uzlaşmaya ilişkin esas ve usullerin Yönetmelikle belirtileceği düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan ve 03/02/1999 tarih ve 23600 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği’nin 18. maddesinde, uzlaşma konusu yapılan vergi ve cezada uzlaşma vaki olduğu takdirde uzlaşma tutanağı düzenleneceği ve derhal ilgili vergi dairesine intikal ettirileceği, bu tutanağın tahakkuk fişi yerine geçeceği belirtilmiş, uzlaşma tutanağının vergi ve cezaların ödeme zamanlarından önce ilgiliye tebliğ edilmesi halinde kanuni ödeme zamanlarında; ödeme zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra ilgiliye tebliğ edilmesi halinde ise, uzlaşma tutanağının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödeneceği öngörülmüştür.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin 2007 ila 2010 takvim yıllarında bir kısım sahte faturaları yasal defter ve kayıtlarına intikal ettirdiği ve söz konusu faturalardan kaynaklanan katma değer vergilerini de ilgili dönem beyannamelerinde indirim konusu yaptığı gerekçesiyle vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapıldığı, bilahare 24/08/2010 tarih ve 7635 sayılı TTSG’nde ilan edilen 17/08/2010 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan karar ile kanuni temsilcilik sıfatı sona eren … tarafından 14/10/2010 tarih ve …, …, … sayılı uzlaşma tutanaklarının imzalandığı ve bir nüshasının anılan şahsa verildiği, tutanaklardaki amme borçlarının ödenmemesi üzerine dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu ödeme emri içeriği amme alacağının tarhiyat öncesi uzlaşma tutanağına istinaden tahakkuk ettirilen vergi ve cezalar olduğu ve hususi kanununda ödeme zamanı öngörülmediği dikkate alındığında, 6183 sayılı Kanunun 37. maddesi uyarınca uzlaşma tutanağının tebliği ile vadenin belirlenmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Her ne kadar Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği’nin yukarıda anılan maddesinde, amme alacağının ödeme zamanının kısmen veya tamamen geçtiği durumlarda uzlaşma tutanağının ilgiliye tebliğ edilmesi halinde tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödeneceği düzenlemesine yer verilmiş ve tutanaklar uzlaşma görüşmeleri sırasında … isimli şahsa tebliğ edilmişse de, öteden beri uygulamada, tarhiyat öncesi uzlaşma görüşmeleri neticesinde uzlaşmaya varıldığı durumlarda düzenlenen uzlaşma tutanaklarının, uzlaşma görüşmeleri sırasında ilgilisine tebliğinden ayrı olarak tebliğe çıkarıldığı ve bu şekilde vadenin tespit edildiği bilinmektedir.
Bu durumda mahkemece, uzlaşma tutanaklarının yukarıda izah edilen hususun tespiti amacıyla davacıya tebliğ edilip edilmediği araştırılarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, anılan çerçevede mahkemece yapılacak araştırma neticesinde uzlaşma tutanaklarının davacıya tebliğ edildiğinin tespiti halinde bahsi geçen tutanakların yetkisiz şahıs tarafından imzalandığı gerekçesine dayanılamayacağı açıktır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.